O BAGIMSIZ DAGLARIN
Bendim benim gölgelerimdi
yaklasan daglara ayaklarini satan
ve bakir kazanlardan tasarken roma
yorgun bir karanliga ileten kendini
o aci çigliklari güzle agartan
ben ki sesimle costurup al binitimi
bir kosu yetistirdim o çilgin yaza
o zaman roma'ya tutusurdu tanrilar
çocuklara unutulurdu savas giysileri
ama kimlerdi durmadan seslenen bana
kimlerdi durmadan sarisin olanlar
kimdi o bilinmez yapinin taslari sirtinda
gece gibi geçti köprülerinden sehrin
silahi kendi dalginligina çarpti birden
büyük bakir kazanlarda inledi mevsim
yel çözdü saçlarimi örgülerinden
ben ki hala alnimda imparatorluklar
bezgin, yorgun yüzlü ve sarisin olanlar.
1963
OF NOT BEING A JEW
OF NOT BEING A JEW
Iniyorum kulelerinden katil
iniyorum maktul minarelerden
taraçadan, bahçeden
ilk taniyi bulanlarin indikleri her yerden
ilk taniyi bulandiran bir vasakla birlikte
degdikçe ayaklarim merdiven alçaliyor
açiliyor leslerin, atmiklarin cesurane
canlilarin korka korka uzandiklari zemin
agzimda kef
iki gözIerimde mil
iniyorum kulelerinden
katil.
Körüm, o halde karanlik niye benden kaçiyor?
Sagirim, nasil oluyor da ugultum uzaktan
beni çagirmaktadir?
Göklerin çökeltisinden baskaca soy
topragin tortusundan gayri hisim bilmeksizin
iniyorum kirli eteklerine
beni emziren kaltak sehrin
iniyorum ama indirilmedim
iniyorum çalinti tahtimi terkederek
arada bir çehremi dalgalandiran karalti
vurulmus arkadaslarimdan yansiyor olsa gerek
iniyorum onlardan artakalan yükü indirmek için
indigim yerde beni bir bekleyen yok
indigim yerde biçilmis ot gibiyim
puslu, çaprasik, koklanmamis
ihmalkâr gözle okunmus bir kitap
bîtab bir gözle okunmayi tercih ederdim
yogrulmus olan benle bir daha yogrulsaydi
benimle açsaydi agirdan
tükenis faslini mizrap.
Yagmurun yoldasi denebilir mi bana?
Ne dökülüs inisimde, ne çakis…
Yalnizca o çetrefil
aralama zahmetine katlanarak
iniyorum kizlari utandiran iççekisle
erkekleri bogan kasvetle iniyorum.
Öfkemdi baslatti yolu
israra gerek var deyip durdu sehvetim
istemedi dogurmak böyle bir ugrasi tabiat
tarih onu tanimazliktan geldi
bir dövüs olsaydi sonunda belki gevserdi hirsim
belki saçlar taranirdi bir sevismeden sonra
ama ben hincahinç bekçisi kalacagim burçlarimin
sonunda yükü biraktigima yanacagim.
Iniyor ve inliyorum
nereye bir kucak dolusu
sonluluk sorgusu getiriyorsam
oraya bir kucak da getiriyorum
bir kucak sadece genç ve diri degil
bir kucak sadece yasli ve yorgun degil
bir kucak sadece erkek ve vakur degil
bir kucak sadece kivrak ve disi degil
bir kucak sadece kavruk ve intikamci degil
bir kucak sadece gürbüz ve atak degil
bir kucak sadece üzgün ve dindar degil
bir kucak sadece temiz ve sevecen degil
bir kucak sadece pis ve sirnasik degil
bir kucak sadece cömert ve sicak degil
bir kucak sadece sancili ve keskin degil
bir kucak sadece umursamaz ve bezgin degil
bir kucak sadece öksüz ve çolak degil
bir kucak
sadece bir kucak
açilinca açiklari kapatan
acikinca doyuran
ve doyurunca
nasil da perisan, ne kadar da ölçülü
darasi alinmaz yüküm bu benim
kayda geçirilemez, narhi konulmaz
resmen ve alenen ifade usulü yok
gözümün feri saydim onu, gücüm bundadir
dizimin dermanidir o
buradan gelir cesaretim
bende bu kucak olduktan sonra
iyi veya kötü ne yapilabilir
kendi hayati aleyhine
binlerce defa dolap
çevirmis olan bana?
