1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


ISTIKLÂL MARSI

 

- Kahraman Ordumuza -

 

Korkma, sönmez bu safaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yildizidir, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 

Çatma, kurban olayim, çehreni ey nazli hilâl!

Kahraman irkima bir gül! Ne bu siddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarimiz sonra helâl

Hakkidir, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

 

Ben ezelden beridir hür yasadim, hür yasarim.

Hangi çilgin bana zincir vuracakmis? Sasarim!

Kükremis sel gibiyim, bendimi çigner, asarim.

Yirtarim daglari, enginlere sigmam, tasarim.

 

Garbin âfâkini sarmissa çelik zirhli duvar,

Benim îman dolu gögsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasil böyle bir imani bogar,

"Medeniyyet!" dedigin tek disi kalmis canavar?

 

Arkadas! Yurduma alçaklari ugratma, sakin.

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsizca akin.

Dogacaktir sana va'dettigi günler Hakki'in

Kim bilir, belki yarin, belki yarindan da yakin.

 

Bastigin yerleri "toprak!" diyerek geçme, tani:

Düsün altindaki binlerce kefensiz yatani.

Sen sehit oglusun, incitme, yaziktir, atani:

Verme, dünyalari alsan da, bu cennet vatani.

 

Kim bu cennet vatanin ugruna olmaz ki fedâ?

Sühedâ fiskiracak topragi siksan, sühedâ!

Câni, cânâni, bütün varimi alsin da Hüdâ,

Etmesin tek vatanimdan beni dünyada cüdâ.

 

Ruhumun senden, Ilâhi, sudur ancak emeli:

Degmesin mabedimin gögsüne nâmahrem eli.

Bu ezanlar - ki sahâdetleri dinin temeli -

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - tasim,

Her cerîhamdan, Ilâhi, bosanip kanli yasim,

Fiskirir ruh-i mücerred gibi yerden na'sim;

O zaman yükselerek arsa deger belki basim.

 

Dalgalan sen de safaklar gibi ey sanli hilâl!

Olsun artik dökülen kanlarimin hepsi helâl.

Ebediyyen sana yok, irkima yok izmihlâl:

Hakkidir, hür yasamis, bayragimin hürriyet;

Hakkidir, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

 

 

ATIYI KARANLIK GÖREREK AZMI BIRAKMAK...

Âtiyi karanlik görerek azmi birakmak...

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

Imâni olan kimse gebermez bu ölümle:

Ey dipdiri meyyit, "Iki el bir bas içindir."

Davransana... Eller de senin, bas da senindir!

His yok, hareket yok, aci yok... Les mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana... Sen böyle degildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlik görüvermekle apistin?

Esbâbi elinden atarak ye'se yapistin!

Karsinda ziyâ yoksa, sagindan, ya solundan

Tek bir isik olsun buluver... Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri bögründe yatan, saskin adam, kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtin

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtin?

Ye's öyle bataktir ki; düsersen bogulursun.

Ümîde saril simsiki, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yasar hep yasayanlar;

Me'yûs olanin rûhunu, vicdânini baglar

Lânetleme bir ukde-i hâtir ki: çözülmez...

En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!

Mâdâm ki alçakligi bir, ye's ile sirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,

Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,

Hüsrâna riza verme... Çalis... Azmi birakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdini yakma!

Evler tünek olmus, ötüyor bir sürü baykus...

Sesler de: "Vatan tehlikedeymis... Batiyormus!"

Lâkin, hani, milyonlari örten su yigindan,

Tek kol da demiyor bir tarafindan!

Sâhipsiz olan memleketin batmasi haktir;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktir.

Feryâdi birak, kendine gel, çünkü zaman dar...

Ugras ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Feryâd ile kurtulmasi me'mûl ise haykir!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kir!

'Is bitti... Sebâtin sonu yoktur!' deme, yilma.

Ey millet-i merhûme, sakin ye'se kapilma.

AYRILIK HISSI NASIL GIRDI SIZIN BEYNINIZE?  

Müslümanlik sizi gayet siki, gayet saglam,

Baglamak lazim iken, anlamadim, anliyamam,

Ayrilik hissi nasil girdi sizin beyninize?

