RESIMLER
-I-
atesten köpekler yaliyor
sütlü meme uçlarini
zebaniler kazimis cehennem yalazi saçlarini
azrail gelir
nefes nefese teslim alir elbet
yanardag agzi cinselliginden
kaziga çakilmis kadini
-II-
camlarin ardinda çinar
camlardan yemyesil yigilan günes isigi
aci sari bir ari vizildar
vurup kendini o duvardan bu duvara
kadinin bütün gözleri isik bulasigi
erimis gümüs mü dökülmüs
öyle pariltili ve yogun
tirnaklarinin yaldiz günesi yansitiyor
parmaklarini kimildattikça
sanki alüminyum
kadinin pençelerinde oglan çocugu
on üç yaslarinda ancak
sarisin akça pakça
soyulmus muz dersiniz
kokulu ve yumusak
kadinin altin disleri her yanina batiyor
her degdigi yeri yakarak solugu
dilinden kulak içlerine
isik zerrecikleri birakarak
kadin iri çekme burunlu
kirkina yakin
çiplak
isik siziyor hücrelerinden ter yerine
körpe erkekligini kapmis oglanan
-kendini tutmasa-
koparip yutacak
RINNA - RINNAN - NAY
melengecin dalinda cifte sigircik diley cifte sigircik
cigerime ates degdi oley diley oley gencecik
zehir pamuk irgatligi gavur gundelikcilik
rinna-rinnan-nay
yuregim bolundu lay
damarlarim delindi
kan gider kan gider
melengecin dalinda cifte saksagan diley cifte saksagan
boynumda donup batir oley diley sol kahbe devran
aglarim bir yandan kan kusarim bir yandan
rinna-rinnan-nay
ellerim kirildi lay
gozum seli duruldu
kum gider kum gider
melengecin dalinda cifte guvercin diley cifte guvercin
egnimde goynek yok oley diley ayagim yalin
olursem kahrimdan oldugum bilin
rinna-rinnan-nay
yollarim kapandi lay
bulutlar parcalandi
gun gider gun gider
melengecin dalinda cifte ispinoz diley cifte ispinoz
aziktan yetimim oley diley katiktan oksuz
dirliksiz duzensiz hanidir hurriyetsiz
rinna-rinnan-nay
kunyemiz yazildi lay
kervanimiz dizildi
can gider can gider
RÜZGAR GÜLÜ
Önümden çekilirsen Istanbul görünecek
Nerede oldugumu bilecegim
Sisler utanacak egilecek
Agzinin ucundan öpecegim
Saçina kalbimi takacagim
Avcunda bir siir büyüyecek
Nerede oldugumu bilecegim
Bu çiplak geceler yok mu
Bu plak böyle aglamiyor mu
Camlari kirmak isten degil
Delirecek miyim neyim
Kirpiklerimden misra dökülüyor
Kenya'da simsiyah yalnizim
Yoksul bir silepte gemiciyim
Malezya'da yük bekliyorum
Önümden çekilirsen Istanbul görünecek
Nerede oldugumu bilecegim
Gözlerini söndürme muhtacim
Ben senin aydinligina muhtacim
Yepyeni bir ilkbahar harcayip
Bir yaz bogup bir sonbahar harcayip
Rüzgar gülünü arayacagim
Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da
Vinçler yine aksamlari indirecekler
Yine karanliga bulasacagim
Gözlerin rüzgarda savrulacak
Ikimiz iki sap bugday olsak
Sen benim olsan, ben senin olsam
Bir gece vakti aklina gelsem
Uykunu tutsam birakmasam
Seni kucaklasam, kucaklasam
Birbirimizin kalbini dinlesek
Dünyanin kalbini dinlesek
Büyük atesler yaksalar
Iki güvercin uçursalar
Nerede oldugumuzu bilsek
SAÇLARIN ÖRÜLMÜS OLMALI
Seni birden hatirlarim aksamlar içinde
fevkalade tatli bir sesin söyledigi
söyle kolay dokunakli aydinlik ve temiz
gittikçe yakinlasan bir melodi gibi
kalbim artik ürperen bir mandoline benzer
ne güzel seydir seni hatirlamak
saçlarin örülmüs örülmüs olsun
ve beyaz ellerin geceye karsi çiplak
porselen tabakta yikanmis kayisilar
yere düsmüs bir kitap bir siir kitabi
içinde hürriyetten bahseden misralar
insan bir düsünse ne çok sey bulabilir
hatirlamak gülmek ve aglamak için
arzularimiz nereye sürüklüyor bizi
neredeydik hangi rüzgara karistik
ve simdi ne tür manzaralar çekiyor
karanlik içinde açilmis gözlerimizi
saçlarin mutlaka örülmüs olmali
mektepli bir kiza benzemelisin
aklinda kimbilir kimden bir misra
gözlerin nur gibi parlasin saadetten
SAHANE SERSERI
yolumdan çekil yavrum
baglasalar duramam
demir asa demir çarik dedim
neyleyim!
