1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


ADI DUA OLAN SEVGILIM

         

Yedi Rekat Günah Kildim Bedeninde

Dizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardim

Ihmalin Uzak Melegine Teninde Aldandim

Yapayalnizdim Kendi Kalabaligim Içinde

Tarih Kadar Yalniz,

Aska Asina, Aciya Unutkandim

 

Er Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yil Kalb Evini

Kirk Yemin Kurtulmustur Sanirken Içimin Pinarlarini

Inanmadigim Allah’a

Senin Yüzünden Inandim

Adi Dua Olan Sevgilim

Yandim Yandim Yandim

 

Sessizlige Borcum Var Birkaç Kelime,

Sessizlige Borcum Var Birkaç Feryat,

Sessizlige Borcum Var Birkaç Çiglik,

Sustum, Yillarca Sustum Kan Içinde

Ödeyemedim Borcumu Onca Siirle

Adi Dua Olan Sevgilim

Yandi Ruhumn Gömlegi

Yedi Deryalar Içinde

Astim Astim Astim

 

Aslinda Sen Yoktun

Yalnizca Bir Duayi Sevdim Ben

Varligin Yalanimdi

Astim Asktin Askti

Geçti Gitti Hepsi

Geçti Gitti Iste

Dudaklarim Kilitli

Yasin Yasin Yasin

 

Çok Sükür Ölmeden

Son Duami Ettim Ben

Allah Beni Terk Etti

Kendi Dagimi Kazdim Defterime

Gün Geldi Buradanda Gittim

 

AFFEDILMEYEN

 

Puhu, biyografi çagi

can çekismenin grameri

varligin kistirildigi sözcükler

hayatini yazsin herkes

tedavüldeki jestler bizi almiyor

karartmayi çalisiyor bürokratik felcin ara dolgulari

çok tanrili görüstü yapicilari

ne yaptiniz

arkhont atum alizeler

ayrintilarin cinnetiyle yogunlasan batakta

gündeligin kiri

üstüpüye silin siirlerinizi

çigliklarinizi törpüleyen metal dünya

ne tanri istiyorsunuz ne patron

görüntü yapicilari

kanla geçirdiler ellerine bütün iktidarlari

kanla alinsin ellerinden

çekinmeyin vahsetin estetiginden

vardigimiz yerde iki sey kaldi geriye

bir intikam bir de affedilmeyen

 

ALABALIK

Alabalik bir metafor,

denizler ve baliklar içinde

kutsal kitaplara göre ilk yaratilanlar içinde

akintiya karsi yüzen tek balik

tekini koruyan tekinsiz

ölüme dogru ve ölüme karsi

çaglayan çikan dikine yüzen bir balikmis yalnizlik!

 

ALACANIM

         

ah, nerde benim altindan avaze sesim!

yankisi bir duvara gömülmüs testide kaldi

avaze sesim!

 

simdi baskalarinin kalplerinde yankilanan

bir zamanlar içinden geçtigim asklardi

feryattan kimseler ölmez, denirken

duvarlardan geçtim

artik kimseyi sevemez asktan ölmüs yürek, derlerdi

simdi kulagini dayadigin duvarda inleyen testi

bir zamanlar feryatlarda unuttugum avaze sesim!

 

alacânim,

mil yesili gözlerin

dindirdi gözlerimi

kaç körü birden öldürdün bende

mahsur kaldim, eksik oldum, kapina düstüm

ben yandikça

ezber ettin ayazin demirini

alacânim,

indi mi gögsüne heves?

hangi duvarin halisinda

gördün, bildin, vurdun beni

kaç ormandan geçti

içinde kayboldugumuz o büyük takip

içimizde bunca gurbet dururken

yol ettik uzaktaki silayi

simdi burdayiz

kanlar içinde

alacânim

indi mi gögsüne heves?

 

etimdeki eksik yangin, sindi yüregim

seyreldi tenim sahtiyan tarih

mahsur kaldim, meçhul oldum, sehit düstüm,

alacânim,

indi mi gögsüne heves?

 

alacânim,

rahat et ben gölgene iliseyim

her belani ben göreyim

yüregimi ihbar et,

bana bir uçurum ver, gideyim

alacânim,

indi mi gögsüne heves?

biliyorsun adimin kiblesini

bir meshur hâfizla, meshur bir sehvet

alacânim,

suramda sinsi bir sizi

gel öldügümü farz et

senden gelen her habere

canimdan uçurdugum sahin

pençesinde kaldi bilegim, yazim, harflerim

bir yanim onla uçtu, sende kaldi, ben bittim

alacânim,

indi mi gögsüne heves?

