4






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


4


PROPAGANDA       

 

Köleler gördüm, karavaslar

hayalari burulmus bir adamin ayaklarini yikamaktalardi

artik kelimeleri kalmamis fiyatlari sormaktan

saçlari taranilmaktan usanmislar

sinemalarda saklaniyor kisin

yaz olunca denizin yalayislarina

kaldirimlarda demokrat

otobüslerde dindar

geceyi

saatlerine bakarak anliyorlar

ve sabah

gökyüzünün karnini gerdigi zaman

daglarin kokusundan fabrikalar

acikinca

Köleler!

gözleri camekânlarda.

Silâhlar gördüm

namlusu akla çevrilmis sahra toplari

mürekkebin utandigini gördüm basili kâgitlarda

tetige basan parmaklarda çare yok, gördüm mürekkebi:

Çare yok, radyolari kapatsam

çare yok, secde etsem anilarima

bu bozulmus yeminlerin bayraklari altinda

olacak seymi duymak portakal bahçelerini

mermiler araya girmeden anlayabilir miyiz artik

hangi kizlar hangi serin yerlerimize degdi:

Sanirdik saçlarimiz kumrularla kaplanir

bir çocuk, Iste irmak! diyerek haykirinca

o zaman belki çocuklar zabitalardan daha çoktu

belki biz daha çok aglardik bir ask pihtilaninca:

Gördüm

gözlerinde zindanlarla bana baktiklarini

düsündüm yaslanarak sehrin kasiklarina

düsündüm kafa kemiklerimi eritinceye kadar

nedir bu kölelerin olanca silâhlari

silahlarin köleleri olmaktan baska.

Bikmadim

koyu renkler kullaniyorum hayatimda

koyu mavi, aciyi anlatirken

sessizce öperken, koyu beyaz

ve saçlarim hakaretlerle oksanirken

koyu bir itiraf sariyor beni.

susmak elbette zehirlidir

ve rahatlik getirir yaziklanmak da.

Ey tenimde uzak yolculuklarin lekeleri!

Ey çocuklarda uyuyan intizamsiz günesler!

gelin ve bogdurun bu köleleri.

 

SABAH AYARTMASI

 

Bagri çok savruk da olsa sabah

günün en çiplak vaktidir

günün en çiplak kuslari gezinir orda

ve ilkin los bir yürek çarpintisiyla

uyur gögsümün bedenimin çasitlari

bütün çasitlari uyutur sabah

kuslarin, kuslarin uçuslarini da.

 

Sabah ki aklini çeler bir kuzgunun

götürür issiz bir sorumluluga

ama gitmeyen o simsiyah tad agzimda

ve buramda coskun gögertisi orospulugun

bulanik, aç ve sonuna kadar cesur

Burami öpesi gelir kuslarin

kuslarin heryerimi öpesi gelir

uzanirim aç ve sonuna kadar cesur

sabah günün en kiskanç vaktidir.

 

Akitip beyaz bir bedeni bogazima

yakip çaglardan artan iniltileri

aglayislar ve bakislar üstüne getirilen

sabahtan sonra getirilen nedir?

Kamyon tadinda ve daginik olan nedir?

Çasitlar uyudu, kuslar çiplak..

Sabah ormanin agza biraktigi issizlik gibidir

sabah günün el degmemis bir vaktidir

 

1964

 

SEBEB-I TELIF

 

Baskalarinin askiyla basliyor hayatimiz

yaprakla yagmurun aski meselâ

kim olsa serpilen costuruyor bizi

imreniyoruz baskalarinin mahvina.

Yagmur mahvoluyor çarparak

kendini parçaliyor mâsukunun açilan kivriminda

yaprak dirimle irkiliyor nazli magrur

silkiniyor vuran her damlayla.