yolculuk dedim
agaçlara tünedi yine aksam kargalarla bir
rüzgar kendini yerden yere vuruyor
kirik dökük yildizlar belirdi uzaktan
telsiz mevceleri ardim sira kosturuyor
anamdan yolcu dogmusum
yedi dagin yollari kalbimden geçer
salkim salkim misralar gelir içimden
dudaklarimda yagmur damlalari
alir beni yollar beni alir gider
anamdan yolcu dogmusum
nehirlerle birlikte denizlere kavustum
aksam dedim
su koca dünya dedim
aglasam dedim
yola bir düsüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmegin ve sarabin pesinden
turnalarin pesinden
büyük sehirler büyük asklar
çiglik çigliga terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi izdirap çektim
damarlarimda dünyanin bütün rüzgarlari
harblere açliklara yalnizligima ragmen
anamdan yolcu dogmusum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim
SAKIN HA
'sabiha bu adamlar beni alip götürecek
sakin ha aglamani istemiyorum
soracaklari varmis yillardir sorarlar
anlasilan bu sorgu daha yillarca sürecek
ilk götürülüsümü bak hatirliyorum
sendikaya yazildigim günlerdi saniyorum
otomobil farlarina yagmur yagiyordu
cigaram islanmis sokaklar nedense dar
bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar
çoçuga bir sey söyleme sabiha belli olmaz
sakin ha aglamani istemiyorum
bakarsin çabuk biter aksama evdeyim
uzayacak olursa git hüseyin'i bul
eli kizil kanda olsa bizi birakmaz
çantami hazirlarsin pijamam terliklerim
izin verirlerse seni de beklerim
hani bir gülümsemen vardir sanki istanbul
gözlerin gözlerimi bulur bulmaz
içimde bütün sehir atli karinca gibi
döner ha döner isik renk ve pul
hay allah bu ilkbahar beni öldürecek
rüzgardaki kokular dudaklarimdaki tuz
bu adamlar sabiha beni alip götürecek
günlerden cuma sabah saat dokuz
sakin ha aglamani istemiyorum
paran var mi yok mu bilemiyorum
al su yüz lirayi yaninda bulunsun
yüz de bana kaliyor varimiz yogumuz
çocuga bir seyler al onunla avunsun
beyler ben hazirim haydi gidiyoruz
sabiha unutma seni bekliyorum'
SAKLI SEVDA
cam yesili bir kiz çok kirpikli
saçlari nasil karanlik bir kizil
örtülü bir güzellik benzeri olamaz
dudaklarindaki kan etkiliyor asil
duyarligi alingan gönlü ikircikli
ne yazsam ona tutsak
/ adi sehnaz
belki kadin belki çocuk iyice kuskulu
hangi tutku bugulamis camlarini
bazen ne çok var bazen ne kadar az
kan kirmizi yasayip yaz aksamlarini
oksamasi bogulmak öpmesi ugultulu
sabah olsam ona tutsak
/ adi sehnaz
sakli sevda sevdalarin en saklanmisi
birbirimizde fena boguluyoruz
hiç kimse birbirimizin yerini tutamaz
benimle yasayamadigi ona uygunsuz
hiçbir seye degismem onunla yasanmisi
uygunsam ona tutsak
/ adi sehnaz
sakli bir sevdadir bulduk sigindik
bu büyüylü bir ask çünkü yasak
gizli bir mutluluk ki ne söylesem az