 

alacânim,

yakilmis bir köyün adiydi adin

görmedi kimse

içinde ben de yandim

o gün bugün kalbimin dogusunda tüten duman

nerede olursan ol gögündeyim kanli tarih her zaman

Mardin'im, Midyat'im

ah benim altindan avaze sesim

kardeslerimdi ölen de, öldüren de

aranizdaki duvarda

gömülü kaldim

 

etimden uçurdugum uçurum

meshurdum, meçhuldüm, mahsurdum

bir hâfizken eskiden

mecnun kaldim simdi

asktan, senden, kendimden

n'olur sevmeden öldürme beni

alacânim,

söyle, indi mi gögsüne heves?

 

 

ANAKIN

           

kimse öç alamaz benim masumiyetimden

dizelerdeki zehirle

kaç hafiza gezer

dilimin altinda bilinen yilan

daglari igne deliginden geçirir

kimsenin zamanina ugramadan

 

tenha kin uzak gölge hileli

köklerde demlenen

içimizde dinmeyen kuytu mevsim

vaktini bekleyen dügümlü sarmasiklar gibi

kalbim öldürür herkesi

 

ah kimseden sorulmaz ki

hiçbirsey yapmamanin zehri

 

gövdeye indirilmis sözlük

kullanirken azalan

vahsiligin likit beklentisi

içimizde çakallanan simdi,

burada ve hiçbir zaman

 

taze hikayelerle yamanir yarali bellek

tuzak yeni tehlikelerle gövdelenir

hiç kullanilmadiklari bosluklarda

sanrisini tetikleyen kelimeler

tanidik bir yabancilik kazanir

baskalarina anlatildikça

çinlayan esyanin

teslim aldigi

hayatlarin bilgisi

sizamaz esrarimiza

her iklim kendi mutlagini ararken

kilitli hayallerin yer degistirdigi aynalardan

aynalara yepyeni bir bosluk kalir

 

damarlarimda sahipsiz akan

kuraklik

gürültüsü vahsi kan

çöl kanunlari geçiyor

göçümün unutulmus ormanlarindan

kin bekliyor kininda

borçlandigi zamanlari

geri göndermek için

kullandigi günahlara

yemin ve rehin

ne kadar ikizse kalbimize

ölüm askta segirir

kimseye aldirmadan

geçen mevsimler gibi

biz kendimizi tanidik sanirken

yillar bizi kendiyle degistirir

 

ancak siirle söyleyebiliriz:

kendimize bunca yabancilik

bizi tanidik kilan

 

kirmizi netice, kizil kin

kandan alinmis rengin verimi

ömrün birçok çaprazi gibi

uzaklik kazanir görüldükçe

askla öldürür, ölümle asik eder

ruhun duvarlarina köpürmüs

kara is karanlik iklim uçsuz gerçeklik

kendini yasar sahibinin görünmezinde

ne kadar yolculuk etsende dibe

içinden çikamadigin

içindeki ölü çocuk

her sey ne çok belli derken

ne çok belirsizlik

anaya babaya yar a ask kadar derin

ask kadar büyük kin

yillara eslik eden sinsi nabiz

saydam zirhlarla korunmus büyük semsiyesi gündeligin

balik gözlerinin bile göremedigi derinliklerde

bizden sonrakilere devrettigimiz

bize teget kusanmis gizlerin

bazen yanilip ask deriz buna

zaten yanilmadan diyemedigi hiç kimsenin

dipte derin damar

ask, en köklü kin

ana baba yar

bir gün hepsi kaybolur

birbirinin yarasinin içinde

 

derin, çok derin

 

topragin bilinen sirlariyla

kendimden yapilmis mezarimi örter gibi

bagisliyorum suçlarimi bilmedigim bir karanliga

ne kadar ödessen de ömrün yetmez

bizi biz yapan içimizin sakli sularinda

bizden habersiz yasayanlara

 

astim sandigin bir esigin ayaklari altinda

bir gün bir damar ugultusu vurur dünyaya

ölerek bile kaçamazsin aramizdan

ehlilestirilmis tekrarlarla yasanan sayiklama

yeniden döneceksin buraya

imkansizdir ask insan imkansizlastikça

dünya baska bir yer olana kadar: anakin

 

ANLASILMAYAN SEYLER

 

Kolay bir hüzündür gecenin kovugundan sarkan

Ellerindeki paramparça gecmisin sig bir gövdesidir yolun ortasinda

Erken bir gülüse baslarken (tutanabildigin yalnizca bir gülüs)

Ve sanki (kendinden korkan) bir erken baglanmislik varolus ve tükenisin.

