1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


Edip Cansever için

ACININ OMUZLANISI      

 

Kadini bir gürültüye sapladilar.

Evler tikirtiydi, tikirtiydi, tikirti

kahkahamin düsürdügü çiçekleri bulamadilar

firtinali bir geceydi çünkü bulamadilar

bombalar, bö sesleri, savas alaborasi...

Yasamak bir tikirtiydi, aldirmadilar.

 

Çocuklarin düslerinde bir Markut

bir kurbaga zipliyor yasamamizdan

hergün zipliyor, hergün eksiliyor, hergün

Markuuuut! Torbani sarkit.

Her dogal güzelligin bir ucunda aptallik

öbür ucunda o kambersiz geçen dügün.

 

Kadin. Kadini bir dilime katik ettiler

Markuuuut! Torbani sarkit.

Siz büyüyün kan kuslari siz büyüyün

güzün gelisi bir ögürtüdür korkmayin

korkmayin ölüm bir baska agzidir yarasalarin.

Asinmis esikler, asinmis yaygaralar

aslan gibi bir kocasi var miydi bu kadinin?

Gömlegimi zorlayan kus sesleri.

 

AKDENIZ'IN UFKA DOGRU MORA ÇALAN MAVISI

 

                 Kim yeni terleyen biyigina, sakalina sevdalanmissa,

                 ölünceye kadar bu daireden disariya ayak atamaz.

 Hafiz

 

Yaz günleri beni hatirlamiyor.

Salgili bir hayvanla bitisiyorum yaz yaklasinca

yayiliyorum ortasina sevgili tüylerimin

genis uykulardayim, muazzam uykularda

yillarin zulmünden haberim yok

ne de süzgün tasrali kizlar korosundan

geçiyor hazza yatkin dudaklariyla gece

canimin ilmekleri arasindan.

 

Beni artik kimseler arayip da bulmasin

beyaz harmanilerin göklere açik sofrasinda

yiktigim saltanatin dizinde inledigim

askin en tabaninda yattigim anlasilmasin

çünkü ben çok gizli bir yanlisin

dehsetengiz yetenegini ölçmek için

yepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz'e

Meryemoglu sanip ben zavalli ademi

çarmiha çaktilar orda çok zaman önce.

Çok zaman önceydi ki otobüsler

mermer sütunlu sehirlerden sahil çardaklarina

nice yilgin havarilerle gidip geldi.

Hepimiz, yani taflan çignemekle güzellesen çocuklar

havariler karsisinda harami

gövdesinde hayvan kabarinca mecalsiz

kutlu bir tan çikarmayi denedik

kayser makinasindan

anneler

sevecen gözyaslariyla korurdular bizi.

 

Bizi sen ey beyhude ve baygin duygularin yirticisi

sen ey los çalgilari uykulardan çikarip

bahçelerin hayatina yerlestiren esrar

bizi birakmistin

aci güller salinirdi kanimin raddelerinde

ve ben günes altinda bize kendini öptüren neyse

gece onun kimlerle bulustugunu arastirdim

o zaman yalin yürek kaldim siddetin çölünde

aldanislarin çölünde korkudan

denize dilimi soktum ayaklarimdan önce.

Bu kadar, bu kadardi Akdeniz

asli yokmus dinlediklerimin

eski moda günes sanrilarindan

bir sair cesedinden hiç farki yok denizin.

 

Yok ve yaz günleri beni hatirlamiyor

bogulmus hüznü gösteriyor bana memelerinden

geçiyorum bir yakici maviden derinlestirilmis mora

geçiyorum ayaklarim altinda kumlari hiçkirtarak

Kara yaz! Karanlik yaz! Kararan vücutlardan

rihtima varmayan ceset elbette hatirlanmaz.

 

AKLA KARSI TEZLER

 

          I.

          Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim

          düsünün: sabah çok yakin

          oysa isilti yok ortalikta

          nerdeyse gece bitmis

          ama sürmekte karanlik

          henüz uyanmis bazilari

          henüz uyumamis bazilari

          bazilari uyanmis uykusuna doymadan

          bazilari uykusuna varmadan doymus

          görüyorsunuz ilm-i hilaf ü cedel düzeniyle hayat

          nasil da sürüklüyor kendini

           ve ben bunu kanitlayabiliyorum

          su sair halimle

          böylece size ey saygideger erbab-i cumhuriyet

          akilli ve yetenekli oldugumu

          kanitlamis oluyorum

          sizler de

          bu derin bilgeligi kavrayarak

          kendi degerinizi ortaya koymus oluyorsunuz.

