5






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


5


KIMSE

         

zamani yillarla tartanlar

yanilirlar

hiçbir sey tartilmaz baska bir seyle

hatta çogu zaman kendiyle bile

yasanir, içini tohuma birakir

geçer gider

geçmez sandiklarin bile

 

hiçbir geçen tartilmaz kalanla

neyin kaldigini çogu kez kendi de bilmezken insan

kimse kimse kimse

sahi kimse

ya da hiç kimse

söylediklerimden çok

sustuklarim

seçtiklerimden çok

reddedilmek için

ne kadar varsam

o kadar kimseyim kendime

 

güç kötü bir sey

kaderken de

kaldiramazken de

güç kötü bir sey

güçlüyken de

güçsüzken de

kaldigin yerden devam etmenin karanligi

benzemiyor hiçbir çaresizlige

kimin kaldigi yer var ki dünyada

kaldim sandigin yer

bizden geçendir çogunlukla

içimizi parçalaya çogalta

hâlâ gittigim sona aceleci adimlarla

bütün is birinin dedigi gibi,

yavasça acele etmek aslinda

 

ölene kadar yavasla iste

ölene kadar yavasla

ne baskalastirirsan o kadarsin

baskalarinin imtihanlarindan büyük gelecekler umma

 

çaresizlik bile bizden bir baskasi yapmaya yetmez

bize biçilmis döngüye katlaniriz yalnizca

bir bakima hiçbir yerdeyiz

bir bakima yalnizca buradayiz

var olusumuzun agirligi altinda ezilirken yapayalniz

ait oldugunu sandigin bütün gruplarin içinde yapayalniz

reddin imkânlari sayim kayiplari yoklama kaçaklari

sanma ki hayat bizi bekler baska kiyilarda

oysa biz buradayiz

halsiz, kanitsiz

yillarin neyi tarttigini bile bilmeden

kendi gücümüzün altinda azala azala

 

kollarimiz kadar kulaç kalplerimiz kadar sahil

hiçbir adanin almadigi yalnizlariz,

tamamlanmamis haritasinda

define ve varlik

gelecegin tarihe dagittigi kayiplar

bir gün birbirini bulmanin umuduyla

 

gölgemizle barismanin uzun yolculugu: büyümek

kendiyle tanismayi erteler insan çogu zaman

hayat yanlislarla kisalir

baska biri olarak girdigimiz bir kapidan

bir digeri olarak çikariz

gündelige katlanmak için baskalarini kandirirken kendimizi yaniltiriz

içimizi denerken yüzeriz farkli yüzlerle kendi içimizde bile

bu yüzden ask yalnizca bir fikirdir

bu sefer gerçeklestirdigini sandigin bir fikir

hep öyle oldu bende

hep sakli kaldi içimdeki anahtar

ve hep ayni kilitte kirildi

 

fikirler de zamanla degisir

kirildiklari yerde

kirildiklari yer her seyi degistirir

 

zamanla bir sey söylemez artik kirilmak bile

sonra baska bir baslangicin kapisinda

ayni korkularla kalakaliriz

daha önce de söylemistim:

kimse yoktur kimsenin kimsesizligine

her siirin gizi baska bir siirle

açiklar kendini

demistim ya, hep öyle oldu bende

böyle katlandim kimsesizlige

o birini ararken bile biliyordum

hiç kimse hiç kimse hiç kimse

 

 

KONUK MAHALLE

 

aksam dogdu kollarimda

sarniçlar sularini saldi kasiklarindan

ince sizlarin ve yol diye dolandigi dar yokuslar

utandilar yoksul avuçlarindan

türküye uyandi yeller bir kosu

tasinmaz yükler onmaz dertler

açiverdi sabahin kapisiyla gecekonduyu

uyandi mahalle

uyandi mi insanlar

bir tek kollarin midir aksam sancisi

ve bir de bizim Raif amcanin kirkbeslik rakisi

 

 

KORKU

 

Herkes baska olur bir baskasiyla

Serin tutulmus içeri

Koyu tutulmus disari.

Yolculuk bu

Bilinmez getirdikleri

Yolculukla gençlik arasinda

Çatilmis mitoloji

Her hikaye oradan geçer dünyaya

 

Yillar önceydi hani,

Sahilde uzun bir gece,sabaha karsi,ortalik aydinlaniyorken

Birdenbire

Karsilastirilmamis gözlerle bakmistik dünyaya

Sanki derin,kör yorgunlugumuzdan siyrilip

Ilk kez görüyorduk herseyi

Büyülenmistik,saskinligimiz korkutmustu bizi

 

Kisik sesle;Daha aksamdan baslar sabahin yolculugu,demistin.