Bir görüntü anlatir (sanki) bir yolun, bir yogunlugun ortasinda bal rengi kani

Ve ayriligin ta içinde biriken küllügüdür özlemin.

Eski, ep eski anlatilmamisliktir defterlerin.

Kuruyan su.

Kuruyan uykusu.

Ve kan yine de bal rengi derbederligin.

 

ANTIK KENT

         

mutlu günlerimizdi...

deniz tuzu,dövme gül

yanik tarçin gibiydik

rüzgarin saçlarimizi taradigi yamaçlarda

ikimizden bir bayrak

dalgalanirdi

birbirine bakan

tarihin ve otlarin

arasinda

adi yoktu yasadigimiz seyin

bir bosluk bile degildi bu

onca boslugun içinde

yontulmamis birkaç harf

taslar kadar tarihe kefil

günler gibi düsünülmeden akip giden

otlarin gölgesindeki gece kadar derin

ay isigiydi her seyi sessizce bütünleyen

 

bir dönüs biletiyle kirildi gece

kirildi mevsim

kalakaldik

birbirine bakan sunaklarda

zehiri giz olan otlar boyverdi

kirik heykel parçalari dagilmis ten

zaman tarihe geri çekildi

kalintilari ne kadar ipucuysa bir antik kentin

o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarini

ayrilinca adini ask koydugumuz o seyin.

 

ARASTA

         

pala ve sicim ülkesinde

sudaki suya söylenen gazeller

eksilen

siiri kiliçla tartan

hiciv yada ölüm

marifet remizleri

hayal ile hayal

ikiz yeminler

suyun içi bos sudaki suç fermanlardan damlayan

kirmizi harfler

adi unutulan putlar

için saklimizda kalmis onca tören

simdi arasta vakti

biraz ask hatirasi biraz meydan

biraz aksam yorgunlugu istiyor cengaver

 

kinleri içinde kalmis düsmanlar ve asiklar

ardinda biraktigi

hep kendine benzeyen ve hep buldugunu sandigi

önce siir sonra kimya

ve baskalarida bilsin istiyor bunu

böyle yaparsa eda edilmis olacak sanki

aksam kazasi

yalnizlik pahasina sagimiz solumuz ölü gönüllüler

sonu belli seyyitler gibi

hatiri biriktirmek

yasamin istisnalari

siradanligin girdabinda

ilhamin ve ihmalin gelip degdigi anlar

boslugun yollari

karanlik hacim

idrak acisi

ask payi

günah hakki yasak hakki suç hakki

bir arastada

insan yeniden yaratirken dünyayi

 

aksam oldu

ask için eda için

aksam oldu

 

simdi vazgeçmek ya da uyumak zamani.

 

 

ARMALAR

 

Bazi sözler karanlikta söylenir

bazi sözler hiçbir zaman

karsi karsiya kaldigimiz armalardir

yüzümüzü parça parça aydinlatirken

uzaktaki ates

yalnizca onlardir konusan ve hatirlayan

simgelerde çökelir magmalasir tarih

armalanmis rüya ölü dil

bazi anlar için çözer kendini

sökülür tasinir çerçeve baska deneyimlere

yüzümüze degen alev

kadar içimizdeki çakim

belirler bizi ve kendi karanligina döner

simgelerin dilsizliginde

karsi karsiya dururken biz

armalardir her seyi kararlastiran

bazi sözler karanlikta söylenir

bazi sözler hiçbir zaman

 

 

ASTAR

         

Simdi çalisir durumda görüntü katmanlarimiz

Neyle astarlanirsan yanmayiz yüksek firinlarda

Saçlarimiz kizil pas, dilimiz kayis

Deltalara yagan yagmurlarda

Islanmadi içimizin cam yünü

Kurgusu kaderine terk edilmis oyunlardi

Parçalandi dagildi

Bir zamanlar her seyi bir arada tutan

O büyülü miknatis

Hayatimizdaki her figür çikti yerinden

Simdi bu yeni gözlerle

Görmek ve alismak

Içimize durmadan akan onca yil

Siga çikmis çökelti

Her birimizi baska biri yapacak

 

