2






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


2


EVET, ISYAN

 

Demirden sagnaklar altinda uyur sevdigim

gögsünde hazin ayak izleri eski Subatlarin

onu yaralar kipirdatiyor

ve o sertelmektedir yaralardan

kasiklarina bosalmaktadir nal sesleri

saçlari bukleli bir çocugu öperek uyandiran

içimize günesler birakan nal sesleri.

Keserle yontulmus bir agzi var sabahin

varinca bayraklari, marslari duyuyorum

basim çilginca sarsilan dallarla ugrasiyor

durup dineliyorum bütün taframla

bütün taframla, bütün yumruklarim, bütün

hantal yüreklerin oldugu orda.

 

Kesik kollari var askin

döl ve inat barindiran.

Hirpanî bir oksayisla aksam

yanasinca çocuklara

ben karakavruk yüzümün arkasinda

kirbaçlayarak büyüttügüm agriyi birakiyorum

bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan

halksa kal'am onu kal'a kilan benim

bosanir damarlarima yillarin kahraman gürültüsü

çünkü kavganin göbegidir benim yerim.

 

Ay vurunca çatlatir gögsümdeki mahseri

çünkü kavganin göbegidir benim yerim

canlarim, kollarinda Parti pazubentleri

dik baslar, erkek haykirislarla

göndere, en yukarlara çekiyorlar

en yukarlara çatliycak kadar askî yüreklerini.

Yillardir çocuk baslari akiyor yamacimizdan

yillardir balçikli bir hayvan çeperlerimizde

kentlimiz cebinde cinayet fotograflariyla sofraya oturuyor

köylü  -biraz sessizlik-  ne tuhaf bir kelime?

Asfalt yakiyor genzimi

asfalt adamlarini topluyor aramizdan

yikilip omuzdaslarinin seslerine

yikilip bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi.

 

Ben merd-i meydan

yani topragin ve kanin gürzü

güllerin bin yillik mezari bendedir

yukardan bakarim efendilerin pusatlarina

insanlarin bütün sabahlarini merak ederim

gök hirpalanmaktadir merakimdan

itir kokan benim yumruklarimdir

benim kavgamdir o, ask diye taninan.

 

Alanlara çok bilenmis yüregim alanlara

vurulsun kösleri su gâvur sevdamizin

vursun isyanin bacisi olan kanim karanliga

Zülküf de vursun.

Yüzüne ay kiriklari çarpip uyansin sevdigim.

 

GECELEYIN BIR KOSU

 

Hirliyim, böylece büyüyor baldirlarim ve boynumun öpülen yeri

iri bir kus kendini agartiyor koltukaltlarimda

geceyi hor görüyorum böylece gecenin bütün itligini

irkilip terliyerek bir erkek sesi olarak yatagimda

tanrim, Pekos Bil'im gözet beni

 

Beni çünkü buram agrir, bacaklarimi hor görürüm aynalarda

bagrima bir gül tünemistir, kanar yanaklari bir oglanin

yagmurdan

hüznü hor görürüm çürütür çünkü o kusu koltukaltlarimda

hirliyim böylece büyür askin bir salgidan öteye geçemedigi

tanrim, Pekos Bil'im üsüt beni.

 

Üsüt, yirtsin öpüslerimi pasli tenekeler, soyunup org çalayim

ceketimle örteyim gecenin bütün itligini

 

 

GECECIL KUSLARIN ÜRKMEDIGI AYDINLIK            

 

Günlerimize

o ilkel sesleri karisir ya

gemileri annelerinden çok seven çocuklarin

bir adam gelir ya

devinen bir sancidir artik

gelir eski günlerden

ve uzar sanki uzar

irzina geçilmis bir kahramanlik.

 

Sinsi gülüslerimizdir simdi pis bir suda yikanan

korkulardir katar katar inenler gökyüzünden.

