HAM FERMAN
el yapimi kagit üzerine
el yapimi siir
ellerden sakladigin
gün gelir
elden ele gezinir
herkesin içindeki ham içindeki çig
düsman duygular insan içi eskitir
gel geç buralardan
gerisi zamanin isidir
kiminin yüregindeki zaman
okutur geçmis fermanlari
zamanda saklanan ham bilgiyi
aktarir
kendi zamanini asanlarin kalbiyle
el yapimi siirin
hâlâ mümkün oldugu kalplere.
HERKES VE BIRKAÇ KISI
Yagmur Herkese Yagar
Günes Isitir Herkesi
Mevsimler Herkes Içindir
Yalniz Çig Altinda Kalan
Sele Kapilan Her Zaman Birkaç Kisi
Herkes Içindir Ask Da Ayrilik Da
Yalnizca Birkaç Kisi Ölür Acidan
Eskiden Ölümle Tartilirdi Ayrilik
Kiminin Hayati Yalnizca Unutkanliktan
Her Sey, Herkes Için Degildir Oysa
Kimi Hiçbirsey Ögrenmez Karanliktan
Yalnizligi Kullanmayi Bilmez Kimi
Kimi Ayrilamaz Karanliktan
Yagmur Herkese Yagar
Ama Çok Az Insan Tutar Yagmurun Ellerini
Onca Sarki Onca Film Onca Roman
Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi
Çig Altinda Kalan Sele Kapilan
Asktan Ve Acidan Ölen
Birkaç Kisi Dünyayi Baska Bir Yer Yapmaya Yeter
Aslinda Onlarin Hikayesidir Anlatilan
Digerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider
Geçer Gider Herkes
Hikayelerdir Geriye Kalan.
HEY JOE !
biliyorsun sen bunu
en son duyulan ayak sesi ve üzrine kapanan demir kapi
çikiyor musun bu sefer, yeniden mi giriyorsun içeri
anlasilmiyor sarkidan
anlasilmiyor joe
gençligimizin polisiye günleri
kendi romanlarimiz içinde uydurdugumuz adlar
sanki o romanlar sahi de yasadiklarimiz yalan
unuttugum adlarin gece parklarinda kaç kez aldattim seni
ben ihanetle ögrendim sadakati
kaç kez korkunun gözleriyle bakistim biçaginin yüzünde
artik kimse öldüremez beni
çok zaman geçti herseyin, herkesin üstünden
hayat ödünç tenha uzak biz birbirimizin sarkilarinin mirasiyiz joe
simdi kaç kisi kaldik
göge bakma duraginda el ele tutustugumuz gençlikten
ben yine de bir yola çagiriyorum seni
ister inanç de buna ister çaresizlikten
dudaklarimi kanatirdi isligin
hiç unutmadim hiç unutmadim
ne zaman karanliga düssem senin isligini çalarim
ben seni en çok dizlerin titrerken sevdim joe
çik saklandigin yerden joe
nerdeysen çik, ölmek degilse bu, bak kayboluyorum
yoruldum seni beklerken vakit geçirdigim dublörlerinden
sana yazdigim
hikayeyi yanlis okuyorlar her seferinde
ah simdi joe burda olsaydi diyorum
joe simdi burda olacakti ki diyorum
bazen sarhosken kalabaligin içinde yüksek sesle söylüyorum adini ya da birinin kollarindayken, bazen pencereyi açip sokaktan geçiyormussun gibi ardindan sesleniyorum, hep baskalari bakiyor yukariya. ben gülümseyerek, gitti, diyorum, yakalayamadim, gitti. sahi gittin mi joe? yoksa hiç mi olmadin?
çik ortaya saklandigin yerden
yoruldum, azaldim beklemekten
bazen düsünüyorum da
var miydin sahiden, yoksa bir sarkinin anisi mi uydurdu seni
hiç bir sey benzemiyor degil mi, simdi geçmisten daha çok bizim olan gençligimize
bilmem ki, karsilassak bile birbirimizi hatirlayabilir miyiz yeniden
ikimiz de artik bir baskasiyken
gene de sen bilirsin joe, sen bilirsin
öyle iyiydik, bir düsün istersen.
