1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


AĞUSTOS KONUĞU  

Odama bir an giren uçucu bir böcek

Aridan irice, kanatlari renkli-

Dolasti bir süre, vizildamadan.

Sonra bulup yolunu pencerenin

Çikip gitti

 

Bir öykü çeviriyordum Çehov’dan

Masamda bira bardagi

Odam, kitaplarim, olagan dünyam-

Tül perdede agustos isinlari

Tanik oldu yasamima

Bu uçucu böcek, sadece bir an

Çikip gitti sonra

Tipki yasamima bir an katilan

Sonra yitip giden bir sevgili gibi

 

AKSAMÜSTÜ BIR KAHVEDE

Aksamüstü bir kahvede

Bira içtim birkaç bardak

Gazeteden yoruldukça

Gelip geçene bakarak

 

Kahvenin müsterileri

Içerdeydi daha fazla

Camli terasta idim ben

Çikinti yapan sokaga

 

Sevimsiz bir kocakari

Torununu azarladi

Bir köpek geldi içerden

Camdan disariya bakti

 

Salinarak geçip gitti

Genç bir anne çocuguyla

Kasketli iki müsteri

Bir sey konustu patronla

 

Biraz sonra geldi köpek

Bakti yine ayni yere

Tiras edilmis yüzünde

Kederle ve ciddiyetle

 

Kocakari torununu

Azarladi bir kez daha

Karisti iki kasketli

Aksamin issizligina

 

Köpek yine gelip bakti

Camdan ve hep ayni yere

Yüzünde ayni ciddiyet

Ve gözlerinde kederle

 

Kocakari içkisini

Bitirmis olmaliydi ki

Çikip gitti torunuyla

Biri bir kahve söyledi

 

Az önceki anne çocuk

Döndüler elde ekmekle

Köpek yine gelip bakti

Camdan ve hep ayni yere

 

Bakiyor birkaç saniye

Içeriye dönüyor ve

Geliyordu çok geçmeden

Bakmak için ayni yere

 

Koyulasirken gitgide

Usul ve yumusak aksam

Egildim ben de yavasça

Baktim köpegin ardindan

 

Uzuyordu bombus sokak

Gelip giden azalmisti

Parketmis birkaç araba

Ve aksamin issizligi

 

Egilip bir daha baktim

Belirgin hiçbir sey yoktu

Köpek ise arada bir

Gelip bakip dönüyordu

 

Ben de bu notlari aldim

Bir siir yazarim diye

Yasamin anlamsizligi

Ve ciddiyeti üstüne

 

ANNEM YOK ARTIK  

Annem yok artik. Beni düsünen kalbi yok. Bitti.

Umutsuz olmak istemiyorum.

Umutsuzlugun bir çikar yol olmadigini biliyorum.

Annem yok artik, yeryüzü çok gördü onu,

Kalabaligin arasinda kus gibi çirpinan varligini

Çok gördü

Dalgin yüregini çok gördü

Bizim için çarpan, kaygilarla dolu yüregini.

Annem yok artik. Bu kesin. Gelinecek bir yere gitmedi.

Iste geldim çocuklar demeyecek

Nasilsin yavrum demeyecek

Sobanin yaninda oturup uzatmayacak yorgun ayaklarini,

Sabah kahvaltilarinin masasi olmayacak artik,

Yine gel demeyecek,

Çikarken ben kapidan,çikip karanliga karisirken

Yeni bir dönemi basladi ömrümün,

Annemin olmadigi dönemi,

Onu yüregimin üstüne nasil bastirmak

Istedigimi bilemeyecek artik.

Gençlik dönemleri birsey anlatmiyor bana,

Aklimda hep son dönemlerinin annemi

Hayatim sürüp gidecek,annem olmadan,

Çocuklarim oldugunda onlara annemi anlatabilecegim

Sadece.

Fotograflarina bakacaklar,

Ufarak,biraz mahsunca bir kadin

Küçücük tozlu pabuçlariyla merdivenleri tirmanip

Kapimi açip girmeyecek

Yüregi dopdolu, trafikten insanlardan saskin,

Kocasina siginan biraz bütün fotograflarinda

Hayatim rüzgar gibi akip geçiyor,

Ugultulu bir rüzgar gibi akip geçiyor hayatim...

 

ANNEM YOK ARTIK - 2  

Anne diyemeyecegim artik bir baskasina,

Sesimin anneme seslenirkenki tonuyla

Tatil dönüslerinde annemin ugrayacagim evi yok,

Beni seven birileri olacak mi yine de

Gidip kosulsuz uzanacagim bir yatak,

Saçlarimi oksayacak bir el

Ama ben anneme de bütün bütüne

Birakamadim kendimi

Saçlarimi oksarken,yorulur simdi

Birakir simdi diye düsünürdüm

Ve çilginca yaramaz,beyni bos

Denecek kadar yaramaz,

Ve hastalikli denecek kadar duyarlikli

Bir çocuktum çocuklugumda

Dizlerine oturdugum birgün,indim utanarak,

Kisa pantolonumdan firlayan

Ve bana artik büyümüs gelen dizlerimle

Oysa ilkokul ikide ya var ya yoktum daha

O zaman tanidim sonsuz genis caddelerini Kars’in,

Sonsuz genis gögünü ve o zamanlardan kaldi

Yüregimde sonsuz bir uçurum duygusu

Annem hiçbir zaman bilmedi bunlari

Yüregi büyümüs bir çocuktum ben

Gizli gizli ne kadar çok agladim

Bir gün ölecegini düsünerek onun

Annem yok artik,

Onun yüregindeki ben de yokum,

Yani annemle tanimlanan ben de öldüm onunla

Simdi,

Yeni bir tanima alistirmaliyim kendimi,

Simdi ,

Ben kendimi düsünmezken bile

Kim düsünür beni...