Sanki zaman koyup gitmisti bizi burada.

 

Sabahina çekip gittin,ben degildim korktugun biliyorum

Sen,zamanin geçtigini

Ve dünyanin korkulacak bir yer oldugunu o gece kesfetmistin.

 

 

KÖMÜR

 

yorgun çeligi yalanladigin harflerin

sözün tütmez içinin ham kilidinden

sancidas küslük

adas yemin

tuzaklarla dogar bazi insanlar

kimse kimsenin gecesini anlamak zorunda degil

düsman ve sirdas cehennemi

birbirine benzeyen erkeklerin

içlerinde tutusmayan, yanmayan çig kömür

birbirlerini silahlandiran ve istisnalardan tanrilar

sen de öylesin

 

hem görünmeyeni oksar

hem kendiyle dargin

kömür siyah silah

ya da siir yaptiklari hoyrat hatiralarindan

kimse çikamaz disari

kendileriyle yüzlesmemek için

dünyaya karsi açtiklari savas

yalnizca kendini kavurur ölü kömür

sen de öylesin

 

 

KUPON 

 

ucuz bir efsane alin  

gündelik yasaminizdan 

bir Imge biçin kendinize 

pazarin ürettigi görünmez kumaslardan 

ya da degisik tarihli parçalardan 

yüzünüzü ismarlayin 

yukaridan asagiya üç 

soldan saga bes 

üç bes kisi 

sigdirin kendinize 

yedeginizde bulunsun 

malum, bu durumlar belli olmaz 

her çekilis için farkli 

kuponlar 

bu durak olmazsa önümüzdeki durak  

ilerleyelim beyler  

öldürdükçe içimizi önde bos yer var 

 

 

KUZEYDEKI PENCERE

         

kokladigin gülün kokusu kalmis sende

baktigin denizin tuzu

geçtigin iklimlerin masali sinmis üstüne

kuzeydeki pencere açik

göçebe bin bir gece

 

sözcükler sökülmüs bir aniyi

ne kadar tamamlayabilirse

bir andir eski defterlerin

günesinden vurur yüzüne

yazsam olmaz dersin

kimi zaman sirf bunun için

yazmaya degerse de

kuzeydeki pencereyi açarken

yere düsen defterden görünür:

eksik kule, yirtik nehir

simsiki kapatmis olsak da

bizi ürperten anilari hayatimizin

eski defter ya da kuzeydeki pencere

 

 

LAVANTA

         

Ordadir

yazin eskittigi otlar arasinda

uzakta bir nehrin gürültüsünü kazar

masmavi usturalar abanoz agacina

 

Ordadir

uyuyan bir namlunun sessizligiyle

günün sabahliginda

dudaklarinin arasinda bir ot, bir islik

iz birakmaz sisler gibi geçer agaçlarin arasindan

varir kendini derinlestiren uçurumlara

 

Ordadir, bir devin tavsan uykusunda

aklinda kimildanan otlar, agaçlar

düsünü düsürdügü sular

yüzünü biraktigi sular

almamis zaman kalmis kireç altinda

çelimsiz bir kabuk baslamis yürek yarasi

ki ne zaman çarsilara çiksa silahsiz

onu vururlar

gögsünde siyah bir yildizla

kalbinde kuruyan bataklik

kirlara yakin durur, yanik kokulara

 

serin çiy vakti çimenlerle konusur

ne zamandir çikmiyor sokaklar açik artirima

issiz bir kil ile gövdesini kateden bir atestopu

Kendini sakladigi sular altinda

ve son bir kez:

isik ve çamurda kaldi lavanta

 

 

MANSET 

 

Hayatima manset istiyorum. 

Birkaç mansete ihtiyacim var, günler tekdüze 

Karton filmlerden yapilma bütün serüvenlerin 

içinden geçtigimiz karanlik tünel bizim olmayan gündelik 

Büyük bir köy artik bana taninan, dünya! 

                                  ölüm tek ticaretin 

Biz söyleriz baskalarina kalir kelimeler 

sanal gerçeklikler için vurguna inmis manset 

Gözlerimize attiklari bandin sakladigi karanlik 

kimsenin ofsetinde kazinmiyor yalan sarmal grafik 

kendine çevriniyor 

Biz söyleriz baskalarina kalir kelimeler 

Rekabetten baska yapacak bir sey birakmiyorlar bize 

Serefin, haysiyetin, adaletin ve ümidin 

eski moda öyküsüne bir biletim var, alip cezali bir biletle 

degistiriyorlar. Sesim hiçbir metinde taninmayacak böyle

giderse. 

