4






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


4


INAN BATMIS SEHIRLER GIBI ONARILMAZ ANILAR

         

Biri beyaz biri kara iki kedi..

birbirlerinin omzuna kollarini dolamisçasina birbirlerine sefkatle sarilarak,

birbirlerine dayanarak yola çikmislar.

Gölgeler aksamüstünü söylüyor.

Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmis gibi.

Yüzlerini görmüyoruz ama eminim miril miril konusuyorlardir. Belli sinanmis, denenmis bir dostluk bu,

uzun yollari da göze alabilen bir dostluk

 

Ya biz, binde bir karsimiza çikan dostluk, arkadaslik, sevgililik firsatlarini ne yapiyoruz?

Aksam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayip miril miril konusabilecegimiz,

omzumuza dolanan bir kolun, basimizi yaslayabilecegimiz bir omzun,

belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanikli ayaklarin sahibi karsimiza çiktiginda taniyabiliyor muyuz onu,

degerini biliyor, biricikligini, benzersizligini anlayabiliyor muyuz? ...

 

Yoksa hayati sonsuz, firsatlari sayisiz sanip

kendimizi hep ilerde bir gün karsilasacagimizi sandigimiz bir baskasina,

bir yenisine ertelerken hayat yanimizdan geçip gidiyor mu? karsimiza çerken çikmis insanlari yolumuzun disina sürüklerken

bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacagimizi hiç hesaba katiyor muyuz?

Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çogu kez zalimdir,

her zaman ayni firsatlari sunmaz, toyluk zamanlarini ödetir. Hoyratça kullandigimiz arkadasliklarin, eskitmeden yiprattigimiz dostluklarin

savurganca harcadigimiz asklarin hazin hatirasiyla yapayalniz kaliriz bir gün...

 

Bir aksamüstü yanimizda kimse olmaz,

ya da olanlar olmasi gerekenler degildir.

Yildizlarin bizim için parladigini göremeyen gözlerimiz,

gün gelir kayan yildizlarin gömüldügü maziye kilitlenir...

 

Kedilerin özel bir anini yakalamak gibidir

kendi hayatimizdaki olaganüstü anlari ve olaganüstü kisileri yakalamak.

Bazilarinin gelecekte sandiklari 'bir gün' geçmiste kalmistir oysa;

hani su karsidan karsiya geçerken, trafik isiklarinda rastladiginiz,

omzunun üzerinden söyle bir baktiginiz sonra da bosverip

'Nasil olsa ilerde bir gün tekrar karsima çikar.' dediginizdir.

Oysa tam da o gün bu zalim sehri terk etmistir O,

bos yere bu sokaklarda aranirsiniz...

INCE L , LALENA

         

Eski sular,

silahsiz aksamlar, erken vurulmalar

sigirciklar ötüyor bir yerlerde

gün düsüyor çilgin bir portakal gibi

bir yolculuk defterinin içine

tundralarin gizledigi izlerden

Bak yine esigine geldim

Ince L, Lalena

izin ver inine sokulayim bu gece

Bak safkan geldim gittigim uzaklardan

Yasadiklarim islememis hiçbir yerime

 

 

suracikta kivrilayim, teninin tarçin gökleri altinda temiz bir çarsaf

ser; beyaz, yumusak bir yastik rüya istemem sobanin üzerinde

kaynayan çaydanligin huzurundan baska kösedeki mindere otur

eski günlerdeki gibi, usul sesle bir seyler anlat bana, bana bir

seyler söyle

hersey eskisi gibi olsun

ben hiç gitmemis olayim

sen evlenmemis ol, ölmemis ol Lalena

 

 

Inmem gerektigi söylenen düslerden

indigim gecelerde

kaç kez sardin yarali bedenimi

kaç kez yeniledin

ertesi gün sokaklarina kendimi bulurdum baska terkilerde

derdim yasam

elimden kaçmamis daha

uyardim kurallarina, kisik isiklarina

senin koydugun bütün sessizligin

bilirdim kelimelerle bile paylasilamayacak

kadar derinde

'Lalena'yi dinlerken sokulgan bir kedi

gibi birakirdin kendini

beni bile unutarak benim gögsümde

neyi sevsem

kime dokunsam

saçlarin akiyor yillardir parmaklarimin arasindan

ben kendime ne yaptim, sana ne yaptim Lalena?