 

ASKIN KARANLIK METALI

 

Karanlikta duruyorum ask vurmasin yüzüme

Dokunmasin bana kimse

Kimse ulasmasin artik

Tenimin incinen yerlerine

Uyanmasin bir daha etimdeki yarali hayvan

Zamanin siyah deltasinda çürümek istiyorum

Biliyorum artik kimse yok kimsesizligimde

 

Biliyorum aska kimse yok

Askin karanlik metali

Soguyor yüregimin derinliklerinde

Asklarim,arkadaslarim,dostlarim

Dagilip gitti herkes

Içimi sizlatacak kimse kalmadi içimde.

 

 

ASK ÖZETI

           

zaman zaman anlardin

ask özetini

zamanin içinde ask olmasaydi

böyle yanmazdin

böyle serzenmezdin

ask özetinde seni

seni

bulmazdim....

 

 

ASK YENIDEN

 

Ask yeniden

Akdenizin tuzu gibi

Ask yeniden

Rüzgârli bir aksam vakti

Ask yeniden

Karanlikta bir gül açarken

 

Ask yeniden

Ürperen sahiller gibi

Ask yeniden

Kumsallarin deliligi

Ask yeniden

Bir masal gibi gülümserken

 

Gözlerim doluyor

Askimin siddetinden

Aglamak istiyorum

Yildizlar tutusurken

Gecelerin sehvetinden

Kendimden tasiyorum

 

Ask yeniden

Bitti artik bu son derken

Ask yeniden

Ayni sularda yüzerken

Ask yeniden

Rüya gibi bir yaz geçerken

 

Ask yeniden

Unutulmus yemin gibi

Ask yeniden

Hem tanidik, hem yepyeni

Ask yeniden

Kendini yaratti kendinden

 

 

ATLARIN YAGMASI

           

en güzel serüvenlerimizin gemilerini yaktik

perisan ayaklarimizda yagmur sesleri çilgin

saçlarimizdan kaçan daginik ordulardik

gözlerimizde pasli kilitler huysuz

öperken korkunç

sagir dudaklardik

sagir dudaklarimizla uzun soluklu yagiz atlardik

yagiyorduk korkusuz

 

 

AVARE

 

animsiyor musun?

bir çetemiz vardi: Vahsi Siyah Atlar

ismarlama serserilikler yasardik

kimseden bir sey demeden kaçip gitmeler gibi

sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak

yabancilari mahalleye sokmamak gibi

Ve bir gün gidecegimiz bir Amerika vardi

herkesin bir Amerika'si vardi o zamanlar

herkes gece istasyonlarinda

kendi Amerika'sini aradi

 

kisik isikli arkadas odalari

plagin bir yüzünü kaplayan uzun parçalar esliginde

kendi rüyalarimiza dalar, dagilirdik

okyanuslar, gemi yolculuklari, kanayan isliklar

ve dunyanin bütün limanlari

önümüzde sessizce uzardi

 

biterdi plak, disk bosa dönerdi.

düslerimiz çarpip geri dönen sulardi simdi

böyle zamanlarda ilk sözü söylemekten

kaçinirdi herkes

sonra bir usulca kalkar, herkese çay koyardi

animsiyor musun?

 

vahsi siyah atlardik

kentin isikli çöllerinde kendi izini arayan

deri ceketlerimize sigdiramadigimiz düslerimiz kadar

asik ve düsmandik

dünya acitirdi bizi. her sey kanatir, her sey yaralardi

sevismek çekip çikarmazdi bizi derinligimizden

öfkemizi dindirmezdi hiçbir sey

geceleri uyuyamayan çocuklardik,

otobüs garlarinda uzun maceralar umar

apansiz yolculuklara çikardik

 

uykulu kentlere girerdik gece yarilari

issiz agaçlar olurdu yol kenarlarinda

gökyüzünde parlak yildizlar, her yere ayni uzalikta

sarhos bindigimiz otobüsün pencersinden

sanki bambaska bir dünyaya bakardik

sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden

yumruklarimizi sikar sessizce aglardik

isigi açik kalmis pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara,

yaz bahçelerinden tasan çiceklere,

adini bile bilmedigimiz bu kente

neye oldugunu bile bilmedigimiz bir hasretle

uzun uzun bakardik

animsiyor musun?

