ADI DUA OLAN SEVGILIM
Yedi Rekat Günah Kildim Bedeninde
Dizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardim
Ihmalin Uzak Melegine Teninde Aldandim
Yapayalnizdim Kendi Kalabaligim Içinde
Tarih Kadar Yalniz,
Aska Asina, Aciya Unutkandim
Er Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yil Kalb Evini
Kirk Yemin Kurtulmustur Sanirken Içimin Pinarlarini
Inanmadigim Allah’a
Senin Yüzünden Inandim
Adi Dua Olan Sevgilim
Yandim Yandim Yandim
Sessizlige Borcum Var Birkaç Kelime,
Sessizlige Borcum Var Birkaç Feryat,
Sessizlige Borcum Var Birkaç Çiglik,
Sustum, Yillarca Sustum Kan Içinde
Ödeyemedim Borcumu Onca Siirle
Adi Dua Olan Sevgilim
Yandi Ruhumn Gömlegi
Yedi Deryalar Içinde
Astim Astim Astim
Aslinda Sen Yoktun
Yalnizca Bir Duayi Sevdim Ben
Varligin Yalanimdi
Astim Asktin Askti
Geçti Gitti Hepsi
Geçti Gitti Iste
Dudaklarim Kilitli
Yasin Yasin Yasin
Çok Sükür Ölmeden
Son Duami Ettim Ben
Allah Beni Terk Etti
Kendi Dagimi Kazdim Defterime
Gün Geldi Buradanda Gittim
AFFEDILMEYEN
Puhu, biyografi çagi
can çekismenin grameri
varligin kistirildigi sözcükler
hayatini yazsin herkes
tedavüldeki jestler bizi almiyor
karartmayi çalisiyor bürokratik felcin ara dolgulari
çok tanrili görüstü yapicilari
ne yaptiniz
arkhont atum alizeler
ayrintilarin cinnetiyle yogunlasan batakta
gündeligin kiri
üstüpüye silin siirlerinizi
çigliklarinizi törpüleyen metal dünya
ne tanri istiyorsunuz ne patron
görüntü yapicilari
kanla geçirdiler ellerine bütün iktidarlari
kanla alinsin ellerinden
çekinmeyin vahsetin estetiginden
vardigimiz yerde iki sey kaldi geriye
bir intikam bir de affedilmeyen
ALABALIK
Alabalik bir metafor,
denizler ve baliklar içinde
kutsal kitaplara göre ilk yaratilanlar içinde
akintiya karsi yüzen tek balik
tekini koruyan tekinsiz
ölüme dogru ve ölüme karsi
çaglayan çikan dikine yüzen bir balikmis yalnizlik!
ALACANIM
ah, nerde benim altindan avaze sesim!
yankisi bir duvara gömülmüs testide kaldi
avaze sesim!
simdi baskalarinin kalplerinde yankilanan
bir zamanlar içinden geçtigim asklardi
feryattan kimseler ölmez, denirken
duvarlardan geçtim
artik kimseyi sevemez asktan ölmüs yürek, derlerdi
simdi kulagini dayadigin duvarda inleyen testi
bir zamanlar feryatlarda unuttugum avaze sesim!
alacânim,
mil yesili gözlerin
dindirdi gözlerimi
kaç körü birden öldürdün bende
mahsur kaldim, eksik oldum, kapina düstüm
ben yandikça
ezber ettin ayazin demirini
alacânim,
indi mi gögsüne heves?
hangi duvarin halisinda
gördün, bildin, vurdun beni
kaç ormandan geçti
içinde kayboldugumuz o büyük takip
içimizde bunca gurbet dururken
yol ettik uzaktaki silayi
simdi burdayiz
kanlar içinde
alacânim
indi mi gögsüne heves?
etimdeki eksik yangin, sindi yüregim
seyreldi tenim sahtiyan tarih
mahsur kaldim, meçhul oldum, sehit düstüm,
alacânim,
indi mi gögsüne heves?