 

ANNEM YOK ARTIK - 3  

Umutsuz olmamak gerektigini biliyorum,

Bu acimasiz gecede

Yazgi diye birsey yok

Içinde yasadigimiz bu toplum öldürdü annemi

Çarpintilarla hirpalanan yüregi

Dayanamayip parçalandi sonunda

Simdi toprak dolar gözlerine,

Artik istese de kimildayamaz,

Yokluk esir aldi onu

Bagladi ellerini,kollarini sessizlik,

Çaresiz bile degil artik

Bir çocuk gibi korunmasiz,

Karisti bin yilin ölüsüne

Ama onun umutlari

Benim de umutlarim olacak bundan böyle,

Çaresizleri korurken

Annemi de korumus olacagim biraz

O diledigince yasayamadi ömrünü,

Varligini özgürce gelistiremedi

Ama bütün insanlar,

Varliklarini özgürce gelistirecekler birgün

Ve annemi hiçbir zaman unutmayacagim

Her ölüm kahramancadir,

Annem hepimizden önce yasadi

Bu kahramanligi

Eyy benim yüregim,güç ver bana

Eyy hayat güç ver bana

Anneme yarasan siirler söyleyim

Bosuna yasamis olmasin o,

Sonsuzlassin

Içten,pürüzsüz dizelerimle...

 

ANNEM YOK ARTIK - 4  

Nasil aci duyarsa bir magara adami,

Nasil çikarsa ölçüsüz haykirislar girtlagindan

Öyle bagirayim ben de,sonsuzlassin yüregim,

Bütün insanlara sevgiler tasiyacak kadar

Ve öylesine güzellessin ki her sey,

Öylesine erisin ki yumusak bir isikta

Öylesine bilgileseyim,

Öylesine sevgiyle dolsun ki kalbim,

Ölürken annemleseyim

Biliyorum var olmaz bir daha yok olan seyler

Umurumda degil

Biçim degistirdigi maddenin,

Ruh diye birsey de yok

Ama gizli sevgiler bulunup çikarilirsa

Yüreklerinden insanlarin

Çikarilirsa karanligindan unutusun

Yasanmis olan seyler

Ve tek bir insan yüregi gibi çarparsa

Bir günlük insanlik,

Hiçbir sey yok olmamis olacaktir,

Dönüserek sonsuz,büyük ve

Bütün zamanlari birlestiren bir sevgiye...

 

ASK

Hayatin hiziyla yasadik o aski

Hersey bir anda basladi

Yasandi

Ve bitti...

Yan yana gidip de bir süre

Ayri yönlerde uzaklasan

Iki tren gibi

 

ASK IKI KISILIKTIR

Degisir yönü rüzgarin

Solar ansizin yapraklar;

Sasirir yolunu denizde gemi

Bosuna bir liman arar;

Gülüsü bir yabancinin

Çalmistir senden sevdigini;

Içinde biriken zehir

Sadece kendini öldürecektir;

Ölümdür yasanan tek basina,

Ask, iki kisiliktir.

 

Bir ani bile kalmamistir

Geceler boyu sevismelerden

Binlerce yil uzaktadir

Binlerce kez dokundugun ten;

Yazabilecegin siirler

Çoktan yazilip bitmistir;

Ölümdür yasanan tek basina.

Ask, iki kisiliktir

 

Avutmaz olur artik

Seni bildigin sarkilar;

Bosanir keder zincirlerinden

Sular tersin tersin akar;

Bir hançer gibi çeksen de sevgini

Onu ancak öldürmeye yarar:

Uçari kusu sevdanin

Alip basini gitmistir;

Ölümdür yasanan tek basina.

Ask, iki kisiliktir. 

 

Yitik bir ezgisin sadece

Tüketilmis ve düsmüs gözden;

Düslerinde bir çocuk hiçkirir

Gece camlara sürtünürken;

Çünkü hiç bir kelebek

Tek basina yasamaz sevdasini,

Severken hiç bir böcek

Hiç bir kus yalniz degildir;

Ölümdür yasanan tek basina,

Ask, iki kisiliktir.

 

AYRILAN

Aski doguran sey nedir;

O yakinligi, iki can arasinda?

Ve kopus ne zaman baslar?

Ne zaman biter bir sevda?

 

Bir kurt gibi içten içe

Gelisip büyür çürüme

Bir an gelir ki ayni mekandasinizdir

Ayri duygusal zamanlarda...

 

BAHAR SIIRI

Bu sabah mutluluga aç pencereni

Bir güzel arin dünkü kederinden

Bahar geldi bahar geldi günesin dogdugu yerden

Çocugum uzat ellerini

 

Su güzelim bulut gözlü buzagiyi

Duy böyle kosturan sevinci

Dinle nasil telas telas çarpiyor

Toprak ananin kalbi

 

Söyle yanibasima çimenlere uzan

Kulak ver gümbürtüsüne dünyanin

Baharin gençligin ve askin

Türküsünü söyliyelim bir agizdan

 

BEBEKLERIN ULUSU YOK

Ilk kez yurdumdan uzakta yasadim bu duyguyu 

Bebeklerin ulusu yok 

Baslarini tutuslari ayni 

Bakarken gözlerinde ayni merak 

Aglarken ayni seslerin tonu 

 

Bebekler çiçegi insanligimizin 

Güllerin en hasi, en goncasi 

Sarisin bir isik parçasi kimi 

Kimi kapkara üzüm tanesi 

 

Babalar çikarmayin onlari akildan 

Analar koruyun bebeklerinizi 

Susturun susturun söyletmeyin  

Savastan yikimdan söz ederse biri 

 

Birakalim sevdayla büyüsünler 

Serpilip gelissinler fidan gibi 

Senin benim hiç kimsenin degil 

Bütün bir yeryüzünündür onlar 

Bütün insanligin gözbebegi 

 

lk kez yurdumdan uzakta yasadim bu duyguyu 

Bebeklerin ulusu yok 

Bebekler, çiçegi insanligimizin 

Ve gelecegimizin biricik umudu...

 

BELLUM OMNIUM CANTRA OMNES

„Insan insanin  

Kurdudur“ diyor 

Bir düsünür 

Ve ekliyor: 

“Bellum omnium cantra omnes” 

Yani 

Yatkindir savasa 

Birbiriyle herkes... 

 

Su sonuç çikar 

Bu saptamadan: 

Dogasi geregi  

Savasçidir insan... 

 

Dogruluk payi  

Var mi bu görüste? 

Yanlislik var mi? 

Varsa nerde?... 

 

Insan insanin 

Kurduydu belki 

Gerçek kurttan  

Yokken farki... 