Bakin, buldugum her gerçegi delik desik ediyor
kaybolus kapimi sürgüleyen bir vasak
her sevincimi viran eden bu hayvan
yalanlar içinde bogulmami önlüyor
ondan kurtulacak olursam biliyorum
beni yasamakla costuran
bir kaynak kesfederim
ondan kurtuldugum an
bütün boyutlarimi
kaybederim.
Önceleri, acemiyken
bu vasak yokken daha yanibasimda
okul müdürü
veresiye satan bakkal
kapici ve akrabalari
dört ayri ölümle ölmeyi ögren
demislerdi bana
dört bucakmis
anlattiklarina bakilirsa dünya
omzun günes kokuyor demisti
kisa eteklikli kiz
o da omzuma bir sey konduracak mutlaka.
Iste o zaman bildimdi
anladimdi o sira
ne bir atlas kalir bende, ne ibrisim
bu çuha, bu sicim elden çikarsa
acemiydim gitmem dedim sizin provalariniza
bön ve berbat buluyorum yaldizli yaz gecelerinizi
berbattir balkonda o günesli sabahlar
biraz açilmak için açildiginiz kirlarin
aniden karsilastiginiz irmaklarin
ürpertisi ahmakça
böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem
benden iki bakisik parça
çikarmaya çabalayan boylam da berbat
ipekli libas giymem, altin takinmam
atimin egerinde kaplan derisi yoktur
çehreme iyi baksalardi yirtilirdi
uykularinin zari
uykuluydular sinerken bedenime kiraç daglar
bitek vadilerle beraber ben tenimi yumarken
uykularina tutundular…
Çocuklar acilari paylasmaz demistim omuz silkerek
acilardir paylasan çocuklari
gün geldi paylasildi acilar
çocuklar paylasildi
bana birakilan neyse ona burun kivirdim
gittim bir kuyudan su çektim
halka boynumdan geçti
geçti boynuma kemend
d harfine bak dedim
nasil da soylu duruyor sonunda kelimenin
harfe bak, harfe dokun, harfin içinde eri
harf ol harfle birlikte kiyam et
harf of harfler ummanina bat
çünkü gördüm ne varsa sonunda kelimenin
çünkü böndür altinda kaldigim töhmet
ugradigim kinayeler bön ve berbat.
Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi degilim
tarantula yazdilar diye gögsümdeki yaftaya
tarantulaymis benim adim diyecek degilim
tam düsecekken tutundugum tuglayi
kendime rabb bellemiyecegim
razi degilim beni tanimayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan riza dilenmeyecegim.
Gittim su çekdim en derin kuyudan
en hileli desteden
kendi kartimi çektim
yaktim belgeleri
bütün taniklari yoketmek için
ricacilari öldürdüm
onlar bu dumanli dünyanin
beni nasil özledigini görmüs olabilirdi
gerçekten özlemisti beni dünya öze çekmisti
özüm gelinceye kadar bana temas etmisti
bu dokunus parlatinca beni
benden biraz dünya
isteyen ricacilari
öldürdüm ve
kital bitti.
Yazik.
Yazik ki yazgimin boyasi koyu.
Inilecek kadar indim. Hayfa.
