4






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


4


MAHUR BESTE

 

Senlik dagildi bir aci yel kaldi bahçede yalniz

O mahur beste çalar Müjgan'la ben aglasiriz

Gitti dostlar sölen bitti ne eski heyecan ne hiz

Yalniz kederli yalnizligimizda sirali sirasiz

O mahur beste çalar Müjgan'la ben aglasiriz

 

Bir yangin ormanindan püskürmüs genç fidanlardi

Günesten isik yontarlardi sert adamlardi

Hoyratti gülüsleri aydinligi çalkalardi

Gittiler aksam olmadan ortalik karardi

 

Bitmez sazlarin özlemi daha sonra daha sonra

Sonranin bilinmezligi bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar hazirlik sonbahara

 

MARIA MISSAKIAN  

 

yüksekkaldirim'da bir aksam

maria missakian'i düsündüm

eger kendimi biraksam

yagmur olabilirdim yagardim

 

kasim'da bir çinar olurdum

yaprak yaprak dökülürdüm

kalbimi siki tutmasam

 

döküp saçip bosaltsam

içimde yükselen siiri

kaldirimlara döküp harcasam

gözleri balikçil gözleri

dudaklarinda tutup rüzgari

maria missakian adinda biri

gelse gögsüne kapansam

 

gece gölgesine sokulsam

gökyüzünde bulutlar büyüseler

yagmuru dinlesem anlatsam

simsekler kirilip dökülseler

bizi sokoklarda biraksalar

leylekler üsüyüp gitseler

dönüp arkalarina bakmadan

 

yine aksam oldu Attilâ Ilhan

üstelik yalnizsin sonbaharin yabancisi

belki paris'te maria missakian

avuçlarinda bir çarmih acisi

gizlice bir sefalet gecesi

çocugunu bogarmis gibi bogup paris'i

sana kaçmayi tasarlar her aksam

 

MEMLEKET HAVASI  

 

Bu bizim gökler gibisi hiç bir dagda çatilmamistir

Yildizlarimizin titremesi yüregine deprem indirir

Hiç bir yerde bu denize bu aci tuz katilmamistir

Topraktan sagdigimiz pekmez günesin basini döndürür

 

MUHALIF RÜZGAR  

 

bugün pazartesi

senin galiba bes dersin olacak

yine salondaki aynada taradin saçlarini

istemedigin bir seyi yapmis olmanin öfkesi

yine karartmis alnini

fakat acele etmek lazim

geç kalirsan tramvay kaçacak

ve bir yasak levhasi gibi asacak suratini

o suratsiz müdire hanim

 

bugün pazartesi

dün pazardi

belki evde kalip balerin resimleri yaptin

kulaginda uzak bir piyano sesi

belki neseliydin

belki düsüncen vardi

belki de yagmur gibi inerken hatiralar

herhangi bir köse basinda

bana rastladin

 

ben senin hayatina muhalif bir rüzgar gibi girdim

MUHAYYER  

 

önemli gizli boyutlariyla yeryüzündeki yasantimiz

ne kadar azdir yasadigimizdan yasadigimizi sandigimiz

söylediklerimizle degil söylemediklerimizle variz

o gün ki ölümün perdesine yapayalniz yansiriz

ne kadar azdir yasadigimizdan yasadigimizi sandigimiz

 

bir incesaz ki süreklidir yaprak döken korularda

çilginliklari olusturur en çaprasik duygularda

büyük çikmaz akla gelip de sorulmayan sorularda

bazi insan içten içe düsünür hesaplar da

ne kadar azdir yasadigimizdan yasadigimizi sandigimiz

 

üfledigi sustugumuz tutkularin düslerimizi çokçadir

çocukluktan çiktigimizi sanmak aslinda çocukçadir

gerçi gençlik bir uçta yaslilik bir uçtadir

birlestikleri gerçek o müthis sonuçtadir

ne kadar azdir yasadigimizdan yasadigimizi sandigimiz

 

MÜJGAN'A ASK SARKILARI  

 

1

 

dinlerdim telâsli kanûnlardan sarisin türkçeyi

nasil da sevdim ne istir bilmeden sevmeyi

ürkek bir çilenti usulca yoklardi bahçeyi

nerde tâvus kuslari nerde müjgân'in gençligi

nasil da sevdim ne istir bilmeden sevmeyi

 

oksamak kumralligini içimden uysal lambalarin

beyhude isliklarini yakinlasan sonbaharin

aksam tenhaliginda birlikte duygulanmalarin

sakli mutluluguyla dalgindan çok daha fazla dalgin

nasil da sevdim ne istir bilmeden sevmeyi

 

bir parça son yalnizliga öncekiler hazirliktir

insan birakmaz sevdigini sevmek insani birakir

kalirsa gözlerinin elinde yaldizi belki kalir

ney üsür kanûn pirildar udlar oldukça karanliktir

nasil da sevdim ne istir bilmeden sevmeyi

 

2

 

o aksam da lambamizi söndürmüstük nedîm ile

nedîm'den bile kiskandigim sevdigim ile

son sarkilar dagilmisti mevsim ile

yalniz çamlica'da bir ud yankilanirdi

 

dünyayi tumturakli bir yalan sayanlar

yalanin dehsetini yaslandikça anlar

nâzim'in pirâye'yi sevdigi zamanlar

ölse ölümünden ne suçlar çikarilirdi

 

bogucu bir sessizlikte atesten goncalardir

o demirden siirler ki sanki tabancalardir

umutsuz hangi gününde el atsan atese hazir

nâzim onlari yazarken duvarlar çatirdardi

 

gördün sessizce bulustugunu nâzim'la nedîm'in

lâcivert issizliginda yildizli bir serviligin

birinin elinde vâridât'i simavnali bedreddin'in

birinin agzinda gül elinde mey kâsesi vardi

 