    Asik olmak istiyorum. 

    Kendileri koyuyorlar kurallari. Naklen yayinlamak 

istiyorlar bütün duygularimi. Güzel pismanliklar yasamak 

istiyorum, birakmiyorlar, sterilize ediyorlar hemen yasadigim 

her ani. Hilesiz kuslar bile kartpostallarda tuzaga düsürülüyor, 

Tebrik ediliyor; poz verdiriliyor kanatlarina. 

    Pozdan putlar yaratiliyor her yanda, afislerde, ekranlarda, 

vitrinlerde, sokak pozlara tapmaya zorlaniyor insanlar. 

Zorlandiklarini hiç anlamiyorlar. 

     Her yerde bela var. Olmayacak yerlerde üsüyorum. 

Çarsaflarimi denetliyorlar ben yokken. Pencereme konan kuslari 

takibe aliyorlar. Tek kisilik bir içbükey zaman bile 

birakmiyorlar bana. 

    Çikmasam odam gömlegim oluyor. Çikmasam sokaklar tundra. 

    Aynaya bile sebekemi gösteriyorum. 

    Bakin kimseyi dövmek istemiyorum. Aktör de olmak 

istemiyorum. Vücuduma ve ruhuma muhtacim. Rahat 

birakmiyorlar. Yerimi bilmeliyim gitmeden önce. Izmarit olmak 

istemiyorum. Gençken ve yeniyken bir seyler denemeliyim. Önce 

bir manset bulmaliyim kendime, her seye bir mansetten 

baslamaliyim. 

    O zamanlari anlatmak istiyorum. 

    Zamani ögrenmeye çalisirken yitirdigimiz zamanlari. 

    Ölümden anlayan bir yanimiz vardi gene de 

    Sesimiz açilirdi. Uyurken korkardik. Siçrardik uyku 

arasinda ya da birinin elini tutardik 

    Gecenin koyu kibrinde gölgelense de erden masumiyetimiz 

    gelip geçerdik her seyin yani basindan 

    derinlesmekti en büyük tehlike 

    Bagislanirdik. Gençtik.  Gençlik kaba cephane. 

    hiçbir seyin içimize fazla islemesine izin vermezdik 

    kahkahayla bas etmeye çalisirdik gözümüzle göremedigimiz 

her seyle, ölesiye korkardik 

    kendi içimizden tanimadigimiz biri çikacak diye günün 

birinde 

 

 anonim bakis için rehin verdiginiz gözler 

                          önünde 

 geçip giden yazip duran söyleyip eyleyen 

                       ben degilim 

 duru suyun ari mantigin dingin optigin 

                         önünde 

 görülmek görünmek gözükmek isterim 

 çok mu zor çok mu olanaksiz bilmek isterim 

karsi durdugum seyler vardir hayatta 

manifestoya varmadan daha kisa mesafelerde 

çözgüsü atkiya daha kolay dolanabilecek bir dolu yol 

               derin çözümsüzlükte 

adi konmamis gizli bir sözlesme sakli madde 

                    imha ve imla 

ne çöllerde yiten geç dönemin mecnunlari 

ne teneke kutularda biriktirdigim madeni paralar 

en büyük günahimi islemedim daha 

elementlerin minimal kullanimi 

daha yolun basindayim, yakinda 

 

 