Yine bir geçitteyim, yeniden bir liman sehri bura
eskilerin tayfasi yine hep buradalar
hep bilinen tecimenler, tanidik yosmalar
havada hayza benzeyen ayni koku
binalara yaklasirken eskisi gibi
siklet artiyor
hâlâ ayirdedilemiyor disli gicirtilari
çocuk çigliklarindan
taniyorum bunlar
bulutlara bakmak için penceresi evlerin
bu da deniz
hirs püsküren, toynak durduran deniz
rezeleri yerlerinden oynatan
vâdeden, vâdeden, vâdeden tesellicimiz.
Bir yanimda kiyisi kiskirtici
ufku muallâk deniz, bir yanimda
kamu açiklamalari, genelgeler, tahvilât
kimin yüzünü çevirdiysem
hüznü de sevinci kadar iskarta…
Niye indim buraya ben?
Bosuna miydi yol boyunca benligime
musallat olan belâ?
Bir çevrim tamamlandi mi simdi?
Yine mi döndüm basa?
Olmaz diyor yanimdan ayrilmayan vasak
kimse basa dönmemistir, dönemez
hele sen geçtigin o ormanlar
rüyalarindaki canavarlardan sonra
çok uzaksin o ilk
firlatildigin zamana.
Aldanma bunlar tayfa degil
burada dogdu hepsi
denize hiç açilmadilar
denizi sen kadar bile
taniyan yoktur aralarinda
her biri uzak bir beldeden geldi
sanilsin istiyor yosmalar
böylece saygin fahiseler
arasina katisacaklar
müptezel birer facire ofsalar da.
Tecimenler, onlar da sahi degil
onlar da olmayan tayfalarin
gemilerinden çikan mallari
sattiklarina inandirmak istiyor
sehrin acemi insanlarini.
Sen ve yagmur.
Basa dönemezsiniz.
Öyle bir yol yürüdünüz ki ancak
dönüs yolunu yokederek gelebilirdiniz
inisiniz bir inis olurdu basa dönmemecesine.
Yagmur yalniz yagarken yagmurdur
sen yalniz senken sensin
burada kalamazsin ve basa dönemezsin
gitmek zorundasin
kovalanan bir Yahudi gibi
ama Yahudiler gibi kendinle kalamiyorsun
hersey çok yetersiz senin için
hersey sana çok fazla
ayiklarsan ayik durabiliyorsun
arani açiyorsun kendinle
esyayi araladikça
uyanmanin bedeli seraplari fedadir
uykuyu tadayim dersen
kâbusa dalmak pahasina.
Tarihe dersini vermen gerek
yoldan ayrilamazsin
yediremezsin sokulmayi kendine
tabiatin apisaralarina
ne yikilmis bir tapinagin suskunlugu
durdurabiliyor seni
ne gürültülü bir havra.
Yükün agir.
He’s so heavy
just because he’s your brother.
Kardeslerin pogrom sana.
Dostlarinin esigine varinca basliyor
senin diasporan.
Herkesin bahanesi var, senin yok
günahli bir gölgenin serinliginde
biraz bekleyebilirsin, daha sonra
burada kalamazsin, basa dönemezsin
ama dön
Eve dön! Sarkiya dön! Kalbine dön!
Sarkiya dön! Kalbine dön! Eve dön!
Kalbine dön! Eve dön! Sarkiya dön!
Eve dönmek
kendime sarkintilik etmekten baska nedir?
orada, arada bir beni yoklar
intihara ayirdigim zamanlar
bunlar temiz, kül birakan zamanlardir
düzgün sabuklamalardan bana kalan..
Evde
anlasilmaz bir tini
bilmem nereden gelir
uykumdan? kanimdaki çakildan? unutkanligimdan?
bilemem Yahudi degilim
gizli bir yerde genizam yok
bilemem insan nerenin yerlisidir
ömrüm burada
bütün Yahudiler gibi
raflara dogru, çekmecelere
sahanliklara dogru geçti
yabanci ellerde çitilenmekten korunmak için
bir sivaydim kendime kendi ellerimde
tipki Yahudiler gibi
buralarin yerlisi ben degilim.