3

 

istanbul puslu karaltiyla müstef'ilün bir gemi

duyulur padisah saltanatiyla bulutlara demirledigi

soguk aksamlar çalar saatlar kadife konakta

ben uyansam da ayisigindan müjgân uyumakta

 

o soyut kuslar su aydinliginda atlas yorganlarin

yüz yillik hüznüyle yüklü osmanli zindanlarinin

pul pul dagilirlar tasali bol yansimali boslukta

ben uyansam da ayisigindan müjgân uyumakta

 

gece hattât yesârî'nin süzüldükçe vav kayiklari

islenir yeni bastan bütün sevmek yanlisliklari

bilmem tamamlanir miydik bir baska yasamakta

ben uyansam da ayisigindan müjgân uyumakta

 

o sarki söylese çalgilarin korkup biraktiklarindan

büyülü tamburlarin kendi baslarina çaldiklarindan

ulasir hâfiz post'a sesi yankilarla sonsuzlukta

ben uyansam da ayisigindan müjgân uyumakta

 

4

 

aksam kiliçlar düsürdügü ayin isigindan bogaz'da

müjgân midir bir uzak gülümsemek midir sazda

ferahnâk'ta iyimser kötümser çarçabuk hicâz'da

müjgân midir sevilmek yanlis anlasilmak mi biraz da

 

üretir sessizligi erguvanlar düsler sevdayi tamamlar

sulari yansitir camlar civali bir beyazda

müjgân midir yoksa sabahlamak mi hâfiz'la sirâz'da

divanlardan gül çigliklari horasanli papaganlar

sehzâde çilginliklari o unutulmaz yazda

 

müjgân midir sevilmek yanlis anlasilmak mi biraz da

 

MUSTAFA KEMAL  

 

dag basini efkâr almis

gümüs dere durmaz aglar

gözyasindan kana kesmis gözlerim

ben aglarim çayir aglar çimen aglar

aglar aglar cihan aglar

mizikalar iniler irlam irlam dövülür

altmis üç ilimiz altmis üç yetim

yillar gelir geçer kuslar gelir geçer

her geçen seni bizden parça parça götürür

mustafa'm mustafa kemal'im

 

diz dövdüm

gözlerim savki akti sakarya'nin suyuna

sakarya'nin sulari nâmin söylesir

hemsehrim sakarya öksüz sakarya

ankara'dan uçan kuslar

kemal'im der günler günü çagrisir

kahrolur bulutlara karisir

gök bulut yasmak bulut

uca daglar dev boyunlu morca daglar

divan durmus beklesir

mustafa'm mustafa kemal'im

 

nasil böyle varip geldin hosgeldin

çingi kaymis yalazlanmis gözlerin

sol yüzünde günes südü sicaklik

ellerinden öperim mustafa kemal

senin dalin yapragin biz senin fidanlarin

biz bunlari yapmadik

sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal

elsiz ayaksiz bir yesil yilan

yaptiklarini yikiyorlar mustafa kemal

hani bir vakitler kubilay'i kestiler

çün buyurdun kesenleri astilar

sen uyudun asilanlar dirildi

mustafa'm mustafa kemal'im

 

karalar kusanmis karadeniz akmam diyor

dokunmayin aglamaktan bikmam diyor

bu gece kiyamet gecesi bu vapur bandirma vapuru

yattigi yer nur olsun mustafa kemal

ben ölümden korkmam diyor

korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu

degirmen döndü dolandi yillar oldu

bir kusur isledik bagislar mi kimbilir

o bize ögretmedi kazan kaldirmasini

günahi vebali ögretenin boynuna

erdirip oldurana ana avrat sövmesini

yüregim kirildi kanim kurudu

var git karadeniz var git basimdan

mizika çalindi dügün mü sandin

bir yol koyup gideni gelir mi sandin

mustafa'm mustafa kemal'im

 

ankara'nin tasina bak

tut ki baktim uzar gider efkârim

çayir aglar çimen aglar ben aglarim

gözlerimin yasina bak

ankara kalesi'nde rasattepe'de

bir akça sahan gezer dolanir

yasin yasin mezarini aranir

su dünyanin isine bak

mustafa'm mustafa kemal'im

 

NASIL OLDUYSA...  

 

nasil olduysa birden adimi unuttum

adini unuttugum o sicak sehirde

yildiz alacasi yüzen bir zakkum

yanimda o hayal kiz ikide birde

yolumu gözlerine bakip buldugum

 

sahi ben ne hirçin bir çocuktum

ele avuca sigmaz akli fikri siirde

misra misra basimi belaya soktum

Izmir cezaevi dokuzyüz kirk bir'de

kasla göz arasi liseden kovuldum

 

inanmakta geç sevmekte çabuktum

bazen yasadiklarim aklima gelir de

kaç kere umutsuzlugun yolunu tuttum

istenmeyen adam hemen her devirde

hemen her devirde atesten bir buluttum

 

binlerce umuttan belki bir umuttum

 

NASIL BIR SEVDAYSA...

 

Ay çok mu gecikti nerdeyse çikar

Sen yalnizligima varir varmaz

Az sonra yagmuru durduracaklar

Rüzgari degistirdim

Ustura agzi poyraz

Yok canim yildizlari unutmadik

Mutlaka yerlerinde bulunacaklar

Kenari yaldizli mavi bir karanlik

Sütlü çiplakligini örtecek kadar

Senin için oldugu asla bilinmeyecek

Yapraklarini birden dökecek dutlar

Safak sökerken sekiz on kadar simsek

Balkonda islemeli müstesna bulutlar

Ayak bastigin an sehir de degisebilir

Yoksa Moskova'mi

Belki Berlin belki Dakar

Belki 30'lardan mehtap yorgunlugu Izmir

Körfez'de serefine donatilmis vapurlar

Nerede ne zaman kaç kere yasadik

Nasil bir sevdaysa eskitememis yillar

Bitirdigimiz herseye yeniden basladik

Dudaklarimizda birbirimizden misralar

 

NEDEN KIZKARDESLERIM  

(Memleket Havasi'ndan)

