7






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


7


SÖYLE BANA

 

Her takvime üç bes ömür

bahtimizin bilmecesini bölüstürdük

çabuk düsen yapraklara

 

her seyiye bu kadar çok zaman aliyor? niye?

ne çabuk geldik

bu soruyu derin bir iç sizisiyla soracak yasa

 

ölüm karsisinda kazanilabakis derinligi

niye yitirildi yasamda?

 

Eski bir fotografa bakiyordum

Bu sorular beni yokladiginda

Fotografta sen de varsin

Bak ve söyle bana

 

 

SÖZLER, YAPRAK

 

bazi sözler karanlikta söylenir, diyorum uykularimin birinde

bazi sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanirken

bazi sözler karanlikta söylenir

bazi sözler hiçbir zaman

diyorum armalarin birinde

öyledir, iki yani agaçli yollar, arasindan

geçip gitmektir siir

agaçla, yolla, ne tarafa

ve hangi zaman

 

imgenin siddetiyle çogalir anlam

parçalana parçalana

 

geçtigimiz yollardan

onca yaprak düser

birkaç siir kalir yalnizca

o derin agaçlardan

 

kendi sesimize uyandigimiz rüyalarda

 

 

SPREY BOYA

 

Bir otomobil markasi '68

Deja Vu hizinda

Dünyanin dalgalari geç ulasiyor bu koyu kiyilara

Unutmanin borçlari ödeniyor

Ölü gözlerimiz için yeni düsler

Tanzim satis magazalarinda

Seçimlerimizin teyel yerleri gözüküyor

Ardindan boy aynalari için sprey sirlar

Aldigimiz virajlarda hizla eksiliyor

            Bildiklerimiz ve hayallerimiz

Iz birakmaz sisler gibi

Yüzlerimiz artik nikel kaplama

Gümüs ekranda

Reklam metinlerinde

Artan dizeler, laboratuvar tahlilleri ilisikte

Edebiyata ayrilan zaman

Edebiyatin kendisinin artik ölü bir dil oldugu zamanda

Sözcükler borsasi deger kaybi siir

Adorno'nun "Minima Moralia" adli uzunçalarindan bir sarki

"yanlis bir hayat dogru yasanmaz"

sonunda iki seçim kalir ve baska hiçbir sey

intihar ve kötülükten baska

 

 

SUDRA GÖMLEKLERI

 

Sudra gömlekleri içindeyim

Zaman tanri hem erkek hem kadin

Amcamoglu beni bul

Mahpus degilim

Bir mahpusun saydigi günlerdeyim

 

Daglanmis dövmelerim okunmaz etmis izlerimi

Yittim ben, bilmiyorum nerdeyim

Ikindiyle aksam arasinda

Ne kadar tasiyabilir tebdilim beni

Ben ki reddettim

Mahpus, casus ve katilken

Yikanmamislarin takdirini

 

Içimi olduruyorum. kaziyorum içimi

Çogalmasin diye ötekilerim

Çogalmasin diye parçalandigi yerde

Kaldi bedenim

Gövdemi çoktan asti gitti gövdemin tarihi

Geçilmez yerinde karanligin

Baskasini denedim

 

Bazen isligim çaliniyor kulaklarima, bazen gelirken

Düsündügüm kelimeler

Maden ocaklari hatirliyorum, demirci körükleri, kaçarken

Degistirdigim sayisiz kan, bir her konaklama yerinde

Ödedigim defterler

 

Içime attigim taslar tikadi sarnicimi

Tuzun ve kirecin serbeti dindi

Kuzey defterleri güney rüzgarlari arasinda

Mühürlü mektuplar tasidim

Bozgun zamanlarinin çarsilarinda dagildi

Baska bir kader için sakladigim kiymetler

 

Ey benim atesler kitabindaki babam

Nemde sazimin mizrabi

Nemde kahribarim

Amcamoglu beni bul

Gidemem, bu yil güney

Zaman tanri Zurvanic

Beni de ezberine aldi

Resimde ellerin örtülü olmasi Kaderin

Esrarengiz karakterini simgeler

Denedim kabartmalarin hacminden öteye acilan butun imkanlarini

Ne yapsam gölgede kaliyordu

Hem Hürmüz hem Ahriman

Kendime dönecek butun zamani kilcala daraltmisti

Tasil katmanlar

Simdiyse boslugundayim

Bir büyük kabartmanin

Örtülü ellerin arkasinda

Gömlegimi ilikleyen kopça

Gövdemi yazilan esrar

Karisir yazinin gövdesine

Baskalari okudukça

Amcamoglu buradayim

Otlarin gürültüsüne, taslarin tarihine bak

Mezopotamyadayim.

 

 

SEBEKE

           

Aynana baktim.