 

          II.

          Ütüsüz bir pantolon kadar tedbirliyim

          tarihi bir gerçek kadar sikilgan

          bilmem ki Tesalya'daki Termofil

          bir yigitlik anisi

          bir hayinlik aniti mi olsa

          yine bilmem quantum kuramini

          ögrenen insan hakli midir

          kendini ardiçkusu sanmakta-

          ben

          yirminci yüzyilin sonlarinda

          en uzak uyanislar ikliminde yasadim

          bir imparatorluk genisligindeki gençligim sirasinda

          kadinlardan daha çok birinci subeye vardim.

 

          III.

          En mutlu insanlar belki de

          baca temizleyicileridir

          öyle dar, öyle kara karanlik bir yerdedirler ki

          yüreklerini genis, dayanikli

          aydinlik tutmak zorundadirlar

          buna yükümlü sayarlar kendilerini.

          Baca temizleyicileri baskalarini sevmekle kalmaz

          baskalarinca sevilirler ayni zamanda

          çünkü herkesi düsünmeyecek kadar mutlu

          herkes tarafindan düsünülmeyecek kadar mutludurlar.

 

          IV.

          Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

          Bu sorunun karsiligini bulamiyorum

          içinden çikilmaz bi olay, ama önemsiz

          köylüleri öldürmesek de olur

          hatta onlarin kalin suratlarini

          görmezlikten gelebiliriz

          yapilacak çok sey var daha

          sözgelimi ben, kendim

          hiç hayit agaci görmemisim

          görmeden ölürüm diye korkum da yok

          degil mi ki albatrosu Baudelaire'den

          Yves Bonnefoy'dan semenderi ögrendim

          bir gün bakarsiniz

          su güzelim bilgiç beynimi kirip

          tenesir tahtasi olarak kullanabilirim.

 

 

 AMENTÜ

 

insan

esref-i mahlûkattir, derdi babam

bu sözün sözler içinde bir yeri vardi

ama bir eylül günü bilek damarlarimi kestigim zaman

bu söz asil anlamini kavradi

geçti çivginlarin, çibanlarin, reklâmlarin arasindan

geçti tarih denilen tamahkâr tüccari

kararmis rakamlarin yariklarindan sizarak

bu söz yüregime kadar alçaldi

damar kesildi, kandir akacak

ama kan kesilince damardan sicak

simsicak kelimeler bosandi

ask için karnima ve gögsüme

ölüm için yüregime sürdügüm ecza uçtu birden

ask ve ölüm bana yeniden

su ve ates ve toprak

yeniden yorumlandi.

 

Dilce susup

bedence konusulan bir çagda

biliyorum kolay anlasilmayacak

kanatlari kara fücur çiçekleri açmis olan dünyanin

yanik yagda bogulan yapilarin arasinda

delirmek hakkini elde bulundurmak

rahma çagdas terimlerle yanasmak için

bana deha degil

belgeler gerekli

kanitlar, ifadeler, resmi mühür ve imza

gençken

pespese kaç gece yillarca

aciyan, yumusak yerlerime yaslanip uçardim

bilmezdim neden bazi saatler

alaturka vakitlere ayarli

neden karpuz sergilerinde lüküs yanar

yazgi desem

kötü bir sey dokunmus olurdu sanki dudaklarima

Tokat

aklima niye gelmezdi

babam onbesli olmasa.

 

Meyan kökü kazarmis babam kirlarda

ben o yasta koltugumda kitaplar

isaret parmagimda zincir, cebimde sedef çaki

cebimde kirlangiçlar çilginlik sayfalari

kafamda yasak düsünceler, Gide meselâ.

 

Kar yagarken kirlenen bir seydi benim yüzüm

her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana

gecenin anlami tikansin diye islik çalar

resimli bir kitaptan çalardim hayatimi

oysa her gün

merkep kiralayip da kazilan kökleri

Forbes firmasina satan

babamdi.