 

ahh o gece yolculuklari

bir baska kentte, bir baska insan olmanin umutlari

kaç yol arkadasi kaldi simdi geriye

gençligin ilk acilarini birlikte kesfettigimiz

                   kaç yol arkadasi?

sürüyerek götürdügümüz dargin beraberlikleri saymazsak

ne kaliyor elimizde?

ölenler,

terk edenler,

bir de telefonlari, adresleri, kendileri degisenler

 

vahsi, siyah atlardik; yilkiya birakildik

içimizden kimse gidemedi Amerika'ya

kendi Amerika'si da olmadi hiçbirimizin

yagmur aldi

rüzgar aldi

zaman aldi

o vahsi siyah atlari

hersey o eski rüya da kaldi

 

çarpip geri dönen düslerimizin üstünde

çürümüs cesetleri yüzüyor simdi vahsi siyah atlarin

öldukleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar

peki sen animsiyor musun?

 

 

AYAKÜSTÜ YASANMIS ASK HIKAYELERI

         

1.

bildigim kendimi bildim bileli asik oldugum,

bildigim ancak asikken var oldugum...

iste bu yüzden, benim için asik olmak;

çoktandir hasretine katlandigim yoklugum.

'eger asktan söz edildigini duymamis olsalar

hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardir, '

demis La Rochefoucauld

benimse hep böylelerini severek basladi vurgunum...

 

2.

her durakta ölümsüz bir ask edinecegim

bir bakistan, bir durustan,

çagrisimin sonsuz hizindan

unutulmaz bir sevgili daha birakacagim ardimda.

belki de yasanabilecek en güzel serüveni

terk edecegim

daha otobüsün ilk basamaginda.

kim bilebilir ki?

sonrayi, sonrasini kim bilebilir?

gizli gizli veda edecegim ona; görmeyecek

ve bu duyguyla burkulmus yüregim

otobüs camina bagrinda bir ok ile

bir ask levhasi çizecek, ah min-el!

bu da ötekiler gibi,

kendisini ölesiye sevdigimi bilmeden

yasayip gidecek..

 

3.

simdi hemen kalksam buradan

hemen çiksam uzun sokaklardan birine

kiminle karsilasabilirim

kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden

geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen

bir ölümcül sevda hangi köse basinda

keser yolumu

bir tenhaya ulak olan

o suret avi

birakir mi yakami

haraci ödenmeden

birakir mi yakami

bir suretten, bir siirden, bir hüzünden

ak kagida düsürülmüs

imzasini görmeden

 

birakmazlar yakami, bilirim, ben ölmeden

 

4.

hangi ask mümkündür asigi öldürmeden

her ask, her siir

ardindan uzun uzun bakilan adi bilinmedik sevgilerden,

küskün omuzlu terk edilmisliklerden,

perspektifinde hep bir sokak tasiyan

o sessiz

o faili meçhul cinayetlerden

resim alti sözcüklerden

ask mümkün olsa idi ah, asigi öldürmeden

 

birakir mi yakami kagidin ölüm beyazi sureti

elle bilenmis sözcükler,

yüregime sokulan serüvenin hançer tadi

nabzimin atisina ayak uyduran vezninde

gece adimlari siirlerimin

birakir mi yakami yasadiklarimi

dökmeden imgelerin giysilerine

hayatin maskelenmis gerçekligine

upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için

yeniden ve yeniden.

 

 

AYNI LAMBALAR

         

Kibritle oynarken yangin çikaran sarsak yillar

Bir daha hiç geçit vermeyen veda sözleri

Yillarin siradaglarinda uzaklasti bizden

Yüregimizden kopup giden ayrilik trenleri

Biliyorum ayni lambalarin aydinlattigi yalnizlikta geçti

Aldatilmis duygulardan ayri ayri geçerek vardigimiz korunakli siperler

Senin içini ürperten geceleri ben duymadim mi içimde?

Hayat herseyi alir sanirken

Oyunlarimizi islatan yagmurlarda kaldi

Bir bizim icat ettigimiz saatler

Ilk ögrenilen yalnizlik aslinda geç kesfedilir

Dalgin resimlerin derinlestirdigi mazi

Gün gelip bütün zamanlari ele geçirdiginde

Anlarsin baskalarina giden bizden çalinmis günler

Ne zamandir buradayim

Gel öp beni

Neredeysen ve nasilsan önemi yok gel öp beni

Suyunu,uykunu,azigini uzun tut gel öp beni

Birbirimizi bagislayacak,birbirimize yeni sözcükler bulacak,

Ölmeden önce yeniden görüsüp konusacak yasa gelmedik mi?