 

Baskalarinin askiyla basliyor hayatimiz

bakip baskasinin baskayla kurdugu baglantiya

aska dair diyoruz ilk ani bu olmali

ilkönce damarlarimizda duyuyoruz çagiltisini

uzak iklimlerin

kokusu gitmedigimiz sehirlerin önceden

bir bas dönmesiyle kabariyor hafizamizda

sonra ayriliklar düsüne daliyoruz:

Bize ait olan ne kadar uzakta!

 

Baskalarinin askiyla basliyor hayatimiz

baskalarinin düsünceleriyle degil.

"Üstümde yildizli gök" demisti Könisberg'li

"içerimde ahlâk yasasi".

Yasa mi? Kimin için? Neyi berkitir yasa?

Ister gözünü ogustur, istersen tetigi çek

idam mangasindasin içinde yasa varsa.

Girmem, girmedim mangalara

Yer etmedi adalet duygusu

içimde benim

çünkü ben

ömrümce adle boyun egdim.

Yildizli gökten bana soracak olursaniz

kösnüdüm ona karsi

onu hep altimda istedim.

 

Baskalarinin askiyla basliyor hayatimiz

ve devam ediyor baskalarinin hinçlariyla

düsmani gösteriyorlar, ona saldiriyoruz

siz gidin artik

düsman dagildi dedikleri bir anda

anlasiliyor

bastan beri bütün yenik düsenlerle

ayni kislaktaymisiz

incecik yas dumani herkese ulasiyor

sevinç günlerine hürya dolustugumuzda

tek basinayiz.

 

Diyorum hepimizin bir gizli adi olsa gerek

belki çocuk ve ihtiyar, belki kadin ve erkek

hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adasiz

yoksa simdiye kadar hesaplarin tutmasi lâzimdi

hayatimiza kendi adimizla baslardik

bilmedigimiz bu isim, hesaptaki bu açik

belki dilimi çözer, askimi baslatirim

ask yazilmamis olsa bile adimin üzerine

adimi askin üstüne kendim yazarim.

 

SENIN OLAN YENILGI

 

Senin karanligina kanat vuran yarasalar

baska bir göge germisler kendilerini

yürekli savasçilar olmuslar

gemilerini yakmislar ve silahlarini bilerken

kanlarina yansimis gece

 

senin sularina inen yirticilar

ve piçler yani ask çocuklari

yanan gemilerin suya yankisi oluyorlarmis

yasli büyücüler söylediler

çingene çocuklarin gülleri mor olmadi

aska bunaltilari onlar getirmediler

 

onlara dayaniyorum yürekli savasçilara

saçlari uzun bir unutkanlikla örülmüs

kanlarinin ardinda tehlikeler yürüyen

korkunun gözlerini aradigi omuzlarinda

gittiler, yittiler arasinda boguk seslerinin

tozuyan atlarinin yelelerine baktilar ve

sen oldun

ve seni gördüm, egninde bir mavi gözlerin vardi.

 

1962

SEVGILIM HAYAT

 

Yüzüme bak

ve yüzümü hirpala

yüzümü degistir, dagli bir anlatim birak

sen

her hafta oglunu legende yikayan hayat

yaban, diri memelerinden isirmak

dudaklarindaki tuzu dudaklarima almak için

çok oldu tepelere vurdum kendimi

bulutlara karistim ve karanlik kahvelerde

tirasi uzamis adamlardan

huylarini ögrendim senin.

Mahmur bir tohumdun delikanli bagrima.

Ve hatirliyorum lokavt vardi

bezgin fabrika düdüklerinin

dizlerine yatirilmis olan sabah

senin kalbini kakislardi.

Tomarla mustuyu omuzlayarak genç adamlar

polisin sevmedigi genç adamlar sokaklarda

patronlari kudurtan gazteler satarlardi.

Ey sehre basaklar:

militan ruhlar ekleyen hayat!

Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken

izmarit toplayan çocuklarin üstüne

çekleri imzalaniyorken devlet katlarinda fasizmin

bacimi koyvermiyorken sizofreni,

yüzüme bak

ve rahmini bana dogru tekrarla

ben öyle bilirim ki yasamak

berrak bir gökte çocuklar askina savasmaktir

çünkü biz savasmasak

anamin giydigi pazen

sofrada böldügümüz somun

yani iscacik benekleri çocuklugumun

cilk yaralar halinde

yayilirlar topraga

etlerimiz kokar

gökyüzünü kokutur

çünkü biz savasmasak

Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz

Küba'dan kivircik sakallarimizla

savasmasak

güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da

Ke San'da, Kandehar'da ümügüne basilir mi vahsetin

ve sen boynunu öperken beni sarhos

bir okyanusla titreten hayat

sevgilim olur musun.

Ben savasarak senin

bulanik saçlarindan tutup

kibirli güzelligini çikartiyorum ortaya

dünya

kirletilmez bir inatla dönüyor

altimiza yildizlar seriliyor

yüzüm suya davraniyor kosaraktan

ve inzâl.

 

SEVGILIME BIR KEFEN

 

Alçak sesle uçuyor üzerimden

saçlari kina yakilmis bir kadinin mihrâbi

bu gövermis güz günleri çildirtir

çileden ve kitaplardan çikartir insani

urlar, karinca cesetleri

titreyislerle örtülür üstüm

merak

bir devrimcinin hazirligidir

ve alçacik bir sesle uçar üzerimden

kanser, begonya, ölüm.

 

Beyaz tülbentler camin arkasinda

ve çikarilmis insan gözleri

kirk batman agirliginda sahici insan gözleri

bagrina tas basan ana

o ananin ölüsünden kalkan toz

ey acilar gardiyani, ey güz gündüzleri.

 

Bir isyankâr çetecinin yagmuru altinda

kendi kavruk güzelligimi yumrukluyorum

kulunç gibi giriyor ögleden sonralari cumartesinin

umudum

ki hirçin bir hayvandir durmadan

kalgitir banknotlari, miting alanlarini.

Ve tarçin kokusu ve yorgunluklarla

oturdugumuz evleri tikayan

merak

bir devrimcinin hazirligidir.

 

Yikanir bazi bakir dövücüleri çarsilarda

sakirtilarla sürüklenir bazlama açan kadinlar

dibeklerinde inatlarini döven

hinzir umutlarini döven kadinlar sakirtilarla.

 

Benim harcim degil bir yar sevmek gizliden

her yanim bin türlü merakla dalanmakta

o los buhur kokulari, analarimiz

asererken toprak yiyen analarimiz

yüregimin palamarlarini çözüyor aya karsi

gökçe sancim zonkluyor bileklerimde

zonkluyor talaslar, talaslar

sakagima vuran balyozun talaslari.

 

Birakin ince kavak seslerini sehrin içinde

paralar yasli kizlarin koynunda yatarken

birakin köprülerin üstüne yagmur

ve basma perdelerden lânet bize.

Sasilacak bir dünyada yasamakti; ögrendik

simdi külçeler yüklüyüz sasilacak bir biçimde

külçeler yüklüyüz ve çikmak istiyoruz yokusu

Sokaklar gittikçe kati bizim adimlarimiza

pesimizde bütün bahçeleri bosaltan ter kokusu

yankimiz soyunup sevap rahatligi alinan yataklarda

yürek elbet aciyor esvap degistirirken

bizden artik akmasi beklenilen kan da akti

kovulduk ölümün genis resimlerinden.

Efsanelerden kovulduk

kan ve demir kelimeleri söyleyince

elbiseler içindeyiz, sehrin içinde

önümüz iliklenmis, ayakkaplarimiz bagli

kimsenin uykusunun feslegen koktugu yok

altikirkbeste vapur ve sanci geç saatlerde

eski savasçilar vesair geçmiyor bulutlardan

çiçek alip eve götürüyoruz

bunun bir delilik oldugunu bile bile

en issiz duygularin ucunda karakollar

asmalarin alti tuzak ve tuzak caddelerde

külçeler yüklüyüz, çikmak istiyoruz yokusu

gözler kisilip bakiliyor bize.