 

Budur

iste bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku

iste sehirleri bayindir gösteren yalan

iste mevsimlerin degistigi yerde buharlasan

kelepçeler, sürgünler, gençlik acilariyla

güçbelâ kurdugum cümle iste bu;

ten kaygusu yüklü agir bir haç tasimaktan

tenimin olanca agirligi yok oldu.

 

Solgun evler, ölü bir dag, iyice solmus dudak

bile bir bir çinlayan

ihtilâl haberidir

ve gecenin gümüs ipliklerden islenmis olusu

nisan aylari gelince vücudu hafifletir

sahlanan grevler için kahkahalarim küstah

bakislarim beyaz bulutlara karsi obur

marslara ayarlanmak hevesindeki sesim

gider sehre ve saraba yaltaklanarak

biraz aglayabilmek için

fotograflar çektirir

babam

seferberlikte mekkâredir.

 

Insanin

gölgesiyle tanimlandigi bir çagda

marslara düser belki birkaç sey açiklamak

belki ruhlarin gölgesi

düser de marslara

mümkün olur babami

varlik sancisiyla çigirmak:

 

Ezan sesi duyulmuyor

Haç dikilmis minbere

Kâfir Yunan bayrak asmis

Camilere, her yere

 

Öyle ise gel kardesim

Hep verelim elele

Patlatalim bombalari

Çanlar sussun her yerde

 

 

Çanlar sustu ve fakat

binlerce yilin yabancisi bir ses

degdi minarelere:

Tanri uludur Tanri uludur

polistir babam

Cumhuriyetin bir kuludur

 

bense

anlamis degilim böyle maceralardan

ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur

yalniz

coskunlugu karsisinda içlendigim sadirvan

nüfus cüzdanimda tuhaf

ekmek damgasi durur

benim isim bulutlar arsinlamak gün boyu

etin islak tadina dogru

yavas yavas uyanmak

çocuk kemiklerinden yelkenler yapip

hirsiz cenazelerine bine bine

temiz döseklerin ürpertisinden çesme

korkak dualarindan cibinlikler kurarak

dokundugum banknotlardan tiksinmeyi itiraz

nakissiz yasamaklari

silâhlanmak sayarak

çikardim

bogaza tikanan lokmanin hartasini

çikinimda günesler halka dagitmak için

halki suvarmak için saçlarimda bin irmak

ihtirdim caddeleri meger ki mezarlarmis

hazirmis zaten duvar sikilmis bir yumruga

fly Pan-Am

drink Coca-Cola.

 

Tutun ve yüzlestirin hayatlari

biri kör bataklarin çirpinisinda kutsal

biri serkes ama oldukça da hakli.

Ölümler

ölümlere ulanmakta ustadir

hayatsa bir baska hayata karsi.

Orada

ask ve çocuk

birbirine katismaz

nasil katismiyorsa basaklara agustos sicagi

kendi tehlikesi pesinden gider insan

putlarin dahi damarindan aktigi güne kadar

sürdürür yorucu kovalamayi.

 

Hanidir görklü dünya dünyalar içre dogan?

Nerde, hangi yöremizde zihnin

tunç surlardan berkitilmis ülkesi

agzi bayat suyla çalkanmis çocuga rahîm olan

parti brosürleri yoksa kafiyeler mi?

Hangi cisimdir açikça bilmek isterim

takvim yapraklarinin arasini dolduran

nedir o kati sey

ki gücü

gönlün dagdagasini durultacak?

 

Hayat

dört seyle kaimdir, derdi babam

su ve ates ve toprak.

Ve rüzgâr.

Ona kendimi sonradan ben ekledim

pisirilmis çamurun zifirî korkusunu

ham yüregin pütürlerini geçtim

gövdemi âlemlere zerkederek

varoldum kayrasiyla Varedenin

esref-i mahlûkat

nedir bildim.

 

 

 

AYNI ADAM

 

Tozludur saçlarim, saçlarimdan

devrilmis saraylarin dumanlari savrulur

yüzüm yaniktir

yüregime bir karanfil sokuludur

ve partizanca darbelerin dünyaya ilen savki

benim gögsüme gögsüme vurup durur.

 

Ben dünyaya dogru yürümekle meshurum

bahar da sürgülenir içime katranlar da

hem kosarak yarattigim sevgiler vardir

hem körlenmis sevgilerin acisiyla kostururum.