hatirliyor musun

ne aptalca seylere güler

sonra mutluluktan aglardik sevisirken

askin ve birbirimizin derin kucaginda

San Fransisco'ya giderken olmasa da

Doors dinlerken bir çiçek takardin saçlarina

Nasil dönerdik ortancalar vadisinden

daha silah sesleri gelmezken hüzünlü tepelerinden

daha baskalarina kiymanin bilgisi

bulasmamisken parmak izlerime

nasil kaygisizdik ve nasil farkinda bile degildik

içinden geçtigimiz zamanin

masum sehvetini

kendimizden ayirt edemezken

 

 

hem zayif, hem korkak, hem maço

korurum kendimi sanir kaçtigi uzaklarda

hiçbir sey vurma yüzüme, hiçbir sey söyleme

eksilecegim kadar eksildim

dönüsün yollarinda buraya gelirken

geriye pek bir sey kalmamis

askin bütün imkanlarini sende tüketmisim ben

 

 

yol bitiyor iste, bir kaç adim kaldi esigine varmya

simdi herkes Doors dinliyor yeniden

seninse saçlarindaki çiçek duruyor mu hala

Orada misin?

Bu siiri okuyor musun?

Ince L duruyor mu sarkinin kaldigimiz yerinde?

Orada ol

Evlenmemis ol Ölmemis ol

Hiçbir sey olmamis olsun sana

n'olur n'olur n'olur Lalena

 

 

INTIHAR..

         

el fali avuç içinin yazgisi

kader çizgisi, ölüm deja vu

ayrilislar, ayrilislar, yasanmamisliklar

yanlizca bir kadehi içilmis yetmislik

intihar.

 

 

ISTERSEN HIÇ BASLAMASIN

         

Istersen hiç baslamasin

Bu hikaye eksik kalsin

Onca yaralarin ardindan

Yeni bir ask yaratamazsin

 

Örselenmis bir çocukluk

Iste benim bütün hikayem

Kaç sevda geçse de yüregimden

Bu yikintilari onaramazsin

 

Istersen hiç baslamasin

Geç kalmisiz birbirimize

Yanlis kapilarda geçmis bunca yil

Dönemeyiz artik ilk gençligimize

Istersen hiç baslamasin

Söz verelim kendimize

 

 

IZIN 

 

Bilmediginiz kelimelerin altini çizin, derdi Ögretmenim. 

Bunca yil, bunca yol, bunca hayat ve kitaptan 

sonra bütün kelimelerin altini çiziyorum 

-Ögretmenim, artik izin istiyorum. 

 

 

KADIRGA

         

Senelerce, senelerce evveldi;

Bir deniz ülkesinde... ve belki de

birbirine aktardigim defterlerin hepsinde

bu siir vardi:

Senelerce, senelerce evveldi;

Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanistik

 

uzak denizler, uzak yakinliklar içinde

bir Kadirgada iki korsan

tarih, yarin, ütopya dolu sandiklar arasinda

birbirimizi yaralarindan tanidik

disi korsan, içi iç denizlerde yasayan çocuklardik

konusamadiklarimiz bir bulut kalinliginda

duruyordu aramizda

oysa konussak yada dokunsak birbirimize

çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlik

batik gemilerin deniz diplerini saran

umutsuzlugu vurmustu yüzümüze

birbirimizden ve askin kesfedilmemis gizlerinden

ürküyorduk

bir definenin ikiye paylastirilmis haritasinda

bilmeden

birbirimize dogru ilerliyorduk.

 

 

KAL..

         

Çek silahini dedim baba

vur gözlerimi aglayan yerlerinden.

Yüzüm islak bir kaldirim gibi baba

bas üzerimden geç, kaderim duello sesizligi

çek silahini dedim baba

affet. 