bin yilda yasasak hiç de yasamasak
varimiz yogumuz askimiz artik
hayatim ona tutsak
/ adi sehnaz
SALI SABAHA KARSI
sali sabaha karsi telefonla siçradim
ay batiyor / aynalarda giyotin aydinligi
gecenin bu saatinde beni kim arayabilir
dizimi uyku sersemi bir iskemleye çarptim
kivilcimlar dizi dizi her yanima dagiliyor
doktor sabiha desem yillar var konusmuyoruz
kanser diye duymustum sol gögsünü almislar
su anda izmir'de midir ne yapiyor kimbilir
son defa hastahanenin avlusunda konusmustuk
steteskobu / beyaz gömlegi / soguk ecza kokusu
sesi dargin söyledikleri yorgun ve umutsuz
sakin mirç olmasin parmaklariyla oynayan
yerli yersiz aramak onun marifetidir
olmayacak seylerden birden heyecanlaniyor
radyodaki parazit / asansörün ugultusu
bütün gün korkusunu camlarda görmemek için
tras aynasinda birakir gözlerini sabahtan
o kadar yalniz ki yabancilarla selamlasiyor
tek basina ne tartismalar sokaklarda geceleyin
ben de tuhafim / nereden aklima gelebilir
mirç çoktan ölmedi mi / genç sayilirdi dogrusu
içimdeki sehirlerde demek gizlice yasiyor
ister misin aramak aysel'in aklina essin
plaj güzeli aysel'in / istanbul'da bir zamanlar
küstah sarisinligini kristal bir zirh gibi
gururla tasirdi / dibinde simdi raki siselerinin
her gece olay çikariyor / arkasindan karakollar
tozlu isiklariyla karanlikta bir gemidir
polisleriyle küfür kiyamet bana telefon ettigi
öksürükten bogularak / surati bütün ter
nerde eski aysel / nerde jeanne d'are güzelligi
içtigi için mi korkar korktugu için mi içer
sali sabaha karsi telefonla siçradim
ay batiyor / aynalarda giyotin aydinligi
gecenin bu saatinde beni kim arayabilir
elektrik tozlarinin iyice boguklastirdigi
ses bildigim bir ses / kimindir çikaramadim
' -ben suat'im / sizi terminal'den ariyorum
iner inmez aradim / galiba izliyorlar
istanbul çok degismis / yalnizim çok yabanciyim
gidecek baska yerim yok / korkuyorum'
SANA NE YAPTILAR
O sabah mi çikmistin, bir gün önce mi
Bir biçagin agzinda yürür gibiydin
Demirlerin soguklugu soluk dudaklarinda
Gözlerinde karanligi dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlügümden utandim
Söyle ne içersin, çay mi kahve mi
Çok degismissin birden taniyamadim.
Saçlarin uzundu, omuzlarina akardi
Gönlümüz senlenirdi sarisinligindan
Onlar mi kestiler, sen mi kisalttin
Gülerdin, içimize aylar dogardi
Görünmez daglarin arkasindan
Eski gülümsemeni beyhude aradim
O sabah mi çikmistin bir gün önce mi
Çok degismissin birden taniyamadim.
Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya basladin
Ellerin de titriyor, bir seyin mi var
Böyle bir kiz degildin sen eskiden
Sana ne yaptilar, sana ne yaptilar?
Kirpiklerin islaniyor durup dururken
O sabah mi çikmistin, bir gün önce mi
Çok degismissin birden taniyamadim.