Beni sular

kocaman taslari parçalayarak hatirliyor daglarda

ve beni hatirlatiyor çeltik tarlalarinda ayni sular

umutlu sakinlikleri

lohusaliklariyla.

 

Ben dünyaya dogru yürümekle meshurum

kökten dallara yürüyen sular gibi

yürürüm kömür ocaklarina, çapalanan tütüne

yürürüm hüzün ve agrilar çarelenir

daglarin esmer ve yaban telâsindan kurtula diye

torna tezgâhlarinda demir.

Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen

yürürüm yürüyüsümdür yeryüzünün halleri

kanla dolar pazulari tarladakinin

hizar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki

gökleri gögsümden asirtarak yürürüm

yagli kasketimin kiyisinda nar çiçekleri.

 

Ayni adam Ekim günlerinden beri gümbür gümbür gelirim

teneke damlarin üstüne safi sinirden dogan günes

portakallar firlatarak parliyor benim adimlarimla

anladim neden yorgunluk

gülümserlik getiriyor insana

hayatin bana basat

bana avrat olusunu ögrendim

isçiler bunu kursunlanarak ögrendi

on besinde bir arkadas

inancini savunurken yargica

anladi bulana durula akmakta olan seyi.

 

Yürüyorum

azarlaniyorum fiskiran basaklarla

iki bomba gibi tasiyorum koltugumdaki bir çift somunu

hurdahas bir sanciyla geçiyorum badem çiçekleri altindan

gözlerim nemli degil.

gözlerim namlu.

 

BAKIR TENLI YAPRAKLAR          

 

Bak, ölüm güzü kiskaniyor

simdi issizdir onun sevimli kedisi

ve herkes onun el degmedik yerleri oldugunu saniyor.

uzuyor defterine ugrayan kan lekesi

 

senin kuslarin olurdu mevsimi yolculuklara çagiran

içli tasra kizlarin gizemli eviçleri

kapilarin olurdu korkudan çok denizlere açilan

o denize açilan ellerin nerde simdi?

 

yine bir güz büyümekte kaninda gölgelerin

o üzünç ordulari tarlalar çignemekte

bak, ölüm güzü kiskaniyor

mevsimi aska çagiran kuslarin nerde senin

güze el degdirmeyen ellerin nerde?

 

BAKMAKLAR

 

Donyagindan yapilmis sabunlarin

ürkütüp sindirdigi gözlerim vardi - agir -

agir yani çorapli ve sürgün dogmanin

tasinmaz kildigi.

Ben senlikçisiydim pihti kanin

keten helvacilardan, bileycilerden

rugan çizme giyilen çaglardan geçerdim

barutun ve susamanin güzelligiyle

tek yatmanin akmayan yüzüyle geçerdim.

Oraya, gögsüme ilikledigim hayvani ayartmadan

direnmenin mayasini ellemeye.

Gün dönerdi, benzi solardi kahkahamin

kapardim kapimi gevseyen bir yanimla

ve hergece yatagimda bir engerek bulmanin

süregen igrentisiyle dolardim, sesim

öylece - Kusmuk Gibi - kalirdi agzimda.

 

Çünkü heryerde bir gögün ufak kaldigi vardi

- aksama özgü gögsümü açardim

ey mutlu seri penceresi doganin -

heryerde köpeksi koklasmalarin sürüp gittigi vardi

uyurken bir kadina doyar gibi kanardi ayaklarim

kanardi ve bir irin seliyle bogulurdum hersabah.

 

Oysa babam bilirdi yasadigini aptes alirdi çünkü

anlatacak seyleri vardi, egilip kalkmalari

dualar okumasi, dogum sancilariyla birakip gitmesi anami.

Ah, göge uzatiyorum bir cumartesiyi

hayin bir çalgiyi kusaniyorum gögün huysuz kuslariyla

GÖK! Bir kahkahaya geçirdikçe dislerimi

bir tabut kalmistir aksam olmaya

bir tabut beklenen bir aydinliktir

beklenen bir ses gibi avlularda.

Anam kirliserin penceresinde doganin

uykusu ayaklanir kani birikir saçlarina

gözlerine uyusuk bir hinç siner artik

ölü bir erkegi almistir yatagina

o soguk ölüyü, o kurutulmus aniyi

birdenbire benim agzima takilir hersey

giderim aksama özgü gögsümü açmaya.