Ay sürekli yükselirse içimizde

çirkin ama güçlü bir tanriya taptigimizdandir

ondan ki sikiciyiz bu eski ayaklarla

ondan ki ulu bir tiksintiye hazirlanmisiz,

Kemerlerimizdeki en güzel geyik ölüm.

 

Ama kim? Ben miyim burda bir esrime mi

nedir bu kuslarin uçusunda gördügüm?

Aptalca beklerim o hiç sökmeyecek safagi.

Oysa yüregimden akan o derin suda

kirmizilar öylesine yirtilir ki

siner kan,

huysuz kemanlar dolar sahdamarima,

yansir kin savasçilari, gürül gürül ordular

utancin köpürttügü yanaklarimdan.

Köz komamis atesinden bize o adam

simdi gülüslerimiz yirtici, gülüslerimiz korkunç

agir, kara bir zirh tasidigimizdan.

 

1963

 

GÜN TURUNCU BIR HAYALET GIBI YÜKSELIYORKEN...

 

Yüzüme bak

ve yüzümü hirpala

yüzümü degistir, dagli bir anlatim birak

sen

her hafta oglunu legende yikayan hayat

yaban, diri memelerinden isirmak

dudaklarindaki tuzu dudaklarima almak için

çok oldu tepelere vurdum kendimi

bulutlara karistim ve karanlik kahvelerde

tirasi uzamis adamlardan

huylarini ögrendim senin.

Mahmur bir tohumdan delikanli bagrima.

Ve hatirliyorum lokavt vardi

bezgin fabrika düdüklerinin

dizlerine yatirilmis olan sabah

senin kalbini kakislardi

Tomarla mustuyu omuzlayarak genç adamlar

polisin sevmedigi genç adamlar sokaklarda

patronlari kudurtan gazeteler satarlardi.

Ey sehre basaklar:

militan ruhlar ekleyen hayat!

Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken

izmarit toplayan

çocuklarin üstüne

çekleri imzalaniyorken devlet katlarinda fasizmin

bacimi koyvermiyorken sizofreni,

yüzüme bak

ve rahmini bana dogru tekrarla

ben öyle bilirim ki yasamak

berrak bir gökte çocuklar askina savasmaktir

çünkü biz savasmasak

anamin giydigi pazen

sofrada böldügümüz somun

yani iscacik benekleri çocuklugumun

cilk yaralar halinde;

yayilirlar topraga

etlerimiz kokar

gökyüzünü kokutur

çünkü biz savasmasak

Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz

Küba'dan kivircik sakallarimizla

savasmasak

güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da

Ke san'da, Kandehar'da ümügüne basilir mi vahsetin

ve sen boynunu öperken beni sarhos

bir okyanusla titreten hayat

sevgilim olur musun.

Ben savasarak senin

bulanik saçlarindan tutp

kibirli güzelligini çikartiyorum ortaya

dünya

kirletilmez bir inatla dönüyor

altimiza yildizlar seriliyor

yüzüm suya davraniyor kosaraktan.

ve inzal.

 

ILS SONT EUX

 

Agir ceza reisi durusmaya girerken

safir bir göz yapisiyor kirmizi yakasina

kirmizi yakalari var yargiç cübbelerinin

Fransiz ihtilalelinden kalma.

Burslu okudugu yillardan kalma ceza reisinin

garip bir tarafi var

kaslarini çatinca bir çocukluk

dolduruyor yüzünü

ürkünç bir ugursuzluk

gülümsedigi sira.

Garip bir tarafi var valinin

makam arabasina binerken her seferinde

bakir bir dudak karisiyor kirmizi saçlarina

saçlarini parmaklariyla taradigi zamanlar

bu dudak

öpüyor onu hain bir yumusaklikla.

Safir göz görünmüyor yargica

kendini valiye vermiyor bakir dudak

görmüyor alay komutani tekmil alirken

gömlegine bir damla civanin sizdigini

bir gözyasi, bir ukde anlami kazanarak.