Kenarinda resminin durdugu

Senin yüzünü kendi yüzüme yakistirdim

Kullandim bakislarini, dis firçani, donlarini giydim

Okudum bütün mektuplarini

kitaplarini, defterlerini

anilarini parmak izlerime geçirdim

Talan ettim geçmisini, inin yagmalandi bittin

Sebeken artik bende

Simdi tenini tenimle degistirmeye geldi sira

 

 

TANINMIS ZAMAN

           

zaman seni simdi tanidim

her seyi kaybettikten sonra

zaman seni kullanamadim

kendime taniyamadim seni

zaman suçumu biliyorum

senin isini yapmaya kalktim

zaman ayrildim ayrildim ayrilamadim

zaman ne yaptim ben

ben ne yaptim

 

TELLI TELLI

 

Telli telli su telli turna

Sanmaki yarali uçmaz bir daha

Takilmis kanadi göçmen buluta

Anlatir eski beni simdiki bana

 

Sakin çikma patika yollara

O daglara kirlara o karli ovaya

Yenik düsüyor hersey zamana

Biz büyüdük ve kirlendi dünya

 

Telli telli su telli turna

Sanmaki yarali uçmaz bir daha

Takilmis kanadi göçmen buluta

Döner gelir bir gün konar yurduna

 

Telli telli su telli turna

Ne kalmis burali göklerden baska

Ne kalir yarina bizden sonraya

Hersey binip gitmis uçurtmalara

 

 

TENIMIZ TASBASKISI

           

parmak uçlarimizda gezindigimiz tenimizin

kaçinci yazmasina bir erkekle basladik

kiyilar egirdik gözlerimizden yagmurlu ezik

bir bogayla uyandirilmis sabahlari gençligimizin

bellegimizde dagilan trenlere dalardik

koynumuzda aksam saklamalari

ve zaman çizgileriyle yitik

kaçinci volkanidir bu munis sehvetimizin

ki güz yontan bir rüzgardan artakalmis tutanaklari

 

 

TERASTAKI HAVLU

 

Ayni terasa açiliyordu yan yanaydi kapilarimiz kaldigimiz pansiyonda.

Sabahlari ya da aksamüzerleri karsilasiyorduk, ortak düs, ortak mutfak,

çekingen bir selamlasma. Ayni terasta yanyana kuruyordu çamasirlarimiz, bu

ürpertiyordu beni; acemi, tutuk birkaç sözcük esliginde beyaz sarap içerek

ayni terasta seyrediyorduk günbatimini, bu da ürpertiyordu beni. Isigin

azalan siddetinde yan yanaydi terasa vuran gölgelerimiz ve karisiyordu

birbirine.

Elimizde olmadan gülümsemistik bakislarimiz çarpistiginda, sahildeydik

ve ayni kitabi okuyorduk ilk karsilasmamizda.

Sezon açilmamisti, seyrekti sahiller, daha erken yaz gülümsüyordu.

Pansiyon önündeki sandallarin kipirtisi, çiçeklerin çekingen dirimi,

günbatimiyla gölgelenmis alanlarin rengi kalmis aklimda. Ikimiz de yalnizdik

ve birbirimize ilismemeye çalisiyorduk adini kimselerin bilmedigi o uzak

sahil kasabasinda.

Oysa günesin batisini izlemek gibi

kendiliginden bir birliktelige dönüstü paylastigimiz seyler

Birbirinden kamasmaya baslamisti tenlerimiz

dokunmasan da yanindaki gövdeyi duymanin siddetine dönüsmüstü aramizdaki

çekim.

tenin çagrisi hazirdi kendine kurulan bütün tuzaklara

O aksam terastaydik gene. Gün çoktan batmisti. Çamasirlar asiliydi,

uzaktan sarkilar geliyordu ve kekik kokulari. Nedense her zamankinden baska

bakiyordun bana. Sonra usulca dedin ki:

"Ilk kez bir erkegin tenine dokunmak istegi duyuyorum içimde."

 

Benim için yaz baslamisti.

"Dokun öyleyse" dedim.

Sustun. Uzun uzun baktik birbirimize. Kendine nasil karsi koydugun

okunuyordu yüzünün derinliklerinde. Sonra hiçbir sey söylemeden usulca

kalktin, odana gittin, yavasça örttün kapini. Saatlerce orada, gecede ve o

terasta kaldim.

Sabah uyandigimda odanin kapisi açikti, esyalarini toplayip gitmistin

baktim. Yalnizca terasta unuttugun havlu çirpiniyordu rüzgarda

Bir daha hiç rastlamadim sana, hiçbir yerde hiçbir yazda

Düsünüyorum aradan tam on üç yil geçmis

On üç yil önce içinde uyanan o istegin anisi sakli duruyormus

sende?

Birden adini hatirlamadigimi fark ettim bu siiri yazarken, ama

terasta çirpinan havlunun rengi hala gözlerimin önünde

 

On üç yil sonra simdi sevgilimden ayrildigim bu derin, bu kavurucu günlerde

neden ansizin aklima düstügünü sordum kendime. Sonra anladim: Bir ask birçok

asktan yapiliyor ve ayrilinmiyor hiçbir seferinde

 

 

TERKEDEN

 

Kimdi kimdi kalan

Giden mi suçludur herzaman?