alacânim,
rahat et ben gölgene iliseyim
her belani ben göreyim
yüregimi ihbar et,
bana bir uçurum ver, gideyim
alacânim,
indi mi gögsüne heves?
biliyorsun adimin kiblesini
bir meshur hâfizla, meshur bir sehvet
alacânim,
suramda sinsi bir sizi
gel öldügümü farz et
senden gelen her habere
canimdan uçurdugum sahin
pençesinde kaldi bilegim, yazim, harflerim
bir yanim onla uçtu, sende kaldi, ben bittim
alacânim,
indi mi gögsüne heves?
alacânim,
yakilmis bir köyün adiydi adin
görmedi kimse
içinde ben de yandim
o gün bugün kalbimin dogusunda tüten duman
nerede olursan ol gögündeyim kanli tarih her zaman
Mardin'im, Midyat'im
ah benim altindan avaze sesim
kardeslerimdi ölen de, öldüren de
aranizdaki duvarda
gömülü kaldim
etimden uçurdugum uçurum
meshurdum, meçhuldüm, mahsurdum
bir hâfizken eskiden
mecnun kaldim simdi
asktan, senden, kendimden
n'olur sevmeden öldürme beni
alacânim,
söyle, indi mi gögsüne heves?
ANAKIN
kimse öç alamaz benim masumiyetimden
dizelerdeki zehirle
kaç hafiza gezer
dilimin altinda bilinen yilan
daglari igne deliginden geçirir
kimsenin zamanina ugramadan
tenha kin uzak gölge hileli
köklerde demlenen
içimizde dinmeyen kuytu mevsim
vaktini bekleyen dügümlü sarmasiklar gibi
kalbim öldürür herkesi
ah kimseden sorulmaz ki
hiçbirsey yapmamanin zehri
gövdeye indirilmis sözlük
kullanirken azalan
vahsiligin likit beklentisi
içimizde çakallanan simdi,
burada ve hiçbir zaman
taze hikayelerle yamanir yarali bellek
tuzak yeni tehlikelerle gövdelenir
hiç kullanilmadiklari bosluklarda
sanrisini tetikleyen kelimeler
tanidik bir yabancilik kazanir
baskalarina anlatildikça
çinlayan esyanin
teslim aldigi
hayatlarin bilgisi
sizamaz esrarimiza
her iklim kendi mutlagini ararken
kilitli hayallerin yer degistirdigi aynalardan
aynalara yepyeni bir bosluk kalir
damarlarimda sahipsiz akan
kuraklik
gürültüsü vahsi kan
çöl kanunlari geçiyor
göçümün unutulmus ormanlarindan
kin bekliyor kininda
borçlandigi zamanlari
geri göndermek için
kullandigi günahlara
yemin ve rehin
ne kadar ikizse kalbimize
ölüm askta segirir
kimseye aldirmadan
geçen mevsimler gibi
biz kendimizi tanidik sanirken
yillar bizi kendiyle degistirir
ancak siirle söyleyebiliriz:
kendimize bunca yabancilik
bizi tanidik kilan
kirmizi netice, kizil kin
kandan alinmis rengin verimi
ömrün birçok çaprazi gibi
uzaklik kazanir görüldükçe
askla öldürür, ölümle asik eder
ruhun duvarlarina köpürmüs
kara is karanlik iklim uçsuz gerçeklik
kendini yasar sahibinin görünmezinde
ne kadar yolculuk etsende dibe
içinden çikamadigin
içindeki ölü çocuk
her sey ne çok belli derken
ne çok belirsizlik
anaya babaya yar a ask kadar derin
ask kadar büyük kin
yillara eslik eden sinsi nabiz
saydam zirhlarla korunmus büyük semsiyesi gündeligin
balik gözlerinin bile göremedigi derinliklerde
bizden sonrakilere devrettigimiz
bize teget kusanmis gizlerin
bazen yanilip ask deriz buna
zaten yanilmadan diyemedigi hiç kimsenin
dipte derin damar
ask, en köklü kin
ana baba yar
bir gün hepsi kaybolur
birbirinin yarasinin içinde
derin, çok derin
topragin bilinen sirlariyla
kendimden yapilmis mezarimi örter gibi
bagisliyorum suçlarimi bilmedigim bir karanliga
ne kadar ödessen de ömrün yetmez
bizi biz yapan içimizin sakli sularinda
bizden habersiz yasayanlara
astim sandigin bir esigin ayaklari altinda
bir gün bir damar ugultusu vurur dünyaya
ölerek bile kaçamazsin aramizdan
ehlilestirilmis tekrarlarla yasanan sayiklama
yeniden döneceksin buraya
imkansizdir ask insan imkansizlastikça
dünya baska bir yer olana kadar: anakin
ANLASILMAYAN SEYLER
Kolay bir hüzündür gecenin kovugundan sarkan
Ellerindeki paramparça gecmisin sig bir gövdesidir yolun ortasinda
Erken bir gülüse baslarken (tutanabildigin yalnizca bir gülüs)
Ve sanki (kendinden korkan) bir erken baglanmislik varolus ve tükenisin.