Kimse görmüyor burusuk pardesüsüyle bir babanin

kirilgan bir yelpaze oldugunu aksam eve girince

karisi

katlanmis kilimlerle uyum içinde

kolunu büküyor, dayiyor elini yanagina

büyük kiz kanepede bu ara

bir göl gezintisine çikmistir

kelebek ölülerinden bir irmakta

sürüklenmektedir lisebirdeki oglan.

Kiz için

sirlara karismaktir

bir gölün ortasinda olmak

erkek kardesi bir türlü

varamaz herhangi bir sirra…

Iki yaninda neden akar binlerce bu kelebek?

Binlerce kanatli çekirge neden uçar

beyninin yukarsinda?

Evde soba yaniyor

önce çalilar geçiyor çocuklarin bogazindan

sonra agaç kökleri yirtiyor damarlarini

bütün ailenin.

Disarda soguk

safirden, bakirdan, civadan bir gece uçuyor

gece uçarken kulaklarina dokunuyor bekçinin

bekçi

mavi zehir siddetinde düdük çalarak

bir soru soruyor karanliga

bütün cevaplar sendedir, saklama

diyor karanlik ona

bekçi en sakli yerinden bir banka brosürü

bir piyango bileti çikarip gösteriyor

copunu gösteriyor lisebirdeki oglana

sonra acili oldugu açikça anlasilan

bir kadina biyik buruyor

buruk bir sabah

basliyor acili oldugu

açikça anlasilmayan

dünyada.

Agir ceza reisi

santa luçia söylüyor tras olurken

maiyet memurlugundan beri aksatmadan

yaptigi gibi vali sabah sabah

parlatiyor

zaten piril piril olan siyah

kunduralarini.

Kislada alay komutani

barakalarin kar altinda öksüz

duruslarina bakarak

susuyor, söylemiyor bildigi tek siiri

'güzel olan hiçbir sey hülasa edilemez'

demis çünkü Valéry.

Çünkü serbest düsünme zamani geçti artik

simdi mesai saati

disiplin kurulunun toplantisi var

arsivde sicil belgeleri damgalanacak

tayinler imzaya girecek

teftise gidecek generaller

rüya, oksayis, Tevrat

gibi kelimeler

gündemin disinda.

Yurttaslar uygunadim çalismalariyla

söktüler kariha yarimküresini yerinden

bir pusula koydular açtiklari bosluga

titreyen, korkak ibresiyle bu pusula

kuzeyi gösteriyor serbest

düsünme zamanlarinda ;

safir bir göz görünce karistiriyor yönü

tirnaklarini yiyor bakir bir

dudak ona yaklasinca ;

civadan bir gözyasi

bari olsun istiyor

bütün mesai boyunca.

Burusuk pardesülü adam dalgin

gittikçe daha dalgin, elinde cetvel

masada hesap makinesi, pusula

yetmiyor dibe dalmasina

bagliyor kalin bir urganla beline

agir bir sandik

saliyor kendini

yesil yosunlarin

kirmizi baliklarin

uçan kabarciklarin

derinliklerine

orada

bir sandik buluyor

yakutlar, altinlar, pirlantalar

adam dibe inmek için beline bagladigi

sandigini kesfediyor dibe ulastiginda.

Öyleyse adamin eyvah isidi yüregi

eve dönmesine gerekçe

bulamiyacak bir daha.

Eyvah çatti kaslarini, ayaga kalkti yargiç

elindeki kalemi

gülümsüyor, kiracak!

Atildi öne, denize dogru lisebirdeki oglan

denize, yakuta, entegral hesaplarina.

Kardesim!

diye haykirdi ablasi arkasindan

firladi kanepeden

kopardi kafasini bekçinin

safirden bir baltayla.

Anneleri

mutfakta kalan son bakir sahani

alüminyum olaniyla degistirdi.