Fikr-i kavmiyyeti seytan mi sokan zihninize?

Birbirinden muteferrik bu kadar akvami,

Ayni milliyetin altinda tutan islam'i,

Temelinden yikacak zelzele, kavmiyettir.

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...

Arnavutlukla, Araplikla bu millet yürümez..

Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

Sizi bir aile efradi yaratmis Yaradan;

Kaldirin ayrilik esbabini artik aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,

Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alinir.'

Yok ki hiç bir kisiden... Millet-i merhume sagir!

Bir degil mahvedilen devlet-i islamiyye...

Girdiler ayni siyasetle bütün makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, düsman giremez;

Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

Birakin eski hükümetleri meydandakiler

Yetisir, söyle bakip ibret alan varsa eger.

Iste Fas, iste Tunus, iste Cezayir, gitti!

Iste Irak'i da taksim ediyorlar simdi.

AZMINE SARIL  

Ye's öyle bir bataktir ki,

Düsersen bogulursun

Azmine saril simsiki

Bak ne olursun

BAYRAM

Gelin de bayrami Fatih'te seyredin, zira

Hayale, hatira sigmaz o herc ü merc-i safa,

Kucakta gezdirilen bir karis çocuklardan

Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan,

Asirlar ölçüsü boy boy asali nesle kadar,

Büyük küçük bütün efrad-i belde, hepsi de var!

Adim basinda kurulmus besik salincaklar,

Içinde darbuka, teflerle zilli saksaklar,

Biraz gidin; Kocaman bir çadir... önünde bütün,

Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için

Nöbetle beklesiyorlar; acep içinde ne var?

"Caponya'dan gelen insan suratli bir canavar!"

Geçin: sirayla çadirlar, önünde her birinin.

Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasin girsin."

Bagirmadan sesi bitmis ayakli bir ilan,

"Alin gözüm buna derler..." sedasi her yandan.

Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele:

Gelen yapismada bir, mutlaka o sapli tele,

Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi

Inince binmede artik onun da hemserisi:

"Hak okka çünki bu kantar... Frenk icadi giram

Degil! Diremleri dörtyüz, hesapta sasmaz adam."

"Muhallebim ne de kaymak!

"Sifalidir macun!"

"Simit mi istedin aga!" "Yokmus onlugun, dursun."

O basta: Kuskunu kopmus egerli düldüller

Bu basta: Paldimi düsmüs semerli bülbüller

Baloncular, haciyatmazlar, firildaklar,

Horoz sekerleri, civ civ öten oyuncaklar;

Saginda atlikarinca, solunda tahtirevan

Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan

Öbek öbek yere çökmüs kömür çeken develer...

Ferag-i bal ile birden gevis getirmedeler,

Kosan, gezen, oturan, maniler düzüp çagiran.

Davullu zurnali "dans" eyliyen, cosup bagiran,

Bu kainat-i sürurun içinde gezdikçe,

Çocuklarin tarafindaydi en çok eglence,

Güzelce süslenerek dest-i naz-i maderle,

Birer çiçek gibi nevvar olan bebeklerle

Gelirdi safha-i mevvac-i iyde baska hayat...

Bütün sürur u setaretti gördügüm harekat,

Onar parayla biraz sallandirdilar... derken,

Dururdu "Yandi!" sadasiyle türküler birden,

- Ayol, demin daha yanmisti a! Herif sen de,

- Peki kizim, azicik fazla sallarim ben de.

"Deniz dalgasiz olmaz

Gönül sevdasiz olmaz

Yari güzel olanin

Basi belasiz olmaz!

Haydindi mini mini masallah

Kavusuruz insallah..."

Fakat bu levha-i handana karsi, pek yasli,

Bir ihtiyar kadinin koltugunda gür kasli,

Uzunca saçli güzel bir kiz aglayip duruyor.

Gelen geçen "Bu niçin agliyor?" deyip soruyor.

- Yetim ayol... Bana evlat belasidir bu aci

Çocuk degil mi, 'salincak' diyor...

- Salincakçi!

Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevabina say...

Yetim sevindirenin ömrü çok olur...