    simdiki zaman yalnizca çarsi 

    pop ve popcorn zulmün bütün aylari 

    iki bin yillik kadim sehirlerde iskenceciler emniyet 

müdürü, katiller vali, Bagdat naklen bombalaniyor tarih ekrana 

çikiyor, sifreli çantalarda tasiniyor parçalanmis haritalar, zulme 

çalisiyor devletin ve sermayenin bütün kanallari, polisler 

gazeteci, sari kartli muhbirler, satilik seref koltuklari, 

      eski bir alinlik: Geçmisi anlamayan onu bir daha yasamak 

zorundadir 

      hem ortadogudayiz hem viyana kapilarinda 

      kuse bir gravürde dagiliyor kimlikler degerler özsu; katil 

hep baskasi çikiyor kara piyasada kapali iktisat 

      her yil geriye çalisiyor infilaka kadar körlük 

                                     infilaka kadar kötülük 

      herkes birbirine düsman olursa sistem mümkün oluyor ve 

buna, hayat iste, deniyor 

      sairler biliyor sonuna geliyoruz büyük duvara 

      herkes bir manset bulmali parçalandigi fragmanlara 

      bugünlerden bir gün çikacaksak eger, çikilacaksa, 

gömdügümüz seyler olmali bugünlere, bir gün baska gözler 

bugünleri yeniden okudugunda bizi görsünler diye, birkaç 

mansetlik kaba cephane 

      ne yalnizca siper ne barikatta verdigimiz ölüler 

      siir gizimizi herkesin gözleri önünde kaçirir gelecege 

      kolay kirlenmeyecek mecralar deltalara vurur akintisi 

      çikariz çikmaliyiz acemi siirler büyür baskalarinin okudugu 

oldugu yerde 

      bizi de oldurur derin teorisiyle 

      tekin olmayan siirlerin kotuma altina aldigi yarinlar 

      saklar kendi çocuklarini da 

      eski ve kara bir sarki yineler kendini baskalarinin 

kaderlerinde: 

"kendini ele verdigin yerde 

baskasina ihanet etmis olursun 

yapma n'olursun! 

bizi almazken bizim kurdugumuz sehirler 

biz söyleriz baskalarina kalir kelimeler 

varsin olsun sen gene de 

yapma n'olursun!" 

 

      yarim birakilmis bir fragman gibi, 

      parçalanmisligin sundugu acemilikler gibi 

      mükemmel olmaktan özellikle kaçinmis siirler gibi 

      söylenebilecek binlerce sözden yalnizca birkaçi gibi 

      kirletilmis kayitsizligin her vahseti mümkün kildigi bir 

dünyada 

      hayatimizin basina çekin kendi mansetinizi 

 

 

MASKE 

 

Maske ölmek istegidir sevgilim 

gerisingeriye dönen etiket 

bak gökyüzünde takma bulutlar 

ümitlerini yüksege ayarla 

ve bataklik halilarinda dinlen 

ey kutsal beden 

sana da gelecek sira 

pilindeki kuraklik yetmiyor degil mi 

hatiranin yüksek gerilimine 

baskalarinin bantlarinda batip çikiyor sesin 

kagittan intihar kuleleri 

eteklerinde dipnotlariyla devrildi tek tek 

bilgisayarlarinin depoladigi vahsetten çikis aliyor 

yeni bir maskenin formülleri 

granite dönüssün diye iskelet  iskelet ve etiket 

Dogru, kolay silinebilir bir musambadir seks 

atesten geçirir karton filmleri 

bazukalar altinda kadife gece 

leoparlar öldü sevgilim, parslar, jaguarlar 

çölü olmayan bedeviler platolarin yeni aynalar 

tinerle sil maskeni, ekrandaki görüntüyü ayarla 

volümünü kis kalbinin, dahili hatta seni ariyorlar 

 

 

MASKELI BALO

         

Yaredir sinede eski sevgili

Eski sevgili eski günler

Hayata baksana takmiyor kimseyi

Hiçbir sey diriltmez artik geçmisi

Yaredir yine de

 

Yaktin gemilerimi

Dönüs yok artik geri

Tak etti canima bu maskeli balo

Bu maskeli balo

Ve onun sahte yüzleri

 

Yaredir sinede eski sevgili

Ne yapsan kolay unutulmaz

Aglama geçmise yasadik bitti

Anilar bizi yalniz birakmaz

Yalniziz yine de

 

 

MAT

         

aydinligin duruyor

giderken biraktigin aynalarda

 

domino taslarinda

bezginligin kiraathaneleri

 

söndü yildizlarim senden sonra

zamanlar herkes için bir degil

karanligim tasrada bir kasaba.

 

 

MEKTUP

         

bos birak düslerini

ben gelecegim

kucagimda yaratmanin sevdalari

ve aksamüstlerinde sonlu bekleyislerin karanligi

tahta pervazlara takili kalmis çinar gölgelerini kanattigi

hiç yasanmamis Nerime Sultan anilarini dürüp

ben gelecegim

arnavut kaldirimlarinin tasiyamadigi yükümle

kendimi yine bir yerinden söküp

kirik dökük sevgilerin ut tellerinde tinlayan

o veremli yazgisini

yine de bir çiçek gibi ilistirip gönlüme

o yalnizligi Bizans'tan kalma Istanbul gecelerinin

sokak camlatan yagmurunda

kendimi agir bir yük gibi çeke çeke

Emirgan sirtlarindan yorgun ve telasli

biraz daha eskimis, biraz daha solgun ve biraz daha acili

ben gelecegim

dolu da olsa yaslanmis kucaklari

sahici ve acitici gözyaslarini bir mahsup gibi tasiya tasiya acilar defterinde

kimselere göstermeden usulca ve çok sakli

ben gelecegim

bir ticaret kentine... 