 

 

KANDEHAR

 

Kandehar, kalbe akar dogrudan

gece Semerkant’tir,

Nehrevan, dinleyeni kahraman yapan masal

Buhara’nin gözlerini sil geçerken

disaridan yardim almadan

tek basina siir olan kelimeler

bazi sehirlerin adi kapali dîvan

kale kapisiyken anlam ve imkân

toza kuma dumana siir olan sehirler

cografyadan edebiyata atlas degistirirler

ne kadar çiksan Alamut ipteki uçurum

gölün gamzesinden ürperir Akdamar

ne istila ne anahtar

yazdikça görünür

baskasina yalnizca bir ad olan divan

kendi zamanlarinda görülmedikleri kadar

 

 

KAN, TUZ, ÖLÜ

         

Kanini degistirir suyla

Birkaç dönemeç önceki ölü

Tuzunu yikar deniz

Suyunu degistirirken irmagi

Denize tilsim dagliyor

Kursun yayiliyor tenine

Agir

Agir

Kursun

Birkaç ölü her dönemeçte

Bir irmak kaç büklüm dönerse

Doguya edilen yemin

Kan, tuz, ölü hakki

Kollarina çogalan irmaklar

Gelecegini tasarlayan cografya

Tarih ve yemin kusatirken topragi

 

 

KARA SAPLANMIS TREN

         

ayni tünellerden çikarken yitirdigimiz düsler

birlikte kamasan gövdelerimiz

karanliktan isiga ürperen ten

baska yolcularini bekliyor simdi

kara saplanmis tren

ayrintilarin bagislamadigi nabzimin vuruslari

bir baskasi olarak yasadigin serüvenlerde

tedirgin gövdelere yerlesen

bukalemundan kalan nem

korktum ve kaçtim alabildigine

kara saplanmis trenlerin yolcusu olmaktan;

uzak durdum

pismanligin kovanindaki içe dönük kursunlardan

mezatlarda dagittim neyim var neyim yoksa

unutusla örtüldü

bellegimin eteklerinde sönen yanardag

her seferinde erteliyordum büyük vazgeçisi bilet degistirmekle

oysa hiçbir yolculuk tasimiyordu beni hiç bir yere

baska yolcular degildi bekletilen,yolcular baskalasiyordu

saplanmis trenlerse ayni tünellerde

ilk kari bekliyordu.

 

 

KARANFIL...

         

Kulaginda karanfil tasiyan halkimin ogullari

Atlanin gidiyoruz.

Bugulu bir safak vakti yeniden düsüyoruz yollara

Eski zamanlarda oldugu gibi

Dersimiz tarih.Unutmayin kaldigimiz yeri

yenilmedik daha

 

Masal alin koynunuza.Belki dönmeyiz uzun zaman

Masalllar hatirlatir size dogdugunuz yeri

iliskiler iklimini

çocukluk tasinabilir bir seydir

alinsa da elinden geçmisi.

 

Tütün ve tarih koyun torbaniza.Kekik ve dag atesleri

Safagin bin yillik anlamini, sularin ve çaglarin sesini

ezberleyin, bilinmez otlarin adini hatirda tutar gibi,

Ten rengi aya bakin son defa

yani geride yasanmis ve yasanacak bütün yaz geceleri

 

kaçak asiklari, uçurum bakisli firarlari, magrur eskiyalari

saklar gibi

kilitleyin yüreginizin kalelerini

Anka ve Anahtar, ikinci bir emre kadar

Kaf Daginin ardina gitti

 

Kulaginda karanfil tasiyan halkimin ogullari

Toplayin çadirlarinizi.Eski zamanlarda oldugu gibi

Çig geliyor.Çag çöküyor.

Gidiyoruz.

Dudaklariniza ninni, islik ve destan alin

siyah sünnet çekin gözlerinize

Alici kus telekleriyle

Ki isisin yaprak yesili gözlerinize kistirdiginiz

farz olan öfke

çapraz asin tüfeklerinizi

çagin disina sürdügü eski masallardaki

eskiya resimleri gibi

yurdundan ve yüzyilindan

kovulmus çocuklarin tarihinde

gelenek kimi zaman baskaldirma biçimi...