- Hay hay!

Hemen o kiz da salincakçinin mürüvvetine

Katildi aglamiyan kizlarin setaretine.

BIR GECE

Ondört asir evvel, yine böyle bir geceydi,

Kumdan, ayin ondördü, bir öksüz çikiverdi!

Lakin, o ne hüsrandi ki: Hissetmedi gözler,

Kaç bin senedir halbuki beklesmedelerdi!

Neden görecekler, göremezlerdi tabii;

Bir kere, zuhur ettigi çöl en sapa yerdi,

Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar,

Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.

Sirtlanlari geçmisti beser yirticilikta;

Dissiz mi bir insan, onu kardesleri yerdi!

Fevza bütün afakini sarmisti zeminin.

Salgindi, bugün sarki yikan, tefrika derdi.

Derken, büyümüs kirkina gelmisti ki öksüz,

Baslarda gezen kanli ayaklar suya erdi!

Bir nefhada insanligi kurtardi o ma'sum,

Bir hamlede kayserleri, kisralari serdi!

Aczin ki, ezilmekti bütün hakki dirildi;

Zulmün ki, zeval aklina gelmezdi geberdi!

Alemlere rahmetti evet ser-i mübini,

Sehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyyet-i, medyun O'na ferdi.

Medyundur o masuma bütün bir beseriyet

Ya Rab, bizi mahserde bu ikrar ile hasret.

BIRLIK  

Cehennem olsa gelen, gögsümüzde söndürürüz.

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düser mi tek tasi sandin harim-i namusun,

Meger ki harbe giden son nefer sehid olsun.

Su karsimizdaki mahser kudursa, çildirsa,

Denizler ordu, bulutlar donanma yagdirsa,

Bu altimizdaki yerden bütün yanardaglar

Tasip da kaplasa âfaki bir kizil sarsar,

Degil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, aci bir, gaye ayni, vicdan bir;

Degil mi ortada bir sine çarpiyor, yilmaz,

Cihan yikilsa emin ol bu cephe sarsilmaz!

BIRLIK BAGI  

Müslümanlik nerde bizden geçmis insanlik bile

Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile

Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir

Müslümanlik bilmem ama galiba göklerdedir

Varsa sayet söyleyin bir parçik insafiniz

Böyle kansizmiydi hasa kahraman eslafiniz

Böyle düsmüsmüydü herkes ayrilik sevdasina

Benzeyip sirasesiz bir mushafin eczasina

Hiç görülmüsmüydü olsun kayd i vahdet tarumar

Böyle olmusmuydu millet can evinden rahnedar

Böyle açliktan bogazlarmiydi kardes kardesi

Böyle adetmiydi bi perva yemek insan lesi

Irzimizdir çignenen evladimizdir dogranan

Hey sikilmaz aglamassan bari gülmekten utan

Kurt uzaklardan bakar dalgin görürmüs merkebi

Saldirirmis ansizin yaydan bosanmis ok gibi

Lakin ask olsunki aldirmazda otllarmis essek

Sanki tavsanmis gelen yahud kiliksiz köstebek

Kar sayarmis bir tutam fazla olsun yutmayi

Hasmi derken çullanirmis yutmadsan son lokmayi

Bir hakikattir bu bildigin usluba sok

Halimiz merkeple kurdun ayni asla farki yok

Burnumuzdan tuttu düsman biz bogaz kaynindayiz

Bir bakin halami hala ihriras ardindayiz

Saygisizlik elverir bir parça olsun arlanin

Vakti çoktan geldi hem geçmektedir arlanmanin

Davranin haykirmadan nakus-u izmihlaliniz

Öyle bir buhrana sapmistirki zira haliniz

Zevke dalmak söyle dursun vaktiniz yok mateme

Davranin zira gülünç olduk aleme

Beklesirken gökte yüzbinlerce ervah intikam

Yerde kalmis nasa benzer kavm için durmak haram

Kahraman ecdadinizdan sizde bir kan yokmudur

Yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur

BÜLBÜL

Bütün dünyaya küskündüm, dün aksam pek bunalmistim:

Nihayet bir zaman kirlarda gezmis, köyde kalmistim.