SARHOS BIR KADIN BALADI
Kaç içki daha ne agir bir is
Alkol irgatligi bardakta ruj izi
Gözlerinin mavisi akinda erimis
Tütün sarisina dönüyor benzi
Sehvetin dürtüsü
Sevis
Sevis
Sevis
Içindeki çöl çok daha genis
Nasil bir susamak içebilse denizi
Agzini bulamiyor nerede kaybetmis
Oysa yutabilir erkekliginizi
Sehvetin dürtüsü
Sevis
Sevis
Sevis
SASI RIDVAN
sasi ridvan sasi allahin belasi
yaradana yan bakmis yedi silsilesi
dua namaz bilmez kara kara kafir
yek gözü mercimek yek gözü çakir
sasi ridvan sasi allahinbelasi
ne sancagi belli ne iskelesi
soyu sopu fukara özü hepten fakir
yek gözü mercimek yek gözü çakir
SEN BENIM HIÇBIR SEYIMSIN
Sen benim hiçbir seyimsin
Yazdiklarimdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir seyimsin
Varligin yoklugun anlasilmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasil karanligima bir yildiz olmak
Dudaklarinla cama çizdigin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kiz uykusu bulmak
Yalnizligi öldüresiye çirkin
Sabaha karsi öldüresiye korkak
Kulagi çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir seyimsin
Hiçbir sevismek yasamisligim
Henüz bos bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çigliklarin silemedigi
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir seyimsin
Yabanci bir sarki gibi yarim
Yagmurlu bir agaç gibi islak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasinda çagirdigim
Çocukluk sesimle aglayarak
Sen benim hiçbir seyimsin
SEN BEYAZ BIR KADINSIN
asil büyük sarhos benim
uzaktaki
ben ki tek damla sarap içmedim
ekmegin beyaz zeytinin siyah
oldugunu biliyorum
asil büyük sarhos benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoslugum
yoksullugum
yüzüme bakmasan da
yagmura düsürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydinligin gökyüzüme uzaniyor
uykularimda nefesinin sicakligi
o kadar
hangi aksam kapimi çalan sen degilsin
sen degil misin gizli bir kivilcim gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandigim her aksam
senin rüzgârin almiyor mu
ugultulu yorgunlugumu
yoksullugun esiginde kapaklandigim zaman
ellerimden simsiki tutmuyor mu senin
iyimserligin
ben bu tezgâhi kurdumsa senin için kurdum
senin için dokudugum basma ve pazen
denizin yesilinden süzdügüm balik
gögün mavisinden çaldigim kus
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarilari
bogazim kurumus içim bir kalabalik
sicacik misralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarilari
sen beyaz bir kadinsin
uzaktaki
gözlerin aklimdan çikmiyor
sen beyaz bir kadinsin
karanliklari dinleyen
uzaktaki
sarmasiklari duyuyor musun rüzgârda
yorgun basini
üsümüs yastigina koyuyor musun
uyuyor musun
SEN YOKSUN
sen yoksun
deniz yok
yildizlar arkadasim
ya bu gece harikali bir seyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek basim
agzimda eski misralar uzanip kalmisim
istanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
iste kol kola girmis en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgar karsi sahilden
fosforlu isiklariyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çilgin kokular
deniz yok
yildizlar uzaklasiyor
ben yine yalniz kaliyorum
istanbul minareler kaybolmus
sen yoksun
SERÜVENIN SONU
yankilanir
abanoz sokagi'ndan
fahiselerin tamtamlari
tamtamlari
ingiliz sarayi iki adimlik yer
viyana oteli tenha bir liman
koridorlarinda biyiklari islak
gözleri kan çanagi
yalnizlik adamlari
adamlari
305'te süpheli bir cigara
ucunda tel tel dökülen bir çocuk
ne yanina dönse simsiyah
yagmurun kederli camlari
camlari
birini bekliyor ama kimi
elleri ter içinde teri soguk
kapiyi dinler arasira
aksamlari
militan aksamlari
yukardaki odalar bütün bos
fakat merdivenlerde fisiltilar
belli belirsiz ayak sesleri
birileri mi var
o mu çok sarhos
siyasi polis olmasin
yoksa serüven bitti mi
anlasilmaz telefonlar çaliyor
karanlik anlamlari
anlamlari