 

Onu kurttan 

Ayiran özellik 

Akil olmali 

Ve üretkenlik 

 

Ürününü  

Emeginin 

Alirsan, sevinçle 

Dolar yüregin 

 

Ve hele ortak bir 

Yaratiysa bu 

Daha da büyür 

Mutlulugu 

 

Oturursun 

Ayni sofraya 

Emektas olmanin  

Mutluluguyla 

 

Simdi sormak  

Gerekir yeniden 

Insan insanin kurdu mu gerçekten? 

 

Insan insanin  

Kurduydu belki 

Gerçekten kurttan  

Yokken farki 

 

Ama gelisen 

Bir sey var onda 

Sevgiye, iyiye 

Dogruluga 

 

Yaratirken 

Emegiyle 

Yaratir çünkü 

Kendini de... 

 

Soruyu yeniden  

Ve söyle sormali: 

Sevgiye, iyiye 

Barisa kim karsi? 

 

Emeginin 

Hakkini alan 

Ne çikar umar 

Savastan? 

 

Dünyayi ortakça 

Kardesçe üreten 

Ne yarar umar 

Kötülükten? 

 

Simdi degistirip 

Bu kavramlari 

Yeniden ve söyle  

Söylemek olasi: 

Emekçi insan var, baristan yana 

Dünyayi kardesçe yaratan, üreten.. 

Ve kurtlar - savasta çikarlari... 

Vurarak, kirarak, ezerek sömüren...

 

BENI BIR YAZA GÖMDÜLERDI BIR ZAMAN  

Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman

Her yer olabilecek bir kuytulukta

Bir kadin vardi bir balkonda

Sesinde yarali bir gül olan

 

Hayat ve mevsimler ayni seydi

Uyku kadar derin bir suda bogulurken

Ilkbahar kekeleyerek geldi

Kirik çocuk gülüslerinden

 

Deniz oraciktaydi ve bugusu

Eriyorken havada sesler

Herseyin bir büyü olusturdugu

Gizemli kokular ve gülüsler

 

Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman

Annem olan bir sessizlikte

Belki de onun kalbidir açan

Derin bir gülün içinde

 

BEN MI? EVET.

Ben mi? Evet...

bir gün çikip gidecegim kapilari,evleri,dergileri,hüzünler birakarak...

bir çiçek merhaba diyecek...

hos geldin diyecek dag...

orman gülümseyecek...

animsayislarin,bekleyislerin,ümitlerin ya da ümitsizliklerin

hirslarin,yarislarin,tasalarin kalktigi yerde

tam anlatinin kaldigi yerde baslayacak siir...

hiç kimseye seslenmeyen,kendi kendine yeten sadece...

kendi mantigi;kendi güzelligi içinde tutarli...

ama halkin yasantisi girecektir oraya,çünkü yasayan büyük

bir seydir halk...

deniz ve ufuk girecek,karinca yuvalari,gökyüzü,kozalaklar

ve kopuk ve artik hasetsiz bir ask...

yani sevismek denizle,kosulsuz,önyargisiz,hesapsiz...

yani uzanmak ve düsünmek binlerce yil..

dogan,ölen ve yasayan seyleri...

dogumu,ölümü ve yasamayi

yani dingin ve büyük olan herseyi anlatmak...

ben mi?evet .çikip  gidecegim bir gün...

tasasiz,gözyassiz,geride birsey birakmadan ve birsey beklemeden ilerde...

sadece yagmur sularindan piril piril bir yürek

artik kendi kendinin anlami ve nedeni olan bir yürekle…

 

BEN ÖLÜRSEM AKSAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm 

Sehre simsiyah bir kar yagar 

Yollar kalbimle örtülür 

Parmaklarimin arasindan  

Gecenin geldigini görürüm 

 

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm 

Çocuklar sinemaya gider 

Yüzümü bir çiçege gömüp 

Aglamak gibi isterim 

Derinden bir tren geçer 

 

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm 

Alip basimi gitmek isterim 

Bir aksam bir kente girerim 

Kayisi agaçlari arasindan 

Gidip denize bakarim 

Bir tiyatro seyrederim 

 

Ben ölürsem aksamüstü ölürüm 

Uzaktan bir bulut geçer 

Karanlik bir çocukluk bulutu 

Gerçeküstücü bir ressam 

Dünyayi degistirmeye baslar 

Kus sesleri, haykirislar 

Denizin ve kirlarin 

Rengi birbirine karisir 

 

Sana bir siir getiririm 

Sözler rüyamdan fiskirir 

Dünya bölümlere ayrilir 

Birinde bir pazar sabahi 

Birinde bir gökyüzü 

Birinde sararmis yapraklar 

Birinde bir adam 

Her seye yeniden baslar

 

BEYAZ, IPEK GIBI YAĞDI KAR

Beyaz, ipek gibi yagdi kar

Bir kiz kardan hafif adimlariyla yürüyüp geçti hayal içinde 

Arkadaslarimi düsündüm, sevgili seyleri

Sanki her sey bizimle var ve bizimle olacak

Sarkilar çaldi odalarda

Bütün insanlari sevmek gerektigini düsündüm

Düsmanlarimiz disinda

Düsmanlarimiz çünkü

Sevgiyi yok ettikleri için

Düsmanimiz oldular-

Beyaz ipek gibi yagdi kar

Bir kiz kardan hafif yüregiyle

Geçip gitti güvercinleri animsatarak.

Uzaktaki sehir

Uykuya dalmistir simdi.

Düsündüm bir bir

Kardeslerimin ne yaptiklarini

Nihat

Uyumuyor olmali.

  Nefis bir sarki

Söylüyor yandaki odadaki kiz

Bir Rus

Halk sarkisi.

Ve simdi koroyla

Basladilar-

Nihat düsünüyordur

Karanlikta.

  Sanirim

Bir saatten sonra

Hapishanede

Disardan söndürüyorlar isiklari-

Beyaz ipek gibi yagdi kar

Bir kiz kelebek adimlariyla

Geçip gitti karin üzerinden.

Insanlar kendi sarkilarini

Kendi hayallerini tasiyorlar.

Çagdas sarkilar

Gerekli onlara

Hem Hayatlarinin

Derinliklerinden söz eden

Gerçeklestirilmis

Gerçeklestirilmemis duygularindan,

Hem

Kavgayi atesleyen

Somut

Anlasilir

Akilli sarkilar.