Ikinci ufkun saatindeyiz simdi

Gözlerim trenlerde,gel öp beni.

 

 

AY ZEYTIN GECE

 

Kamçili karanlikti geldin üstüme

Bütün masallari dolastin

Ay zeytin gece

Ay vurmustu alnina

Perçemlerin Tokat akitmasi

Yorgundu atilmis yilan derisi

Degistirilmis güvercin gömlegi tende

Nereye gidiyorsun, dedim

Zeytinlerin arasindan

Siste silinip giderken yollar

Aydi zeytindi geceydi

Korkmadim bagirdim ardindan

Aydaki zeytindeki gecedeki delikanli

Nereye böyle

Aldi rüzgar sesimi duyurmadi

Vurdu geçti durdugum yeri

Gümüsünü silkeledi yüzüme

Atinin kanatlari

Ben öldüm, ölüm bulunamadi

Kamçili bir karanlikti

Hikayemin gecesini durdum de

Kimse çikamadi disari

Ay kaldi zeytin kaldi gece kaldi

Sis kaldi yollar kaldi

Karanlikti

 

 

AZALMIS FERMAN

         

kimi tarih der kamu kara zulmüne

gövdenin takibi siradaglar kusatir

orman masal engeli kanli bereket

bilir uzun yola çiplak hüküm giyenler

kirbada aciyan suyu

kader kuytusunda bekleyen süpheyi

iman bir imkanken hayata

günler sakal birakir

 

tuz yarasi koynumda uyuttugum ferman

uyandigimda koynumdaki yeri bosalir

 

içimin körü

göre göre sayiklamalarindan

gözlerime kör bir rüya birakir

 

müjdesi olmayan yol

sonunu bildigin kader

 

bile bile git

kimi ferman yollarda azalir

 

 

AZAT

         

Kanla geçen kalit

o yabanci tehlike

bir kara büyü birakir gibi geçmisime biraktim siiri

kullanilmayan silah

içimdeki isikli parça

bende kaldi yazida yasayan ikiz

uykudaki cinayet birakti pesimi

kan dondu cin öldü ruhlara karisti siir

hiçbir yangin islemiyor artik içime

 

 

benim gördügüm aynalar görmüyor artik beni

azat ettim suretimi, gölgemi, kendimi

yasasin diye benim yerimi alan ikiz

 

AZIZLER RÜBAISI

 

geceleri erkekligini soyunan sesimiz

boyuna yarim kalmis bir kadin saati vurur sokagi

baslar bir karanlik sigara dumaninin macerasi uzun

her sabaha kanlarla devriliriz.

BASKALARININ GECESI

         

Görünmeyeni görmenin azabi

Içimizde durmadan ödedigimiz

ne ruhumun ayisigi        

ne yirtici hayvanlarla güresen

yorgun bedenim

ihtiyar atlar gibi kapandim içime

yasini tutuyorum sonsuz bir kehanetin

 

Görünmeyeni görmenin azabi

Çilginliklar otu agzimda

Kirlarin yirtigina takilmis karaca

Sivasi dökülmüs duvarlardaki

Donmus hali zamani

 

Çilginliklar otu agzimda

Degisik kalibreli intiharlar denedim

Dipteki arayis bos kovan

Baskalarinin gecesi bitmedi daha.

 

BIÇAK

 

Yere düsürülen bir biçak sesi

Kristali tuzla buz olmus gözlerinin

biliyorum ay kanatiyor

ne zaman susak geceyi

Kendini benim yerime koy

Ogul öksüzü babalar yerine

Susmayalim. Biçak uyuyor kelimelerin kalbinde

 

Kanli bir serbet gibi akar dururdu

Ipegi ikiye bölen kiliçlarin agzi

Bir biz inmedik suya

Kaç mevsimin yagmuru burustu elimizde

Örtülü çarsilarda ölümü tebdil ettik

uzak durduk kabzasina çagiran intikamdan

Bir biz inmedik suya

Kendini benim yerime koy

Ogul öksüzü babalar yerine

Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde

 

BILARDO TOPLARI

 

Ayrildigimiz gündü.

Mutfaktaydik, buzdolabinin yaninda, kapisi açikti, hersey bambaska

görünüyordu yüzüne vuran o soguk isikta

"Biliyor musun " dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?"

