Yergici anlatimi ve kendine özgü dil örgüsüyle çagdas Türk Siiri’nde özgün bir yer edinen, eski milletvekili ve bakanlardan Hasan Ali Yücel'in oglu Can YÜCEL, 1926'da Istanbul'da dogdu. Fakat kendisini Datça’li kabul eden ünlü sairin mezari Datça'dadir. Son üç kitabini da Datça üzerine yazmis, yarimadanin güzelliklerini, siirinin güzellikleriyle bulusturmustur. Bu yüzdendir ki, Can Yücel'i okumak, Datça havasini solumak duygusu verir insana. Taze... sasirtici... farkli... düsündürücü...
Orta ögrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde, yüksek ögrenimini Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Cografya Fakültesi ile Ingiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde tamamlayan Yücel, askerligini Kore'de yapti. Uzun süre Paris'te ve Ingiltere'de kalan Yücel, BBC Radyosu Türkçe Yayinlari Bölümü'nde spiker olarak da çalisti. Ancak hayatinda hep ilk sirada siir yer aldi. Is dünyasinda çok az zaman geçiren sair meslek olarak kendisine sairligi seçtigini söyledi hep.
1962'de Ingiltere'de, 1709'da Latin harfleriyle tas baskisi olarak basilmis bir Türkçe dilbilgisi kitabini bulmasi genis yanki uyandirdi. Ertesi yil yurda dönünce bir süre Bodrum'da turist rehberligi yapti. Sonra Istanbul'a yerlesti. Çeviriyi ugras edindi. Ve bir çevirisi nedeniyle 12 Mart döneminde hüküm giydi. 1974'te aftan yararlanarak serbest kaldi.
Yazin yasamina üniversitede ögrenciyken yayimladigi siirleriyle girdi. Siir, yazi ve çevirileri 1945'ten itibaren Yenilikler, Seçilmis Hikayeler, Dost, Siir Sanati, Yön, Papirüs, Yeni Dergi, Yazko Edebiyat, Yeni Düsün, Vatan, Demokrat vs. dergi ve gazetelerde yayimlandi.
Siirlerinde argo ve müstehcen sözlere çok sik yer veren, bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip kogusturmaya ugrayan Yücel'in 1974'te çikan "Bir Siyasinin Siirleri" kitabi, o döneme kadarki siir macerasinin dengeli bir bilesimi olarak görüldü. Bu siirlerinde hapishaneden disa ve orada yasayanlara dönük izlenim, gözlem, duygu ve düsüncelerinin toplamini, kendi politik kimliginin sorgulamasiyla birlikte verdi. Tarihsel olaylarla günlük olaylari iç içe isleyen Yücel, günceli, taslama yüklü bir ifadeyle, politik elestiri düzeyinde ele aldi. Toplumsal olani yansitmada gülmece, siirinin en önde gelen ögesi oldu.
Siirlerinde, toplumcu bir bakis açisindan yola çikarak daha iyi bir dünyanin kurulmasi amacini savunan Yücel'in, sözcük oyunlariyla ulastigi dil ustaligi, siirini "yeni anlam boyutlariyla donatarak" etkili kildi. Halk kaynaklarina, halk agzina, daha çok da halk türkülerinin deyislerine de yaslanan Yücel'in kullandigi günlük söylem, yöresel deyisler, deyimler ve argo sözcükler, siirini etkili kilan diger ögelerdir. Diyaloglar, atasözleri, benzetmelerle kendisine has bir üslup olusturdu.
Yazma'dan baslayarak tüm siirleri incelendiginde Yücel'in siirinin ironiden baska yönleri oldugu farkedilecektir. Örnegin, yogun bir duygusallik ve sevgi arayisi; ustalikla doruguna ulasmis bir dil isçiligi, entellektüel düzeye varmis bir biçim arayisi; yanlisa, haksiza karsi, yerlesik nizamdan öç alircasina öfkeli ve bir o kadar da acili bir direnis... bir baskaldiri...
En agdali ifadelerden, en acili agitlara; en sert sokak agizlarindan en yogun sevda ve sevgi siirlerine; zeka pariltilarindan en yalin, en sade söyleyislere kadar her seye yer verdigi siiri, bir 'vazifeye adanmislik' siiridir onun. Yücel ayrica Lorca, Shakespeare, Weiss ve Brecht gibi yazarlardan yaptigi çevirilerde, yapitlari neredeyse yeniden yazarak degisik bir çeviri anlayisi getirdi edebiyat dünyasina.