Beyaz, ipek gibi yagdi kar

Acilarla dolu bu dünyaya.

Insafsizlik

Vahset

Hala güçlü

Ve hala iktidarda.

Insanlar

Ölüyorlar.

Gepgenç

Simsicak

Ölüyorlar

Sanki

Ölmüyorlarmis gibi.

Bir yandan sürüp gidiyor-

Hayat;

Bir yanda tel örgüler

Parmakliklar.

Beyaz, ipek gibi yagdi kar

Yagdi kirpiklerine bir kizin

Yagdi mavi bir nehre

Saçlarima yagdi

Otobüslere

Agaçlara

Evlere.

Içimden oksadim onu.

Kelebek adimlarini

Yanimdan geçen kizin.

Herhangi bir kiz

Hayalleri olan.

Istedim ki

Daha güzel

Olsun su dünya.

Istedim ki

Beyaz

Ipek gibi yagan karin altinda

Bitsin artik

Bu sürüp giden alçakliklar.

Bir bebek

Ölüm tehdidi altinda yasamasin

Besiginde.

Ve paramparça olmasin

Simsicak

Capcanli

Yasayip giderken insanlar.

Birakin, beyaz

Ipek gibi yagan karin altinda

Hayallerimiz olsun.

Yasayalim

Özgür

Güzel

Düsünceli.

Anlatalim

Düsündüklerimizi birbirimize.

Sevinç egemen olsun her yerde

Insanca

Bir kaygi.

Beyaz, ipek gibi yagdi kar.

Yagsin.

Dünya daha güzel olacak

Inaniyorum buna.

Bir insan kalbinin güzelligine

Çocukluguna

Sonsuz cesaretine, olanakliligina

Inandigim kadar.

 

BIR ERMENI GENERAL

Usanip sevismekten bir ermeni general 

Ativermis kendini senmisel kulesinden 

Bir çocuk ki öperken uzanir annesinden  

O çocugu boynundan asivermeli derhal 

 

Çünkü sigmiyor çocuk koskocaman adama 

Çünkü tuhaftir biraz, çocuk olmak eskiden 

Sahi, civcivler vardi-bazen anlatir annem 

Ne güzel bükermisim boyunlarini ama 

 

Ve ben o dar büyücü -upuzun kara sapkam 

Yeniden dogururken aliskin bir tavsani 

Kendime igretiyim-yani bir kasabali 

 

Yani her direnisi çagda kizla sonlanan 

En yeni senaryoda en eski esas oglan 

Bir ermeni general -yakasi madalyali

 

BIR GÜN MUTLAKA  

Bugün sevistim, yürüyüse katildim sonra

Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayi ögrenmeliyim bu yaz

Kitaplar birikiyor, saçlarim uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâs

Gencim daha, dünyayi görmek istiyorum, öpüsmek ne güzel,

düsünmek ne güzel, bir gün mutlaka yenecegiz!

Bir gün mutlaka yenecegiz, ey eski zaman sarraflari! Ey kaz kafalilar! Ey sadrazam!

Sevgilim on sekizinde bir kiz, yürüyoruz bulvarda,

sandviç yiyoruz, dünyadan konusuyoruz.

Çiçekler açiyor durmadan, savaslar oluyor, her sey nasil bitebilir bir bombayla,

nasil kazanabilir o kirli adamlar

Uzun uzun düsünüyor, sularla yikiyorum yüzümü temiz bir gömlek giyiyorum

Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hân-i yagma

Ama yorgunum, simdi, çok sigara içiyorum, sirtimda kirli bir pardesü

Kalorifer dumanlari çikiyor göge, cebimde Vietnamca siir kitaplari

Dünyanin öbür ucundaki dostlari düsünüyorum öbür ucundaki irmaklari

Bir kiz sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda

Köprülerden geçiyorum, karanlik yagmurlu bir gün, yürüyorum istasyona

Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya

Insanlar, motor sesleri, sis, akip giden su

Ne yapsam... ne yapsam... her yerde bir hüzün tortusu

Alnimi soguk bir demire dayiyorum, o eski günler geliyor aklima

Ben de çocuktum, sevgilerim olacakti elbette

Sinema dönüslerini düsünüyorum, annemi her sey nasil ölebilir,

nasil unutulur insan

Ey gök! senin altinda sessizce yatardim, ey piril piril tarlalar

Ne yapsam... ne yapsam... Dekart oluyorum sonradan...

Sakallarim uzuyor, ben bu kizi seviyorum, ufak bir yürüyüs

Çankaya’ya

Bir pazar, günesli bir pazar, nasil cosuyor yüregim, nasil karisiyorum insanlara

Bir çocuk bakiyor pencereden, hülyali kocaman gözlü nefis bir çocuk

Lermontov’un çocukluk fotograflarina benzeyen kardesi bakiyor sonra

Ben siir yaziyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum,

kus sesleri geliyor kulagima

Ben mütevazi bir sairim, sevgilim, her sey coskulandiriyor beni

Sanki aglayacak ne var bakarken bir halk adamina

Bakiyorum adamin kulaklarina, boynuna, gözlerine, kaslarina,

yüzünün oynamasina

Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir aglama

Ilençleniyorum bütün bireyci sairleri, hale gidiyorum portakal almaya

Ilençleniyorum o laf kalabaliklarini, kurumus yürekleri, bireyin kurtulusunu filan

Ilençliyorum o kitap kurtlarini, bagisliyorum sonradan

Uzun kis gecelerinden sonra, masallarda anlatilan

Durup durup bunlari düsünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor arkadan

Yüregim ipesapa gelmez bir bahar gögü, Türkçe bir yürek kisaca

Beklemek usandiriyor, telasli telasli bir seyler anlatiyorum sagda solda

Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böcegi tutarak kanatlarindan merakla

Yürürdüm eskiden baharda, o yikintilarin ve çayirlarin oldugu alanlara

Aklima siiri gelirdi o yasli Amerikalinin sonbahari anlatan siiri

Çayirlar vardi o siirde, bahari animsatan ne de olsa

Böylece yeniden hazirlaniyorum bir coskuya, yeniden sokaklara firlamaya

Kendimi atmak bir uçurumdan baliklama

Büyük ve mavi bir sey izlenimi var bende, gördügüm filmlerden mi ne

Bir sapka, telasli bir gök, sicak yapay bir dünya

Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssila

Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çirpida, yagmurlu o yollar geliyor aklima

Benzin kokulari, islak direkler, babamin esmer bir somun gibi tombul ve sicak elleri

Uyurdum. Bir de bakmissin yeni bir filim sinemada, sehirde yeni bir kiz,

kahvede yeni bir garson

O üzgün ve sabahlikli dururdu balkonda...