MERMIDEN GÜLÜSÜN VARDI SENIN

 

mezarlari sevdirirdin hep bana

 

mermiden gülüsün vardi senin.

seccade koltugumda öksüz,

dualar korkati yüregimde.

yönünü bilemeyen,

sarhos anilarla yasarken,

düslerimde hep,

mermiden gülüsün vardi....

 

tanri çizmis biçagiyla,

kaderimi alnima.

kaçak bir mahkum sayarak beni.

kalabaliktan biri olsamda,

korkak parmaklar gösterir beni.

geceler, bogazima geçirmis pençesini

geceler, karanlik gözlerle mermi

kusmakta madeni hiçkiriklar

kaçirirken uykumu,

tanirim seni ey ölüm

saklanma...

mermiden gülüsün vardi senin....

 

gücünü

öfkemden alirken, hayat

sahnesinin yalan dostlari,

yalnizligim, hayatimin tek sirdasi,

senide kaçirir, bu gürültüler...

volta atarken paranin yoldaslari,

kanaryalarsa hapiste.

seslerine takilmis kirli bir çiglik,

yakiyor mazimin mutlulugunu

gel artik usandim,

saklanma ey ölüm

mermiden gülüsün vardi senin...

 

 

METAL 

 

pencerede kedi yalnizligi

metal bir ay fener 

böyle gecelerde yagmurun sesi 

kagit hisirtisina benzer 

isik yillarinin karanlik hizinda 

yedi aski daha asili yildizlara 

takiyorum kulakliklarimi 

dalmaya ve uçmaya hazir 

iki kisi olarak 

bölündügüm yerde 

hard'n'heavy slowlari 

yer degistiriyor içimde bütün kisilikler 

tek basima oynadigim çin ruleti 

bir jeton, bir zipkin 

ayni anda isliyor 

kaatil ile maktul arasindaki en kisa yol 

kalkis takimlari infilak ediyor 

dans bittiginde birimiz ölecek 

büyük plato bildiriyor kosullari: 

tek kisilik düello bir metal tango! 

 

 

METAL YORGUNLUGU

         

o zaman söylediler:metal yorgunlugu

daha dediler yillarin var oraya

nice süslerden sonra ulasilan bir yalinlik gibi

nice bütünlüklerden edinilmis bir kirginliga

esyanin karanlik kurallari

etin aci tadi

bagimsiz kurgusu zamanin

yetmez görünenleri anlamaya

daha dediler yillarin var

 

zamanin biriktirdigi derinlik

çekimin çözülen yasasi

simdi esiginde miyim bu siirin

geldim mi metal yorgunluga

ilkin savatli gümüsüm

simdi bende mi sira?

 

 

MIRILDANDIKLARIM

 

Kirdin mi incittin mi birilerini

Kimleri kazandim, yitirdiklerim kimler?

Kendimi yeniledim mi yazdiklarimda?

Yeniden düsünmeliyim

Dostluklarimi, iliskilerimi

Gözlerim çocukluk fotograflarinda mi kaldi

Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?

Borçlarimi ödedim mi?

Dogru seçtim mi sorularin fiillerini?

Tirnaklarim kesilmis, dislerim firçalanmis, saçlarim taranmis,

Giysilerim ütülü, odam düzenli mi?

Geri verdim mi aldiklarimi:

Asklari, dostluklari, sevgileri, güvenleri, baglari,

Kitaplara, sayfalara, satirlara borcumu ödedim mi?

Yokladim mi duygularimi

Hâlâ sevebiliyor muyum insanlari?

Ovmali gümüsleri, bakirlarimi; cila geçmeli ahsaplarima

Ovmali umutlari

Sakli tutmali gelecek inancini, yarinlari eksik etmemeli agzimizdan

Ey uzak akrabalarim, üvey asklarim

Mevsim sonu dostlarim, isporta mali ayriliklar

Arkadas ölümleri, dost hançerleri, talan ettigimiz zulalar

Gece telefonlari, issiz konusmalar

Magrur incelikler, vurgun yemis iliskiler

Uçurum duygusuyla yasadigimiz hayat ey

O kadar çok anlattim ki

Kendime kaldim anlatmaktan...