Neden kizkardeslerim

Niçin saklaniyorsunuz

Niçin peçelerin pestemallarin arkasina gizleniyorsunuz

Nur yüzünüzü

Sik ve sihhatli siyah saçlarinizi cömert agzinizi

Neden kizkardeslerim

Hep böyle bir seyden korkmus gibi huzursuz

Hep böyle bir seye kizmis gibi öfkeli

Aci ve alaca gözleriniz daima gölgeli

Niçin kizkardeslerim

Kim geçerse geçsin yaninizdan

Isigi kendinize haram ediyorsunuz

Bir vücut noksanini saklar gibisiniz

Utaniyorum utancinizdan

Neden kizkardeslerim

Niçin saklaniyorsunuz

Görmek istemez miyim hünerli ellerinizi

Yastik örtülerine çitlembik gözlü kuslar isleyen

Çay takimlarina mor menekseler

Hercai menekseler dizi dizi

Kizkardeslerim

Görmek istemez miyim ellerinizi

Bugday sularina batmis ölesiye irgat

Hizli ve çabuk teknede hamur yogururken

Çamasir günleri bambaska hamarat

Bir erkek eli kadar yigit ve kararli

Dag kuslarinin pençesi gibi çevik

Yirtici üstelik çocuk dogururken

Hem gözlerinizi de görmek isterim

Ne zarari var

Bütün kirpikleriyle üzerime açilsinlar

Hem tüyleri yaldizli boyunlarinizi

Herhangi bir sokagi ilkbahar gibi senlendiren

Tepeden tirnaga çiçekli giyinlerinizi

Alninizdaki mavi damarciklari da görmek isterim

Her seyinizi

 

NEYDI O BIR ZAMANLAR  

 

istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar

sanki gençligime dogru yaslaniyordum

çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar

hangi yanima dönsem seni bulurdum

içimdeki lambanin kirildigi anlar

 

istanbul ve sen / sirilsiklam yasananlar

yanardöner bir ayna yeniden ruhum

çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar

gözlerinin sisinde sevdali bir yolcuyum

hayal meyal gemiler dumanli ilkbahar

 

istanbul ve sen / ikinizden kalanlar

tekrar tekrar israrla yasayip durdugum

çengelköy'de yaz unutulmaz erguvanlar

rüya midir gerçek mi kendi kendime sordugum

istanbul ve sen / neydi o bir zamanlar

 

NÖBET DEGISIMI  

 

istedigim yagmur hazir mi bakalim

yerlerine konuldu mu soguk katiller

karanligi ya gevsek dokudularsa

öldürülecegimden emin olmaliyim

 

simsekler gecikti herhalde unutulmus

aci yesil keseceklerdi birden yolumu

hani viraj isliklariyla hain otomobiller

sari sari göz kirpan trafik isigi

 

yeryüzünde çok fazla bir yalnizligim

baska yalnizliklara hak tanimayan

biliyorum kurallari bozdugumu

yerimi uysal birine birakmaliyim

 

ÖLMEK YASAK  

 

daha önce biçaktan hiç su içmedim

hiç kisilmadi kerpetene biyiklarim

gururlu bir gemiyim oldum bittim

sabah olur yelkenlerimi saklarim

özgürlük dedigim yerde demirledim

 

üstüme varma bulutlari tutamam

böyle paldir küldür gideceklerdir

gelmezsen farketmez kimseyi aramam

asil sevdiklerim en içimdekilerdir

onlarla yasarim eger yasarsam

 

olurmu gecemi yesile çalmak

yildiz çivilemek parmakuçlarima

ölüm kadar çabuksa eger yasamak

hiç dogmamayi isterdim ama

bir kere dogmusum ölmek yasak

 

ÖLMEK ZAMANI  

 

dagilirdi saçlariniz yaz aksami

batan günese karsi / kumral

susardiniz ne de çok susardiniz

anlasilmasi güç susmanizin anlami

sanki bir bulmaca uzun bir sarmal

uzadikça sersem eder adami

o zaman sevmek degil ölmek zamani

 

(uzak bir kiz sisli mavi susarsa

acilarla yüklüdür suskunlugu

akil almaz tehlikeler içerir

hele hayatinda bir sürgün varsa

kelepçe kuslarinin buz gibi uçustugu

o siyah tren ugultularla gelir

bütün üçüncü mevki cigara dumani)

 

bana susar bir hayalle konusurdunuz

hani fakülteden çikarken vurmuslardi

kollarinizda ölen tibbiyeli çocuk

birbirinize nasil da uymustunuz

sevginizde yüceltici birseyler vardi

korku bulasigi garip bir mutluluk

bir filmi hatirlatan belki bir romani

 

(uzak mavi kiz dalgasiz bir su

ah onun yalnizligi benim yalnizligim

içimizde gemiler ansizin yol kesiyor

ansizin beni de vururlar mi korkusu

izlendigini sanmak her gece adim adim

sehrin karanliginda devriyeler geziyor

telsizde cizirtilar / cinayet alarmi)

 

eflatun ve issiz agziniz bir muamma

susardiniz arkasinda susmuslugunuzun

tekrar tekrar sizi durusmaya çagirirlar

geç vakte kalir sorgular bitmez ama

hapislik nedir ki / unutulmak asil sorun

seyreldikçe seyrelir istanbul'dan mektuplar

ne arayani kalir gittikçe ne sorani

 

(baksa da beni görmüyor sanki yokum

duymadigi açik anlattiklarimi

sessizligi kalabalik giremiyorum

ölüler kusatilmis sagimi solumu

geçmiste yasiyor biliyorum

bir anlatabilsem onsuz olamadigimi

o zaman sevmek degil ölmek zamani)

 

ÖMER HAYBO'NUN SON GÜNLERI

 

Bir biçak isirmasin ömer haybo

disleri çitir çitir çelik

yanilip beyoglu'na çikmasin

topraklüle sokagini tutmasin

bütün saraplarölü kirmizi

bütün kadinlar çabuk

hiçbiri durdugu yerde durmuyor

ömerhaybo'nun gözü hiçbirini tutmuyor

haydut ömer haybo

 

her gün onsekiz sularinda aci siyah beyaz

ondokuz ellibir de bir alman gemisini limandan çikariyor

 

yirmibir buçukta alkazar sinemasi'nda kötü seyirci

yarindan sonra bekledigim ömer haybo

gelmeyecek ömer haybo

lionel hapton'a tutulmus cazdan anlamaz

polis romanlari yaziyor acaba neden yaziyor

parmak uçlarinda bronz kuruslarin madeni kirliligi

birkaç kere öldü ömer haybo

korsan ömer haybo

 

hangi sehirde olsa sabhlari yabanci

bogulmus geceler mahallesini bir türlü bulamiyor

hangi otobüse binmesi lazim bilemiyor yaniliyor

herkesin gittigi yer onun gitmeyecegi

terazi burcunun kötümser çocugu

namuslu biyiklari kirli siyah

ah ömer haybo

 