Bir görüntü anlatir (sanki) bir yolun, bir yogunlugun ortasinda bal rengi kani
Ve ayriligin ta içinde biriken küllügüdür özlemin.
Eski, ep eski anlatilmamisliktir defterlerin.
Kuruyan su.
Kuruyan uykusu.
Ve kan yine de bal rengi derbederligin.
ANTIK KENT
mutlu günlerimizdi...
deniz tuzu,dövme gül
yanik tarçin gibiydik
rüzgarin saçlarimizi taradigi yamaçlarda
ikimizden bir bayrak
dalgalanirdi
birbirine bakan
tarihin ve otlarin
arasinda
adi yoktu yasadigimiz seyin
bir bosluk bile degildi bu
onca boslugun içinde
yontulmamis birkaç harf
taslar kadar tarihe kefil
günler gibi düsünülmeden akip giden
otlarin gölgesindeki gece kadar derin
ay isigiydi her seyi sessizce bütünleyen
bir dönüs biletiyle kirildi gece
kirildi mevsim
kalakaldik
birbirine bakan sunaklarda
zehiri giz olan otlar boyverdi
kirik heykel parçalari dagilmis ten
zaman tarihe geri çekildi
kalintilari ne kadar ipucuysa bir antik kentin
o kadar biliyoruz nedenlerini ve sonuçlarini
ayrilinca adini ask koydugumuz o seyin.
ARASTA
pala ve sicim ülkesinde
sudaki suya söylenen gazeller
eksilen
siiri kiliçla tartan
hiciv yada ölüm
marifet remizleri
hayal ile hayal
ikiz yeminler
suyun içi bos sudaki suç fermanlardan damlayan
kirmizi harfler
adi unutulan putlar
için saklimizda kalmis onca tören
simdi arasta vakti
biraz ask hatirasi biraz meydan
biraz aksam yorgunlugu istiyor cengaver
kinleri içinde kalmis düsmanlar ve asiklar
ardinda biraktigi
hep kendine benzeyen ve hep buldugunu sandigi
önce siir sonra kimya
ve baskalarida bilsin istiyor bunu
böyle yaparsa eda edilmis olacak sanki
aksam kazasi
yalnizlik pahasina sagimiz solumuz ölü gönüllüler
sonu belli seyyitler gibi
hatiri biriktirmek
yasamin istisnalari
siradanligin girdabinda
ilhamin ve ihmalin gelip degdigi anlar
boslugun yollari
karanlik hacim
idrak acisi
ask payi
günah hakki yasak hakki suç hakki
bir arastada
insan yeniden yaratirken dünyayi
aksam oldu
ask için eda için
aksam oldu
simdi vazgeçmek ya da uyumak zamani.