SEYH BEDRETTIN-I SIMAVI'YE GAZEL
varsa devran içinde devran
bu devranin devraniyiz biz
o canlar ki cananindan tasra düsmüstür
cananiyiz biz
gönül mahzun
ay karanlik
yildizlar gözden nihan olsa da
arsi fersi isiktan titretecek
bir aydinlik imkaniyiz biz
ince bir yagmura gerçi asilmistir
-serez'in esnaf çarsisi'nda-
uzadikça uzar gölgesi daragacindan
o asirdan bu asira
seyh bedrettin-i simavi'nin
elhak/devamiyiz biz
geçer mermi isliklariyla / tek tek
vurdugunu dagitan
sunturlu misralar
rediflerin gümbürtüsü akla ziyan
tantanali bir kavganin demek
gazelhaniyiz biz
tohum agaç ve orman
ölümün içerdigi hayat
buhara inkilap eden su
-iris dede sultanim iris-
gün bu gün saat bu saat
diyalektigin fermaniyiz biz
SILÂHLI DÖRT BESMELE
Dört atli Sarigöl Bogazi' na devrildiler
Rüzgâri burunlariyla biçip arkalarina dökerek
Kara sular gibi bosandi gecenin bosluklarindan
Köpek havlamalari
Dört atli Sarigöl Bogazi' na devrildiler
Omuzlarinda çapraz tüfek , kalpakli ve siyah çizmeliler
Yildiz yildiz siyrilip akiyor
Padisah karanliginda mahmuzlari
Hafiz Ahmed' in degirmeninde atesin basina oturdular
Önce bir sogan kirdilar
Dut pekmezi ve yogurt sordular
Biyiklari tekmil ayaktaydi
Müslüman ve hilâl biçiminde
Sonra erkekçe yatsiyi kildilar
Çakal gözleri saattaydi, kulaklari köpek seslerinde
Aci tütün içilip, sonra bir vakit konusuldu
Cezveler sürülmüs ocaktaydi
Atinin dizginlerine oldugu kadar
Her birisi kendi ölümüne sahip
Bir ordu gibi savasmak kudretinde
Bir umutlari Kemâl Pasa' daydi
Öbürü Ankara Hükümeti' nde
Hizli solumalarla kimildaniyordu karaagaçlar
Ahirda bir beygir aksirdi
Munzur Daglari' nin üstünü bir tamam tutmus
Yildizin neyin kalabaligi
Yukarilarda kar altindaki köylerde
Ihtimal öfkeli kurtlar dolasiyor
'-... Kemâl Pasa' dir çagirdi
Demirhan Oglu gitmemis olmaz
Sakarya topraginda erkekler sofrasi kurulmus
Ahkâmli köskemli savasiliyor
Yazilmissa biz dahi azrailin ekmeginden tadacagiz
Sehitlik mertebesini
Yasamak cihetinde makbul tutacagiz'
'Ankara Hükümeti ne demek
Maras' ta üzümler parmaklarimizdan damlamiyor mu
Gümüsâne üzerinde elmalar Amasya' da
Adam tarafimizdan yenilecek
Ayrica zeytinin yagi inegin yogurdu
Anteb' in bulamasi da
Adam
Hünkâr kullarinin sabanina kosulmayacagiz
Biz her nokta-i nazardan insan olmaliyiz
Acilar gördük
Bunun sebebi dünyanin vaziyetini anlamadigimizdir
Fikrimiz zihniyetimiz medenî olacaktir
Sunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyecegiz
Medenî olacagiz
Bununla iftihar edecegiz
Gözleri iyice birbirinden ayrik
Kaslari düz kirpikleri insafsizca kalabalik
Kisa boylari ve yayli ayaklariyla adamakilli Türk
Bakirci Hasan, Demirhanoglu Sadik, Pasolarin Süleyman ve Haci Yörük
Silahli dört besmele halinde göge baktilar
Sabahin ilk horozlari çirpiniyordu
Besbelli sabahin ayazindan ufarak yildizlar tevatür kiriliyordu
Bir kuvayi milliye sabahinin kapisini açtilar
Karadeniz' deki en son limanimiz kadar
Rüzgârli kizgin ve açiktilar
Sonu yoktu hiddetlerinin ve ümitlerinin
Bir millet olarak çiktilar Sarigöl Bagazi'ndan
Kendinden ve hürriyetinden emin.
SISLER BULVARI
elinin arkasinda günes duruyordu
aylardan kasimdi üsüyorduk
agacin biri bulvarda ölüyordu
sehrin camlari kaygisiz gülüyordu
her köse basinda öpüsüyorduk
sisler bulvari'na aksam çökmüstü
omuzlarimiza çoktan çökmüstü
kesik birer kol gibi yalnizdik
daglarda atesler yanmiyordu
deniz fenerleri sönmüstü
birbirimizin gözlerini ariyorduk
sisler bulvari'nda seni kaybettim
sokak lambalari öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmis bir çocuk gibiydim
dokunsaniz aglayacaktim
yenikapi'da bir tren vardi
sisler bulvari'nda ölecegim
sol kasigimdan vuracaklar
bulvar duraginda düsecegim
gözlüklerim kirilacaklar
sen rüyasini göreceksin
çiglik çigliga uyanacaksin
sabah kapini çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce tas kesileceksin
aglamayacaksin! aglamayacaksin!