 

Teni tarçin kokulu halkimin ogullari

Atlanin.Bizi bekliyor ay aksamlari

daha yola çikmadan eksiksiz anlatin çocuklariniza

aklinizda kalanlari

agizlik, tesbih ve tabaka birakin

yollari ayri düsmüs arkadaslara

belki görüsemezsiniz bir daha

yükse kuslar doruklari sever

ölümse çiplak kaldigi daglari

 

Atli bozkirlarin sararmis hülyalarini

eski sözcüklerin yüklü çagrisimlarini

yaniniza alin.

Sabahi karsilayin her günkü sabahi

gülümseyin yüzünüzün sigmadigi kuslu aynalara

mayin diye gömün yüreklerinizi

ölülerinizi verdiginiz topraga

vedalasin denkleri toplanmis geçmisinizle

unutmayin göçmen tarihlerden, yerlesik zulümlerden

geçilerek varildi yüzyilin esigine

sonra gece nöbetçilerinin yüksek rakimli yalnizligini alin

yalnizlik kullanisli bir seydir, bazen iyi gelir

gerektiginde yalniz olmayi bilmeyenlerin

inanmayin beraberligine

sonra sabir.Mazlumlarin ve bilgelerin bize tarihsel

emanetidir,

her yerde yeni anlamlariyla denenir.

Ve her çagin hurafeleri vardir

kurban alir, kurban verir

Geçer devran, takvimler el degistirir.Gün gelir zulüm de göçer

Zaman örter her seyin üstünü

Uzagi gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer....

 

Atli ay aksamlari

Sönmüs yanardaglar.Gecenin ormaninda

ilerleyen ölülerin rüzgari

yanik fisiltilar...

gelecek günlerin düsünü kuran

kaç tarih çadir kurup sökmüs burada

yalnizlik kalmis yadigar

bir de gökyüzü

gökyüzünün mayinlari yildizlar

hem saklar, hem açiklar

çoban yildizi, samanyolu, kervankiran

kapi komsumuzdu burada

gittiginiz yerde de parlak midir bu kadar?

 

Simdi menzili yurt tutanlar

ne yollar, ne yillardan geçeceksiniz

çiçek atin yenilmis asilere

güvenin her çagda ve her yerde

uzaklari iyi bilen çocuklara

kenar adamlarina, ates insanlarina

birliginiz dagilmaz göç yollarinda

ey gurbete çikmis halklar

 

Atli ay aksamlari

kalin sayak bir gece, esiyor rüzgar

gidiyoruz gelecegi olmayan bir yere

ardimiz sira esiyor ölülerin rüzgari

daha simdiden baska yerlere gömülenlere

gidiyoruz kalin sayak bir gece

geride ne çadirlar, ne tarih, ne saltanat

yalnizca rüzgarin sesi bizi ugurluyor.

 

Ay vurmus alnina bütün ölülerin

yatiyorlar kimsesiz koyaklarda

ilk vurulduklari sicakliklariyla

sanki dokunsalar birinin omuzuna

hep birden, her seye yeniden baslayacaklar

ilerliyor gece, geçiyor ay

nesnelerin bosalan dünyasinda

yer degistiriyor aydinlik, tarih, mevsimler

kimsesiz koyaklarda ölüler ve ay

 

Kulaginda karanfil

Teninde tarçin

Gözlerinde göç var

Döner bir gün Anka

Kilidinde döner anahtar

KAR PRENSI

         

Karli fundaliklarda birak, kalin uykularin sabahinda

yasamin saf degerlerini

çekil baskalarinin aynalarindan

omuzlarinda ödünç pelerin

ceplerinde kursun paralar

bütün bunlar sana göre degil

Eldivenlerini çikar, kiragi uçugu çiçeklere

denizmercanlarina, sefer atesleri yakmis

balikçi teknelerine bak

sonra kayatuzu, seytankinasi,

ucu agulu kargilarla kendine basla

bak daha simdiden

deliller ve ayrintilarla kan tutuyor geceyi

 

 

esik altina saklanan bir anahtar

kuyularin islak bilezikleri

düz, sakin, kendinle konusur gibi dene

kanini yenileyen serüveni

kav gibi gizli ates,

ten gibi lav

sorgusuz sevissek

uykunun beyaz yasasi teslim almadan bizi

 

ne duello kanunlari, ne görünmez kelepçeler

tabiati kesfeder

kutuplarindan ekvatoruna

kendin indir dogal afetlerini

haritani saglamlastir

anilarin ve gelecegin için

iki kisi olana kadar yaz kendini

biri emekli bir hayalet

shakespeare sonesi

öteki, mahzun siirlerin yedek yolcusu

bir kar prensi

 

 

Döndügünde orada olacagim

Karli fundaliklarda bekleyecegim seni

 

 

KESKE..