IRMAGA KAPILMIS FERMAN
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
bazi irmaklar öldükten sonra kavusurlar denize
taskiniyla bir tek dizenin
sular altinda kalan kitab
ölenin, kavusanin
eski aylardan saban yildzimsin
Arabi gökyüzümde
ben öldüren irmaga hala vuruyor isigin
biliyorum az kaldi denizime
biliyorum bu ferman çikmaz bir yere
ben gittim, murathan kalsin sende
IÇIMIZDEN EKSILDI
Artik heyecanlandirmiyor beni
garlar, peronlar, benzin istasyonlari,
uykulu mola yerleri, yabanciliklar,
bilmedigin dag rüzgarlariyla ürpererek uyanmak
bir gece vakti, dalgin bakismalar
sonra uykusuz sabahlarda indigin sahil kasabasi
daha gövdene uyanmadan serin tuz, kistan kalma dalgalar
bir yerlerde bekledigini sandigimiz büyük rüyalar
galiba artik heyecanlandirmiyor kimseyi
nicedir eksildi içimizden o çekip gitme duygusu
eski nesesine bir türlü kavusamayan kalbim
saçip savurdu buraya gelene kadar
içindeki sarkilari
simdi gündelik hayatin sade gürültüsü, kuru düzeni kusatirken
sessizligimi
ardina saklandigim kelimeler
kadar bir hayat
ölmeden önce okunacak, yazilacak birkaç kitap.
IDARE LAMBASI
Bagbozumuydu hiç unutmam
Lambanin isigi vuruyordu yüzüne
üzümlere vurur gibi
sonra sesin,isikla ayni rekteydi
nedense bal demek geliyor içimden
ikisini birden düsündügümde
'kendi içiyle iliskisi kopmus biri
baskalarina gerek duymaz bir daha'
demistin.Susup seni dinlemistik.
O yilin sarabi bambaskaydi.
Duygulari çektik kiyiya
hiçbir firtinaya gücü kalmamis
yorgun tekneler tekliyor
gün günden çürüyen
bir iç denizde kirleniyoruz
son büyük dalgayi kaptirmamak için
serseri bir vurguna
bütün güvencemiz bu liman
yatistirilmis bir denizin çalkantisini
idare ediyoruz
idare lambasi altinda
O yilin sarabini hiç unutmam!
IKI BIÇAK
iki biçak seç kendine
Biri yaralamak için
Biri öldürmek
Pusu kur gözlerinin
Karanlik gölgesine
Biri sevmek için
Biri ihanet
Iki yürek seç kendine
Biri yasamak için
Biri gizlenmek
Bir korkak,bir kaçak,bir firar
Kaç kisisin sen sevdigim çocuk
Içimdeki biçak iki kere daha dönüyor
Oldugu yerde
Kalirsan sel basar yataklarimi
Gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
Kimi zamanlar olur sevgilim
Iki biçak bile yetmez bir tek ölüme
IKI YEMIN
Ben hep çabuk çekilen tetige yasadim
Yemin ettim
Yüregimdeki ve bedenimdeki
bütün yaralar adina
yüzünün kuyusuna düstügüm kuytuda
Sana olanca aydinligim ve karanligimla baktim
asktan yorgun düstü dinim
dagildi kehribarim
gül ve bugday yetistiren
Ömrüm adina yemin ederim ki:
Ben seçmedim bu ölümü
Kaçmasan vurmayacaktim
IKLIM..