ON SEKIZ

 

alninda satir gibi indirmis kaslarini

agzi yüzü kan revan içindedir

içinde birseye baktigi belli

kimbilir nedir

belki tortulu kalin bir nehir

belki bir sehir / bir nehir gibi ugultulu

elektrik bilemis kaldirim taslarini

belki hiç olmayan sevgilisidir

o filmden çaldigi genç kiz hayali

saçlari yalnizligina dagilmis

belli belirsiz tutukluluk hali

tenhalara kaçirir bakislarini

 

iki gecedir yerinden kipirdamadi

çenesi kilitki dudaklari sis

karanlikta gizlice sakal büyütüyor

içindeki baska bir kata inmis

belki arka bahçeye uzak çocuklugundan

morsalkim kokulari bögürtlen tadi

yukarda hasari uçurtmalar

annesi içerde çamasir ütülüyor

aksama yatili misafirleri var

erzurum'dan

kosma oglum bu nasil çember çeviris

az önce düstü de burnu kanadi

belki biyiklarinda yaladigi kan

 

birini çagiriyorlar onu olabilir mi

adini hatirlasa bilmece çözülecek

adini hatirlamiyor kaç yasinda oldugunu

hatirladigi içindeki bir gemi

yillardan ilkokul belki 23 nisan

heybeli'ye geziye gidilecek

yol boyunca araliksiz kus yagmuru

gemiyle yarisan yunuslar

maviligin gözlerine sigmayan sonsuzlugu

o ilk hürriyet sarhoslugu

 

korkudan ihtiyarlayabilir mi

yirmi yasinda insan

 

PIA

 

ne olur kim oldugunu bilsem pia'nin

ellerini bir tutsam ölsem

böyle uzak uzak seslenmese

ben bir sehre geldigim vakit

o baska bir sehre gitmese

otelleri bombos bulmasam

içlenip buzlu bir kadeh gibi

bugulanip bugulanip durmasam

ne olur sabaha karsi rihtimda

çocuklar pia'yi görseler

bana haber salsalar bilsem

içimi büsbütün yildiz basar

bir hançer gibi çikip giderdim

 

ben bir sehre geldigim vakit

o baska bir sehre gitmese

singapur yolunda demeseler

bana bunu yapmasalar yorgunum

üstelik parasizim pasaportsuzum

ne olur sabaha karsi rihtimda

seslendigini duysam pia'nin

sirtinda yoksul bir yagmurluk

çocuk gözleri büyük büyük

üsümüs ürpermis soluk

ellerini tutabilsem pia'nin

ölsem eksiksiz ölürdüm.

 

PUSUDAKI

 

gece bir anda yildiz

bahçe bir anda çiçek

uzaktan denizin kokusu

karanlikta kimildayan böcek

 

içimi bir anda

aydinlatir mimozalar

bir anda yasamak yeniden güzel

yepyeni bir ask

pusuda hazir

RESIMLER  

 

-I-

 

atesten köpekler yaliyor

sütlü meme uçlarini

zebaniler kazimis cehennem yalazi saçlarini

azrail gelir

nefes nefese teslim alir elbet

yanardag agzi cinselliginden

kaziga çakilmis kadini

 

-II-

                  

camlarin ardinda çinar

camlardan yemyesil yigilan günes isigi

aci sari bir ari vizildar

vurup kendini o duvardan bu duvara

 

kadinin bütün gözleri isik bulasigi

erimis gümüs mü dökülmüs

öyle pariltili ve yogun

tirnaklarinin yaldiz günesi yansitiyor

parmaklarini kimildattikça

sanki alüminyum

 

kadinin pençelerinde oglan çocugu

on üç yaslarinda ancak

sarisin akça pakça

soyulmus muz dersiniz

kokulu ve yumusak

kadinin altin disleri her yanina batiyor

her degdigi yeri yakarak solugu

dilinden kulak içlerine

isik zerrecikleri birakarak

 

kadin iri çekme burunlu

kirkina yakin

çiplak

isik siziyor hücrelerinden ter yerine

körpe erkekligini kapmis oglanan

-kendini tutmasa-

koparip yutacak

 

RINNA - RINNAN - NAY  

 

melengecin dalinda cifte sigircik diley cifte sigircik

cigerime ates degdi oley diley oley gencecik

zehir pamuk irgatligi gavur gundelikcilik

 

rinna-rinnan-nay

yuregim bolundu lay

damarlarim delindi

kan gider kan gider

 

melengecin dalinda cifte saksagan diley cifte saksagan

boynumda donup batir oley diley sol kahbe devran

aglarim bir yandan kan kusarim bir yandan

 

rinna-rinnan-nay

ellerim kirildi lay

gozum seli duruldu

kum gider kum gider

 

melengecin dalinda cifte guvercin diley cifte guvercin

egnimde goynek yok oley diley ayagim yalin

olursem kahrimdan oldugum bilin

 

rinna-rinnan-nay

yollarim kapandi lay

bulutlar parcalandi

gun gider gun gider

 

melengecin dalinda cifte ispinoz diley cifte ispinoz

aziktan yetimim oley diley katiktan oksuz

dirliksiz duzensiz hanidir hurriyetsiz

 

rinna-rinnan-nay

kunyemiz yazildi lay

kervanimiz dizildi

can gider can gider

 

RÜZGAR GÜLÜ  

 

Önümden çekilirsen Istanbul görünecek

Nerede oldugumu bilecegim

Sisler utanacak egilecek

Agzinin ucundan öpecegim

Saçina kalbimi takacagim

Avcunda bir siir büyüyecek

Nerede oldugumu bilecegim

 

Bu çiplak geceler yok mu

Bu plak böyle aglamiyor mu

Camlari kirmak isten degil

Delirecek miyim neyim

Kirpiklerimden misra dökülüyor

Kenya'da simsiyah yalnizim

Yoksul bir silepte gemiciyim

Malezya'da yük bekliyorum

Önümden çekilirsen Istanbul görünecek

Nerede oldugumu bilecegim

 