Sehirden çikmak isterken sular zaten kararmisti;

Pek issiz bir karanlik sonradan vadiyi sarmisti.

Isik yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmis lâl...

Bu istigraki tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

Muhitin hali "insaniyet"in timsalidir sandim;

Dönüp maziye tirmandim, ne hicranlar, neler andim!

Tasarken hasrolup beynimden artik bin müselsel yâd,

Zalâmin sinesinden fiskiran memdûd bir feryad.

O müstagrak, o durgun vecdi nâgâh öyle costurdu:

Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çaglayip durdu.

Ne muhrik nagmeler, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi:

Agaçlar, taslar ürpermisti, güya Sur-i mahserdi!

-Esin var âsiyanin var, baharin var ki beklerdin.

Kiyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,

Cihanin yurdu hep çignense, çignenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyesil vâdi, yarin bir kipkizil gülsen,

Gezersin hânumânin sen, için sen, kâinatin sen!

Hazansiz bir zemin isterse, sayet ruh-i serbâzin,

Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzin.

Degil bir kayda, sigmazsin kanatlandin mi eb'ada

Hayatin en muhayyel gayedir âhrara dünyada.

Neden öyleyse matemlerle eyyâmin perisandir,

Niçin bir katrecik gögsünde bir umman hurusandir?

Hayir matem senin hakkin degil, matem benim hakkim;

Asirlar var ki aydinlik nedir hiç bilmez afakim.

Teselliden nasibim yok, hazan aglar baharimda

Bugün bir hanumansiz serseriyim öz diyarimda.

Ne hüsrandir ki: Sark'in ben vefâsiz, kansiz evlâdi,

Serapa Garba çignettim de çiktim hâk-i ecdâdi!

Hayalimden geçerken simdi, fikrim herc ü merc oldu,

Salahaddin-i Eyyubi'lerin, Fatih'lerin yurdu.

Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman'in;

Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdi Mevlâ'nin!

Ne hicrandir ki: en sevketli bir mâzi serâp olsun;

O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Çökük bir kubbe kalsin ma'bedinden Yildirim Hân'in;

Senâatlerle çignensin muazzam Kabri Orhan'in!

Ne heybettir ki: vahdet-gâhi dînin devrilip, tas tas,

Sürünsün simdi milyonlarca me'vâsiz kalan dindas!

Yikilmis hânmânlar yerde iskenceyle kivransin;

Serilmis gövdeler, binlerce, yüz binlerce dogransin!

Dolassin, sonra, Islâm'in harem-gâhinda nâ-mahrem...

Benim hakkim, sus ey bülbül, senin hakkin degil mâtem!

ÇANAKKALE SEHIDLERINE

Su bogaz harbi nedir, var mi ki dünyada esi?

En kesif ordularin, yükleniyor dördü besi

Süheda gövdesi, bir baksana daglar taslar...

O, rüku olmasa, dünyada egilmez baslar,

Yaralanmis tertemiz alnindan uzanmis yatiyor;

Bir hilal ugruna ya Rab, ne günesler batiyor!

Ey, bu topraklar için topraga düsmüs, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alni deger.

Ne büyüksün ki kanin kurtariyor Tevhid'i...

Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin?

"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin.

Herc ü merc ettigin edvara yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem tasina;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;

Mor bulutlarla açik türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya'yi uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altinda, bürünmüs kanina,

Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina,

Türbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen magribi, aksamlari sarsam yarana...

Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana.

Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,

Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i,

Kiliç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki islami kusatmis, doguyorken hüsran,

O demir çemberi gögsünde kirip parçaladin;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin;

Sen ki; a'sara gömülsen tasacaksin... Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber,

Sana agusunu açmis duruyor Peygamber.

CANAN YURDU  

Eyvah! sevgilininyurdu issiz kalmis

Ayak bastigi heryer kirgin bir mezar olmus

Içindeki ahenk uçmus da

Ses seda kalmamis yuvada

Yer yer gömülü durur emeller

Sanki kiyamet gününü beklerler...

Ya rab! niye böyle bir yigin toprak

Olmus yatiyor o temiz saha?