Bunaldim kendisiyle bogusmasini

Baskalarinda çözmeye çalisan insanlardan

Usandim sözcük oynamalarindan, tilsimli sifatlardan,

Ofset duyarliliklardan

Kaç zamandir duru, yalin, çaliskan, iyi insanlar özlüyorum

'Içtenligin' ya da 'dünya görüsünün' kirletmedigi

Kendime bir yeni yil karti yazarak bunlari diliyorum

Aranip duruyorum adresini yitirdigim insanlari

Vitrin camlarina yansiyan yüzlerde

Bilmiyorum kalmis midir adresini yüzlerinde tasiyan insanlar

Hâlâ bir umut var midir

Çikmaz bir sokaga benzeyen bu avare avunmasi vitrinlerde

Ne çikmaz sokaktayim ne de mutsuz

Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar

Açik denizlerde nice yolculuklara yelken açarken

Kis günesinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasiz

Sere serpe ve keyifli olmak tek istegim ve dilegim

Senin ve benim , yani bizim için...

 

 

MIKA

         

Gökyüzünde yapistirma bir yildiz

Simsekler ormaninda

Bir tek yildirim

Selofan yagmurlardan sonra

Yine patinaj

Çekimine girdigimiz

Manyetik alan

Dagiliyor elyaf ve ask

Sezon degisiyor

Parabolik aynalarda

Baska bir set kuruluyor

Yepyeni bir dizayn

Isil isil göz aliyor megastar mikalar

Klip hizinda karton film derinliginde

Bir marka gibi yasaniyor asklar

Merkezi sistem yönetiyor ayriliklari, açiklamalari

Aci yok. Can yakmiyor tuzla buz olsa da

Dagilmis mika parçalari

 

Kesin çözüm

Acele servis

Buyrun, siz ne arzu etmistiniz?

 

 

NYLON

         

Bir basima kaldigim asklar

Nylon denizlerin siirleri

Nylon denizler posteri

Deniz posterleri

Boy pos naylon

Nylon

Asti geçmis zaman

Gözyasi taneyle

Denizler nylon

 

Kayisiz kaliyor kayit

Yaygin vahset, günlük ölüm, over dose

Içe, geriye, ileriye kapali gözlerde

Nylon perdeler

Gündelik konserve

Aski siyaset

Siyaseti ask gibi

Yasamis yakin tutanak

Ayna ve kagitta durusumuz ayni

Hâlâ ask, hâlâ siir ve siddet

 

 

OLMASA MEKTUBUN

         

Olmasa mektubun,

Yazdiklarin olmasa

Kim inanirdi

Senle ayrildigimiza.

 

Sanma unutulur,

Kalp agrisi zamanla

Herseyi unutarak

Yasanir sanma.

 

Neydi bir arada tutan sey ikimizi

Birlestiren neydi ellerimizi

Birak bana anlatma imkansiz sevgimizi

Sevmek birçok seyi göze almaktir.

 

Baksana geçmise,

Ne çok aniyla yüklü

Nerde o taverna,

Nerde sinema

 

Harcanmis zamanla

Yeniden yasanmaz ki;

Geç kaldiktan sonra

Arama bosa!

 

 

OMAYRA

 

Cevabi ömür süren bir soru biraktim sana

Mendili kan kokan sevgili arkadasim

Usta bakislarin kesfettigi rahatlikla arkama yaslandim

elimde sah mat yüzügümde tek tas siyanür

adinla bulanan bir askin, bir maceranin

macerasinda

yolun sonunu söylüyordu

günahkâr iki melek olan sagdiçlarim

 

Al birkaç bulutlu sözcük

atlasini sirtinda tasiyan çalinmis bir zaman

mekik, taflan, kar kesati bir iklim

ask mi, macera mi dersin bu uzun seferberlik

bu iliskinin topografyasini

mezhepler tarihinden bulup çikardim

adanan boynunda o gümüs zincir

bilmiyorsun armasi sallaniyor ucunda

iste yazginin kara zirhlisi!

Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!

Çünkü hiçtir bütün duygular

Korkunun verimi yaninda

 

Benim ruhum nehirler kadar derin!

Kizil kisraklar gibi üstümden geçeceksin!