Ne zaman baslar ayriliklar

Dostluklar biter ne zaman

 

Her geçen gün bir parça daha

Aldi götürdü bizden

Ayni kalmiyordu hiçbir sey

Degisiyordu hersey

kendiliginden

 

Artik çözülmüstü ellerimiz

Artik bölünmüstü yüregimiz

Birimiz söylemeliydi bunu

Ötekini incitmeden

 

Kimdi giden kimdi kalan

Aslinda giden degil

Kalandir terkeden

Giden de

bu yüzden gitmistir zaten

 

 

TILSIM VE KUM

 

Içimdeki hayvanin suya indigi saatler

tilsim ve kum

gümüs kadar çiplak

altin kadar bulanik

sükut ve konusmak

ve olmamis seyleri hatirlamak

Hatira diye

içimdeki hayvanin suya indigi saatler

disindaki derin uyku

dile kaçtim

cinnetinden, cehenneminden

dile geçtim

dile gelmezken

uykudayken söylediklerim

kum söndü

tilsimla dindim

 

 

UNUTMADIK

 

Yarali bayramlar geçti

Mevsimler, bütün anlamlariyla

Yüregin koyu yerinde birikenler

Kendi takvimleriyle gelip geçtiler

Gelip geçti sehirler ve ölüler

Unutmadik

Topraktan çobanyildizina degin

Hey yer

Her sey

Mümkündü

Nazim kadar coskulu

Aragon kadar asik

Lorca kadar yaraliydik

Unutmadik

Orada bir cografya yagmalaniyor

Orada gazetelerin ofset baskisi

Orada yeniden yaziyorlar 835 satir

Ve umudunu kaybetmeyen sehirler

Gökyüzünün karanlik kefeniyle örttük

Yildizlarin delik desik ettigi ölüleriz

Adsiz ölüleriz

Adlari bir cografya ile yan yana yazilan

Gövdelerinizi unutmadik, unutmadik hiçbirinizi

Savaslar ve pazarlar çagiydi

Ayni silahlardi kullandigimiz

Ayni çarsilar ayni kandi

Sevgiye ve kursuna açilmayan yüreklerden geçtik

Pusu yataklarindan, dagilmis bahçelerden

Viran tarihten

Uykulari çevik, namlularini ogullari gibi seven

Çocuklar gibi küsüp

Kirda gelincikler gibi gülümseyen

Musademe çocuklarini gördük

Geçip gidiyorlardi

Tarihin en uzun gecesinden

Pazarlarda ayni kan

Ayni paranin degis tokusunda

Karanlik çarsilar

Ayni kanli tarih her defasinda

Bir biz kaldik bu kadar içindeyken hayatin

Ölüme yakin duran

Bir de on binlerin korosunda haykiran

Intifada intifada intifada

Iki güzelligimiz vardi bizim

Ufkumuzdan inen

Ve bir daha geri dönmeyen iki güzelligimiz

Birini kursunlar, ötekini ofset baskili resimler aldi

Otuz üç kursun sikildi her birimize

Kutuplar kadar uzak, baba ocagi kadar yakin

Dogunun gündüz ve gecelerinde

Otuz üç yildiz

Hala isiginii gönderiyor bize

Birkaç çakmaktasi cebimde gezdirdigim

Birkaç karanfil

Yol için ipek, uyku için maya

Kalbiniz için

Kara bir yemin gibi çirilçiplak

Kelimeler getirdim

Kaybolmus yüzyillarin vataninda

Ölümün erken takibe aldigii çocuklar

Daglarda degilim sizinle birlik

Yalnizca mataraniza su vermeye geldim

Nazim kadar coskulu

Aragon kadar asik

Lorca kadar yarali

Serap ile hakikat arasi

Çagin asamadigii uçurumlarda

Gider gelirim gider gelirim

Efsanelerin çesitlendigi yol agizlarindaki büyük kamasma

Anda gizlenen zaman

Atesin avesta dili

Bitkiler, otlar, kökler

Daglanmis dil, narin rengi

On binlerin dönüstügü uguldarken

Dogunun yeni defteri

Topraktan çobanyildizina degin

Her yer her sey karanlik bir pusuda

Yazinin, tekerlegin, tarihin

Ilk çocuklarindan

Ey büyük mezopotamya

Iki bin yillik gece

Dön geri bak

Kardeslerim ölüyor kalbimin dogusunda

 

 

UNUTULMUS BIÇAKLAR

 

Hem kendine kiydin

Hem de bana

Ardina bile bakmadan gidiyorsun simdi

Hey delikanli

Hey delikanli

Sirtimda unuttun biçagini

Ne kadar gitsen de uzaga

Kanimin izi kalacak avuçlarinda

Hey delikanli

Hey delikanli

Geri döneceksin

Bir dolunay vakti

Geri döneceksin

Gömmek için

Beni öldürdügün yere

Kendini usulca

Aska, siire, ölüme birakmis

Ve çoktan topraga karismis

Bedenimin sirtinda

Bulacaksin ay isiginda biçagini

Kanini silip alacaksin koynuna

Saplamak için baskalarina

Hey delikanli

Hey delikanli

Unuttugun bu kadar mi?