Ya rab! niçin o parilti ortada yok?

Ya rab! niçin uzayip gitmekte bu gölge?

Ya rab! sevgilinin yuvasi üzerine

Gerilmis bu kat kat aydinlik perdesinin anlami ne?

CENK MARSI  

ey sürüden arkaya kalmis yigit

arkadasin gitti haydi sen de git

bak ne diyor ceddi sehidin isit

haydi git evladim ugurlar ola

haydi git evladim açiktir yolun

zalimlere karsi bükülmez kolun

bayragi çek ön safa geçmis bulun

ugurun açik olsun ugurlar ola.

esele bir yerleri örten kari

ot degil onlar dedenin saçlari

dinle sehit sesleridir rüzgari

haydi git evladim ugurlar ola

haydi git evladim açiktir yolun

zalimlere karsi bükülmez kolun

bayragi çek on safa geçmis bulun

ugurun açik olsun ugurlar ola

haydi levent asker ugurlar ola

yerleri yirtan sel olup tasmali

dag demeyip tas demeyip asmali

sende ki coskunluga er sasmali

kahraman askerim ugurlar ola

haydi git evladim açiktir yolun

zalimlere karsi bükülmez kolun

bayragi çek ön safa geçmis bulun

haydi levent asker ugurlar ola

haydi git evladim ugurlar ola.  

DURMAYALIM  

 

Sa'di diyor ki: 'Bir gece biz kervan ile

Agir agir gitmekte iken yolumuz düstü bir çöle.

Hizla geçmek için o korkutucu issiz çölü,

Bütün yolcular istirahati feda ederek,

Gitmektelerdi.Bir aralik bende yürümeye güç

Hiç kalmamis ki düsmüsüm artik uykuya yenik.

Avare bir yolcuyu bekler mi kafile?

Çaresiz yola devam edecek varincaya dek konak yerine.

Bir de uyandim ki basucuma dikilmis bir deveci sunlari

söylemekte:

'Kalk ey zavalli yolcu, uzaklasti kervan!

Uykum benim de yok degil ama bu çöl,

Istirahat yeri olurmu ki bin türlü korku var?

Varmak istedigi yere varip durmayip giden;

Yoktur kurtulus ümidi bu çöller geçilmeden.

Yazik ki yolda böyle düsen uyku derdine,

Hep yolcular gider de kalir kendi kendine! '

 

Gerçi olayin kendisi önemsizdir, bunda haklisin, ancak düsün:

Insafli ol, bundan baska hikmet dolu bir prensip varmi bugün?

Varmak istersen -diyor Sa'di eger maksada,

Tuttugun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada;

Yola devam et, durmayip git, yolda kalmaktan sakin!

Azim sahibi insan için neymis uzak, neymis yakin?

Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylasmasin?

Hangi korkunç sey varki insandan korkmasin?

 

EDIRNE

 

Edirne kal'asidir gördügün hisar-i mehib

Su zirvesinde biten simsiyah agaç da salib

Murad-i evveli koynunda gezdiren tepeler

Nasil rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer

Bizim midir saniyorsun su yükselen bayrak?

Çeken Savof, Lala Sahin degil kuzum, iyi bak

Edirne! Iste o islamin ahenin suru

Edirne! Iste o sarkin cebin-i magruru

Ikinci asr-i tealisi Al-i Osman'in

Birinci mevki-i feyyazi belki dünyanin

Edirne! Iste o sarkin demir kilidi

Sefil ayaklari altinda Bulgar'in simdi

Muzaffer ordusu hakkiyla(!) intikam aliyor

Kadin, kiz, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçaliyor

Bu katliama da raziyim ihtiram olsa

Harim-i dini de geçtik harim-i namusa

Su dört minareli cami ki yoktu hiçbir esi

Ki parliyordu hilalinde sanatin günesi

Salibi sineye çekmis de bekliyor. Nevmid

 

ESER

 

Bir insan öldümü ondan kalacak eseri,

Bir esek göçtümü ondan da nihayet semeri.

 

EY YOLCU

 

Gitme, ey yolcu, beraber oturup aglasalim:

Elemim bir yüregin kari degil, paylasalim:

Ne yapip ye'simi kahreyleyeyim, bilmem ki?