ask iklimdir
tarikat cihazlariyla
yaratir dünyasini
inanmayanlar için
Allah imkanidir
aynidir cenneti cehennemi
ahreti uyandirir
kendi ahlakini ister ikliminden
nafile kalplerin kaçinilmaz kaderi
tabiatinin kosullari
ya da iklim tuzagi
kendi derinligi kadar sever herkes
uçurum baslar bir yerinden
ask rehin alir dünyayi
sogugun uykusu baska sicagin uykusu
bazi uykusuzluklar rüyadir
iklimle beslenir ask
gök haritasi ile kalbin kapisi estir
ask merhamet ister sahibinden
leyla ile mecnun çölde geçer
sanri, humma, ask
ayni çölün çocuklaridir
akraba karanliginda çogalir
bire kadar inen tanrilar
yol kaderle kisalir
Kum Saati'nde akan eski soru:
neden çöle indi dört kitap
aynidir çöl ile kalbin kapisi
geçilmez
tutulmadan
askin dogusu ve batisi
çünk askin dogusu ve batisi vardir
kuzeyden güneye iner
mazinin kavimleriyle
kapisi bulunmayan sehirlere
kapisi bulunanlar aski surlarin disinda birakir
kaleler düser sehirler yakilir
kiyamet yeryüzü provasi
sükunet cinnetiyle geçer
tufandan korkanlarin hayati
onlara okuduklari kitaplar kalir
mazi hiçbir askla tamamlanmaz
çünkü mazi kalplerde yaradir
zamanlarin birbirini tutmamasidir ask
birbirine erken ya da geç kalmis kapilardir
ölümlü insan ile görece zaman
var olus bir alaydir
bilgeligin ardindan kosan
yalin gerçeklerle yaslanir
askin çetin definesi
Babil kulesi kadar dagilmistir
yeryüzüne binlerce tarifle, ask hala gizdir
kayip kule diller kadar
sifrelenmistir tene ve tarihe
isik hizinda yeniden dirilinceye kadar
kule, kalp, dil
bilmece
sahibinin körüdür ask
baska alemlerin gözleri ödünçtür
ask üzerine söylenmis bütün sözler
unutulmadan
hatirlanmaz
bir daha
bunu yapan asktir
ask insanin içindeki gençtir
kendi içindeki yol ortasinda kalan
yarim hayatlarin kayip sahipleri için
ask uzaktir
ask uzak oldugunda
kullanilmaz yakinliklarla
ask kisiye kendini tanitir unutturmak için
daha önce de söylendi:
her ögrenilen bir sonrakine saklanir
zaman asktan böyle intikam alir
kimse kosamaz zamanin önünden
hiçbir sönmüs gerçek onaramaz kor kayiplari
ask kusurdur hatadir günahtir
yasaktir
imkansizdir
bu yüzden insanlik için hala bir imkandir
bir baslangiçtir ask
insanin kendine baslangici
çok az kisi ilk kez asik oluyormus gibi
tekrarlayabilir aski
baslangiçlari unutanlar için
artik imkansiz olani
bu, hayati tekrarlamaktir
diyalektik bile bu yüzden asktir
ask hakkinda söylenmis bütün sözler
yasanmadan yalandir
ask bir haktir
sonuna kadar kullanir
kullanilmaz olani
iyi ask siiri yoktur, hiç olmadi,
bu da olmadi
her ask siiri yalnizca tekrarlar
tekrarlanmaz olani
her biri yalnizca bir sonrakinin ilhami
belki bu kadar söz
bagislatir bana bu aski
2001 yaziydi
çok istedim çok istedi çok istedik
ama olmadi
"IMAGINE"
Çok oluyor degil mi, hakli olusun kisisel doyumundan
vazgeçeli,
Gramer tuzaklarina dayali sah-mat tartismalarina gönül
indirecek yaslari geride birakali,
Kavramlari, terimleri yangin söndürme araçlarinin
güveniyle tasimaktan cayali,
etiketleyip kaldirdigimiz anladigimizin kavanozlarini
kirali,
Çok oluyor degil mi?
Hadi bastan baslayalim
en bastan
bir 45'lik kadar kisa,
bir 45'lik kadar kesin
biri plâk, biri tabanca
Adi: Imagine
hadi çikaralim geçmisimizde suç ortagi ne varsa
Herkesin düsmanina benzedigi bu dünyada
ne eksik bizde, ne fazla
ne ariyoruz simdi su kundaklanmis yillarin basinda
kendimiz bulalim kara kutuyu
ne kadarini kurtarabilmisiz kendimizin
hadi sayim yapalim
ilk is bu siire "Imagine" adini koyalim.
Ne kadar uzak görünüyordu bize
Oysa geldik. Iste buradayiz. Yaslaniyor ve ayriliyoruz.
Ne zaman karsilassak gözlerimizi kaçiriyoruz birbirimizden
Kaçamak sözler ediyoruz. Ayaküstü.
Ne zaman karsilassak unutmak istedigimiz ne varsa karsimizda
Gençligimiz! Kimsenin olmayan gençligimiz!