 

Ben nereye adimi yazsam

nereyi göstersem parmaklarimla

orasi sapkalar yüklü bir vagondur,

nerede daralmis görsem bir adami

aksamin güzel bugusunda eli-ayagi tutulmus

bir çiçege uzanirken utandigini görsem

iste igrentim yayiliyor derim, iste sirtlanlar soluyor ellerimde

kuslar çoktan kapamislar tarlalarini.

O zaman bir üzünç araliginda - herkes gibi - baslar korkum.

 

Ey irin mutlulugu!

Ey durmayip agriyan kemigi usumun!

Ugunursam beni hazdan delirten hayvanin ortasinda

ben kosarken derelerde birikirse çocuklugum,

piçligim birikirse sesimin o hincahinç boslugunda

coskunun en saglam atiyla geliyorum

sövgüm büyüyor, agartiyor günümü.

TAN! Ölü bir keçiyle saçlarimi taramanin vaktidir

sari bir bilincin ötesini ellemek istemenin

bir üzünç araligindayiz artik TAN!

savulun, çiplakligim geliyor ardimdan.

 

1964

 

BIR AGRI YAKILDIKÇA SEVILMELI     

 

Gecenin dürüstlügünden herkes kuskulanir

korkulur o kus yüklü iniltilerden

ve mor agzini gecenin kumuna batiran ben

çagdas serüvenler adina

bütün fotograflarini yakan

yakan ve bekleyen.

 

Çarpar yüzü bir çocugun mezarlara

yine de agartamaz tanimini gecenin.

Ezgisiz ama esnaf bakislariyla soyunan bir kadin

ayartilmaya uygun o çok baygin yerlerim

agartamaz

çünkü çocuklar yagiz bir öpüsle korunur

ben yakarim çagimin ellerini. Ben bekliyenim.

Gecenin kiyisinda benden konusulur.

 

Kara bir irin akiyor

öpünce o yikilmis gülüsünden çocuklarin.

Kara bir salgidir çünkü büyük

serüvenler ve çocuklarin soluk alislari da.

Ürker herkes üsümüs bir anahtar olagelmekten

bir çocugun sehri çarpar yüzümün varoslarina.

 

1964

 

BIR DEVRIMCININ ARMONIKASI

 

Binlerce, binlerce çocuk

kosarak dokumus benim kumasimi

hançeremde bu sehrin

o geçimsiz mushafi

vardim dayandim parmakligina o büyük hesaplarin.

Hazirim ey kalayci çiraklari ve gügümcüler

ey raki sürülmüs yaralarim.

Ey raki sürülmüs yaralarim gövdelesin

kirçil acilarim benim

gök de bir mendil takinsin boynuna

benim kagsayan umutlarim gövdelesin

çünkü ben oraya gidiyorum: bogulmaya.

 

Nasil birer suç çagrisimiyiz dünyada

adamlar, kadinlar sehre indirdikleri bakraçlari

ne kadar uydurma

ne kolay öpüsüyorlar yillar süren intiharla.

Oysa

insan zemheriyi

ve kadinin dogurma vaktini bilir

her gün kalkip öpüsülebilir sabahin üniformasiyla

yeni seyler, yeni seyler yaratmak için tabi.

Iste potin bagliyor çocuk

bütün uykularinda sürülmüs kursunlar

tütün gibi bakiyor insanlara

ve ben sahici kilmak için öpüslerimi

oraya gidiyorum: bogulmaya.

 

Ben ki gövdemi bütünüyle ne yapmaliyim

tahta bir bavul

gibi duruyorum insanin kiyisinda

makina

çok acemi buluyor beni sanirim

seyrek bir ölü vurdular alnima, eksi

1300 tarihli sehbenderlere dair talimata

ve anamin kanserine alistim

ve de bir simsar gibi asfalta ve otobüslere

bir vitrin gibi

bir biçak, bir

setre.

Tutusan bir biçak.

Içerimde tozuyan bagirtilar vardir.

Ondan iste gidiyorum oraya: bogulmaya.

 

Oraya gidiyorum bogulmaya

bogulmaya

bir partizanin armonikasinda.