Gözlerini söndürme muhtacim

Ben senin aydinligina muhtacim

Yepyeni bir ilkbahar harcayip

Bir yaz bogup bir sonbahar harcayip

Rüzgar gülünü arayacagim

Oran'da Pernanbouc'ta Tombuktu'da

Vinçler yine aksamlari indirecekler

Yine karanliga bulasacagim

Gözlerin rüzgarda savrulacak

 

Ikimiz iki sap bugday olsak

Sen benim olsan, ben senin olsam

Bir gece vakti aklina gelsem

Uykunu tutsam birakmasam

Seni kucaklasam, kucaklasam

Birbirimizin kalbini dinlesek

Dünyanin kalbini dinlesek

Büyük atesler yaksalar

Iki güvercin uçursalar

Nerede oldugumuzu bilsek

 

SAÇLARIN ÖRÜLMÜS OLMALI

 

Seni birden hatirlarim aksamlar içinde

fevkalade tatli bir sesin söyledigi

söyle kolay dokunakli aydinlik ve temiz

gittikçe yakinlasan bir melodi gibi

kalbim artik ürperen bir mandoline benzer

ne güzel seydir seni hatirlamak

 

saçlarin örülmüs örülmüs olsun

ve beyaz ellerin geceye karsi çiplak

porselen tabakta yikanmis kayisilar

yere düsmüs bir kitap bir siir kitabi

içinde hürriyetten bahseden misralar

 

insan bir düsünse ne çok sey bulabilir

hatirlamak gülmek ve aglamak için

arzularimiz nereye sürüklüyor bizi

neredeydik hangi rüzgara karistik

ve simdi ne tür manzaralar çekiyor

karanlik içinde açilmis gözlerimizi

 

saçlarin mutlaka örülmüs olmali

mektepli bir kiza benzemelisin

aklinda kimbilir kimden bir misra

gözlerin nur gibi parlasin saadetten

 

SAHANE SERSERI  

 

yolumdan çekil yavrum

baglasalar duramam

demir asa demir çarik dedim

neyleyim!

yolculuk dedim

agaçlara tünedi yine aksam kargalarla bir

rüzgar kendini yerden yere vuruyor

kirik dökük yildizlar belirdi uzaktan

telsiz mevceleri ardim sira kosturuyor

anamdan yolcu dogmusum

yedi dagin yollari kalbimden geçer

salkim salkim misralar gelir içimden

dudaklarimda yagmur damlalari

alir beni yollar beni alir gider

anamdan yolcu dogmusum

nehirlerle birlikte denizlere kavustum

aksam dedim

su koca dünya dedim

aglasam dedim

yola bir düsüldü mü ömür boyunca gidilir

ekmegin ve sarabin pesinden

turnalarin pesinden

büyük sehirler büyük asklar

çiglik çigliga terkedilir

ben

çocuklar gibi sevdim devler gibi izdirap çektim

damarlarimda dünyanin bütün rüzgarlari

harblere açliklara yalnizligima ragmen

anamdan yolcu dogmusum

neyleyim

gurbet dedim

vatan dedim

hürriyet dedim

 

SAKIN HA  

 

'sabiha bu adamlar beni alip götürecek

sakin ha aglamani istemiyorum

soracaklari varmis yillardir sorarlar

anlasilan bu sorgu daha yillarca sürecek

ilk götürülüsümü bak hatirliyorum

sendikaya yazildigim günlerdi saniyorum

otomobil farlarina yagmur yagiyordu

cigaram islanmis sokaklar nedense dar

bu defa aksi gibi zilzurna ilkbahar

çoçuga bir sey söyleme sabiha belli olmaz

sakin ha aglamani istemiyorum

bakarsin çabuk biter aksama evdeyim

uzayacak olursa git hüseyin'i bul

eli kizil kanda olsa bizi birakmaz

çantami hazirlarsin pijamam terliklerim

izin verirlerse seni de beklerim

hani bir gülümsemen vardir sanki istanbul

gözlerin gözlerimi bulur bulmaz

içimde bütün sehir atli karinca gibi

döner ha döner isik renk ve pul

hay allah bu ilkbahar beni öldürecek

rüzgardaki kokular dudaklarimdaki tuz

bu adamlar sabiha beni alip götürecek

günlerden cuma sabah saat dokuz

sakin ha aglamani istemiyorum

paran var mi yok mu bilemiyorum

al su yüz lirayi yaninda bulunsun

yüz de bana kaliyor varimiz yogumuz

çocuga bir seyler al onunla avunsun

beyler ben hazirim haydi gidiyoruz

sabiha unutma seni bekliyorum'

 

SAKLI SEVDA  

 

cam yesili bir kiz çok kirpikli

saçlari nasil karanlik bir kizil

örtülü bir güzellik benzeri olamaz

dudaklarindaki kan etkiliyor asil

duyarligi alingan gönlü ikircikli

ne yazsam ona tutsak

/ adi sehnaz

 

belki kadin belki çocuk iyice kuskulu

hangi tutku bugulamis camlarini

bazen ne çok var bazen ne kadar az

kan kirmizi yasayip yaz aksamlarini

oksamasi bogulmak öpmesi ugultulu

sabah olsam ona tutsak

/ adi sehnaz

 

sakli sevda sevdalarin en saklanmisi

birbirimizde fena boguluyoruz

hiç kimse birbirimizin yerini tutamaz

benimle yasayamadigi ona uygunsuz

hiçbir seye degismem onunla yasanmisi

uygunsam ona tutsak

/ adi sehnaz

 

sakli bir sevdadir bulduk sigindik

bu büyüylü bir ask çünkü yasak

gizli bir mutluluk ki ne söylesem az

bin yilda yasasak hiç de yasamasak

varimiz yogumuz askimiz artik

hayatim ona tutsak

/ adi sehnaz

 