 

 

UZUN YOLLARI DA GÖZE ALABILEN BIR DOSTLUK

 

Ya biz, binde bir karsimiza çikan dostluk,

arkadaslik, sevgililik firsatlarini ne yapiyoruz?

Aksamüstünün bir saatinde,

yorgun gövdemizi yaslayip miril miril konusabilecegimiz,

omzumuza dolanan bir kolun,

basimizi yaslayabilecegimiz bir omzun,

belimizi kavrayan bir elin,

uzun yollara dayanikli asklarin sahibi karsimiza çiktiginda

taniyabiliyor muyuz onu, degerini biliyor,

biricikligini, benzersizligini anlayabiliyor muyuz?

 

Yoksa hayati sonsuz, firsatlari sayisiz sanip

kendimizi hep ilerde

birgün karsilacagimizi sandigimiz bir baskasina

bir yenisine ertelerken

hayat yanimizdan geçip gidiyor mu?

 

Karsimiza erken çikmis insanlari yolumuzun disina

sürerken bir gün

geri dönüp onu deliler gibi arayacagimizi hiç hesaba katiyor muyuz?

Hayat her zaman cömert davranmaz bize,

tersine çogu kez zalimdir.

her zaman ayni firsatlari sunmaz,

toyluk zamanlarini ödetir.

Hoyratça kullandigimiz arkadasliklarin,

eskitmeden yiprattigimiz dostluklarin,

savurganca harcadigimiz asklarin hazin hatirasiyla

yapayalniz kaliriz bir gün

 

Bir aksamüstü yanimizda kimse olmaz,

ya da olanlar olmasi gerekenler degildir.

Yildizlarin bizim için parladigini göremeyen gözlerimiz,

gün gelir hayatimizdan kayan yildizlarin gömüldügü maziye kilitlenir...

 

Kedilerin özel bir anini yakalamak gibidir kendi hayatimizdaki

olaganüstü anilari ve olaganüstü kisileri yakalamak.

Bazilarinin gelecekte sandiklari 'Bir gün' geçmiste kalmistir oysa;

hani su karsidan karsiya geçerken trafik isiklarinda rastladigimiz ,

omzumuzun üzerinden söyle bir baktiginiz sonra da bosverip

'Nasil olsa ileride bir gün tekrar karsiama çikar'

dediginizdir.

 

Oysa tam da o gün bu zalim sehri terk etmistir o;

 

bos yere bu sokaklarda aranirsiniz...

 

 

ÜÇ AYNALI KIRK ODA

 

Birgün hayatimi yazacagim.Herkes kagit üstüne yazilanlari benim hayatim sanacak, ben de hayatimi saklamis olacagim böylelikle. Saklanmanin en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördügünü sanir, sen de rahat edersin. Kasada oturan kiz gibi! Herkes kasadaki kizi görür, ama kimse tanimaz. Günün birinde yazdiklarimdan bir perde çekecegim.

VAZODA TOZLU GÜLLER

 

yanilmayan iki el

kapandi birbirinin üzerine

gözleri sisli kir, ad kavmi

kirik mühürler

yillarin derin kalintisindan

bagislamasiz bir durus seçti kendine

sanki artik hiç bir sey kimildatamaz

içinde küllenen o beyaz pismanligi

her seyi sessizligiyle bütünleyerek

geçiyor kullanmadigi günlerin içinden

baska ellerin kurdugu bütün saatleri

birakmis tozlu ayrintilarin zulmüne

aksamsefalari gibi dalgindi geçen yaz sonu

onu görmeye gittigimde

benden öteye bakiyordu benden çoktan geçmis bakislari

bir tek yagmurun sesiyle tanidik

bir seyler geçiyordu yüzünden bir ölünün anisi

kadar belirsiz bir aydinlik

nasil birikmis içinde bunca süzülmüs aci,

nasil ulasmis içindeki tedirgin erince

kopkoyu bir kötülüge dönüsmüs onca hayal kirikligi

kayip kitalar gibi baktik birbirimize.

Tamamen silinmis aklimdan

eski fotograflarda bulustugumuz yer

Oraya nereden gidilir simdi?

Oysa karsimda oturuyor

O opal lambanin gölgesinde

iyi egitilmis kötülügün bütün incelikleriyle

Bir de vazoda tozlu güller...

 

 

YADIGAR

 

Ne zaman onu düsünsem

sektirmeyen musta, içe dönük

gönül burcunda doganlardandi

çiktiginda yola, vakitlerden kirlangiç

yildizlarin adsiz kervanlari

için tutulan defterlerde

adina rastlandi çok sonra

ipek örtülere bürünmstü

magrur ve vahsi

ne yapsa sigmaz artakalirdi

 

çocuktum, yollarina çikardim

basimi oksar geçerdi, esmerdi elleri

belki ona sebep ben en çok

esmer sözcükleri sevdim

oysa onlari okacak zamani olmadi

acikmis gözleri yildizlara bakiyormus

bir dere kenarinda bulduklarinda

onu vuran mermi benim de bir yerim kaldi

 

 

YAGMUR

 

Damla düstü topraga cemre misali

En büyüleyici piriltisiyla dün aksam,

Mis gibi kokusuyla büyüleyen etrafi

Eksikligini hissettigimiz ama söyleyemedigimiz,

Tek tek ama beraberce kardescesine

Göl gibi derler ya iste öyle durgun ve sessiz

Üzüntülülerini paylasirlar sevinçleri paylastiklari gibi ,

Lisanlariyla sevgiden bahsederler hep

Esintisinde bir samyelinin bir ömür boyu,

Rahatlatiyor tüm sevgiye muhtaçlari su yagmur taneleri.