         

Deniz kokulu taslar dösenmisti yollara

Ben bile bilmiyordum nerde ayrildik

söndür küllenmis sözcüklerini geçmis zaman

sararan firezleri geç

yorumu gökyüzüne birakilmis uçurtmali tepeleri

uzun bir yol için aldigin ne varsa birak ardinda

saklayabilseydim dalgin bakislarimi böyle zamanlar için

saçlarini taradigim sular,rüzgar ve karanlik

bak adin yazili yesim tasindan örülü duvarda!

 

 

KETUM

asikken tamamlanir

düsmanken yarim kalan tehlike

ketum hançer, çig rüzgar

künyendeki kaza benim adim

yatismaz artik içimde baslattigim hikaye

ben her yerden aska çikarim

 

irsidir ask

babadan ogula geçtigi gibi

geçer bir asktan digerine

ruhumu beklet, dagi ertele

dönülmez sözler verdim

döndügümde çaresine bakarim

 

 

KIRILGAN

         

Kirilgan bir çocugum ben

Yüregim cam kirigi

Bütün duygulardan önce

Ögrendim ayriligi

Saldirgan diyorlar bana

Oysa kirilganim ben

Gözyaslarim mücevher

Sakliyorum herkesten

Ürküyorlar gözümdeki atesten

Ürküyorlar dilimdeki zehirden

Ürküyorlar o dur durak bilmeyen

gözükara cesaretimden

Diyorlar: Bir yani sarp bir uçurum,

Bir yani çilgin dag dorugu.

Oysa böyle yapmasam ben

Nasil korurum içimdeki çocugu?

Bir yanim çilgin nar agaci

Bir yanim buz sarayi.

 

 

KIRKSEKIZ

         

kendine seçilmisler için

bütün isaretler ayni yolu gösterir

senin yolculuga çiktigin yolu

kime çikar, niye çikar, ne çikar, kim bilir

kimin kimden aldigini

dogrular yarim yasanmis yillari

hayatin gölgesinde kalmis

gölgesizler, yasayan ruhlar göçmen bedenler

kaç tarihten yapilir bir tek kavim

ögrendikçe susmayi sözünü bekletir

içinde durmadan erteledigin ihtiyar

gençligin ve geleceginle büyüttügün

kayip kavmin çocuklari

bir bir içinden geçerken

kanat hareketlerini yineler

dünya kuruldugunda katledilmis

yarinlari yarim kalmis melekler

bazi hayatlar yasandikça bulur anlamini

bazi hayatlarin yasandikça çikar boslugu

hayat ne uzundur aslinda ne de kisa

ne yasadigidir yalnizca

bazi pismanliklar hayati kisa kilar

bazilari için çok uzundur tekrarlar

 

maceramizin incisi anlam

kalbe zarar var olus definesini

kirk sekiz melek

yasarken yineleyebilmek

katledilmis melek kanat hareketlerini

 

 

KISSA XXIII

         

II

sarayli bir günahi gizleyen

gecenin feracesinde

doludizgin bir sehvet

gece gözlerinin âzade tiryakisi

hâlâ bir çenginin sevdasina müebbed

 

onlar ki azaltarak kendilerini

büyüyorlar bir ayazda

gizli koyunlarinda tasidiklari efsunlu nar

dagiliyor haramiligin kizgin avuçlarinda

onlar ki saklidirlar herkesçe kendilerine bile zinhar

bir secdeye varir gibi

yeniden doguruyorlar birbirlerini

sevdakâr bir bedende kilinan

onulmaz sehvetlerin namazlarinda

onlar ki bir sevdâyi hâlâ bir suç gibi yasayanlar

azaltarak kendilerini büyüyorlar bir ayazda

 

daglanmis memeleriyle sarar cüzzamli yüregini

satilmaz ki böylesi esir diye halep pazarlarinda

 