Mesainin bitimine on kala

istifa etti vali

çamurlu bir yoldan

yayan yürüdü sinif arkadasi

olan nalbantin dükkanina.

Alay komutani oglu için

otomobil satin aldi

Mercury marka.

Kis geçti, öksürük haplariyla

geçti cumartesi

hiçbirsey söylemeyen sözlere varmak için

herseyin sonuna kadar söylenmesi gerekti

incir… yarpuz… karamela…

la havle ve la kuvvete illa billah.

 

1981

 

IÇIMDEN SU ZALIM SÜPHEYI KALDIR/YA SEN GEL YA

BENI ORAYA ALDIR

 

Agzinin bir kivrimindan cesaret bularak

ter yürekte susayislar yaratan yagmurlara açildim

kalmissa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar

kalmissa bir kaç israr ölümle yarisacak

onlarin yardimiyla dünyamiza acidim.

 

Dünya. Çiplak omuzlar üzerinde duran.

Herkes aliskin dölyatagi borsalarla agulanmis bir dünyaya

Benimse dar

çünkü dargin havsalamin

gücü yok bazi seyleri tasimaya.

Önce kalbim lânete çarpa çarpa gümrah

sonra kalbim gümrah irmaklari tanimaktan kaygulu

sakin Styks sularinin heyûlasi sanmayin

er gövdesinde dolasan bulutun simyasi bu,

biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz

öyle hisab katindayim ki katlim savcilardan sorulmaz

ne kireç badanali evlerde dogmus olmak

ne ellerin hirsla saban tutusu

ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahir

dev istihasiyla bende kabaran aski

yetmez karsilamaya.

 

Insanlar

hangi dünyaya kulak kesilmisse öbürüne sagir

o ferah ve delismen birçok alinlarda

betondan tanrilara kullugun zirhi vardir

çelik teller ve baruttan çatilinca iskeletim

sakaklarima dayaninca günes

can çekisen bir sansar edasiyla

ugultudan farkedilmez olunca konustugum

kadinlarin sahiden dogurduguna

topragin da sürüldügüne inanmiyorum

nicedir kavrayamam haller içinde halim

demiri bir hecenin sicaginda eriyor iken gördüm

bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü

su içtigim tas bana merhaba dedi, duydum

duydum yagmurlarin gövdemden agdigini.

 

Sen ol küçük bir kivrimdan, bir heceden

ask için bir vaha degil aska otag yaratan

sen ol zihnimde yüzen daginik sarkilari

bir harfin baslattigi yangin ile söndür

beni bir ses sahibi kil, kefarete hazirim

öyle mahzun

ki hüzün ciltlerinde adina rastlanmasin.

 

-M.K.ya-  

IKI KANAT    

 

Bizim ahsap evimizin kapisi Kastamonu'da

iki kanatliydi. Biri

hep kapali dururdu kanatlarin

ardinda demir dayak.

Gece olur

karanligin hasyetinden kapanirdi tek kanat.

Boyasizdi tahta kapi

bu yaniyla güvenirdim ona.

Yil elli üç. Üçteyim. Dövüsmek üzereyken bir yasitimla

Malenkof! diye bagirmisim öfkeden patlayarak

zavalli arkadasim

hiç bir sey anlasilmayan bu telaffuz karsisinda

sasirip kaçti bagira aglaya.

Sonra kizlar geldi

bir kanadi açilmayan

boyasiz kapinin önündeki betonda

rond yaptilar ve raspa oynadilar:

Raspa raspa ras

Kore'ye mektup yas.

 

INCE SIZI       

 

Var midir nalçalari sevincin

gün tene degince kanatlari uzar mi

derin bir secde gibi rüzgara asilanmak

dostlari düsünmenin çarpintisindan mi

 

Yokum arkadas düsünmekle varilan tada

hayata yalnizca kafani banmak

gövdende namusluca güdebilmek sevinci

elbet burkulup kalmaktan iyi.