SALI SABAHA KARSI  

 

sali sabaha karsi telefonla siçradim

ay batiyor / aynalarda giyotin aydinligi

gecenin bu saatinde beni kim arayabilir

dizimi uyku sersemi bir iskemleye çarptim

kivilcimlar dizi dizi her yanima dagiliyor

 

doktor sabiha desem yillar var konusmuyoruz

kanser diye duymustum sol gögsünü almislar

su anda izmir'de midir ne yapiyor kimbilir

son defa hastahanenin avlusunda konusmustuk

steteskobu / beyaz gömlegi / soguk ecza kokusu

sesi dargin söyledikleri yorgun ve umutsuz

 

sakin mirç olmasin parmaklariyla oynayan

yerli yersiz aramak onun marifetidir

olmayacak seylerden birden heyecanlaniyor

radyodaki parazit / asansörün ugultusu

bütün gün korkusunu camlarda görmemek için

tras aynasinda birakir gözlerini sabahtan

o kadar yalniz ki yabancilarla selamlasiyor

tek basina ne tartismalar sokaklarda geceleyin

ben de tuhafim / nereden aklima gelebilir

mirç çoktan ölmedi mi / genç sayilirdi dogrusu

içimdeki sehirlerde demek gizlice yasiyor

 

ister misin aramak aysel'in aklina essin

plaj güzeli aysel'in / istanbul'da bir zamanlar

küstah sarisinligini kristal bir zirh gibi

gururla tasirdi / dibinde simdi raki siselerinin

her gece olay çikariyor / arkasindan karakollar

tozlu isiklariyla karanlikta bir gemidir

polisleriyle küfür kiyamet bana telefon ettigi

öksürükten bogularak / surati bütün ter

nerde eski aysel / nerde jeanne d'are güzelligi

içtigi için mi korkar korktugu için mi içer

 

sali sabaha karsi telefonla siçradim

ay batiyor / aynalarda giyotin aydinligi

gecenin bu saatinde beni kim arayabilir

elektrik tozlarinin iyice boguklastirdigi

ses bildigim bir ses / kimindir çikaramadim

' -ben suat'im / sizi terminal'den ariyorum

iner inmez aradim / galiba izliyorlar

istanbul çok degismis / yalnizim çok yabanciyim

gidecek baska yerim yok / korkuyorum'

 

SANA NE YAPTILAR  

 

O sabah mi çikmistin, bir gün önce mi

Bir biçagin agzinda yürür gibiydin

Demirlerin soguklugu soluk dudaklarinda

Gözlerinde karanligi dar hücrelerin

Seni görür görmez özgürlügümden utandim

Söyle ne içersin, çay mi kahve mi

Çok degismissin birden taniyamadim.

 

Saçlarin uzundu, omuzlarina akardi

Gönlümüz senlenirdi sarisinligindan

Onlar mi kestiler, sen mi kisalttin

Gülerdin, içimize aylar dogardi

Görünmez daglarin arkasindan

Eski gülümsemeni beyhude aradim

O sabah mi çikmistin bir gün önce mi

Çok degismissin birden taniyamadim.

 

Bir çay içer misin, yoksa kahve mi

Kibritim yok, demek cigaraya basladin

Ellerin de titriyor, bir seyin mi var

Böyle bir kiz degildin sen eskiden

Sana ne yaptilar, sana ne yaptilar?

Kirpiklerin islaniyor durup dururken

O sabah mi çikmistin, bir gün önce mi

Çok degismissin birden taniyamadim.

 

SARHOS BIR KADIN BALADI

 

Kaç içki daha ne agir bir is

Alkol irgatligi bardakta ruj izi

Gözlerinin mavisi akinda erimis

Tütün sarisina dönüyor benzi

Sehvetin dürtüsü

    Sevis

      Sevis

        Sevis

 

Içindeki çöl çok daha genis

Nasil bir susamak içebilse denizi

Agzini bulamiyor nerede kaybetmis

Oysa yutabilir erkekliginizi

Sehvetin dürtüsü

    Sevis

      Sevis

        Sevis

 

SASI RIDVAN

 

sasi ridvan sasi allahin belasi

yaradana yan bakmis yedi silsilesi

dua namaz bilmez kara kara kafir

yek gözü mercimek yek gözü çakir

sasi ridvan sasi allahinbelasi

ne sancagi belli ne iskelesi

soyu sopu fukara özü hepten fakir

yek gözü mercimek yek gözü çakir

 

SEN BENIM HIÇBIR SEYIMSIN

 

Sen benim hiçbir seyimsin

Yazdiklarimdan çok daha az

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Lüzumundan fazla beyaz

Sen benim hiçbir seyimsin

Varligin yoklugun anlasilmaz

 

Galiba eski liman üzerindesin

Nasil karanligima bir yildiz olmak

Dudaklarinla cama çizdigin

En fazla sonbahar otellerinde

Üniversiteli bir kiz uykusu bulmak

Yalnizligi öldüresiye çirkin

Sabaha karsi öldüresiye korkak

Kulagi çabucak telefon zillerinde

 

Sen benim hiçbir seyimsin

Hiçbir sevismek yasamisligim

Henüz bos bir roman sahifesinde

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Ne çok çigliklarin silemedigi

Zaten yok bir tren penceresinde

 

Sen benim hiçbir seyimsin

Yabanci bir sarki gibi yarim

Yagmurlu bir agaç gibi islak

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Uykumun arasinda çagirdigim

Çocukluk sesimle aglayarak

 

Sen benim hiçbir seyimsin

 

SEN BEYAZ BIR KADINSIN  

 

asil büyük sarhos benim

uzaktaki

ben ki tek damla sarap içmedim

ekmegin beyaz zeytinin siyah

oldugunu biliyorum

asil büyük sarhos benim

uzaktaki

benim kusturucu sarhoslugum

yoksullugum

 

yüzüme bakmasan da

yagmura düsürsen de gözlerini

gözlerime bakmasan da ne kadar

o kadar aydinligin gökyüzüme uzaniyor

uykularimda nefesinin sicakligi

o kadar

hangi aksam kapimi çalan sen degilsin

sen degil misin gizli bir kivilcim gibi

gözbebeklerimde duran

umutsuzlandigim her aksam

senin rüzgârin almiyor mu

ugultulu yorgunlugumu

yoksullugun esiginde kapaklandigim zaman

ellerimden simsiki tutmuyor mu senin

iyimserligin

 

ben bu tezgâhi kurdumsa senin için kurdum

senin için dokudugum basma ve pazen

denizin yesilinden süzdügüm balik

gögün mavisinden çaldigim kus

senin için

felsefe okudumsa

iktisat okudumsa gece yarilari

bogazim kurumus içim bir kalabalik

sicacik misralar okudumsa yunus' dan

senin için okudum

geceyarilari

 

sen beyaz bir kadinsin

uzaktaki

gözlerin aklimdan çikmiyor

sen beyaz bir kadinsin

karanliklari dinleyen

uzaktaki

sarmasiklari duyuyor musun rüzgârda

yorgun basini

üsümüs yastigina koyuyor musun

uyuyor musun

 