sisler bulvari'ndan geçtim sirsiklamdi
islak kaldirimlar parliyordu
durup dururken gözlerim daliyordu
bir bardak sarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler bogazima sarilmislardi
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacagim
sisler bulvari'ni hatirlayacagim
kirmizi melek sarkisindan bir satir
lodos'tan bir satir yagmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satir
simsiyah bir satir hatirlayacagim
seni hatirlatanin çenesini kiracagim
limanda vapurlar uguldayacak
sisler bulvari bir gece haykirmisti
agaçlari yatiyordu yoksuldu
bütün yapraklari sararmisti
bütün bir sonbahar aglamisti
aglayan sanki Istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahir
bütün siirlerimi yakacaktim
yalnizlik bana dokunuyordu
eger sisler bulvari olmasa
eger bu sehirde bu bulvar olmasa
sabah ezaninda yagmur yagmasa
süphesiz bir delilik yapardim
hiç kimse beni anlayamazdi
on bes sene hüküm giyerdim
dördüncü yilinda kaçardim
belki kaçarken vururlardi
sisler bulvari'ndan geçmedigin gün
sisler bulvari öksüz ben öksüzüm
yagmurun altinda yalnizim
agzim elim yüzüm islaniyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklimi fikrimi çeliyorlar
aksaray'da isiklar yaniyor
sisler bulvari ayaklaniyor
artik kalbimi susturamiyorum
SOKAGA ÇIKMA YASAGI
öyle büyük hicran ki
cam çerçeve birakmiyor
kirdi kapilari döküldü sokaga
havada yangin kokusu
itfaiye sirenleri
uzaktan uzaga
öyle büyük hicran ki
telefonlar devamli mesgul çaliyor
trafik durdu
çarsilar darmadagin
çigliklar geçiyor karanliktan
camlarda sinsi bir titreme
boguk bir ugultu
yeraltindan
borular patlamis sular
vahim bir tenhaliga akiyor
öyle büyük ki hicran
zincirleme
elektrik kontaklari
serareler dökülüyor sokak lambalarindan
ceryanlar kesildi
gözden kayboldu sehir
sanki siyah bir denize batiyor
ayak sesleri bos meydanlardan
hoyrat kanatlari
yukarda bir helikopterin
o ihanet sessizligini
par
par
parçaliyor
SÖYLER
Zaman olmustur ki
Dumanli havuzlarda soguk nilüferler
Bulutlara savrulmus ates kuslari
Korkulu bir hicrani söyler
Zaman olmustur ki
Dalginliklari hisarbuselik kizlarin
Bildik sarkilari birden unutuslari
Aynalarda solan gün
Bilinmez hangi ugultulu
Ahval-i perisani söyler
Zaman olmustur ki
Los salonlarin heyhula büfelerinde
O kiristal fanuslu yorgun saat
Fena halde durmus görünse de
Baska bir boyutta baska bir zamani söyler
Zaman olmustur ki
Falcinin avucunda tuttugu sihirli küre
Aslinda yasanmamis belki hiç yasanmayacak
Ancak ne kadar renkli
Ne kadar yanardöner bir ömr-i zerefsani söyler
Zaman olmustur ki
Belki sonbahar belki aksam
Tepeden tirnaga silme yildiz
Belki haziran gecesi
Sanki bir hayal oturmus o tenha piyanoya
Parmak uçlarinda tatyos efendi'nin
Herkesin unuttugu bir bestesi
Çaliyor doya doya
O evcara beste ki
Çevresinde avizelerden
Gökkusagi serpintileri
Güllerdeki suhu
O serv-i hiramani söyler
Zaman olmustur ki
Yanar mor zambaklar bugulu gece lambalari
Bir katar kaybolur haydarpasa gari'ndan
Birakip gümüs çigliklarini tel tel ardinda
Agir ve cefakar bir marsandiz katari
Kivamli bir sessizlige batmis ihlamurlar
Yalniz kuzguncuk'taki yalida
Karanlik bir gazelhan
Yanik yanik bir ask-i bi-amani söyler
Zaman olmustur ki
Sizar gecenin sulari simsiyah camlardan
Havada ölüm pariltisi adeta çelik
Fi bin dört yüz bes
Dersaadet'te yazildi isbu gazel
Avuçlari kan yüregi delik desik
Yaslanmis ama uslanmamis
Bir eski militani
Bir sair-i devrani söyler