Biliniyor

bizim mahsustan yasadigimiz

biliniyor

sarkilarin sirasi bizde

biliniyor

hayat bizden razidir

biliniyor

otlarin sarardigi yerlerde günes

kursunun degdigi tende heves kalmistir.

 

TÜFENK

 

Çocuk e harfine yaslanmis uyuyordu

sonra saçlarimiz kapandi, denklerimiz baglandi sonra

boyuna atesler söndü daglarda

bir yildiz boyuna söndü durdu

çocuk insan seslerine yaslanmis uyuyordu

 

o zaman ben atliydim iste

saçlarimda geceler morarirdi

yorgun olamazdim çok uzaklardaydi yurdum çünkü

boyuna tüfenkler doldurmustum sularim girilmezdi çigliklardan

canavarlar besliyordum ulu bir askerdim sanki

 

ve artik çirkinim

uykularimda örümcekler üreyor simdi

gelmis geçmis bütün gölgeleri denedim

ellerim hala pençe gibi

 

düsler, tüfenkler ve ayaklar

gözlerimi engel oluyor günes.

 

1962

 

ÜÇ FRENK HAVASI

 

1. Capriccio Alum

 

Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için

çünkü mahvina sebeb nihayet bir sinektir

ama Fanya Kaplan

nasil öldü diye sorarsak sanirim

isimiz fazlasiyla ciddilesir.

 

Bize ne baskasinin ölümünden demeyiz

çünkü baska insanlarin ölümü

en gizli meslegidir hepimizin

baska ölümler çeker bizi

ve bazen baskalari

ölümü çeker bizim için.

 

Ölümle saka olmaz diyenler

kiyasiya yanildilar bu çagda

Taksitle Alum diye bir roman yazildi artik

Önce Öl/Sonra Öde denelmek suretiyle

asilip geçildi bu roman da.

 

Dolarin dalgalanmasina birakildi bu çagda alum

geceleri sehrin varoslarinda ikamete mecbur edildi

gündüzün kimlik soruldu ona

sagci mi solcu mu oldugu sorusuna cevap verdi

seken bir kursun kadar

kursuni bir kis denizi kadar bile

taraf tutmayan ölüm

 

 

2. Alum Cantabile

 

Ben ne büyük bir dalginlikla bakmis olmaliyim ki hayata

görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrisini

yerime yadirgadim

yerim olmadi zaten kendi mezarimdan baska

çilginin biri sanilmaktan sakinmaya vaktim olmadi

durmadanbeyaz bir aygirla tasardim derin göllerden

bir gebe kisrakla kaçardim derin ormanlara

günesin zekasiyla doymak isterdim

kaba solgun kagitlar sunardi

sehrin insani bana

 

sehrin insani, sehrin insani, sehrin

kaypak ilgilerin insani, zarif ihanetlerin

 

Ogünbugün, sehri dünyanin üstüne kapatip biraktim

kapattim gümüs masrapayla yaralanmis agzimi

ham elmalar yemekten göveren dudaklarim

mirildanmasin sehrin mutantan ve kibirli agrisini.

Azicik gece alayim yanima yalniz

serçelerin uykusuna yetecek kadar gece

böcekler için rutubet

örümcekler için kuytu

biraz da sabah sisi

yabani güvercin kanatlari renginde

biz artik bunlar olarak gidiyoruz

eylesin neyleyecekse sehrin insani

 

sehrin insani, sehrin insani, sehrin

bozuk paralarin insani, sivicelerin

 

iste öldüm, iste son kadife çiçekleri

son defneler, badiranlarla kefenlediler beni

bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm

bütün hosnutsuzlar yanlarinda saklayacak

bemin ölümümden yayinlan kirpintilari

bogaz tokluguna çalisanlar

özenle kilitleyecek gögüslerine

benim ölmüs olmami

hiç bir yaprak damarindan

hiçbir su özünden atamayacak beni

ortaya benim ölümüm sürülecek

pey akçesi olarak

tanrilarin ölümünü bir üstlenen çikinca

ama neler olup bittigini hiç bir ayetten

hiçbir vakit anlamayacak sehrin insani

 

sehrin insani, sehrin insani, sehrin

pahali zevklerin insani, ucuz cesaretlerin

 