SEN YOKSUN  

 

sen yoksun

deniz yok

yildizlar arkadasim

ya bu gece harikali bir seyler olsun

yahut bir bomba gibi

infilak edecek basim

 

agzimda eski misralar uzanip kalmisim

istanbul minareler odamda gibi

gökyüzü temiz ve parlak

iste kol kola girmis en mesut günlerimiz

muhalif bir rüzgar karsi sahilden

 

fosforlu isiklariyla gökyüzü bir deniz

havada kanat sesleri

ve çilgin kokular

 

deniz yok

yildizlar uzaklasiyor

ben yine yalniz kaliyorum

istanbul minareler kaybolmus

sen yoksun

 

SERÜVENIN SONU

 

yankilanir

abanoz sokagi'ndan

fahiselerin tamtamlari

tamtamlari

ingiliz sarayi iki adimlik yer

viyana oteli tenha bir liman

koridorlarinda biyiklari islak

gözleri kan çanagi

yalnizlik adamlari

adamlari

 

305'te süpheli bir cigara

ucunda tel tel dökülen bir çocuk

ne yanina dönse simsiyah

yagmurun kederli camlari

camlari

birini bekliyor ama kimi

elleri ter içinde teri soguk

kapiyi dinler arasira

aksamlari

militan aksamlari

 

yukardaki odalar bütün bos

fakat merdivenlerde fisiltilar

belli belirsiz ayak sesleri

birileri mi var

o mu çok sarhos

siyasi polis olmasin

yoksa serüven bitti mi

anlasilmaz telefonlar çaliyor

karanlik anlamlari

anlamlari

 

SEYH BEDRETTIN-I SIMAVI'YE GAZEL  

 

varsa devran içinde devran

bu devranin devraniyiz biz

o canlar ki cananindan tasra düsmüstür

cananiyiz biz

 

gönül mahzun

ay karanlik

yildizlar gözden nihan olsa da

arsi fersi isiktan titretecek

bir aydinlik imkaniyiz biz

 

ince bir yagmura gerçi asilmistir

-serez'in esnaf çarsisi'nda-

uzadikça uzar gölgesi daragacindan

o asirdan bu asira

seyh bedrettin-i simavi'nin

elhak/devamiyiz biz

 

geçer mermi isliklariyla / tek tek

vurdugunu dagitan

sunturlu misralar

rediflerin gümbürtüsü akla ziyan

tantanali bir kavganin demek

gazelhaniyiz biz

 

tohum agaç ve orman

ölümün içerdigi hayat

buhara inkilap eden su

-iris dede sultanim iris-

gün bu gün saat bu saat

diyalektigin fermaniyiz biz

 

SILÂHLI DÖRT BESMELE  

 

Dört atli Sarigöl Bogazi' na devrildiler

Rüzgâri burunlariyla biçip arkalarina dökerek

Kara sular gibi bosandi gecenin bosluklarindan

Köpek havlamalari

Dört atli Sarigöl Bogazi' na devrildiler

Omuzlarinda çapraz tüfek , kalpakli ve siyah çizmeliler

Yildiz yildiz siyrilip akiyor

Padisah karanliginda mahmuzlari

Hafiz Ahmed' in degirmeninde atesin basina oturdular

Önce bir sogan kirdilar

Dut pekmezi ve yogurt sordular

Biyiklari tekmil ayaktaydi

Müslüman ve hilâl biçiminde

Sonra erkekçe yatsiyi kildilar

Çakal gözleri saattaydi, kulaklari köpek seslerinde

Aci tütün içilip, sonra bir vakit konusuldu

Cezveler sürülmüs ocaktaydi

Atinin dizginlerine oldugu kadar

Her birisi kendi ölümüne sahip

Bir ordu gibi savasmak kudretinde

Bir umutlari Kemâl Pasa' daydi

Öbürü Ankara Hükümeti' nde

Hizli solumalarla kimildaniyordu karaagaçlar

Ahirda bir beygir aksirdi

Munzur Daglari' nin üstünü bir tamam tutmus

Yildizin neyin kalabaligi

Yukarilarda kar altindaki köylerde

Ihtimal öfkeli kurtlar dolasiyor

'-... Kemâl Pasa' dir çagirdi

Demirhan Oglu gitmemis olmaz

Sakarya topraginda erkekler sofrasi kurulmus

Ahkâmli köskemli savasiliyor

Yazilmissa biz dahi azrailin ekmeginden tadacagiz

Sehitlik mertebesini

Yasamak cihetinde makbul tutacagiz'

'Ankara Hükümeti ne demek

Maras' ta üzümler parmaklarimizdan damlamiyor mu

Gümüsâne üzerinde elmalar Amasya' da

Adam tarafimizdan yenilecek

Ayrica zeytinin yagi inegin yogurdu

Anteb' in bulamasi da

Adam

Hünkâr kullarinin sabanina kosulmayacagiz

Biz her nokta-i nazardan insan olmaliyiz

Acilar gördük

Bunun sebebi dünyanin vaziyetini anlamadigimizdir

Fikrimiz zihniyetimiz medenî olacaktir

Sunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyecegiz

Medenî olacagiz

Bununla iftihar edecegiz

Gözleri iyice birbirinden ayrik

Kaslari düz kirpikleri insafsizca kalabalik

Kisa boylari ve yayli ayaklariyla adamakilli Türk

Bakirci Hasan, Demirhanoglu Sadik, Pasolarin Süleyman ve Haci Yörük

Silahli dört besmele halinde göge baktilar

Sabahin ilk horozlari çirpiniyordu

Besbelli sabahin ayazindan ufarak yildizlar tevatür kiriliyordu

Bir kuvayi milliye sabahinin kapisini açtilar

Karadeniz' deki en son limanimiz kadar

Rüzgârli kizgin ve açiktilar

Sonu yoktu hiddetlerinin ve ümitlerinin

Bir millet olarak çiktilar Sarigöl Bagazi'ndan

Kendinden ve hürriyetinden emin.