Simdi ne var hüzünlenecek bunda, nedir bu çatlatan yüregimi bu telas

Sanki yarin ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da

Gelip alacaklar kitaplarimi, daktilomu, bu siiri, sevgilimin fotografini duvarda

Soracaklar babanin adi ne, nerde dogdun, tesrif eder misiniz karakola

Dünyanin öbür ucundaki dostlari düsünüyorum, öbür ucundaki irmaklari

Bir kiz sessizce ölüyor, sessizce ölüyor Vietnam’da

Aglayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya

Uyaniyorum aglayarak, bir gün mutlaka yenecegiz!

Bir gün mutlaka yenecegiz, ey isalatçilar, ihracatçilar, ey seyhülislâm!

Bir gün mutlaka yenecegiz! Bir gün mutlaka yenecegiz! bunu söyleyecegiz bin defa!

Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çogaltacagiz marslarla

Ben ve sevgilim ve arkadaslar yürüyecegiz bulvarda

Yürüyecegiz yeniden yaratilmanin coskusuyla

Yürüyecegiz çogala çogala...

 

 

BIR KADINI BEKLEMEK

Bir kadinin bana gelecek olmasi, bir rüzgari geçerek

Bir sarkiyi geçerek, saçlarinin uçusunda

Bir kadinin bana gelecek olmasi, bir ömür geçecek

 

Askin buruk tadinda, bulusmasi iki yalnizligin

Bir aksami geçecek

 

Belki de dagilan sesleri hüznün ve aksamin

belki de

Bir kadini geçecek

 

Bir kadini bekliyorum

Eteklerini ve saçlarini uçurarak gelecek…

 

BIR MAVI ÇIÇEK  

Önce top mermileriyle dövüldü alan

Tarandi sonra mitralyözlerle

Sonra bogaz bogaza dövüsüldü

Ve sonra usulca indi gece

 

Bir mavi çiçek kalmisti sadece

Ama yoktu koklayacak kimse

 

Sabaha karsi dindi iniltiler

Yan yana, üst üste yigili ölüler

Agaçlar devrilmis, kavrulmus çimenler

Bogulmus yasayan ne varsa bu yerde

 

Bir mavi çiçek kalmisti sadece

Ama yoktu koklayacak kimse

 

O sabah yine maviydi gökyüzü

Basladi az sonra kuslarin türküsü

Sabah rüzgari ne bilsin ölümü

Esti durdu kirlarda keyfince

 

Bir mavi çiçek kalmisti sadece

Ama yoktu koklayacak kimse

 

BIR SABAH TANIDIK BIR SEHRE GIRERKEN

Bir sabah tanidik bir sehre girerken

Sicak ve dost seyler düsünür insan

Tanidik bir yatak bekler sizi

Bir çocuk yüzü gülümser anilardan

 

Dost sehirler, sevgili, anne sehirler

Nice anilar, nice mutluluklar yasadim her birinizde

Delikanli bir sevinçle sokaklarinizdan geçtigim oldu

Kederli günlerim oldu aklimi yitiresiye

 

Sonsuz kareli bir film gibi

Yasamim geçiyor bellegimden

Tekrar etmek duygusu

Her seyi yeniden, yeniden...

 

Bir sabah tanidik bir sehre girerken

Hüzünlü, tuhaf seyler düsünür insan

Sadece o sehrin degil

Kendisinin de degistigi duygusundan...

 

BIR SEHIT KIZINA  

  Türküler Ve Alaz Için-

Güzelim, sevdigim, çocugum, gülüm

Bir sehit kizisin sen.

Acili, buruk bir türkü gibisin

Bu acimasiz günlerin içinden

 

Tuhaf bir sikintiyla daralir simdi

Küçücük, kus kanadi yüregin:

‚Babam nerede, niye gelmiyor

Babama küstüm ben annecigim...’

 

Baban artik hiç olmayacak yavrum

Sana çocugum diyemeyecek bir daha

Güçlü, baba kucaginin sicakligini

Duyamayacaksin minik vücudunda

 

Baban yigit bir ogluydu halkinin

Onun için öldürdüler

Sana halkimizdan armagan olsun

Getirdigim kirmizi güller

 

Yillar geçecek, alisacaksin

Bir ince sizi kalacak ondan,

Senin gözlerin gibi isiltili

Çiçekler fiskiracak babanin mezarindan

 

Ve tipki serpilen bir çiçek gibi

Gelisip isirken bilincin gitgide

Babani yeniden kavrayacaksin

Baban yeniden dogacak seninle

 

Güzelim, sevdigim, çocugum, gülüm

Bir sehit kizisin sen

Acili, buruk bir türkü gibisin

Bu acimasiz günlerin içinden

 

BU ASK BURADA BITER

Bu ask burada biter ve ben çekip giderim

Yüregimde bir çocuk cebimde bir revolver

Bu ask burada biter iyi günler sevgilim

Ve ben çekip giderim bir nehir akip gider

 

Bir hatiradir simdi dalgin uyuyan sehir

Solarken albümlerde çocuklar ve askerler

Yüzün bir kir çeçegi gibi usulca söner

Uyku ve unutkanlik gittikçe derinlesir

 

Yan yana uzanirdik ve islakti çimenler

Ne kadar güzeldin sen! nasil essiz bir yazdi!