Artik mazgallardan firlamak

büyük kamalar saplamak

bögrüne cosarligin

büyük bir çatirtinin ayaklarini ovmak

armonikamla.

Ey çatlayan tohumun hengâmesi!

Insan, gülümsemeyi

ve ürün kaldirmasini bilir

çünkü derbeder bir okul çantasindan

serin ve sevisli bir irmaga girilir

ve benim o boguldugum armonika

halklarla segirtir; cosar

o, korkunç bir yekinmedir buralarda

Hanoy'da bir uçaksavar.

BIR YUSUF MASALI 

 

baskalarinin askiyla basliyor hayatimiz

bakip baskasinin baskayla kurdugu baglantiya

aska dair diyoruz ilk ani bu olmali

ilk önce damarlarimizda duyuyor çagiltisini

uzak iklimlerin

kokusu gitmedigimiz sehirlerin önceden

bir bas dönmesiyle kabariyor hafizamizda

sonra ayriliklar düsüne daliyoruz

bize ait olan ne kadar uzakta!

 

CELLÂDIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTIRDIGIM SON

RESMIN ARKASINDAKI SATIRLAR

 

Ben Ismet Özel, sair, kirk yasinda.

Her sey ben yasarken oldu, bunu bilsin insanlar

ben yasarken koptu tufan

ben yasarken yeni bastan yaratildi kâinat

her seyi gördüm içim rahat

gök yarildi, çamura can verildi

linç edilmem için artik bütün deliller elde

kazandim nefretini fahiselerin

lânet ediyor bana bakireler de.

Sözlerim var köprüleri geçirmez

kimseyi atesten korumaz kelimelerim

kiliçsizim, saygim kalmadi bugday saplarina

uçtum ama uçusum

radarlarla izlendi

gayret ettim ve sövdüm

bu da geçti polis kayitlarina.

 

Haytanin biriyim ben, bunu bilsin insanlar

ruhumun pesindedir zaptiyeler ve maliye

kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa

laboratuvarda çalisanlara sorarsaniz

ruhum sahte

evi Nepal'de kalmis

Slovakyali salyangozdur ruhum

siniflari dogrudan geçip

gerçekleri gören gençlerin gözünde.

Acaba kim bilen dogrusunu? Hatta ben

kiyi bucak kaçiran ben ruhumu

sanki ne anliyorum?

 

Ola ki

seytana satacak kadar bile bende ondan yok.

Telâs içinde kendime bir devlet sirri begeniyorum

çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir seydir

devlet sirriyla birlikte insanin

sinematografik bir hayati olabilir

o kibar çevrelerden gizli batakhanelere

yolculuklar, lokantalar, kir gezmeleri

ve sonunda estetik bir

idam belki!

Evet, evet ruhu olmak

bütün bunlari saglayamaz insana.

 

Dogruysa bu yargi

bu sonuç

bu çikarsama

neden peki her seyi bulandiriyor

ertelenen bir konferans

geç kalkan bir otobüs?

Milli sefin treni niçin beyaz?

Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?

Ne saçma! Ne budalaca!

Dört Incil'den Yuhanna'yi

tercih edisim niye?

 

Ben oysa

herkes gibi

herkesin ortasinda

burada, bu istasyonda, bu siyah

paltolu casusun esliginde

en okunakli çehremle bekliyorum

oyundan çikmiyorum

korkuyorum siram geçer

biletim yanar diye

önümde bir yigin açalya

bir sürü çarkifelek

gergin çenekli cesetleriyle

önümde binlerce çiçek

korkuyorum sira sende

sen de basla ve bitir diyecek.

Yo, hayir

yapamaz bunu, yapmasin bana dünya

söyleyin

aynada iskeletini

görmeye kadar varan kaç

kaç kisi var sunun surasinda?

 

Gelin

bir pazarlik yapalim sizinle ey insanlar!

Bana kötü

bana terkettiginiz düsünceleri verin

o vazgeçtiginiz günler, eski yanlislariniz

ah, ne aptalmisim dediginiz zamanlar

onlari verin, yakinmalarinizi

artik gülmeye deger bulmadiginiz sakalar

ben astim onlari dediginiz ne varsa

bunda üzülecek ne var dediginiz neyse onlar

bosa çikmis çabalar, bozuk niyetleriniz

içinizde kirik dökük, yoksul, yabansi

verin bana

verin taammüden islediginiz suçlari da.