 

KIRMIZI

 

kaypak mansetler, sagir kataloglari, karnaval biletleri

kendini tanimanin korkusu

sürekli bir canli yayindasiniz

girdabi olmayan yüregin sireni duyulmaz elbet

mekanlar lunapark, hayat çarpisan otomobiller

görüntünün kumbarasinda hafizaniz bes kurus

alarma yakin hiçbir kirmiziya düsmemis yolunuz

 

Bindigin düs ati yorulmus oysa

Üstündeki binici çoktan degisti sana sormadan

Kendine uygun bir ayna bile bulamadan

Kalakalirsin baktigin boslukta

Bakarsin baktigin kadarsin

 

Bundan sonrasi

Geç kaldigin yerlerdeki korunma duyguna bagli

anlarsan, anlamanin

anlamazsan, anlamamanin boslugundasin

Iste simdi Kirmizi!  

 

 

KIRMIZI FERMAN

         

saklama yüzünü suya

benzetilmis kelimelerin ardina

 

kalbinden söktügün çadiri

baskasinin yüzüne kurma

ask olur

tepeden tirnaga

göçebe tende

kalici iklim

 

zamanin gaddar haritalari

neye gerçek neye kurgu dedigin

kirmizi kipkirmizi kizil ve karsiliksiz

her verdigin

 

yol sensin ulak sen kalbindeki zarf

ölümüne

koynundaki ferman

alinmaz kanin akitilmadan

 

ulastir bunu yerine ömrünü tamamlamadan

 

 

KIRMIZI FILM

         

Yaratici ruhun tirnaklari

Kirmizi film

Vamp bir vampir

Kaynak yapiliyor

Ruhlarin geçmisine

Oksijen maske

Korkunun alt yazisi

Kullanilmis biletler

Deri jartiyer

Siyahi

Sahaflara düsmüs

Sivri topuklar çeviriler

Derinlesmeden kullanin

Bütün korkulari

Fil disi vampirin

Ve gece yüzölçümü pelerini

Olmayani yazmanin romani

Kurallari bile degismis

Nasil öldürüleceklerinin

Herkese bir tane kirmizi film

Satrancin 64 karesi üzerine

Çarpilan sayisiz oyun gibi

Ayni kan farkli kurular

Dogadaki üç ana renk

Yalnizca sekiz nota

Ne kadar az ve ne kadar çok

Atomdan bombaya giden

Kan karanligi yollar

Olmayana inanmanin sinemasi

Dislerindeyiz vampirin

 

 

KIM GÖLGESINDEN KAÇABILIR KI?

     

Geçtigimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülügü kendilerini tekrar, tekrar hatirlatmalaridir.

Bir kere kaybetmekle kurtulamadigimiz seylerdir.

Yokluklari hayatimizdaki varliklari haline gelir.

Hep ama hep hatirlariz.

Ne biçim kaybetmektir bu?

Kim gölgesinden kaçabilir ki?

Bazen duygularimiz bizden erken yaslanir ve bizden hayatin geri kalanini alir.

Hayatin, kendini anlayanlari cezalandirmasidir bu...

Durup, durup ardina bakan kadinlar vardir.

Geçmisi düsünmekten simdiyi yasayamazlar.

Her seyi didikleyip duran mazisinin gölgesinden,

anilarinin yükünden bir türlü kurtulamayan gözleri ufuk yorgunu kadinlar.

Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadas edinecek yaslari geride biraktiysan eger,

hasar görmüs eski arkadasliklari onaracak çagi da geride birakmis oluyorsun.

Zaman ilerledikçe birçok sey, daha zor olmaya baslar. Beklentisi yüksek olan kadinlarin yalnizligi daha koyu oluyor. Büyük laflarin gölgesinde geçen hayatlar,

bir daha iflah olmuyor, geçip gittigiyle kaliyor.

Zaman, ask...... her sey!

Ayriliklari ayrintilar acitir.



winerilhan