 

SISLER BULVARI

 

elinin arkasinda günes duruyordu

aylardan kasimdi üsüyorduk

agacin biri bulvarda ölüyordu

sehrin camlari kaygisiz gülüyordu

her köse basinda öpüsüyorduk

 

sisler bulvari'na aksam çökmüstü

omuzlarimiza çoktan çökmüstü

kesik birer kol gibi yalnizdik

daglarda atesler yanmiyordu

deniz fenerleri sönmüstü

birbirimizin gözlerini ariyorduk

 

sisler bulvari'nda seni kaybettim

sokak lambalari öksürüyordu

yukarda bulutlar yürüyordu

terkedilmis bir çocuk gibiydim

dokunsaniz aglayacaktim

yenikapi'da bir tren vardi

 

sisler bulvari'nda ölecegim

sol kasigimdan vuracaklar

bulvar duraginda düsecegim

gözlüklerim kirilacaklar

sen rüyasini göreceksin

çiglik çigliga uyanacaksin

sabah kapini çalacaklar

elinden tutup getirecekler

beni görünce tas kesileceksin

aglamayacaksin! aglamayacaksin!

 

sisler bulvari'ndan geçtim sirsiklamdi

islak kaldirimlar parliyordu

durup dururken gözlerim daliyordu

bir bardak sarapta kayboluyordum

gece bekçilerine saati soruyordum

evime gitmekten korkuyordum

sisler bogazima sarilmislardi

 

bir gemi beni afrika'ya götürecek

ismi bilmiyorum ne olacak

kazablanka'da bir gün kalacagim

sisler bulvari'ni hatirlayacagim

kirmizi melek sarkisindan bir satir

lodos'tan bir satir yagmur'dan iki

senin kirpiklerinden bir satir

simsiyah bir satir hatirlayacagim

seni hatirlatanin çenesini kiracagim

limanda vapurlar uguldayacak

 

sisler bulvari bir gece haykirmisti

agaçlari yatiyordu yoksuldu

bütün yapraklari sararmisti

bütün bir sonbahar aglamisti

aglayan sanki Istanbul'du

öl desen belki ölecektim

içimde biber gibi bir kahir

bütün siirlerimi yakacaktim

yalnizlik bana dokunuyordu

 

eger sisler bulvari olmasa

eger bu sehirde bu bulvar olmasa

sabah ezaninda yagmur yagmasa

süphesiz bir delilik yapardim

hiç kimse beni anlayamazdi

on bes sene hüküm giyerdim

dördüncü yilinda kaçardim

belki kaçarken vururlardi

 

sisler bulvari'ndan geçmedigin gün

sisler bulvari öksüz ben öksüzüm

yagmurun altinda yalnizim

agzim elim yüzüm islaniyor

tren düdükleri iç içe giriyorlar

aklimi fikrimi çeliyorlar

aksaray'da isiklar yaniyor

sisler bulvari ayaklaniyor

artik kalbimi susturamiyorum

 

SOKAGA ÇIKMA YASAGI  

 

öyle büyük hicran ki

cam çerçeve birakmiyor

kirdi kapilari döküldü sokaga

havada yangin kokusu

itfaiye sirenleri

uzaktan uzaga

 

öyle büyük hicran ki

telefonlar devamli mesgul çaliyor

trafik durdu

çarsilar darmadagin

çigliklar geçiyor karanliktan

camlarda sinsi bir titreme

boguk bir ugultu

yeraltindan

borular patlamis sular

vahim bir tenhaliga akiyor

 

öyle büyük ki hicran

zincirleme

elektrik kontaklari

serareler dökülüyor sokak lambalarindan

ceryanlar kesildi

gözden kayboldu sehir

sanki siyah bir denize batiyor

ayak sesleri bos meydanlardan

hoyrat kanatlari

yukarda bir helikopterin

o ihanet sessizligini

par

par

parçaliyor

 

SÖYLER  

 

Zaman olmustur ki

Dumanli havuzlarda soguk nilüferler

Bulutlara savrulmus ates kuslari

Korkulu bir hicrani söyler

 

Zaman olmustur ki

Dalginliklari hisarbuselik kizlarin

Bildik sarkilari birden unutuslari

Aynalarda solan gün

Bilinmez hangi ugultulu

Ahval-i perisani söyler

 

Zaman olmustur ki

Los salonlarin heyhula büfelerinde

O kiristal fanuslu yorgun saat

Fena halde durmus görünse de

Baska bir boyutta baska bir zamani söyler

 

Zaman olmustur ki

Falcinin avucunda tuttugu sihirli küre

Aslinda yasanmamis belki hiç yasanmayacak

Ancak ne kadar renkli

Ne kadar yanardöner bir ömr-i zerefsani söyler

 

Zaman olmustur ki

Belki sonbahar belki aksam

Tepeden tirnaga silme yildiz

Belki haziran gecesi

Sanki bir hayal oturmus o tenha piyanoya

Parmak uçlarinda tatyos efendi'nin

Herkesin unuttugu bir bestesi

Çaliyor doya doya

O evcara beste ki

Çevresinde avizelerden

Gökkusagi serpintileri

Güllerdeki suhu

O serv-i hiramani söyler

 

Zaman olmustur ki

Yanar mor zambaklar bugulu gece lambalari

Bir katar kaybolur haydarpasa gari'ndan

Birakip gümüs çigliklarini tel tel ardinda

Agir ve cefakar bir marsandiz katari

Kivamli bir sessizlige batmis ihlamurlar

Yalniz kuzguncuk'taki yalida

Karanlik bir gazelhan

Yanik yanik bir ask-i bi-amani söyler

Zaman olmustur ki

Sizar gecenin sulari simsiyah camlardan

Havada ölüm pariltisi adeta çelik

Fi bin dört yüz bes

Dersaadet'te yazildi isbu gazel

Avuçlari kan yüregi delik desik

Yaslanmis ama uslanmamis

Bir eski militani

Bir sair-i devrani söyler



winerilhan