Kara gözlerimde uguldayan bu degil ancak

elde tüfek, elde alet, yürekte kor

cebellesmek yalanla, kirle, tahvilatlarla

damarlarina papatyalar doldurarak

bir serinlik olup dünyaya sokulmak

 

ben bir deli fiskin degil miyim

sahibim Köroglu'nun da sahibi degil mi

ve çocuklarin ezbere bildigi gömlegimin

kendirini kendim ekmedim mi

 

Öyleyse arkadasim sinem kanayadursun

ta ki sürgün ya da mahpus kirisiklar yerine

yüzümüz köylü ve gurbetçi yanikliga dursun

sevmekle dogrulanmiyor madem kalbimiz

girelim yarimizin avlusuna tam tekmil

ve mürdüm erikleri

ve dopdolgun elmalariyla o bahçede

o genis kalçali yarimizi dört kere.

 

1968

JAZZ  

Bu vapuru kaçirirsam beni belki de cinnet basar

belki kanser olurum bu yil sinifta kalirsam

nöbette uyursam eger kitaplarimi yakarlar

etimde sirpençe çikar bu kizi alamazsam

bu isi bitiremezsem sehirden beni kovarlar

izin kagidim yanar konusacak olursam

bu senet bankalar kapanmadan

ruhumun rengini kapatmayacak olursa

ölür kuyuya düsen çocuk

çocugun mercan saati çatlar mutlaka

kosup haber vermeliyim

yetkili memura

bahar geliyor, ilerliyor yeminler

alnimi kapip getirmeliyim

denizi karsilamaya

kirlangicin kanadindaki kezzap

leylakta sikisan buhar için

nabzimi bulmaliyim nerede bulacaksam

nabzimi çünkü ben kasadan fis alarak

yagmuru, selvileri zor durumda biraktim

benim yongalarimdan yapildi bu çelenkler

ben papatyalari simartmadim diye oldu

Mata Hari'ler casus, Al Capone'lar gangster

inmem gerek gözbebeklerimin altina

beynimin ortasina büzülmeliyim

genseyip kimildayabilirim oradan sonra

dum di dum

duridum dubida

kendi kalbimle zamanim arasindaki sarkaç

püskürtüyor beni dünyaya

birakiyorum zerreciklerime kadar emsin beni

Atlantik ve Pasifik ve bes kita

kosmam gerek

yetismem gerek yazgima

tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek

esenlemem, kargislamam, irkitmem gerek niçin

niçin, niçin, niçin

kuyuya düsen çocuk niçin ölmesin

1981

KAÇIS

Serin karanligima bir çingene düserdi

gökyüzüne birikirdi hazineleri kisin

daglarin daglarda birikirdi gölgeleri

ürkütülmüs gölgeler kapimda çogaldikça

yüregime o tedirgin çocuklarda düserdi

kar yürürdü gözlerime tüyden ayaklariyla

kar yürürdü çünkü kar

o temiz eldiveni gökyüzünün

tüfengimin issizligini büyütürdü

bir dönülmez kaçisa uzanirdi çocuklar

ve o üzünç bitkisi çocuklarda ölürdü

artik üsümek çince bir çiçektir oralarda

yolcularin tasiyamadigi bir çiçektir

çünkü kardan yorulunca biz sicak sulara

inip sepet öreriz ve 'gecenin

uzun agzi sulardi saksilari'

ve hala ay daginik saçlara benzer oralarda

serçelerin ayaklarina bagladigi karanlik

kimseyi çagiramaz kendi adiyla.