 

 

YALNIZ BIR OPERA

           

Ölü bir yilan gibi yatiyordu aramizda

Yorgun, kirli ve umutsuz geçmisim

Oysa bilmedigin birsey vardi sevgilim

Ben sende bütün asklarimi temize çektim

 

Imrendigin, öfkelendigin

Kizdigin, ya da kiskandigin diyelim

Yani yasamislik sandigin

Geçmisim

Dile dökülmeyenin tenhaliginda

Kaçirilan bakislarda

Gündeligin basibos ayrintilarinda

Zaman zaman geri tepip duruyordu.

Ve elbet üzerinde durulmuyordu.

Sense kendini hala hayatimdaki herhangi biri saniyordun,

Biraz daha fazla sevdigim, biraz daha önem verdigim.

Baslangiçta dogruydu belki.

Siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip,

Günden güne hayatima yayilan, varligimi ele geçiren,

Büyüyüp kök salan bir aska bedellendin.

Ve hala bilmiyordun sevgilim

Ben sende bütün asklarimi temize çektim

Anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana

Bütün kazananlar gibi

Terk ettin.

 

Yaz basiydi gittiginde, ardindan,

Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.

Kimsesiz bir yazdi. Yoktun. Kimsesizdim.

Çikilmis bir yolun ilk duraginda bir mevsim bekledim durdum.

Çünkü ben askin bütün çaglarindan geliyordum.

Sanirim lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu

Yüzündeki kuskun kedere, gür kirpiklerinin altindan

Kisik lambalar gibi isiyan gözlerine

Çerçevesine sigmayan

Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine

Lirik sözcügü en çok yüzüne yakisiyordu.

 

Yaz basiydi gittiginde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmisti Mayis.

Seni bir siire düsündükçe

Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi

Ucucu ve yumusak seyler geliyordu aklima.

Önceki siirlerimde hiç kullanmadigim bu sözcük

Usulca düsüyordu bir kagit akligina,

Belkide ilk kez giriyordu yazdiklarima, hayatima.

Yaz basiydi gittiginde. Bir askin ilk günleriydi daha.

Ask miydi, degil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?

'Eylül'de ayni yerde ve ayni insan olmami isteyen' notunu buldum kapimda.

Altina saat: 16.00 diye yazmistin, ve 16.04'tü onu buldugumda.

Daha o gün anlamaliydim bu iliskinin yazgisini

Takvim tutmazligini

Aramizda bir düsman gibi duran zamani

Daha o gün anlamaliydim

Benim sana erken

Senin bana geç kaldigini.

 

Gittin. Koca bir yaz girdi aramiza. Yaz ve getirdikleri.

Döndügünde eksik, noksan bir seyler baslamisti.

Sanki yaz, birbirimizi görmedigimiz o üç ay,

Alip götürmüstü bir seyleri hayatimizdan, olmamisti, eksik kalmisti.

Kirilmis bir seyi onarir gibi basladik yarim kalmis arkadasligimiza.

Adimlarimiz tutuk, yüregimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi

bakisiyorduk.

Sanki ufacik bir sey olsa birbirimizden kaçacaktik.

Fotoromansiz, trüksüz, hilesiz, klisesiz bir beraberlikti bizimki.

Zamanla gözlerimiz açildi, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin. Simdi bir mevsim degil, koca bir hayat girdi aramiza.

Biliyorum ne sen dönebilirsin artik, ne de ben kapiyi açabilirim sana.

Simdi biz neyiz biliyor musun?

Akip giden zamana göz kirpan yorgun yildizlar gibiyiz.

Birbirine uzanamayan

Boslukta iki yalniz yildiz gibi

Aci çekiyor ve kendimize gömülüyoruz

Bir zaman sonra batik bir asktan geriye kalan iki enkaz olacagiz yalnizca

Kendi denizlerimizde sessiz sedasiz bogulacagiz

Ne kalacak bizden?

Bir mektup, bir kart, birkaç satir ve benim su kirik dökük siirim

Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasinda

Ne kalacak geriye savrulmus günlerimizden

Bizden diyorum, ikimizden

Ne kalacak?

 

Simdi biz neyiz biliyor musun?

Yikintilar arasinda yakinlarini arayan öksüz savas çocuklari gibiyiz.

Umut ve korkunun hiçbir anlam tasimadigi bir dünyada

Bir sey buldugunda neyi, ne yapacagini bilmeyen çocuklar gibi

Ve elbet biz de bu askta büyüyecek

Her seyi bir baska aska erteleyecegiz.