Bunu anlattilar hep, yani yiten bir aski

Geçerek bu dünyadan bütün ölü sairler

 

Bu ask burada biter ve ben çekip giderim

Yüregimde bir çocuk cebimde bir revolver

Bu ask burada biter iyi günler sevgilim

Ve ben çekip giderim bir nehir akip gider

 

BU DERT BENI ADAM EDER  

Gece gündüz dolasirim tenhalarda menhalarda

Benim annem güzel annem beni koyver

Sag yanimda bir sizi var, sol yanimda yandim aman altipatlar

Bu dert beni verem eder

 

Egri bügrü bakar oldum boyunbagi takar oldum saskin oldum sakar oldum

Ikide bir yüregimi daga tasa diker oldum

Sunca yildir karanlikta göz kirpmak bikar oldum

Benim annem seker annem gençlik elden gitti gider

 

Dama çiktim damdan düstüm kiliç kestim esrar içtim

Sahin oldum keloglanin külahini kaptim kaçtim

Yare aglar güler uçtum yari yolda yorgun düstüm

Benim annem kadin annem buna nasil is bana deyver

 

Gece gündüz düsünürüm tenhalarda menhalarda

Aman annem güzel annem beni koyver

Sag yanimda bir sizi var, sol yanimda daglar duman altipatlar

Bu dert beni adam eder

 

BU YANGIN YERINDE

Yasamak bu yangin yerinde

Her gün yeniden ölerek

 

Zalimin elinde tutsak

Cahile kurban olarak

 

Yalanla kirli havada

Güçlükle soluk alarak

 

Savunmak gerçegi, çogu kez

Yalnizligini bilerek

 

Korkagi, dönegi, suskunu

Görüp de öfkeyle dolarak

 

Toplaniyor ölü arkadaslar

Her biri bir yerden gelerek

 

Kiminin boynunda ilmegi

Kimi kanini silerek

 

Kucakliyor beni Metin Altiok

„Aldirma“ diyor gülerek

 

„Yasamak görevdir bu yangin yerinde

Yasamak, insan kalarak“

ÇERKEZ ALI

Çerkez Ali’yle bir aksam

Göl kiyisi lokantada

Gürcü saraplari içtik

Mezemiz „çahohbili“ ydi

Babasi Kirimli Tatar

Annesi istanbullu Türk

Kökü derinlerde çinar

Sair dostum çerkez ali

 

Gerçegi düse çeviren

Duygu nereden geliyor

Su karsiki daglardan mi

Aksam sisinde eriyen

Bakislari bir isik su

Çerkez Ali anlatiyor

 

Daragaçlari kurulu

Sultan Hamit agir hasta

Cani kayisi istemis

Kar yagiyor Istanbul ‚a

Besiktas’ta çerkez Ahmet

  Yörenin ünlü bakkali-

Gidiyor yurdu kirim’a

Bulup geliyor kayisi’yi

Veriyor Çerkez Ahmet’e

Bacisi Melek Filsan’i

Yaverlerden ihsan pasa

 

O sirada Istanbul’a

Kim gelirse kafkasya’dan

Çerkez diye aniliyor

Çerkez Ali’ye Çerkez’lik

Babasi Çerkez Ahmet’ten

Böylece miras kaliyor

 

Düsü gerçege çeviren

Duygu nereden geliyor

Yanimizdaki gölden mi

Mavi bir tüle bürünen

Disleri bir ap ak umut

Çerkez Ali anlatiyor

 

Besiktasli Çerkez Ahmet

  kaytan biyikli delikanli-

Onbes yasinda Filsan’I

Alip gidiyor Kirim’a

Osmanlida mesrutiyet

Rusyada bolsevik devrimi

Ölüyor genç yasta Ahmet

Kaliyor Ali’si yetim

 

Düsleri Çerkez Ali’nin

Her gece dolu bunlarla

Akli fikri Istanbul’da

Siliniyor çizgileri

Göç günü ölen annenin

Bugulaniyor gözleri

Yagmur yagiyor kirim’a

 

Kirk yildir Özbekistan’da

Yasar Çerkez Ali sürgün

Dönecek mi yurtlarina

Kirimli Tatarlar birgün

Besiktas’I Istanbul’u

Vatanini annesinin

Görmek kismet olacak mi

 

„Annecigim Istanbul’a

gidebilecegiz miyiz?“

diyor annesine kizim

karsi daga bakiyorum

Bir agirlik yüregimde

Sirilsiklam ter içinde

Uykumdan uyaniyorum

 

ÇIĞLIK

Bir adami öldürmenin tam sirasi kursunlarla

Çocugunu öpüp kapiya çiktiginda

 

Ey kanatilmis cignenmis bahar günü

Birden bir ciglikla kapatir yüzünü

 

Ezik bir gül gibi çiglik, yitik bir umut gibi

Bogmak bogma bir telle bir insan olmanin sevincini

 

Kederli yagmur, usulca düsen aksama

Çiglik. Bir çocuk yüzü. Dayali cama…

 

ÇOCUK GIBI TIRIL TIRILLIĞINLE

Çocuk gibi

tiril tirilliginle

kucaklardim seni..

Yazlar ve unutuslar geçerdi.

Günlerin günesini içerdim.

Sessizce

askin

teri

dolardi kasiklarima...

Fiçilarda damitilmis

sarap renginde safak...

Ayaklarinin bastigi kumlara

basardi ayaklarim...

Ince

güzelligin senin

seni kusatan

gökyüzü kadar sadeydi...

Insan

güzelligin senin..

Katiksiz merakin..

Katiksiz

sehvetin ve sevincin..

Dünyaya

bir güzelligin...

narinligini

anlatmak için gelmis gibiyim..

Denizin çarptigi

kumsal

ve bunaltici yaz gecesi..

Dünyaya

bir yaz gecesinin

bunaltisini

anlatmaya gelmis gibiyim.

 

Ey birakip gitmek...

Yildizlar ve

taptaze bir sey...

Bir askin

piril piril

edisi seni...

Boynunun ve

omuzlarinin narinligi..

Dudaklarinin üstündeki

ter damlasi...

Kayar gibi uzanisi

kollarimda vücudunun..

Beyaz bir

irmak gibi...

Yasanmis ve yasanacak

bütün asklarin

bayginligini yasamak seninle...

Vücudun üstüne

yazdigim bu siir

senin bir zamanki

güzelliginin

taniti gibi kalmalidir..

Sevgilim, gövden

sinerdi gövdeme..

Çocuk ve

günahkâr basin

dinlenirdi omzumda...

 

Her sey bitiyor

ve

yoruldugumu düsünüyorum

Aksama

yemek hazirliyor bir kadin..

Kocasi, gömleginin

kollarini kivirmis

camdan bakiyor...

Terzi kizlar

atelyeden çiktilar.