1963

KALK, DÜGÜNE GIDELIM *

Sarardin üzüntüden, üç gün agladin

baktim gözlerine siçramis halkin gözleri

incesin

bardakta bir karanfile benzemiyor inceligin

serçeler sekmiyor hayir, dudaklarinda

ham demirden bir çanakta dövülmüs otlar olur

isinmis taslar olur yazlari geceleyin

sazlar

kanimda Çiçek Dagi'ni vurur

doldurur öylece göz yerlerimi inceligin

Tenimde iz birakmis kar kokusu

terli, muglak adamlarin hevesleriyle

harman edilmis tenim

sevinçler artirmisim çiçekli

ve çiçeksiz bütün daglardan.

Sarhosken bagrima akitilan yildizlar

özümü çekip ayirmis avuntulardan.

Simdi sana bakiyorum, kalabalik gözlerin

aglamasan bizi utandiracak sanki dünya

Valentina Tereskova

ve çekik gözlü kadin komandolar

çünkü üç gün beslendiler senin gözyaslarinla.

Sen aglarken azigimiz çogaldi

elledik halkin agrilarini cesurca

aglamasan

kök inatla kavramiyor topragi

bos umutlar içinde pervasiz büyüyor kir

agliyorsun ihanete karsi savkiyor piçak

bir piçak ki sevgilim, Sürmene isidir.

Bir sehrin uzak semtleri gibi gözlerin

üzgün, kara, ayaklanmaya hazir

ben yaralar kusanip katilirim onlara

onlara katilirim yedek mermi ve sarkilar alarak

seni alirim sonra her bir yanim çagildar

bir oyuna kalkariz sikilmis yumruklarla

yazariz duvarlara firtinali yazilar.

Bir gün burda, bu kalktigimiz yerde

kendini yasamakla tasiran bir günes kabarcigi

zonklayan bir atardamar oldugu anlasilir

el tutusmus çocuklar ki o zaman

senin gözyaslarini heyecanla kapisir.

*Anamin uyusmus ayagini harekete geçirmek için söyledigi söz.

KAN KALESI

Elbet bir hinlik vardir seni sevisimde

ey kanima çakillar karistiran isyan

saçlarima bin küsur yalnizligi takip girdigim sehre

insan varligimizdan tuhaf tohumlar biraksam

günü geçmis bir gazete, toprak bir çanak

bir daha gelmem belki diye bir not bakir masrapanin yaninda

seytanlar da yürür benimle herhal islik çaldigim için

bir sahan tüylerini döker ardimsira

artik birakilmaktan yapilma bir adam sayilirim

bögrümde kambur çocuklardan bir payanda.

Gizemli bir dehliz gibi sehri dolasiyorum

sikica tutuyorum kendimi sehre karismaktan alikoymaya

her yerimde urlar çikiyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makina

kangren oluyorum bahar geldigi için

urlarimi kesiyorum kör bir usturayla

ama kopmuyor onlar ve bana sehri dolastiriyor

birakabilecegim her seyi biraktiriyor bana

kizlardan geçilmiyor köprüler, ayak bileklerime dek

yükseliyor kiz tortulari

tülbentlerden kani süzülürken körpe yavrularin

bir bazi seyler bulmali yüzümüze tebelles olan bu korkuya

- Avluya çik

- Avluya kara bir sey birakilmis

(bir bomba)

Kulaklarimiz alismisti tipirtisina yagmurun

sehre sikintinin rahatligi basmadan giriyorduk

filimler üç günde bir degisiyordu

bense ikircikliydim ama korkmuyordum

polis olan babamla tatil arasinda uçusup duruyordum durmadan

urlarim yoktu, suçum yoktu,

ve beyaz kuslar kalkardi anamin hirkasindan

sehre karismayan bir dehliz degildim

sevinçle kovaliyordum kendimi

bunlari ansimak basimi döndürüyor bazan

elbet bir hinlik vardir seni sevisimde

ey kanima çakillar karistiran isyan.

Azan bir hevestir artik tanyeri

söküp gövdesinde bir cehennem parçalamak ister insan

sehrin defterini dürüp uzanmak ister yanina

üstümüzü kus sesinden bir lekeyle örtmeli

umudumuzu kapmaya gelen makinalari

bütün çirkefini sehrin çarptirip askimiza

solumak gece

terlemek gece

gece çarsaflara...