 

Kis basliyor sevgilim

Hosnutsuzlugumun kisi basliyor

Bir yaz daha geçti hiçbir sey anlamadan

Oysa yapacak ne çok sey vardi

Ve ne kadar az zaman

Kis basliyor sevgilim

Iyi bak kendine

Gözlerindeki usul sefkati

Teslim etme kimseye, hiçbir seye

Upuzun bir kis basliyor sevgilim

Ayriligimizin kisi basliyor

Giriyoruz kara ve soguk bir mevsime.

 

Kitaplara sarilmak, dostlarla konusmak,

Yaziya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,

Camdan disari bakip puslu sarkilar mirildanmak....

Böyle zamanlarda her sey birbirinin yerini alir

Çünkü her sey bir o kadar anlamsizdir

Içimizdeki issizligi dolduramaz hiçbir oyun

Para etmez kendimizi avutmak için buldugumuz numaralar

Bir aski yasatan ayrintlari nereye saklayacaginizi bilemezsiniz

Çiplak bir yara gibi sizlar paylastigimiz anlar,

Esyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattiginiz aliskanliklar

Korkarsiniz sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsiniz aynalara,

Çagrisimlarla ödesemezsiniz.

 

Disarda hayat düsmandir size

Içeride odalara sigamazken siz, kendiniz

Bir ayriligin ilk günleridir daha

Her sey asili kalmistir bitkisel bir yalnizlikta

Gün boyu hiçbir sey yapmadan oturup

Kulak verdiginiz saat tiktaklari

Kaplar tekin olmayan gögümüzü

Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

Suyu bosalmis bir havuz, fisten çekilmis bir alet kadar tehlikesiz

Bakinip dururken duvarlara

Bos bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,

Unutulmus bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,

Unutsam esyanin gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda

Kendime bir yer bulsam, dedigimiz zamanlar gibi

Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çikarmaya zorlandigimiz anlar gibi

Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasina,

Basimiza gelmis bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alinmaya

Kendimizi hazirlar gibi.

 

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benligimizi

Ama öyle sessiz baktigimiz duvarlar gibi olmaya çalisirken,

Ve kazanmis görünürken derinligimizi

Ne zaman ki, yeniden canlanir bagislamasiz bellegimizde

Bir anin, yalnizca bir anin bütün bir hayati kapladigi anlar

O tiktaklar kadar önemsiz kalir simdi

Hayatimiza verdigimiz bütün anlamlar

Göremeseniz de, bilirsiniz

Hiç yakin olmamissinizdir intihara bu kadar.

 

Bana zamandan söz ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler

Yaralari nasil sardigindan, ya da her seye nasil iyi geldiginden.

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadigini bildiginiz gibi.

Dahasi onalar da bilirler.

Ama yine de güç verir bazi sözler, sözcükler, öyle düsünürler.

Bittigine kendini inandirmak, ayriligin gerçegine katlanmak, sirtinizdaki

hançeri çikartmak, Yüreginizin unuttugunuz yerleriyle yeniden karsilasmak

kolay degildir elbet.

Kolay degildir bunlarla bas etmek, ugruna içinizi öldürmek.

Zaman alir.

Zaman alir sizden bunlarin yükünü

O bosluk dolar elbet, yaralar kabuk baglar, sizilar diner, açilar dibe

çöker.

Hayatta sevinilecek seyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O bosluk doldu sanirsiniz

Oysa o boslugu dolduran eksilmenizdir.

 

Gün gelir bir gün

Baska bir mevsim, baska bir takvim, baska bir iliskide

O eski agri

Ansizin geri teper.

Dilerim geri teper.

Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

 

Zamanla yerlesir yasadiklarin, yeniden konumlanir, çogalir anlamlari, önemi

kavranir.

Bir zamanlar anlamadan yasadigin sey, çok sonra degerini kazanir.

Yoklugu derin ve sürekli bir sizi halini alir.

Oysa yapacak hiçbir sey kalmamistir artik

Mutluluk geçip gitmistir yaninizdan

Her seye iyi gelen zaman sizi kanatir

Ölmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla

Günlerin dökümünü yap

Benim senden, senin benden habersiz alip verdiklerini

Kim bilebilir ikimizden baska?

Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmis

Bir iliskiyi, duygularin birligini,

Bir aski beraberlik haline getiren kendiligindenligi

Yani günlerimiz aydinlikken kaçirdigimiz her seyi bir düsün

Emek ve askla güzellestirilmis bir dünya

Simdi agir agir batiyor ve yokluga karisiyor

Orada olmus saadeti karsilastir yasayan mutsuzlukla

Bunlar da bir ise yaramadiysa

Demek yangindan kurtarilacak hiçbir sey kalmamis aramizda.

 

Bu siire basladigimda nerde,

Simdi nerdeyim?

Solgun yollardan geçtim.