Öyle dehsetli muhitimde dönen matem ki!..

Ah! Karsimda vatan namina bir kabristan

Yatiyor simdi...Nasil yerlere geçmez insan?

Su mezarlar ki uzanmis gidiyor, ey yolcu,

Nereden basladi yükselmeye, bak, nerde ucu!

FATIH CAMII  

 

Yatarken yerde ilhâdiyle hasr olmus sefil efkâr,

Yarip edvâri yükselmis bu müdhis heykel-i ikrâr,

 

Siyeh reng-i dalâlet bir bulut seklinde mâzîler,

Civârindan kaçar, bulmaksizin bir lâhza istikrâr;

 

Ziyâ-rîz-i hakîkat bir seher tavrinda müstakbel,

Gelir fevkinden eyler sermedî binlerce nûr îsâr.

  

Derâgûs etmek ister nâzenîn-i bezm-i lâhûtu:

Kol açmis her menâri sanki bir ümmîd-i cür'etkâr!

  

O revzenler, nazarlardan nihan dîdâra müstagrak,

Birer gözdür ki siyrilmis önünden perde-i esrâr.

  

Bu kudsî ma'bedin üstünde tâban fevc fevc ervâh

Bu ulvî kubbenin altinda cûsan mevc mevc envâr. 

 

Tecessüd eylemis gûyâ ki subhun rûh-i mahmûru;

Semâdan yâhud inmis hâke, Sînâ-reng olup, Dîdâr!

 

Tabîat perde-pus-i zulmet olmus, hâbe dalmisken,

O, gûyâ kalb-i nûrânîsidir leylin, durur bîdâr.

  

Evet bir kalbdir, bir kalb-i cûsâcûs-i âsiktir,

Ki cevfinden demâdem yükselir bin nâle-i ezkâr.

  

Nümâyan cebhesinden Sadr-i Islâm'in meâlîsi:

O sadrin feyz-i enfâsiyle gûyâ bir yigin ahcâr,

  

Kiyâm etmis de, yükselmis de bir timsâl-i nûr olmus.

Nasil timsâl-i nûr olmaz? Su pek sâkin duran dîvâr,

  

Asirlar geçti hâlâ bâtilin pîs-i hücûmunda,

Gögüs germektedir, bir kerre olsun olmadan bîzâr:

  

Bu bir ma'bed degil, Mâ'bûd'a yükselmis ibâdettir;

Bu bir manzar degil, dîdâra vâsil mevkib-i enzâr.

  

Semâdan inmemistir, süphesiz, lâkin semâvîdir:

Zemînî olmayan bir cilve-i feyyâzi hâvîdir.

 

 ***

  

Bir infilâk-i safâdir ki yâr-i cânimdir,

Sabâhi pek severim, en güzel zamânimdir.

 

Ridâ-yi leyli henüz açmamisti dest-i semâ;

Sabâ da hâb-i sükûndan ayilmamisti daha,

  

Fezâ yi rûhda aksetti, es-salâ perdâz

Müezzinin dem-i mahmûru, bir hazîn âvâz.

  

Içimde cûs ederek lücce lücce istigrâk,

Ezâni beklemez oldum; açilmadan âfâk,

  

Zalâmi sîneye çekmis yatan sokaklardan

Kemâl-i vecd ile geçtim. Önümde bir meydan

  

Göründü; Fâtih'e gelmistim anladim, azicik

Gidince, ma'bede baktim ki bekliyor uyanik!

  

Sokuldum artik onun sîne-i münevverine,

Oturdum öndeki maksûreciklerin birine.

  

Fezâ-yi ma'bedin encüm-nümâ mesâ'ilini,

O lem'a lem'a dizilmis ziyâ kavâfilini

 

Görünce geldi çocukluk zamanlarim yâda...

Neler düsündüm o sâ'atte bilseniz orada!

  

Sekiz yasinda kadardim. Babam gelir: "Bu gece,

Sizinle câmi'e gitsek çocuklar erkence.

  

Giderseniz gelin amma namazda uslu durun,

Merâminiz yaramazliksa iste ev, oturun!"