Açiklanacak, belletilecek olan belki

milât öncesi ve sonrasi lâkirdilari

karisik banka hesaplari, navlun

yani öylesine açik degil pek

hatta

- sehir mi, degil mi burasi -

kötürüm bir kurt çantami karistiriyor

neden karistiriyor, ne hakla

direnmeler, erzurumlar, kalfalar

gecenin ipini koparan gece safalari

- Var misin yok yere aglamaya… Ki bir sis

yanik birakilmis bir fisilti

sehri sariyor, bir dehliz olan bana ulasamiyor ama

herkesin içinde igdis bir bahar

bacaklari eriyor memurlarin, evkizlarinin

ve saat 24 vardiyasinin isçileri

inmiyorlar ocaklarina.

Yufka midir

yufka midir benim bakisim dünyaya

ki acilariyla baslatirim insanlari

derimi yalayarak geçen mevsim

beni alir sehirden yipranmis bakislarla

her askere gidenin, her tören yorgununun

kondurur kemerinin kasina.

Böylece ben, o küskün, o karismayan dehliz

koca bir tomrugu yüklenirim arkadaslarla

koca bir tomrugu kaldirip kaldirip

kümbetlere, bitkinligin bordasina...

Kanin çigirindan çiktigi saattir bu

memelerini bana sikica bastirdigin

hercai bir yürek somurtkan kepenklerin ardinda

sehri acitan çocuklugumuza degdikçe

biz sevistikçe bizi acitan

kukumav kuslari, mânilerle dolu bir yatak

zaç yagi siseleri kocaman.

Sen simdi sevincimin akranisin

ey kanima çakillar karistiran isyan

dogrusu seni topragi eller gibi sevdim

yaralarimi onduranimsin

yatagimi hiç bos birakmayan...

Yüzümü ellerimle yine kapayayim mi?

bekçi karisinin belaltini mi anlatayim insanlara

yoksa onlara bilinmez bir toprak mi adayayim

degil

partizanligim dalasmak istiyor anla

bu sarsak hirgürüyle dünyanin

dalasmak dalasmak dalasmak

böylece ask akranim oluyor benim

ey bayirdan ve yokustan uzaklara

ey çirpinan bir geyiktir memelerin

kanin isirgan otlari gibi aklimda.

KANLA KIRLENMIS EVRAK

Karanlik sözler yaziyorum hayatim hakkinda.

Asklarim, inançlarim isgal altindadir

tabutumun üstünde zar atiyorlar

cebimdeki adreslerden umut kalmamistir

topraga sokuldugum zaman çapa vuran adamlar

denize yaklasinca kumlar ve çakil taslari

geçmis günlerimi asagilamaktadir.

Karanlik sözler yaziyorum hayatim hakkinda.

Ve rüzgar burusturuyor polis raporlarini

kadinlar fazlasiyla günaha giriyorlar

bazi solgun gömleklerin çözük dügmelerinden

çelik tirpan gibi silkiniyor çocuklar

denizin satirlari arasinda.

Gece arsizca kükrüyor pasli beyninde sehrin

küfre yaklastikça inancim artiyor.

Karanlik sözler yaziyorum hayatim hakkinda

öyle yoruldum ki yoruldum dünyayi tanimaktan

saçlarim çok yoruldu gençlik uykularimda

acilar çekebilecek yasa geldigim zaman

aciyla ugrasacak yerlerimi yok ettim.

Ve simdi birçok sayfasini atlayarak bitirdigim kitabin

basindan baslayabilirim.

KARLI BIR GECE VAKTI BIR DOSTU UYANDIRMAK

Benim adim insanlarin hizasina yazilmistir.

Hergün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.