Sarkiya dönersem ense köküm seyrelecek
agdasi çözülecek bana asktan bulasan kozlarimin
sehrin insanlari yumruklarimda beyaz bulut
yolun çamurunda revnâk-i bahar bulacaklar
ben sarkiya dönünce
bogazlarindaki bogum insanlarin epriyecek
ve onun yerine hergünkü isleri yaparken
kepenkleri kaldirirken, silerken tezgahi
kalbe gizlice batan kiymik geçecek
sarkiya dönersem, yanik bir sarkiya
holokost neymis meger
herkes bilecek.
Kalbime dönecegim, ama hangi yolla?
Yedegimdeki okunaksiz
sarapla lekelenmis, solgun harita
uyduruk bir sey mi bilmiyorum
yoksa sahiden definenin yeri
gösteriliyor mu orada?
Ama bosver... Nasil bir ilgi olabilir
kalbe dönmekle define bulmak arasinda?
Lâkin ben inerken her dönemeçte
bir parçasini ele geçirdigim
her molada, her zorlanisinda nefesimin
her ayak sürçmesinde çiziktirdigim haritamin
bütün paftalarinda sabit mürekkeple isaretlenmistir
nerelerde kiraçlasir
rahminde levendane öcün tohumlari yatan gece
günesin sifa diye bilinen isiklari
nerelerde kiyici bir zehre çevrilir…
Haritamda caddeyi ürpertiye açacak
bir kaç kaçiktan baska nirengi noktasi yok.
Açikça gösteriyor haritam farki nedir
bir cenaze kalkarken yagan yagmurun
bir hükümet darbesinden sonra yagan yagmurdan.
Yagmalar belli ki kim bulsa defineyi, umurumda mi
ben kalbime dönecegim fokurdayip pörtlemek için
hep fokurdak ve pörtlek kalacagim kalp içinde
cani sikkin kizlarin yüzlerinden
dösünden ahi kalmis delikanlilarin
dünyaya habire pörtleyecegim
evlerin olanca tinisi dindigi zaman
kisildigi zaman bütün sarkilarin kanatlari
fokurtum dokunacak herkese yedi irkin kavsagindan.
Yahudi degilsem bile
bende Yahudalik da mi yok-
Kimi öptüm de kurtuldu çarmiha çakilmaktan?
ÖLÜ ASKER IÇIN ILK TÜRKÜ
Bulutlari kovan hirçinim benim, büyücüm
dogrudur gebe kaldigim coskun bir akarsudan
bir biçak alnima çizer o homurtuyu agirdan
altin haykirislarla kuslar uçup gelir üstümüze
gelip geceyi biriktirirler üstümüze
ben ki otobüslerde sarisin sanmisim kendimi uzun zaman
uzun zaman terli bir erkegin esneyisiyle
bir kaçagin övgüsüne saklanip
aksam vakitleriyle ogunup uzun zaman
kanaryalarla kesmisim uzayan tirnaklarimi.
Yüzümden bir tilkiyi silenim benim, büyücüm
erkeksi kadinlarin yasini tutmuyorum, artik sevin
ellerimde madensi gürültüler tasiyorum
babam uçurtmalarimi benden çok severdi bilirsin
simdi uçurtmalarim büyük, o homurtu (o insan)
eskiden her üzgün bakisimi Pegasus'a harcardim
her kapi gicirtisindan çocuklar dökülürdü, ne çirkin
ne çirkin, gövdemde ince bir zirh yara kabuklarindan
derken hüzün! Kadin sesleri çikaran o duman…
Büyücüm, askimi dürtenim benim
bir oyun kurali degiliz artik, sevin.