 

Ari bir sessizlik duruyor

siddetimizin armalari arasindaki uzaklikta

gövdenin demir çekirdegi

kalkan teninin altinda

sana okunaksiz bana saydam giz

içindeki ugultunun izini sürüyorum

bir açikliga tasiyorum ele vermez yerlerini

harabeler diriliyor

heykeller tamamlaniyor

kendi kehanetinden büyülenmis gözlerimin önünde

baska çaglara gidip geliyoruz

ask tanrisi için

sevistigimiz ve uyudugumuz sahillerde

askin kaplan ve yilan dügümüyle

 

Öpüyorum seni boynundaki yaradan

iniyorum kaynagina

aydinlanmamis yanlarin isiga çikiyor

dokunuslarimin pariltisinda

dügümlü mendilin, gümüs zincirin

simsiki mühürlendigin bütün kilitler

çözülüyor avuçlarimda

 

Tilsim tamamlaniyor

ortaçag kentlerinden geçiyoruz dönüste

indigim kaynaklarin mezhep degistiriyor

zamanin ve uzamin kilitlendigi kara kutuda benim kelimelerim

tilsim tamamlaniyor

dudaklarimdan sizan erkek sütünün kara büyüsüyle

sevgilim oluyorsun

uyuyor ve yikaniyoruz ay isiginda

bakiyorum günes iniyor yüzünün alacakaranligina

 

Adin yoktu tanistigimizda

eksigini de duymadik

bazen bir rüzgâri, bazen birkaç zeytini

adinin yerine kullandik

 

Adin yoktu tanistigimizda

sonra da olmadi

çünkü baska biri oldun zamanla

 

Simdi adin var

simdi ruhumun sislere sarili derinlikleri

yükseliyor ve tehdit ediyor

kistirilmis varligimin bütün cephelerini

yüzümün pususunda geziyor

sularda bilenmis biçaklar

uyandirilmis acilarim, bulanmis sarnicim

etimle ruhum arasinda çelisen ilke

geri döndü bana

kendi ellerimle kurdugum kara büyüden

içimdeki tarih bitti

siliyorum bir aski var eden her ayrintidaki parmak izlerini

ve simdi adin var

ve simdi

ikimizin vaktinde

intikam saati geldi

 

Omayra, bu adi verdim sana

ve mevsimleri bütün anlamlariyla

iki çakilina bir deniz vereyim

hayallerine mavi bugday

dokuz yasamin olsun tek tek öldüreyim

esmer ve çirilçiplak bir gecede

bütün düsmanlarin gelecek

koynumdaki cenazene

 

Seni saran efsane çürüyüp topraga karisirken

kucagimda basin

gümüs bir tarakla tarayacagim saçlarini

kendi enkazimin üstünde

kurtlar, çakallar gibi uluyarak aglayacagim acidan

öldürerek yasatacagim seni kendimde

 

Ocagin pariltisiyla aydinlanan yüzün

gücünden habersiz sakin gülüsün

kamçiliyor içimdeki bütün köleleri

ben ki hileli bir oyun,

birkaç kirik zar

ve kara muskali tilsimlarla

almisken seni kaderinden, kiyasiya baglamisken kendime

asil sen tutsak etmissin beni

dünyaya kapali kapilarin ardindaki

içi bos sessizligine

 

sigligin, sevgisizligin

o sonsuz kendiligindenligin

dünyanin sana degmeyen yerleri

nasil da çekici yapiyor seni

o kadar baglandim ki

tutkusuz bedenine

ya öldürecegim seni

ya tunç çagindan heykeller indirecegim dökümüne

 

Sayiklayan bir agaç gibiyim Omayra

ugultusu geliyor ta derinden

gövdemin geçtigi masallarin

içimdeki deprem ayakta tutuyor beni

geri dönüp vuruyor çalinmis zaman

bak sana korkakligimi veriyorum

var olmanin bütün varoslarindan

ben yenildim, iste silahlarim

tilsim tamamlandi

sonuna geldim çizgilerini sildigim

bir büyük haritanin

askim ölümün sinirinda Omayra

oldugun yerde kal kimildama!