 

Deyip alirdi beraber benimle kardesimi.

Namâza durdu mu, hâliyle koyverir pesimi,

 

Dalar giderdi. Ben artik kalinca âzâde,

Ne âsikane kosardim hasirlar üstünde!

  

Hayâl otuz sene evvelki hâli pîsimden

Geçirdi, basladim artik yanimda görmeye ben:

  

Beyaz sarikli, temiz, yasça elli bes ancak;

Vücûdu zinde, fakat saç, sakal ziyâdece ak;

  

Mehîb yüzlü bir âdem: Kilar edeble namaz;

Yaninda bir küçücek kizcagizla pek yaramaz

  

Yesil sarikli bir oglan ki: Basta püskül yok.

Imâmesinde fesin bagli sâde bir boncuk!

  

Sarik hemen bozulur, sonra söyle bir dolanir;

Biraz geçer, yine râyet misâli dalgalanir!

  

Koçar kosar duramaz, âkibet denir "âmîn"

Namaz biter: O zaman kalkarak o pîr-i güzîn,

  

Alir çocuklar, oglan fener çeker önde,

Gelir düser eve yorgun, dalar pek âsûde

  

Derin bir uykuya...

Derken bu hâtirât-i lâtîf

 

Çekildi aslina, artik hakîkatin o kesîf

Likâsi basladi karsimda cilve eylemeye;

  

Zaman da kalmadi zâten hayâli dinlemeye:

Sagim, solum, önüm, arkam husû'a müstagrak

  

Zilâl-i âdem iken, bir sadâ bülend olarak,

O kâinât-i huzu'u yerinden oynatti;

 

Fezâ-yi mahsere döndürdü gitti eb'âdi!

Sufuf ayakta müselsel cibâl-i velveledâr

 

Gibiydi. Her birisinden duyuldu sîne-fikâr,

Birer enîn-i tazarru ; birer niyâz-i hazîn,

 

Ki kalb-i rahmeti sizlatti süphesiz o enîn!

Egildi sonra o daglar Huzûr-i Izzet'te;

 

Göründü sonra o daglar zemîn-i hasyette!

Inayetiyle Hudâ kaldirinca her birini,

 

Semâya dogru o daglar da açti ellerini.

O anda koptu yüreklerden öyle bir feryâd,

 

Ki rûhum eyliyecek tâ ebed o dehseti yâd.

Kesildi bir aralik inleyen hazin âvâz...

 

Ne oldu Ars'a kadar yükselen o sûz ü güdâz?

O çûs içindeki îman?

 

Evet, hurûs ederek iste rahmet-i Subbûh,

Bütün yüreklere serpildi kubbeden bir rûh:

Rûh-i itmînan.

 

FATIH KÜRSÜSÜ’NDEN

 

Birinci zümreyi teskil eden zavalli avam,

Biraksalar devam edecek tatli uykusuna devam.

Bugün nasibini yerlestirince kursagina;

'Yarin' nedir? Onu bilmez, yatar dönüp sagina.

Yikilsa ars-i hükümet, tikilsa kabre vatan,

Vazifesi degil; çünkü 'hepsi Allah'tan!'

Ne hükmü var ki, esasen yalanci dünyanin?

Ölürse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla'nin.

Fena kuruntu degil! Ben derim, sorulsa bana:

'Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana!'

 

Ikinci zümreyi teskil eden cemaat ise,

Hayata küskün olandir ki: saplanip ye'se,

'Selametin yolu yoktur... Ne yapsalar bosuna!'

Demis de hirkayi çekmis bütün bütün basina.

Bu türlü bir hareket mahz-i küfr olur, zira:

Talepte amir olurken bir ayetinde Huda;

Buyurdu: 'Kesmeyiniz ruh-u rahmetimden ümid;

 

Ki müsrikin olur ancak o nefhadan nevmid.'

Bu bir; ikincisi: ye'sin ne olsa esbabi,

Onun atalet-i külliyedir ki icabi,

Teressübâtini etmistik önceden tahlil.

Üçüncü zümreyi kimlerdir eyleyen teskil?