Aksam hazirligi.

hüzün.

Bir odada

beni bekledigini düsünüyorum..

Seninle dolu bir oda..

Seslerimiz

tanidiginda birbirini

ve gülüslerimiz..

Ve hüzünlerimizin

anlasildiginda

kardes oldugu..

Boynunu yeniden

sevgiyle öperim

parmaklarinin

ucunu...

Gençliklerimizin

birbirine karistigi

düsüncesiyle çogalarak...

 

ÇOK SEVDIM BIR ZAMANLAR SEVIYORUM YINE DE

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Alip basimi gitmeyi yollar boyunca

Seyretmek bir bozkir aksamini camindan bir otobüsün

Masal sehirlerini geçerken hizla

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ürpertili, simsicak tenini kadinlarin

Salmak serin sulara gövdemi

Düsüp gitmek ardina siirin ve askin

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Varoldugumu düsünmeyi, ürpererek..

Karanlik bir odada küçük bir çocuk gibi

Yagmurdan ve yalnizliktan ürperek

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Düsüncemi genis ve sonsuz olanla birlestirmeyi

Hirçin ve ele geçmezce atilgan

Uysal ve usulcacik benim olan seyi...

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ve hep sevecegim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada

Piril piril olani, her zaman bir güz diriliginde

Degismez ve degisken olani sonsuzca...

 

DÜSMEK

“Uçak simdi 

Düsüyor” 

Dedi yanimdaki. 

Düsmenin bilmesem  

Inmek oldugunu 

Azerice’de 

Herhalde o saat 

Yüregime inerdi.

 

ESKI NISAN

Canimin yongasi, sevdigim,

Bir kaç gün çaldik ilkbahardan

Geçtik yillardir özledigim

Erguvan isikli kiyilardan

 

Aski sessizlik tanimlar

Gençken tersini düsünürdüm

Aksamla dönerken geriye dalgalar

Yalnizligi çirilçiplak gördüm

 

Durduktu önünde Ege Denizi’nin

Gözleri mayis bulanigi,

Kuytulugunda eski evlerin

Dolastikti Ayvaligi

 

Eski nisan, her sey gibi,

Kalbim de, rüzgar da eski,

Çirpinip duruyor havada

Yitik anilarin kelebegi

 

ESKI SIIRLERIM

Kapilarini yillardir çalmadigim

Eski dost evleri gibi

Eski siirlerim

Kitaplarda

Bekler beni...

Girip dinlendigim olur

Içlerinde

Bir kahve içimi

Çikip giderim sonra

Buruk bir hüzün

Birakip geride...

 

EYLÜL SABAHININ SERINLIĞI

eylül sabahinin serinligini

Yapraklarin serinligini

Cigerlerime dolduruyorum

 

Sessizlik ve serinlik

Birlesiyor

Yikanmis güvercinler

Ve çok uzakta bir tren sesi

 

Her zaman yeniden baslamak duygusu

Doguyor içimde

Her uyanisimda

 

Düsmanlarimi bagisliyorum

Daha çok seviyorum dostlarimi

Her uyanisimda

 

Eylül sabahinin serinligini

Yapraklarin serinligini

Yüregime dolduruyorum

 

GECE VAKTI KIMDIR KAPIYI ÇALIP GELEN

Gece vakti kimdir kapiyi çalip gelen 

Yitirdigim bir mutluluk mu 

Habercisi mi gelecekteki bir mutlulugun 

 

Gece vakti kimdir kapiyi çalip gelen 

Içimde bagiran acilar mi 

Serseri, basibos bir rüzgar mi 

 

Gece vakti kimdir kapiyi çalip gelen 

Ansizin çikip gelen bahar mi 

 

Gece vakti kimdir kapiyi çalip gelen 

Yüregim mi,damarlarimda hisirdayan kan mi

 

Bagirarak bu kansiz evlerin suratina 

Bagirarak bu kansiz sokaklarin suratina 

Bagirarak bu kansiz insanlarin suratina 

Bagirarak yüregimdeki kani 

 

Gece vakti kimdir kapiyi çalip gelen

GIZLICE SEVGILIM

Rüyalar bile geceleri bekler

Gizlice görünmek için

Yüregimdesin, saklisinda içimin

Gizlice sevgilim

 

Kimse bilmesin üzgünlügümü

Tasirim ölümüm gibi bu duyguyu

En gizli kuytularinda ömrümün

Bir yer var gizlice sevgilimin uyudugu

 

Gizlice sevgilim, yasam kadar aci

Canimi tutusturan özlem gibi

Özlüyorum derin yokolusta

Gizlice sevgilimi

 

GEÇMIS YAZ

Gövdemden sizan sular gibi

Akip gitti bir yaz daha

Sevismelerle gündüz vakti

Ve beyaz ögle uykulariyla

 

Bir yazdi artik geçmis olan

Oysa hala tenimde tuz tadi

Ayni aglardan çikardigimiz

Bir aksam günesiyle baliklari

 

Bir yazdi uzak Gürcistan’da

Kiyisinda kartal daglarin

Mavi gözlü bir göl birakan

Düslerine çocuklarin

 

Bir yazdi yasanan her saniyesi

Ve simdi kumsaldan eserken rüzgar

Üsür bir deniz kabugu belki

Ve küçük bir kizi animsar

 

GÖRE

Gözlerimiz birbirine göre 

Ellerimiz, dudaklarimiz 

Ve ask bize göredir 

 

Gece tam aska göre 

Rüzgar geceye göre 

Ve yagmur rüzgara göredir 

 

Öpüsmelerimiz yagmura göre 

Odamiz öpüslerimize göre 

Ve dünya odamiza göredir 

 

Ve biz dünyaya göreyiz

HAPISANEDE BIR SABAH TÜRKÜSÜ

Maltepe Askeri cezaevinin avlusunda

Sisler içindeki Büyükada’nin karsisinda

Oturmus yazarim bu siiri

Eylül baslarinda bir cumartesi sabahi

Lodos titretiyor agaçlari

Yagmur geceden yikamis çiçekleri

 

Gökyüzü mavi,bulutlar beyaz

Ardindan baharin geçti koca bir yaz

Hapisteyiz hala ve güzün ilk serinlikleri

 

Avlunun dört yani dikenli teller

Tellerin gerisinde nöbetçiler bekler

Kapanir uykusuzluktan gözleri

 

On gündür çocuk sesi duymadim

Özledim ‚baba’ deyisini kizimin

Özledim beni görünceki sevincini...