 

 

ONLAR CESET KUSLARIYDI

         

ask dediklerinde çocuktum.

gözlerimin kesilen ellerden yapildigini ögrendigimde

bir katliam gibi sevismeyi düsünmezdim, çoktum

onlar ceset kuslariydi

deniz en büyük ölü

afrika uyanmisti ya

ben bogulmustum

 

 

OPAK

         

Uzundur kaçiyor opak

Isiktan açiga çikardigi

Yaklasiyor gövde

Yollari geceliyor geçerken

Bir zamanlar çölleri ormanlari denizleri de öyle

Kalabaligin vahsi örtüsünde

Fizik yasalariyla çiktigi sürek avi

Çekirdegi saklamanin ham yalnizligi

Geri emiyor gölgeyi

Verilmez olan

Baska gözleri erteleyen

Yalnizca opak doku

Gündeligi yerine getiren ölümlü nesne

Onu bizden gelecege kaçiriyor

 

Kendinin baska'lariyla yer degistirerek görünüyor

Ilerliyor, her yere vesikalik gövdeler birakarak

Simdiki zamanda çoktan geçtigi köprü

Bir gün bütün izleri havaya uçuracak

Baska kalplerde daha tanidik olacak bir gün

Ondan süzülen isiga aldanip

Daha dün aramizdaydi, diyenler bambaska birini hatirlayacak

 

 

OPERA

 

ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda

yorgun, kirli ve umutsuz geçmisim

oysa bilmedigin bir sey vardi sevgilim

Ben sende bütün asklarimi temize çektim

 

imrendigin, öfkelendigin

kizdigin ya da kiskandigin diyelim

yani yasamislik sandigin Geçmisim....

dile dökülmeyenin tenhaliginda,kaçirilan bakislarda

gündeligin basibos ayrintilarinda

zaman zaman geri tepip duruyordu.

Ve elbet üzerinde durulmuyordu.

Sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun, biraz daha fazla sevdigim, biraz daha fazla önem verdigim.

 

Baslangiçta dogruydu belki.

Siradan bir serüven, ratsgele bir iliski gibi baslayip,

gün günden hayatima yayilan, büyüyüp kök salan ,

benligimi kavrayip, varligimi ele geçiren

bir aska bedellendin.

 

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün asklarimi temize çektim

Anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana

Bütün kazananlar gibi

Terk ettin

 

 

OTUZ YAS

         

daha vakit var diye

yazmadigimiz

siirlerdi

kaldilar

yüzümüzden gelip geçti

ilk gençligin fener alaylari

yeniyetme arkadas çetesi dagildi artik

büyümenin konaklama yerlerinde

nice ihanete ugradik

ayrildi yollar

ömrümüzü koydugumuz seylerdi ki

dört yöne dagildilar

 

daha vakit var diye

dönüp de bir gün

kaldigimiz yerden,hepsini birden

yasariz sandik

oysa emanetmis bizim sandiklarimiz

içlerinde kilitli kalmis onca seyle

günü geldi

aldilar

 

nasil kullanilacagi bilinmeyen anlardi

sonuna dek yasamaktan korkup da kaçtigimiz

yerini ve anlamini bulmayi beklerken

çürüdü gitti içimizde

sakli duygularimiz

simdi yabanci bakislara bir sey söylemeyen

karalama defterleri,bulanik anilar

rüzgara,atese,suya yazilmis

gençligin solgun güncesi

biz ne zaman büyüdük

onlar ne zaman yetim kaldilar

tutulan güneslerin altinda

yollar geçildi

dönüs yok artik o duyarliga

yasarken ve yazarken

yarim kalmis siirler

yarim kaldilar

 

 

ÖDÜNÇ HANÇER ÖLDÜRMEZ BENI

         

ödünç hançer öldürmez beni

 

bir küfür gibi kara

kayis dilini ver

binlerce kez açiklasam da

dilini çözemedigim ihanet

gel bir daha bende dene kendini

ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte

ne ben yenebiliyorum seni

yazildigin mevsime çok su ver kendi izinden

giden yollari suçlarindan arindir

arkanda kaldi seni ilerde bekleyenler

unutkan siirler, kopmus alintilar

hiçbir zaman kullanamadigin hatiralarla

kendine yazdigin yasam öyküsü!

ah, bu kadar ask herkesi yaniltir

gelme üstüme

bosalmis yeminlerin bilegi

ben sandigin sözcüklere vuran aksimdir

ödünç hançer öldürmez beni

ya baska bir silah seç kendine

ya birak baskasinin ellerine

ölüm askin isidir

kork benden sevgilim

ahretin olurum senin

bu kadar çok seven öldürmesini de bilir

ben seni

çok yanilmis kalplerin saglamligiyla sevdim

gücümdü güçsüzlügüm

ey, izini sürdügüm ruhumdaki kara gölge,

büyüttügüm ogullarimi bir bir elimden alan hayat

yaniltma beni, beni bana yakistir

son darbeden önce ilk sözü söyleyemeyen!

kolay degil ödenmis hayatin katili olmak

kör eder hançerini içimin gücü

ölümü göze alan yasamasini da bilir!

 



winerilhan