Bakisimli mevsimlerden

Ikindi yagmurlarini bekleyen

Yaz sonu hüzünlerinden

Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

Geçti her cagin bitki örtüsünden

Oysa simdi içimin yikanmis tasligindan

Bakarken dünyaya

Yanginlarla bayindir kentler gibiyim:

Çicek adlarini ezberlemekten geldim

Eski sarkilari, sarhoslarin ve suçlularin

Unuttuklarini hatirlamaktan

Uzun uzak yollari tarif etmekten

Haydutluktan ve melankoliden

Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

Duyarligin gece mekteplerinden geldim

Bütünlemeli çocukluklariyla geçti

Gençligimin rüzgara verdigim yillari

Gökummalarin ve içdökmelerin vaktinden geldim.

 

Bu siire basladigimda nerde,

Simdi nerdeyim?

Yaram vardi, bir de sözcükler

Sonra vaat edilmis topraklar gibi

Sayfalar ve günler

Isik istiyordu yalnizligim

Kötülükler imparatorlugunda bir tek siir yazmayi biliyordum

Ilerledikçe...Kaybolup gittin bu siirin derinliklerinde

Ask ve Aci usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha siir bitmeden.

Karardi dizeler.

Ask...Bitti. Soldu siir.

 

Büyük bir saskinlik kaldi o firtinali günlerden

Daha önce de baska siirlerde konaklamistim

Agir sinavlar vermistim degisen ruh iklimlerinde

Ask yalniz bir operadir, biliyordum:

Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadim.

Barbarlarin seyrettigi trapezlerden geçtim

Her adimda boynumdan bir fular düsüyordu

El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

Birlikte çikalan yollarin yazgisidir:

Eksiliyorduk

Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

Yani çogalarak

Tahvil ve senetlerini intiharlarla degistirenlerin

Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarinda

Agir ve aci tanikliklardan

Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

Sonra timarhanelerde timar edilen ruhum

Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

Korsan yazilari, kara siirleri, gizli kitaplari

Ve açik hayatlari seviyordu.

Buraya gelirken

Uzun uzak yollar için her menzilde at degistirdim

Atlarla birlikte terledim yollari ve geceleri

Ödünç almadim hiç kimseden hicbir seyi

Çiplak ve sahici yasayip çiplak ve sahici ölmek için panayir yerleri...

panayir yerleri...

Ölü kelebekler...

Ölü kelebekler...

Sonra dünyanin bütün sinemalarinda bütün filmleri seyrettim.

 

Adim onlarin adinin yanina yazilmasin diye

Aci çekecek yerlerimi yok etmeden

Aciyla bas etmeyi ögrendim.

Yoksa bu kadar konusabilir miydim?

Ipek yollarinda kuzey yildizi

Askin kuzey yildizi

Sanirsin durdugun yerde

Ya da yol üstündedir

Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

Ölü yanardaglar, ölü yildizlar

Ve toy yasin bilmedigi hesap: isik hizi.

 

Askin bir yolu vardir

Her yasta baska türlü geçilen

Askin bir yolu vardir

Her yasta biraz gecikilen

Gökyüzünde yalniz bir yildiz arar gözler

Gözlerim

Askin kuzey yildizidir bu

Yazlari daha iyi görülen

Ben, öteki, bir digeri ona dogru ilerler

Ilerlerim

Zamanla anlarsin bu bir yanilsama

Ölü sairlerin imgelerinden kalma

Sen de degilsin. O da degil

Kuzey yildizi daha uzakta

Yeniden yollara düserler

Düserim

Bir siir yasatir her seyi yasamin anlami soldugunda

Ben yoluma devam ederim. Bitmemis bir siirin ortasinda

Darmadaginik imgeler, sözcükler ve kafiyeler

Yasamsa yerli yerinde

Yerli yerinde her sey

Simdi her sey doludizgin ve çogul

Simdi her sey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

Simdi her sey yeniden

Yüregim, o eski ask kalesi

Yepyeni bir mazi yaratti sözcüklerin gücünden

Dönüp ardima bakiyorum

Yoksun sen

Ey Sanat! Her seyi hayata dönüstüren.

 

 

YALNIZLIK

 

Ben ne zaman yalniz kaldim, bilmiyorum

Ne tuhaf, vaktim olmazdi

yalnizligi bunca bilirken

kendimi hiç yalniz sanmazdim

çevremde hep birileri vardi,

ben hep birilerinin yanindaydim

günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliginden hazirlanirdi

aramizda habersiz gidip gelen gündelik armaganlarla

kendi kendini tasiyan bir irmagin akintisinda hayat

bizi kendi sahillerimize ulastirirdi

bazi evlerden tasinirdik, bazi insanlar girip çikardi hayatimiza

bazi mektuplar alirdik, bazi sözler, çiçek selamlari

sonralari bazi tanidiklarimizin ölümleriyle de karsilastik

elde olmayan nedenle

sudaki halkalar gibi genisleyen

küçük alinganliklardan büyük darginliklara

vazgeçisler, unutuslar, kayiplar

birbirimizi çok sevdik hep

yillarla azala azala

 

simdi ne zaman yalniz kaldigimi düsünsem,

yalniz olmadigimi kanitlamak istiyorum kendime

eskiden iki albüme sigdirdigim hayatim,

simdi sigmiyor eskilenlerle çogalmis fotograflara

telefonun basina geçiyorum

alt alta dizilmis onca ad arasinda seken ömür parçasi

gün ölüyor mesgul numaralarla

simdi ne zaman yalniz oldugumu düsünsem,

simdi ne kadar yalniz...

yalniz oldugumu anlamam için beni hiç yalniz birakmadiniz.