Gençligimizi tartarken bosluk tutan avucumuzda...
aci çekiyoruz
aci çeken yerlerimiz kalmis diye seviniyor
sonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz
Karsi çiktigimiz dünyanin bir parçasi olduk nicedir
Ürküyoruz bizi geçmise baglayan halatlardan
yarim yanginlar çikardigimiz gemilerde tükettik bütün yolculuklari
dünyayi dinleyisin sonsuzlugunda
olanaklarin hayaletleri ve biz
kirlenen, çürüyen sularda yalpalayip duran
bir gözcü isligiyla kendinin terk edilmis sahilinde dolasan
su çocuk kim
ya su koynunda içedönük bir tabancayla uyuyan melankolik haydut
hayata dislilerinin dokundugu yerden baslayan, erken törpülenmis su kalabalik
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik iste buradayiz
bu kadar miydik?
bosalan meydanlarin ugultusu kaldi kulaklarimizda
küllerine katiliyoruz büyük yanginin
gündelik adresler avutmuyor askin kollarini
baliksirti desenlerde çapraz günler
birbirini tutmuyor yalnizliklarimiz
birbirimizi yitiriyoruz her bulusmada
sebepsiz üsüyoruz
yüreginde bir mustayi gezdiren günleri düsündükçe
tiftiklenmis bir sessizlikte bulunmuyor aradigimiz kelimeler
kabzasinda uyudugumuz siddet rüyalari
dagilip gidiyor gündeligin sisli peronlarinda
kalin bir kireç tabakasi altinda bütün duygularimiz
saat farki var en yakinimizdakiyle bile aramizda
demek ki o kadar da sebepsiz üsümüyormusuz
Umutlar kiralamiyoruz artik, kullanilmis umutlar da karsilamiyor siparislerimizi, ilkeler rehin, degerler eksigine bozdurulmus Büyük Pazarda, Operadaki Hayalet yer gösteriyor ölen bir kültürün üyelerine, beseri günahlarimiza makbuz kesiliyor, vergi yerine hayat iadesi topluyor Kent Idareleri, Kolluk Kuvvetleri kurusuz düzenleri dagitiyor görüldügü her yerde, eski plâk kapaklarini oksuyoruz yalnizliktan, eski bir sicakligi ariyoruz magmalasmis fotograflarda, kantasiyla dindirilmis kelimeler akip gidiyor konusamadiklarimizin üzerinden, takma yüreklerle sürdürdügümüz aliskanliklar geri tepiyor, çekimine girdigimiz her yeni imkânin aydinliginda, tekrarlana tekrarlana içi bosalan gizleri pazarliyoruz hayatina manset arayanlara, naylon tadinda maceralar, kalp para degerinde gecelik asklar kirk kupona, hayati birbirinden kopya çeken çocuklara slogan ve cingil üretiyor, ödüller veriyoruz düsü dar, yüregi ensiz gündüz yildizlarina, buzlu ve hüzünlü rakilarla çinlattigimiz içimizin kirilgan korunagi, iyi paketlenmis vahset sürüyor piyasaya. Görüldügü gibi herkes kadar biz de benziyoruz düsmanimiza.
Biz ki, 45'lik plâklarin, radyo istek programlarinin, yazlik sinemalarin çocuklariydik, yarim kalmis devrimimizi emanet ettik dolarin ve markin dalgalanmalarina
yedi aski boynumuzda, elimizde yedinci mühür, koynumuzda akrep
azap karsidan karsiya geçerken selam veriyoruz anilarimizi arkadan
vuranlara
ne verili kosullarin ufkundaki umut
ne mutlak huzur arayicilari
oyalamiyor içinden geçtigimiz karanligi
çikip geliyor toz duman içinde
kavganin tas, askin tunç, kendimizin demir çagindayken
bütün masallari dolasmis kahraman
poz veriyor içimizdeki kurakligin peyzajina
tarih sürüp giderken
sirlarimizi ve çeligimizi verdigimiz sular
çekiliyor eski topraklardan
yeni volta boylari ufukta
yepyeni tanimlar araniyor
dünyayi degistirmek isteyen varolusumuza
biliyoruz ki buradan görünmez
Çünkü Büyük Umutsuzlardir dünyayi degistirecek olan
dipsiz bir öfke kadar derin
dipsiz bir banknot gibi dolasimda
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik. iste burasindayiz
Adini "Imagine" koydugumuz siirin.