 

3. Requiem

 

Bozkirda yaz aksamlari seni seyrederdi

seni seyrederdi ormanda gürbüz sabah

agirkanli bir günesle yasanan kis

agir, kanli bir günesle yasanan hasat zamani

bekarlarin kaburgalarina gümleyen karanlik

isterik kokusu beyaz dantelalarin

seni seyrederdi

sen diriyken sana bakmak

basli ve sonlu bir ugrasti sanki.

 

Gövdene imrenirdi ok atmayi bilenler

gövden aklin gibi engebeli ve dakikti

sokaklarda kavga çikardi senin yüzünden

sen topugunu gösterirdin ve dövüs baslardi

ejderlerle çarpisirdi bey çocuklari

müminler müsriklerle savasirdi.

Toprak ve yagmur savasirlardi

anahtar ve kilit

birbirlerine girerdi ekmekle bulutlar

kan ve su

nadirle zenit.

 

Isitirdin salkimlari baglar bozulunca

tohumlarin bilgisine hisimdin

beyninde yelkenlerini açarak

serinlerdi kisir kadinlar

sen diriyken

sepetlerine çiçek doldurup insanlar

pesinden gelirlerdi

sürevenler pesinden yürürdü endazelerin

mekikler otlaklarin yörüngesiydeydi

ayiklardi insanlarin rüyalarini

yaktiklari tütsü, okuduklari yasin.

 

Sonra öldün, sonra islikladilar seni

gösterissiz tabutunu yuhaladilar

lahana yapraklari attilar sana

sonradan görme tombul ortayaslilar

semiz, genç burjuvalar seni

tepeden tirnaga fermuarladi.

 

aksam gezmesine çikan emekliler bile

duygusuzca silkeledi üzerlerinden

senin gözyaslarini

 

Bir soguk uzay

pariltisiyla aniliyorsun artik

kuru bir bilgisayar tikirtisiyla

açiyorlar taçyapraklarini ancak

bir alkol komasi sirasinda

senin yorgunluklarini

hastanelere makbuz yaptilar

çekingen durusunu intihara karsi

kullaniyorlar koguslarda

çünkü çoktan alum götürdü seni

alum alum

gündelik sözlerimiz arasinda

geçecek kadar kaba.

YASAMAK UMRUMDADIR

 

Sabah sairin üstüne saldiriyor

yasamaktan bir günesle kaplaniyor onun kalbi

onun kalbi topraktan siyriliyor

ask dahi siyriliyor topraktan

gözlerini taniyorsunuz: çaylak sürüleri

beyni: aç kuslardan bir ambar.

Bir kiyisina ilismiyor dünyanin

Allah'in ve devletin dibinde insanlar

onu barutla karistiriyor

ve zerdali çiçekleriyle.

Ahali kapisini tasliyor onun

onun için develer kesiyor halk

aska ve kavgaya aydinlik getiren kalbi

topraktan siyriliyor.

 

Ben

topraktan siyriliyorum

bugular

ve asiret rüzgârlari kanimda.

Arklardan gece vakti sular

kaç zaman ayaklarima

yasli bir selâm gibi dokundu

kopartilmis yapraklarimdan ibaretti hüzün

dedim rahmet yagar ben yürürken

gece benim ardimda

tasidim kara gençligimi daglarin damarindan

hep dösümde yaratkan, patlayici bir kimya

beynimde hep mânâli bir uçurum.

Benim hayranligimdan inlerdi sehir

ben atlara ve uzaklara hayrandim

kendi ehramlarini bile tanimayan kadinlar

ansizin patlak verirdi baharda.