ARMALAR
Bazi sözler karanlikta söylenir
bazi sözler hiçbir zaman
karsi karsiya kaldigimiz armalardir
yüzümüzü parça parça aydinlatirken
uzaktaki ates
yalnizca onlardir konusan ve hatirlayan
simgelerde çökelir magmalasir tarih
armalanmis rüya ölü dil
bazi anlar için çözer kendini
sökülür tasinir çerçeve baska deneyimlere
yüzümüze degen alev
kadar içimizdeki çakim
belirler bizi ve kendi karanligina döner
simgelerin dilsizliginde
karsi karsiya dururken biz
armalardir her seyi kararlastiran
bazi sözler karanlikta söylenir
bazi sözler hiçbir zaman
ASTAR
Simdi çalisir durumda görüntü katmanlarimiz
Neyle astarlanirsan yanmayiz yüksek firinlarda
Saçlarimiz kizil pas, dilimiz kayis
Deltalara yagan yagmurlarda
Islanmadi içimizin cam yünü
Kurgusu kaderine terk edilmis oyunlardi
Parçalandi dagildi
Bir zamanlar her seyi bir arada tutan
O büyülü miknatis
Hayatimizdaki her figür çikti yerinden
Simdi bu yeni gözlerle
Görmek ve alismak
Içimize durmadan akan onca yil
Siga çikmis çökelti
Her birimizi baska biri yapacak
ASKIN KARANLIK METALI
Karanlikta duruyorum ask vurmasin yüzüme
Dokunmasin bana kimse
Kimse ulasmasin artik
Tenimin incinen yerlerine
Uyanmasin bir daha etimdeki yarali hayvan
Zamanin siyah deltasinda çürümek istiyorum
Biliyorum artik kimse yok kimsesizligimde
Biliyorum aska kimse yok
Askin karanlik metali
Soguyor yüregimin derinliklerinde
Asklarim,arkadaslarim,dostlarim
Dagilip gitti herkes
Içimi sizlatacak kimse kalmadi içimde.
ASK ÖZETI
zaman zaman anlardin
ask özetini
zamanin içinde ask olmasaydi
böyle yanmazdin
böyle serzenmezdin
ask özetinde seni
seni
bulmazdim....
ASK YENIDEN
Ask yeniden
Akdenizin tuzu gibi
Ask yeniden
Rüzgârli bir aksam vakti
Ask yeniden
Karanlikta bir gül açarken
Ask yeniden
Ürperen sahiller gibi
Ask yeniden
Kumsallarin deliligi
Ask yeniden
Bir masal gibi gülümserken
Gözlerim doluyor
Askimin siddetinden
Aglamak istiyorum
Yildizlar tutusurken
Gecelerin sehvetinden
Kendimden tasiyorum
Ask yeniden
Bitti artik bu son derken
Ask yeniden
Ayni sularda yüzerken
Ask yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken
Ask yeniden
Unutulmus yemin gibi
Ask yeniden
Hem tanidik, hem yepyeni
Ask yeniden
Kendini yaratti kendinden
ATLARIN YAGMASI
en güzel serüvenlerimizin gemilerini yaktik
perisan ayaklarimizda yagmur sesleri çilgin
saçlarimizdan kaçan daginik ordulardik
gözlerimizde pasli kilitler huysuz
öperken korkunç
sagir dudaklardik
sagir dudaklarimizla uzun soluklu yagiz atlardik
yagiyorduk korkusuz
AVARE
animsiyor musun?
bir çetemiz vardi: Vahsi Siyah Atlar
ismarlama serserilikler yasardik
kimseden bir sey demeden kaçip gitmeler gibi
sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak
yabancilari mahalleye sokmamak gibi
Ve bir gün gidecegimiz bir Amerika vardi
herkesin bir Amerika'si vardi o zamanlar
herkes gece istasyonlarinda
kendi Amerika'sini aradi
kisik isikli arkadas odalari
plagin bir yüzünü kaplayan uzun parçalar esliginde
kendi rüyalarimiza dalar, dagilirdik
okyanuslar, gemi yolculuklari, kanayan isliklar
ve dunyanin bütün limanlari
önümüzde sessizce uzardi
biterdi plak, disk bosa dönerdi.