 

Hayatim benim, kirk yillik hayatim

Seni basarabildigimce dürüst yasadim

Içim burada da piril piril simdi

 

Geçer,güzelim,bu günler de geçer

Sökülüp atilir dikenli teller

Koparir halk bir gün zincirlerini

 

HEMINGWAY’IN BIR HIKAYESINDEN ÇAĞRISIMLARLA

Kadin ve adam oturuyorlardi

Uzakta beyaz daglar vardi

Gara girmek üzereyken Barselona-Madrid treni

 

Kadin üzgündü, üzgündü, üzgündü

Adam düsündü, düsündü, düsündü

Askimiz bitmesin isterim dedi

 

Biralar içildi ve baska içkiler

Kadin ve adam kederliydiler

Ne birlesiyor, ne ayriliyor elleri

 

Neden, neden sönüp gider bir ask

Acinin silinmez tortusunu birakarak

Onulmazca inciterek yürekleri

 

Kadin daha gerçek bir aciyla yaraliydi belki de

Tasali bir sevecenlikle bakti erkegine

Gözyaslari içinde gülümsedi

 

Kadin ve adam oturuyorlardi

Aralarinda bir masa vardi

Ve hüznün asilmaz engelleri

 

HER SEY SIIRDIR

Her sey siirdir, ugultusu rüzgarin

Bir irmaga usulcacik yagan kar

Her gece okunan bir dua çocuklukta

Gökyüzünde bölük bölük turnalar

 

Her sey siirdir, sevinç ve kader

Dünyada olmak duygusu...

Kiyida, issiz kayalarda

Kendi basina isildayan su

 

Her sey siirdir, simdi, su anda

Ak kagit üstünde dolanan elim

Karsiki avluda salinan sögüt

Yandaki odada uyuyan bebegim

 

Her sey siirdir, çagrisi askin

Bahar topragindan yükselen tütsü

Umut ve aci, baslayan ve biten,

Yagmurun ve akip giden hayatin türküsü

 

Her sey siirdir ve bir gün belki

Ilk askim, ilk göz agrim siir

Koynunda ona yazdigim mektuplar

Bir yerlerden çikip gelecektir...

 

HÜZÜNLÜ PAZAR

Hüzünlü pazar, beyaz meleklerin ilahiler söyledigi

Askin güzelce yikandigi, simsiki kefenlendigi

 

Yaz geçmis, gelip çatmis bagbozumu vakti

Genç kizlarin mutlulugu bir mevsim daha erteledigi

 

Hüzünlü pazar, geçmis pazarlarin anisiyla kavuniçi

Çocuklarin hep kursaklarinda kalan sevinci

 

ILKBAHAR  

Yüzümü bulutlara kaldirip

Dua eder gibi mirildaniyorum

Kuslarla, otlarla yikaniyorum

Rüzgarla, ilkbaharla

 

Günes gözkapaklarimi isitiyor

Ah! Güvenilmez ilkbahar günesi

Rüyada miyim, gerçek mi bu

Hem var gibiyim, hem yok gibi

 

Bir güney kentinde, bir kiyi kahvesinde

Basaklarin sonsuz salinisi

Burada, kendimle basbasa

Ömrümü böylece tamamlayabilirim

 

Bir kusu dilinden hiç öpmedim

Belki bir gün öpebilirim

Belki bir gün rüzgar olurum ben de

Eserim basaklarin üzerinden

Kalbim bir yaz gününe karissin isterim

Bir kus civiltisinda dogmak için yeniden

 

INSANLAR

Insanlar da ülkelere benziyor

Sinirlari var, yüzölçümleri

Yasalari var

Bayraklari, ilkeleri

Kimi daglik bir arazidir.

Kimi kiraç

Kimi bereketli

Kimi dardir

Kimi engin gözalabildigince

Kiminin sinirlarindan siki pasaport denetimiyle girilebilir.

Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri

Sonuçta ne küçümse insanlari kizim

Ne de önemse gereginden çok

Ama anlamaya çalis

Nedir ve ne kadar genisleyebilir yüzölçümleri

 

ISIM NEDIR KI  

Isim nedir ki

Bulutlara yazilir geçer

 

Yüzüm nedir ki

Akar suya çizilir geçer

 

Ömür nedir ki

Kurulur bozulur geçer

 

Sevda nedir ki

Dokunursun süzülür geçer

 

Siir nedir ki

Sezilir geçer

 

Insan nedir ki

Bir seylere sevinir üzülür geçer

 

ISTE BIR SIIR

Bir aksamüstüne dogrunun melankolisini sonsuzlastirmak istiyorum

yasadigima tanik olun

Bu bireysel çirpinislari asmak istiyorum, tanik olun

Ama bir aralikta yasiyoruz sanki,

yeryüzü ayaklarimizin altindan kayiyor ve kimse bunun

farkinda degil

Heryerde benciller ve ukalalar kendi ölçülerine zorluyorlar hayati

Ve hiç kimse denizin nasil büyük ve derin birsey oldugunun

farkinda degil

Ve hiç kimse bir karpuz kabugundaki çildirtici, taze ve derin

yesilligin farkinda degil

Ve hiç kimse çocuklarin neden mahzun oldugunun farkinda degil

Ve onlari nasil bir dünyaya hazirladigimizin

Hafifçe basim agriyor, bir çocuk aglayisi, geçen bir tren,

vakitsiz bir horoz

Birazdan televizyon sesi yükselir, hayatimizi karartmak

ve zapt u rapt altina almak için

Hiçbir sairi kiskanmiyorum ve hiçbir saire özenmiyorum, istiyorum ki

kendi çirpinislari, kendi savruk davranislari içinde

bir disiplin yaratsin siirim

Iste durup dururken uzak semtlerinde Ankara’nin genis ve soguk

bir gecekondu aksaminin izlenimi geliyor aklima

Ve tereddütsüz geçiyorum siirime bunu

Mutlu olmayi bir kez yitirdim sonsuzca belki de

Üzüntüyle ayriliyorum bu siirden

 



winerilhan