Dudaklarimda çürükler vardi

dag çiçeklerinden ötürü.

Irmaklara salardim kendimi

ruhumda kaynar adimlarla gezinen dünya

bana hain sevgilimdi.

 

Yasamak debelenir içimde kivrak ve küheylân

beni artik ne sikinti ne rahatlik haylamaz

çünkü ben ayaklanmanin domurmus haliyim

yürüsem rahmet bosanacak

ve sana bir karsilik verecegim.

 

Sana bir karsilik verecegim

topragi desen boguk sesimle

sana bir karsilik verecegim

amansiz kum firtinasi altinda

sana bir karsilik verecegim

birbiri üstüne yigilirken günler

ey tasan sularin imkâni

ey tasan sularin bekâreti sana

bir karsilik verecegim.

 

YASATAN

 

Ben halka bakinca gümüs tirnakli kisraklar

sirça kirpikli gelinler huylanir.

Ben halka bakinca terlenirim

yaslanirim tarlalarin gölgesine, tozuna

kirlenir gülkurusu mendilim.

Benim rengimle kim yarisabilir

sancimi kimler altedebilir ben halka bakinca?

Ben ki kazdim, küredim, ellerimle bosalttim geceyi

yildizlari, hüznü ordan firlatip attim,

sonra ordan firtinali bir tüzeyle halka bakinca

yeniden yaralandim dünya irmaklarindan.

 

Dünyanin irmaklari dedigim yer

aydinlik, gülümserlik ve sevda

Oysa halkin göz çukurlari çamurlanmistir

kani ilgit ilgit akar, kani kara

yazlik sinemalarda, üniformalar altinda

banknotlarin, kravatlarin saltanatiyla

çürütülmektedir halk.

Gözlerim

ne güzeldir halka bakinca

gözlerimde bögürtlendir

avuçlarimda nar,

ayaklarini çiplatip sulardan geçen çocuklar

sevinçle kipirdatir yapraklarimi.

Halkim

biçaklanmis bir kadin gibidir

kaygular içinde yapayalniz

zehirli çiçeklerin ugultusu

uzaklasmaz kulaklardan.

 

 

Gözlerim

neden güzeldir halka bakinca

beni neden küflemez o çökertilmis anlam

herdaim karnimda tikili duran safak

dünyalar biriktirir halk adina?

Çünkü bana göbek bagimdan isliyor toprak

hançeri ellerinde nester kilan

arkadaslarim var daglarda.

Kara yerden kirmizi gelincikler biterken

leylekler kirlenirken bin bereket ugruna

seffaf, bakire kizlar pencerelerden

kaçirilmak için elederken delikanlilara

o zaman benim gözlerim iste

kavi bir mavzer olur halka.

Kanima kizgin demirler sokulur

ben halka bakinca

Kömür kokusunda yüzlerim kabarir

kalbim uyanir gires lekelerinden

gök gürülder köleler kipirdanir

uykumun rengi yayilir dünyaya

uykum çünkü uçari, çünkü hovarda

safaklarin öncesidir.

sazaklar içinde bir çocugu emzirir

çaputlara sarilmis çürüksüz çocugu

ben halka bakinca.

 

Yasamak güzeldir

gözlerim daha güzel

gözlerim daha güzel halka bakinca

ve sürülmüs topragi

yaratkan beyni

isleyen elleri huylandiran bakislarim

yani insan türünün var kilan hiz

yani hatta tarlalarda

döl yataklarinda bile oyalanmayan

savasin, sevdanin rengi

her güzellik bu rengin ardindadir

yasamak bir basina bu rengi geçebilmez

'ölümden korkup da sonunu sayan

ölür gider yar koynuna giremez.'

 

1969

 

YIKILMA SAKIN

 

Sana durlanmis kelimeler getirecegim

pörsümüs bir dünyayi kahreden kelimeler

kelimeler, bazilari tüyden bazisi demir

seni çünkü dik tutacak bilirim

kabzenin, çekicin ve divitin

tutuldugu yerden parlayan siir.