düslerimiz çarpip geri dönen sulardi simdi
böyle zamanlarda ilk sözü söylemekten
kaçinirdi herkes
sonra bir usulca kalkar, herkese çay koyardi
animsiyor musun?
vahsi siyah atlardik
kentin isikli çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sigdiramadigimiz düslerimiz kadar
asik ve düsmandik
dünya acitirdi bizi. her sey kanatir, her sey yaralardi
sevismek çekip çikarmazdi bizi derinligimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir sey
geceleri uyuyamayan çocuklardik,
otobüs garlarinda uzun maceralar umar
apansiz yolculuklara çikardik
uykulu kentlere girerdik gece yarilari
issiz agaçlar olurdu yol kenarlarinda
gökyüzünde parlak yildizlar, her yere ayni uzalikta
sarhos bindigimiz otobüsün pencersinden
sanki bambaska bir dünyaya bakardik
sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden
yumruklarimizi sikar sessizce aglardik
isigi açik kalmis pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara,
yaz bahçelerinden tasan çiceklere,
adini bile bilmedigimiz bu kente
neye oldugunu bile bilmedigimiz bir hasretle
uzun uzun bakardik
animsiyor musun?
ahh o gece yolculuklari
bir baska kentte, bir baska insan olmanin umutlari
kaç yol arkadasi kaldi simdi geriye
gençligin ilk acilarini birlikte kesfettigimiz
kaç yol arkadasi?
sürüyerek götürdügümüz dargin beraberlikleri saymazsak
ne kaliyor elimizde?
ölenler,
terk edenler,
bir de telefonlari, adresleri, kendileri degisenler
vahsi, siyah atlardik; yilkiya birakildik
içimizden kimse gidemedi Amerika'ya
kendi Amerika'si da olmadi hiçbirimizin
yagmur aldi
rüzgar aldi
zaman aldi
o vahsi siyah atlari
hersey o eski rüya da kaldi
çarpip geri dönen düslerimizin üstünde
çürümüs cesetleri yüzüyor simdi vahsi siyah atlarin
öldukleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar
peki sen animsiyor musun?
AYAKÜSTÜ YASANMIS ASK HIKAYELERI
1.
bildigim kendimi bildim bileli asik oldugum,
bildigim ancak asikken var oldugum...
iste bu yüzden, benim için asik olmak;
çoktandir hasretine katlandigim yoklugum.
'eger asktan söz edildigini duymamis olsalar
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardir, '
demis La Rochefoucauld
benimse hep böylelerini severek basladi vurgunum...
2.
her durakta ölümsüz bir ask edinecegim
bir bakistan, bir durustan,
çagrisimin sonsuz hizindan
unutulmaz bir sevgili daha birakacagim ardimda.
belki de yasanabilecek en güzel serüveni
terk edecegim
daha otobüsün ilk basamaginda.
kim bilebilir ki?
sonrayi, sonrasini kim bilebilir?
gizli gizli veda edecegim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmus yüregim
otobüs camina bagrinda bir ok ile
bir ask levhasi çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdigimi bilmeden
yasayip gidecek..
3.
simdi hemen kalksam buradan
hemen çiksam uzun sokaklardan birine
kiminle karsilasabilirim
kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden
geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen
bir ölümcül sevda hangi köse basinda
keser yolumu
bir tenhaya ulak olan
o suret avi
birakir mi yakami
haraci ödenmeden
birakir mi yakami
bir suretten, bir siirden, bir hüzünden
ak kagida düsürülmüs
imzasini görmeden
birakmazlar yakami, bilirim, ben ölmeden
4.
hangi ask mümkündür asigi öldürmeden
her ask, her siir
ardindan uzun uzun bakilan adi bilinmedik sevgilerden,
küskün omuzlu terk edilmisliklerden,
perspektifinde hep bir sokak tasiyan
o sessiz
o faili meçhul cinayetlerden
resim alti sözcüklerden
ask mümkün olsa idi ah, asigi öldürmeden
birakir mi yakami kagidin ölüm beyazi sureti
elle bilenmis sözcükler,
yüregime sokulan serüvenin hançer tadi
nabzimin atisina ayak uyduran vezninde
gece adimlari siirlerimin
birakir mi yakami yasadiklarimi
dökmeden imgelerin giysilerine
hayatin maskelenmis gerçekligine
upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için
yeniden ve yeniden.