 

Bedelinde biliyorum size çek

yazmam yakisik almaz

bunca kaybolmus talan

parayla ölçülür mü ya?

 

Bakin ben, bir çok tuhaf

marifetimin yanisira

ilginç ödeme yollari bulabilen biriyim

üstüme yoktur ödeme hususunda

sözün gelisi

üyesi oldugunuz dernek toplantisinda

bir söyleve ne dersiniz?

Bir söylev: Büyük Insanlik Ideali hakkinda!

Yahut adiniza bir çekilis düzenleyebilirim

kazanana vertigolar, nostaljiler

karasevdalar çikar.

 

Yapilsin adil pazarlik

yapilsin yapilacaksa

iste koydum islemeyi düsündügüm suçlari

sizin geçmis hatalariniz karsisina.

Ne yapsam

döl saçan her rüzgârin

vebasi bende kalacak

varsin bende biriksin

durgun suyun sayhasi

yumusatmayi bilen ates

ögüt sahibi toprak

nasil olsa geri verecek

benim kilicimi.

 

ÇÖZÜLMÜS BIR SIRRIN ÜZÜNTÜSÜ

 

Yasamaktan öte özür bulamayinca aska

sonuçlari bir bir gözden geçiriyorum

pulluklarla devrilen topragin islakligindaki can

madenlerin buharindan elde edilen büyü

bazi yasak kitaplarin verdigi dinç duygular

nelerse ki yasamak sözünü asi kilan

nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

 

Denedim. Soguk sular dökünüp firladim sokaklara

sorular sordum nice kara sifatlari üstüme alaraktan

iste boynum, agzim sehvet yalaklarinda

çarpastim, and içip ayna kirdim

dogadan bir vahiy bekledimse bosuna

baktim aksam herkesin kabul ettigi kadar aksamdi

hiç bir mesru yani kalmamisti hayatimin.

 

Sözlerimin anlami beni ürkütüyor

böylesine hazirlikli degilim daha.

Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:

Kapanmaz yagmurun açtigi yaralar çocuklarda.

 

DAVUN         

 

Uç benim boynumun soytarisi

kirle her cemreyi bana dogru olan

unuttum güçbela soluyan perdeleri

dudaklarimi isirdikça kabaran aksam

unuttum onu da.

Zaten bir tanim degil midir

tavsayan düsüp kalkmalara

hüznün hacanasi diye bildigim aksam

bir tanim degil midir o kiyisiz ellerimiz

firça çekmeye dogru ölümün bacisina

parmak atmaya dogru siir okuyaraktan

ask -bir tanim degil midir-

kusturucu güzellikler ardindan.

Her tanim bir agi parçaliyor gibi çevremizde

azgin atlar bosandikça sesimin avlusundan

uç benim boynumun soytarisi

dölle ovali yüregimi akarsuyunnan

gögsümde serinleyen akçil kuslarin

esirgeyen bagislayan DIRENME'nin adiyla

indir koynumun yilgisini mor bulutlarin ordan

indir, indir de

geceleyin dupduru bir iniltiyi

bagrimdaki sagirlikla degistirmeye dogru-

Firlamayin, biktim tanimlanmaktan.

Les yiyen akçil kuslari sevrim çünkü

akçil gçmen kuslari çünkü

çünkü özentisiz tasra yanaklari

gibi çarsilara ilskin

firegili göklerin altinda olmak gibi

yatirlari severim

paskalya tatilini.

Her tanim zorlu kilitlerdir belki de

çaput yildizlari aska dayali duran

uç benim boynumun soytarisi

bögrümde avrupali atlari kosusturan

askim, tanimim, yanasmam.

 

DÉMANGEAISON    

 

Hayatsiz kalmistim. Birden Dürin

Chopin'in yedi mumarali valsiyle

balkonda belirdi

cildi çürüyen Istanbul'un üstünden korkulu göz

sonbahar üstüne çöktü. Süsünden öldü sehir

hüznünden oldu. Bir de o gün Sevki bey

biraz çekil kardesim demesin mi Chopin'e

ravii meçhul

ama inanmak serbest

ben kimseye yetim oldugumu

söylemedim üstelik vesayet altinda falan degilim. Sadece

hayatsiz kalmistim. Büyüyünce geçti.