Epeydir aradigin bir seyi bulmus olmanin hem sevinç, hem keder veren

gizli bir an için bulandirmisti yüzündeki tedirginligi, kirginligi.

Sis isiga çikmisti. Sonra yavasça çevirip basini yüzüme baktin kuyuya düsmeye

benzeyen derin bir korkuyla.

"Neye?" dedim,yan yanayken yasadigimiz ayriligin adini sorar

gibi,"Neye?"

"Bilardo toplarina."

"Neden?" dedim.

"Yazgini hep baskalarinin istakalarinin insafina birakiyorsun da

ondan..."

Bir uçurum gibi derinlesen sessizlik o an baslamisti bile bizi

birbirimizden uzaklastirmaya.

Beni terk etmeden önce yaptigin son konusma oldu bu.

Sonra iki arkadasim geldi,birinin omzunda agladim,hangisiydi

simdi

hatirlamiyorum. Sonra birlikte baska bir kente gittik,anlarsin ayriligin

ilk

günlerinde o eve katlanamazdim, sonra ben baska asklara, sonra baska

evlerin

duvarlarina baska takvimler astim

Simdi ne zaman birinden ayrilsam istakalarin sesi patliyor

kulaklarimda

ardindan bilardo toplari

dagiliyor dört bir yana

Seni hatirliyorum o soguk isikta bir daha

bir daha

bir daha

 

BIR BAKIMA

         

Atesin gizini bilen tilsimli kadinlar

gördük orada

denizi yatistiriyorlardi

azalan kokusunu yeniliyorlardi otlarin

bir baska zamanla yamiyorlardi

günün eksilen yerlerini

gece büyümesi sözcükler armagan ettik

taktilar gerdanlarina

hem yani basimizdaydilar

hem fal gibi baska zamanlarda

fisiltilar rengindeydi gözleri

usulca açiyorlardi

gögsümüzdeki yapraklarini esrimenin

ucuna kadar gidilmis düslerdi

birlikteydik hem

ve yalnizdik bir bakima

 

 

BIR YILDIZ

         

Bir yildizdik gökyüzünde

parlamaya çalisan kenar evren çocuklariydik.

kardeslerim kadar sevdim seni.

Baris kadar Firat kadar sevdim.

terk edildik evrenin her galaksisinde.

parlamaya çalisan birer yildizdik

kardeslerim ve ben dagildik evrenin kimsesizligine

biliyordum yine de biliyordum

kise gelmeyecekti

kise olmayacakti

uzay bosluguydu gözlerimizde.

evren bir varostur sevgilim

Baris bir bosluktur gözlerimde.

Firat suyu kan akar

terkeden babam kadar

Firat suyu kan akar.

Yüregimde sevda gibi ask gibi

bir sizi akar.

simdi sevdikçe

evrenin sonsuzlugu dagilir gözlerime.

evrenin sonsuzlugu gözlerinde.

sevdikçe bir yildizdim gökyüzünde.

kimse tanimayacak

kimse bilmeyecek

ve bu siir de

yine baskalarinin sanilacak

kimse bilmeyecek seni, , beni

kimse bilmeyecek.

 

 

BIR YILIN SON GÜNLERI

         

I.

bir yil daha bitiyor

Iste bu kadar duru,bu kadar yalin

bu kadar el degmemis

siradan bir gerçegi daha

kollari bagli hayatimizin

bir siire nasil dahil edilir bir yilin son günleri

her sonda her baslangiçta ve her defasinda

alir gibi bir baskasini karsimiza

perdeler çekip,isiklar söndürüp

oturup yatagin içine bir basimiza

sorgulamak kendimizi

ögrenmek ikizin anadilini,ikinci bellegimizi

ögrenmek kendimizle hesaplasmanin buzul iliskilerini

bu aynalarin dehlizlerinde gezinirken görürüz

karanlik günlerimizin kenar süslerini

 

biterken bir yilin son günleri

biliyoruz takvimler belirlemez degisimin mevsimlerini

gençlik ikindilerini

 

karginmis bir çocuktuk büyüdügümüzden beri

 

II.

bir yil daha bitiyor

düslerim,tasarilarim,yarim kalmis onca sey

her yil biraz daha kisaliyor öncekinden

bana mi öyle geliyor

yoksa daha mi hizli ilerliyor zaman

insan yaslanirken?