AYNI LAMBALAR
Kibritle oynarken yangin çikaran sarsak yillar
Bir daha hiç geçit vermeyen veda sözleri
Yillarin siradaglarinda uzaklasti bizden
Yüregimizden kopup giden ayrilik trenleri
Biliyorum ayni lambalarin aydinlattigi yalnizlikta geçti
Aldatilmis duygulardan ayri ayri geçerek vardigimiz korunakli siperler
Senin içini ürperten geceleri ben duymadim mi içimde?
Hayat herseyi alir sanirken
Oyunlarimizi islatan yagmurlarda kaldi
Bir bizim icat ettigimiz saatler
Ilk ögrenilen yalnizlik aslinda geç kesfedilir
Dalgin resimlerin derinlestirdigi mazi
Gün gelip bütün zamanlari ele geçirdiginde
Anlarsin baskalarina giden bizden çalinmis günler
Ne zamandir buradayim
Gel öp beni
Neredeysen ve nasilsan önemi yok gel öp beni
Suyunu,uykunu,azigini uzun tut gel öp beni
Birbirimizi bagislayacak,birbirimize yeni sözcükler bulacak,
Ölmeden önce yeniden görüsüp konusacak yasa gelmedik mi?
Ikinci ufkun saatindeyiz simdi
Gözlerim trenlerde,gel öp beni.
AY ZEYTIN GECE
Kamçili karanlikti geldin üstüme
Bütün masallari dolastin
Ay zeytin gece
Ay vurmustu alnina
Perçemlerin Tokat akitmasi
Yorgundu atilmis yilan derisi
Degistirilmis güvercin gömlegi tende
Nereye gidiyorsun, dedim
Zeytinlerin arasindan
Siste silinip giderken yollar
Aydi zeytindi geceydi
Korkmadim bagirdim ardindan
Aydaki zeytindeki gecedeki delikanli
Nereye böyle
Aldi rüzgar sesimi duyurmadi
Vurdu geçti durdugum yeri
Gümüsünü silkeledi yüzüme
Atinin kanatlari
Ben öldüm, ölüm bulunamadi
Kamçili bir karanlikti
Hikayemin gecesini durdum de
Kimse çikamadi disari
Ay kaldi zeytin kaldi gece kaldi
Sis kaldi yollar kaldi
Karanlikti
AZALMIS FERMAN
kimi tarih der kamu kara zulmüne
gövdenin takibi siradaglar kusatir
orman masal engeli kanli bereket
bilir uzun yola çiplak hüküm giyenler
kirbada aciyan suyu
kader kuytusunda bekleyen süpheyi
iman bir imkanken hayata
günler sakal birakir
tuz yarasi koynumda uyuttugum ferman
uyandigimda koynumdaki yeri bosalir
içimin körü
göre göre sayiklamalarindan
gözlerime kör bir rüya birakir
müjdesi olmayan yol
sonunu bildigin kader
bile bile git
kimi ferman yollarda azalir
AZAT
Kanla geçen kalit
o yabanci tehlike
bir kara büyü birakir gibi geçmisime biraktim siiri
kullanilmayan silah
içimdeki isikli parça
bende kaldi yazida yasayan ikiz
uykudaki cinayet birakti pesimi
kan dondu cin öldü ruhlara karisti siir
hiçbir yangin islemiyor artik içime
benim gördügüm aynalar görmüyor artik beni
azat ettim suretimi, gölgemi, kendimi
yasasin diye benim yerimi alan ikiz
AZIZLER RÜBAISI
geceleri erkekligini soyunan sesimiz
boyuna yarim kalmis bir kadin saati vurur sokagi
baslar bir karanlik sigara dumaninin macerasi uzun
her sabaha kanlarla devriliriz.