 

DIBACE          

 

Oradaydik hepimiz,müheyya bekliyorduk

salasti mukadderat,bozulmus bir nisandi

gebe rüzgar,ihanete ugramis deniz,kerrat cetveli

dünyaya sokunmustuk,dünya hamdi

külsüzdü ocak,tellal çarsisiz

agzimiz noksandi.

Rimbaud'nun haberi yoktu Menelik'ten

Nijinski delirmisti

Mahler'in bes yasindaki kizi ölmemisti daha

nehre Hasim annesiyle karanlik geceler

bazi çikardi

zonklardi öpülmek için kavlamis dudaklarimiz

bekliyorduk;alnimizin çatinda

hepimizin bir çarpi.

 

Kopmamis birer çiglik diyesilerdi bize

verilmemis birer söz

daha hiç çikilmamis

birer iskeleydi bedenlerimiz

alnimiz birer sayilti

azalarimiz yerli yerine çakilmamisti

bir çift göz,bir yumruk yürek arasinda

darma dumandik

küsümle kapanirdi yüzümüz

çünkü kazinmisti oraya yekten

baskalarina ait bir çarpi.

 

Yasamak çarpisi derlerdi buna,yasamak çarpintisi.

Ne acelemiz vardi? Kime kavusacaktik?

Yokusu göze almak mi? Niçin?

Bir geçit

nereye açilmak için gerekti bize?

Susmak bilmiyordu tepemizde ses,sakli ve açik:

Tamamla çabuk! Çabuk bitir! Hadisene!

Sese bühtan etmedi aramizdan hiçbiri

degil mi ki hepimizin

isaretli ve yarim

dünyaya sarkik. DISLERIMIZ ARASINDAKI CESET         

 

Biz sehir ahalisi,kara semsiyeliler!

Kapçiklar! Evraklilar! Örtü severler!

Çigliklardan çadir yapmak sani bizdedir

Bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler

 

Nezaketten,haklilardan yanayizdir hepimiz

Sevinmemiz çapkincadir,aglatir bizi küpesteler

Yasamak deriz-Oh,dear-ne kadar tekdüze

Katliamlar ne kötü be birader

 

Günes neredeysek orada bulur bizi

Ya cünup ve yalanci veya miskin ve ülser

Falimiz neyse çiksin diye açariz indeksleri

Sayilar bizi bulur,o ayip isaretler

 

Saframizla kesemizi birlestiren anatomi bilgisi

Hadim tarih,kundakçi matematik,geri kafali gramer

Evet bunlar gizlice örgütlenerek alnimiza

Verem Olmak Üretimi Düsürür ibaresini çizer

 

Biz sehir ahalisi,üstü çizilmis kisiler

Kaliriz orda senetler,ahizeler ve tren tarifesiyle

Kimbilir kimden umariz emr-i b'il-ma'ruf

Kimbilir kimden umariz neyh-i ani'l-münker

Bize yalniz ogullari asilmis bir kadinin

Memeleri ve boynu itimat telkin eder.

 

 

ESENLIK BILDIRISI

 

Bir sehrin urgan satilan çarsilari kenevir

kandil geceleri bir sehrin buhur kokmuyorsa

yagmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmiyorsa

o sehirden öcalmanin vakti gelmis demektir

 

Duygular paketlenmis, tecime elverisli

gövdede gökyüzünü kiskirtan siir sahtedir

gazeteler tutuklamis dünya kelimesini

o dünyadan, o siirden öcalmali demektir

 

Ölüm gelir, ölüm duygusuna karssi saygisiz

ve zeka babacan tavriyla tiksinti verir

söz yavan, kardeslik sarkilari gayetle tikiz

öcalinmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir

 

Yargi kesin: Aci duymak ruhun fiyakasidir

kin, kusturur insani; adina çidam denir

susulunca tutulan çetele simsiyahtir

o siyah öcalmakcasina gür ve bereketlidir

 

Vandal yürek! Görün ki alkislanasin

ez bütün çicekleri kendine canavar dedir

haksizlik et, haksiz oldugun anlasilsin

yasamak bir sanri degilse öcalinmak gerektir.

 



winerilhan