 

III.

kirdim mi incittim mi birilerin

kimleri kazandim,yitirdiklerim kimler?

kendimi yineledim mi yazdiklarimda?

yeniden düsünmeliyim

dostluklarimi,iliskilerimi

daginik yatagim,mutsuz yatagim

çogalttin mi eksiklerimi

gözlerim çocukluk fotograflarinda mi kaldi

yitirdim mi yoksa masumiyetimi?

borçlarimi ödedim mi?

dogru seçtim mi sorularin fiillerini?

tirnaklarim kesilmis,dislerim firçalanmis,saçlarim taranmis,

giysilerim ütülü,odam düzenli mi?

ödünç aldigim kitaplari geri verdim mi?

geri verdim mi aldiklarimi:

asklari,dostluklari,sevgileri,güvenleri,baglari

kitaplara,sayfalara,satirlara borcumu ödedim mi?

yokladim mi duygularimi

hala sevebiliyor muyum insanlari?

ovmali gümüslerimi,bakirlarimi,cila geçmeli ahsaplarima

ovmali umutlari

sakli tutumali gelecek inancini,yarinlari,eksik etmemeli agzimizdan

hançer kivamindaki karamizah tadini

simdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmaliyim Yavuz'a

sonra köse basindan bir demet çiçek alip öyle baslamaliyim aksama

yeni bir yila

ama nedense her seyin tadi dagiliyor agzimda

bir sap çiçek mi tasisam yoksa agzimin kiyisinda

aydinlik rengi vursun diye gözlerimdeki buluta

 

BIS

 

Maske ölmek istegidir sevgilim

takma yüzlerle yasamak kendi tarihimizi

büyük kopmalar gerekiyor büyük hayatlar için

Kötülük her çagda din degistiriyor

unutmanin borçlari ödeniyor

ruhun imkanlari adina

Kundakçi laser yakiyor jenerigi

Sairler gibi sözcüklere tapiyoruz bu dilsiz dünyada

anlam ve kelimelerin içinde bulundugu koma

prova ediyor baska yüzyillarin aynalarinda

her kip kullanim hattinda burusuyor

ask yoksa ölüm de yok

boslukta kenetlenen ilk bulusma

çekimine girdigimiz

tarihin parçalayamadigi çekirdek

Hiçbir oyun sonuna kadar masum kalmaz

bunce reel yasanirken cinnetin enkazi

Metropoller hem Ihtilal hem Devlet

el degmeden ayiklanmis ruhun bütün kanallari yayina hazir

oysa dehset yatiyor derinliklerimizde

dans bittiginde birimiz ölecek

Gümüs Kursun hangisine sikilmali?

genis tut bu dansin adimlarini

içimdeki demir kelebek

baskalarinin gözlerini kamastiran

savas boyalaridir imgenin dolasiminda

bulmaca kayitlarina Siyah Kare

hikayeler kendi yasalarinin içinden geçtikçe

kramp içindesiniz

yaygin vahset günlük ölüm over dose

 

BOZGUNLAR

         

bozgunlarla saglamlasir

Ütopya Kalesi

dagilmis parçalari bütünler

yeni zamanlar gümrügünde

yol ayrimini dogru bilenler

hiçbir ask ve macera tanrisi

yola çiktigi gibi dönmez geriye

kabuk baglar yüzümüzdeki gölgeler

unutarak ve vedalasarak geçilen

duraklarin birinde inmemiz gerekir

bindigimiz düslerden

hayat belki baska biri yapar bizi

bir melodram ögesi olarak

umudun da, umutsuzlugun da asildigi

o altin dengede

biliriz içimizdeki avdan yorgun dönen aksamlar

ne kadar bütünlese de

parçalar

 

 

BU  NE  BIÇIM  HAYAT 

 

Bu ne biçim Postaci 

Üç defa çaliyor kapiyi 

Bu ne biçim kel 

Hem merhemi var 

Hem sürmüyor basina  

Bu ne biçim biçimler 

Istediginiz kadar çogaltilabilir 

Memleket çok müsait buna 

Örnegin yeni bir komsu tasindi karsiya 

Bir baktim Fahriye Abla! 

Kirk yillik bir rötar yapmis 

Erzincan Treni 

Ben gelmisim su yasima  

O ise siirdeki yasindan gün almamis daha 

Benimki ne biçim hayat 

Uymuyor ne gördüklerime 

               ne duyduklarima  

               ne okuduklarima  

Ben  ne biçim benim 

Ne kendime benziyorum 

Ne baskalarina...



winerilhan