Evet, sebâb-I münevver denen su nesl-i sefih.

- Fakat nezihini borcumdur eylemek tenzih-  

Bu züppeler acaba hangi cinsin efradi?

Kadin desen, geliyor arkasindan erkek adi;

Hayir, kadin degil; erkek desen, nedir o kilik?

Demet demetken o saçlar ne muhtasar o biyik?

Sadasi baykusa benzer, hirami saksagana;

Hülasa, züppe demistim ya, artik anlasana!...

Fakat bu kukla herif bir büyük seciyye tasir,

Ki, haddim olmiyarak, 'Aferin!' desem yarasir.

Nedir mi? Anlatayim: öyle bir metaneti var,

Ki en savilmiyacak ye'si tek birayla savar.

Sinirlerinde teessür denen fenalik yok,

Tabiatinda utanmakla asinalik yok.

Bilirsiniz, hani, insanda bir damar varmis,

Ki yüzsüz olmak için mutlaka o çatlarmis,

Nasilsa 'Rabbim utandirmasin!' duasi alan,

Bu arsizin o damar zaten eksik alnindan!

Cebinde gördü mü üç tane çil kurus nazlim,

Tokatliyan'da satar mutlaka, gider de çalim.

Eger dolandirabilmisse istenen parayi;

Görür mahalleli ta karnavaldan maskarayi!

Beyoglu'nun o mülevves muhit-i fahisine

Dalar gider, takilip bir sefilin pesine.

'Haya, edeb gibi sözler rüsum-u fasidedir;

Vatanla aile, hatta, kuyud-u zaidedir.'

Diyor da hepsine birden kuduzca saldiriyor...

'Ayip degil mi?' demissin... Acep kim aldiriyor!

Namaz, oruç gibi seylerle yok alis verisi;

Mukaddesat ile eglenmek en birinci isi.

Duyarsaniz 'kara kuvvet' bilin ki: imandir.

'Kitab-i köhne' de -hasa- Kitab'i Yezdan'dir.

Üsenmeden ona Kur'ani anlatirsan eger,

Su ezberindeki esmayi muttasil geveler:

'Kurun-u maziyeden kalma cansiz evradi

Çekerse, dogru mu yirminci asrin evladi?'

Nedir alakasi yirminci asr-i irfanla

Bu saklaban herifin? Anlamam ayip degil a!

Meta'-i fazli mi varmis elinde gösterecek?

Nedir meziyeti, görsek de bari ögrensek.

Hayir! Mehasin-i Garb'in birinde yok hevesi;

Rezail, oldu mu lakin, siaridir hepsi!

Bütün kebaire tiryaki bir kopuk tanirim.

-Ne oldu bilmiyorum simdi, sag degil sanirim-

Kumar, senaatin aksami, irtikap, içki...

Hulasa defter-i a'mali öyle kapkara ki:

Yaninda leyl-i cehennem, sabah-i cennettir!

'Utanmiyor musun. Ettiklerin rezalettir!'

Denirse kendine, milletlerin ekabirini

Sayardi göstererek hepsinin kebairini:

'Filan içerdi... Filan fuhsa münhemikti...' diye

Mülevvesatini bir bir rical-i maziye

Izafe etmeye baslardi paye vermek için.

'Peki! Fezaili yok muydu söylediklerinin?'

Diyen çikarsa 'müverrihlik etmedim!' derdi.

Su züppeler de, bugün ayni ruhu gösterdi.

Fransiz'in nesi var? Fuhsu, bir de ilhadi;

Kapisti bunlari 'yirminci asrin evladi!'

Ya Alman'in nesi var zevki oksayan? Birasi;

Unuttu ayrani, ma'tuda döndü kahrolasi!

Heriflerin, hani dünya kadar bedayii var:

Ulumu var, edebiyyati var, sanayii var.

Giden birer avuç olsun getirse memlekete;

Döner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.

Kucak kucak tasiyor olmadik mesaviyi;

Begenmesek 'medeniyyet!' diyor; inandik iyi!

'Ne var, biraz da maarif getirmis olsa...' desek

Emin olun size 'hammallik etmedim?' diyecek.



winerilhan