Keske yagmuru çagiracak kadar güzel olsaydim

ölüm ve acilar çatsaydi beni

düsüncem yapma çiçekler kadar gösterisli ve parlak

sözlerim ihanete varacak dogrulukta olsaydi.

Anmaya gücüm yetseydi de konussaydim

diri-gergin kaslari konussaydim

'Kardesler! ' deseydim 'Kardeslerim! '

'Bakin yaklasiyor yaklasmakta olan

'Bakin yaklasiyor yaklasmakta olan

Bakin yaklasiyor…'

yazik, sairler kadar cesur degilim

çocuklarin üsüdükleri anlasiliyor bütün yasadiklarimdan

gövdem kuduz yarasalarla birazcik yatisiyor.

Benim gövdem yillar boyu sevmekle tarazlandi

öyle bir çalimlarla gecenin çitlerinden atlardim

bir günes sayardim kendimi denizin karsisinda

çünkü çam kokularina sürtünüp agirlasan ruhlarin

inanmazdim dosyalara sigacagina

gittikçe isildardim dükkanlar kararirken

hüznün o beyaz etrafina sakallarim batardi.

Benim adim bilinen bütün cevaplarin üstüne mühürlenmis

ellerim tütsülenmis

evlerin yeni yikanmis serin tasliklarinda

dirgenler, bakraçlar, tornavidalar

bende kül, bende kanat, bende gizem birakmadilar

ve içinden bir bas agrisi gibi çinlamaktansa

gövdem açik bir hedef kilindi belâlara.

Ve bu yüzden yakisiksiz oluyor

insanlari hummali baharlar olarak tanimlamak

ve bu yüzden gögsümde dakikalar

ince parmaklar halinde geziniyor

konvoylar geçiyor meselikler arasindan

bir yaprak kapatiyorum hayatimin nemli taraflarina

ölümden anlayani ciddi bir yaprak

unutulacak diyorum, iyice unutulsun

neden büyük irmaklardan bile heyecanliydi

karli bir gece vakti bir dostu uyandirmak.

1972

KAROON

Ne gümüs bir çocukluk ölümün mavi cinleri

uykusunda biraktigi saçlarindaki yangin

o balçikla beslenen saçlarindaki yangin

ona dogru uzaninca aksamin kanli eli

sönmüs ateslerini öptü tapinagimin

ona cinleri sigindiran ay korkusudur

ne gümüs bir çocukluk ölüler gibi saglam

ölüler gibi soyunmus artik korkularindan

onu ben ne kadar buldum desem yok olur

çünkü girilmez tarlasina ay kokusundan

ya günes ya da morluk onu ben yagmurladim

takvimlere kinle baktigi zamansizlik içinde

belki de yumusak tüylerini öptü aksamin

ya da oglaklar siginiyor çiçekligine.

1962

 

 

KISA PANTOLON PASLI ÇAKI DIZDE KABUK BAGLAMIS YARA KISA ÇAKI PASLI PANTOLON GÖZDE YARASI KALMIS KABUK

Nazlan

Sitem et

Kiril bana

Beni geç vakit

Tek basima suya yolla

bahçede yüzünü öteye çevir

Güle hayret ediyormus gibi yap

Gülümseyerek konus da baskalariyla

Somurt avluda sadece ikimiz kalinca

Kizip en sevecen adimlarla üst kata çik

En sevdigim çiçegin saksisi kaysin elinden

Derinlessin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlik

Yamru bastim is degildi hake çakilmak bayirdan

Dag sira dagdi hangi hasin belden yol veresi

Gece hep süzüldü yukaridan lakayt kehkesan

Altimda beni hep yutmaya çagladi nehir

Yetisir hecelemem sök beni bir kere

En zoruma gideni yap hegame getir

Çel beni tökezlet tuttur çitlere

Ahla istida edecek ahval degil

Kim bana kiymazsan bilebilir

Dünya dedikleri samut küp

Acilar tikandikça bende

Hep seni seslendirir



winerilhan