Zorlu bir kis geçirdim, seninki gibi neftî

aciktim, bitlendim, bir yerlerim sancidi

sökmedi ama hoyrat kurallari fasizmin

çünkü kalbim asktan çatlayip yarilirdi.

Her sabah çarpisarak çekilirdi karanlik alnacimdan

acilar bile duymadim kof yürekler önünde

beynim her sabah devrimcinin beyniydi

ayaklarim donukladi gelgelelim

sagligin yerinde mi?

 

Yaralarin kabugu kolayca kaldiriliyor

halkin dogurgan dünyasina dalmakla

onlarin günese çarpan sesini anlamayan

dört duvarin, tel örgünün, meshur yasaklarin sahipleri

seyir bile edemezken içimizdeki senligi

yilgi yanimiza yanasamazken

bizi kivil kivil bekliyorken hayat

yikilmak elin de mi?

Bosuna mi sokuldu bankalara

petrol borularina kundak

kursun isçinin bögrünü bosuna mi örseledi

varsin zindanlarin ugultusu vursun kulaklarimiza

yasamak

bizimçün dokunakli bir sarki degil ki.

Bu yürek gökle bariskin yasamaya alismis bir kere

ve inatla çevrilmis topragin çilgarina

yazik ki uzaktir kuslari, sokaklariyla bizim olan sehir

ama ancak laneti hirsla tirpanlayamamak koyuyor insana

öpüsler, yataga birden yuvarlanislar

sevgiyle hatirlansa bile hatta.

 

Köpüren, köpürtücü bir hayatin nadasidir kardesim

bütün devrimcilerin çektikleri

biliriz dünyadaki yorgunluk habire mizraklanir

daglarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaslarinki

pusmus bir sahaniz simdilik, ne kadar sahan olsak

ama budandikça fiskiran da bizleriz

ölüyoruz, demek ki yasanilacak.

 

ILDIZLARIN UZAKLIGINA ÖVGÜ       

 

Kargasa.

Anilacak günlerim olmadi mi benim?

Ayaklarimin korkusuzca çiçeklendigi,

silahima yapisip sabahin serinligini

bekledigim,

kuzey gemileriyle sagir oldugum günler,

sepet örmeyi unuttugum günler olmadi mi?

Ey geceyi ve kahverengi bir düzeni tasiyan ellerim!

Yüzümün ugultusuyla sasirtin beni.

O karanlik ormani yangina vurun.

Çünkü ben de kaçarken ardimda kalanlari yakiyorum.

Ama iyi biliyorum yildizlari,

ama yildizlarin tanrilarin da üstünde parladiklarini,

anilacak günlerimin gitgide yokoldugunu biliyorum.

 

Kargasa.

Ve kolayca yikilan inançlarim benim,

benim en saglam ve daginik ellerim.

Sabahi nasil tetikte bekliyorum.

Safakla damar damara sevistigini görmek için bilgeligin.

Ve onariyorum nasil hizla kendi gücümü.

Nasil bir soylu bosluga çilginca kayiyorum.

Ey yanginlar artigi!

Her yangindan arta kalan bir sey,

her yangindan arta kalan gerçek sey çogalt beni.

 

YORGUN

 

Ölüler beni serinlige yakistiramaz

çünkü hiç kimse çikmak istemez bu mevsimden disari

çünkü bitkinliklerini günden saklar ekinler

ekinler çocuklarin en rahat uykulari

 

gece ayaklari kokan bir adam gibi gelir

esiklere oturmus aya dogru çocuklar

o serin bereket gölgeleri çocuklar

yani çocuk o güzel tüccar

yorgunluklar alip kargilar dagitan

geceye karanliktan önce gelen çocuklar

 

bu saskinligi çünkü gece uyuyamaz

sanki ne kalmistir çocuklara isa'dan

ölüler beni ölüme yakistiramaz

gibi hala saçlarimda tozlu bir aksam.

 

1962



winerilhan