1963
ÖLÜM KERE ÖLÜM ÖLÜM KARE
Isa Golgota'ya çikarken tökezlemeden önce
Önü sira sendeleyip ayagi burkulan bendim
Yar idim dulda saydi beni açmak isteyen gonca
Dert oldum Hira'ya beni teskine geldi Efendim
Ilk ben üsüdüm sonradir Tur-i Sina'daki sagnak
Daga çiktim kurdu geberttim beni korkuttu keme
Çalmadigim kapi kalmadi can evimden tasarak
Duyan olmadi avazim ki desin Hallaç kekeme
Ilenen oylumsuz kalir kargisin imza yeri bos
Aska düsmek eceliyse bedeni çosturur aniz
Ruh körelten çare bulmaz ilaç olmaz telasli dös
Pis mürekkeple çürük dil tokusturanlardansaniz
Kul beni bilmeyisin vakti ecelden kim siyira
Bir benim sayiklayan Adem'i imla eden adi
Bu yüzden bana degmeden dünyadan bir üvendire
Gittim çekip basimi gittim hakikat duraksadi.
PARTIZAN
Girtlagimda bir harf büyüyor
buna dayanacagim
dislerim kamasiyor yildizlardan
buna da.
Kabaran bir çarpinti oluyor sehir.
Artik yirtarak açtigimiz zarflarda
ne kargis, ne infilâk
yalniz
koynunda çaresiz, çiplak
isyan isaretleri tasiyan
bir ergen cesedi.
Kabaran bir çarpinti oluyor sehir
uyusam bir dagin benimle uyudugu oluyor
her gün sehrin ortasinda bir ergen ölüyor
domuzuna ölüyor bankerlere durarak
noterden onayli kâgitlara durarak
mevlit ilanlarina durarak.
Yunmadik saçlarini oksuyoruz, yavrum.
- Yüzümüzde dolanan bir mayhos kahkaha -
Girtlagimda bir harf büyüyor
girtlagimizda.
Sarp bir güvercin düsüyor yüregimden
buna dayanmaliyim
ölünce bir partizan gibi ölmeliyim
sabahin kusluk vaktine savrulan
savrulan savrulan ergen ölüleri gibi.
Sehrin sarkisini söyledigim zaman
yagiz bir kimilti oluyor sesim
korku ve cüzam
korku ve cüzam
korku...
Ne beklenebilir artik namlulardan.
Harçlar karilmis duruyordur
hem de kara
bir gerdek olarak yasiyoruzdur kendimizi
ne beklenebilir.
Yirtarak açtigimiz zarflarda
büyük tecimevlerinde, büyük çarsilarda
pokerde-sinemada-genelevlerde
ne bir suçlu çagrisimi, ne karabasan
yalniz o herkesler
o herkesler kendine akarak bogulan
ve sürdüren bir güleç kocamisligi.
Bereketli kuslar serpecegim ayaklarima
genzimi yakarak
bir cinayet türküsü söyleyecegim ben de
ölürsem bir partizan gibi ölecegim
azgin bir gebelik halinde.
Beni dinmeyen bir mavilik kanirtiyor
buna dayanamam
bir çeteci disleriyle söküyor kanimdaki çiviyi
buna da.
Radyodan silâh sesleri geliyor
ter kokusu geliyor, ayak
aksayan bir sey örtüyor
yüregimin kabzasini
olmadik sesler geliyor radyodan
beynimde korkunç bir vida olarak
ergen ölüleri
artik ellerimi bu rahlelerden ayirsam
boyunbagimin ve gülüsümün o kirli
rahatligindan, yirtik ugultusundan sehrin.
Umudunun ayak seslerini oksuyoruz, yavrum.
Kusandigimiz
bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!
ÇIKSAM
gök
sarlayarak devrilse ardimdan
- ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik -
yürüsem parçalanmis bir ceset tazeliginde
yürüsem beynimde kipkizil bir serinlik
sonra denizler devirebilirim dudaklarimdan
sonra ask, sonra dirlik: partizan.