 

Ben ne zaman yalniz kaldim, bilmiyorum

her zaman yalnizdim, bunu biliyorum

büyücü ellerimin kara sanati yazi

en çok ben onardim dostluklari, en çok benim elim dikis tuttu

bagislamasiz sanarken kendimi

en çok ben unuttum kalbimin benden sakladiklarini

tigla içeri çektim takilmis kazaklarin ipini

denenmemis baslangiçlari göze aldim,

hafifletilmis hasarlari, görmezden gelinen enkazi

mutfagi beklemek hep bana kaldi

bir siirden bir romandan bir filmden çikip

her seferinde aydinlik bir inat gibi yeniden karistim hayata

hiç el degmemis gibi yeniden konuk geldim

odalariniza, ruhlariniza

buraya

 

eski asklarim neredesiniz? Hepinizi çok özledim.

Simdi birdenbire bir köseden çikip bana,

yalnizca, Merhaba, deseniz,

o zamanlar hiç mutlu etmediginiz kadar mutlu edersiniz,

bir zamanlar bütün agladiklarimi geri verebilirim size

sag olun demenk isterim, sag olun, sag olun

sanki beni yeniden sevdiniz

ama biliyorum, pis bir yagmur basliyor, semsiyem yok yanimda,

yagmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte israrliyim gene de

isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna

ne kadar islansam, o kadar çikacagim sanki

bir zamanlar çok daha bütün oldugumu sandigim

o yikanmis zamanlara...

 

yeni degil kesfine gençlik verilmis gerçekler

her zaman yalnizdim

kitaplar kadar yalniz

yalnizca yalnizligimdan gürültücü bir kalabalik yaptim

herkes için farkli aldanislar kurtarilmis hayatlar yok pahasina

 

her zaman yalnizdim

yanardaglar kadar yalniz

ey kafiye sevenler,

simdi beni gökyüzünde bir yildiz sananlar, yanildiniz!

 

nankörlük etmeyeyim gene de,

yalnizligimi daha az hissettigim anlarim oldu yalniz

 

evimde hep ayni anda çalar telefonla kapi

gene öyle oluyor; hiç yalniz birakmazlar beni

yalnizlik bilgisiyle çatilmis arkadasliklarin korunakli gölgesinde

yalnizlik için çalar telefonlar kapilar

Istersen bana ugra, ya da, Aksama bulusalim, ölmeden yapacak çok

is var

 

 

YAS

           

Yazmam daha ask siiri,

Diyenlerin kervaninda kisladim

Çöle yagaerken donmus levhalarda kar sureti

Imkansizin bereketi

Gözümü alirken her yanimda isiyan gençligim

Kimin yasindaydim bilmedim.

 

Geceleri heceleyerek söktüm

Aldim yedegimdeki kelimeleri

Isiga tuttum içimi los tutan nesneyi

Yunus’un yasina geldigimde

Dünyayi ask, imkansizi erkek bildim.

 

Kelimelerle dokundum dünyanin hallerine

Dokunulmazligim kalkti

Kendi siirimde kendi Divan’imdan

Sürüldüm

Git gide Fuzuli’nin

Yasina geldigimde.

 

Halk türkülerinin serçeli kafiyeleri

Gibi uçusu kolay ve çabuk akla gelmez

Engelleri ask için yapilan bütün benzetmelerin

Sirasini sektiren olaylarin gidisi

Yillari saymadan Karacaoglan’in, Baki’nin yasina geldim.

 

Görmenin gevseyen bilgisi

Yas aldikça tutundugum diri saskinlik

Baskasina dogru çözülüyor tenimdeki kelepçe

Zaman benim içinde ileri gittikçe

Dönüp bakmalarin tarihinden

Geri saydim kendimi sana geldim

Onca ask içinden geçtim de

Kimsenin yasina degmedim.

 

Kimsenin yasina degmeden

Daha anisi kurumayan

Dünlerim bitmediginde

Hayatin rüya dilini bile ögrenemeden

Hayatta kaldim

Onca felaketten

Simdi buradayim

Elver yanina geleyim bunca aradigim,

Babam ol, oglum ol,

Kardesim, yoldasim, arkadasim ol,

Ben sevgilim gibi seveyim

Benim yasima geldiginde.

 

Bildiklerim kadar unuttuklarimla da seni büyüteyim.

 

Biliyorum, yenilenenler geçmise kadar kaçar birinde

Haritami kaybettim ey Piri Reis!

Çinisi soldu maviligimin

Nice Osmanli siirnde

Odalardan odalara

Azala çogala

Yasadim da

Fatih’in kokladigi karanfili

Denize bakan bir siirde düsürdüm.

 

Rüyasinda koklanmis karanfilini Fatih’in

Alinmis Istanbul’da düsürdüm

Içim baska yere sürüldü

Tarih alindi benden

Günümün aci isigina kaldim yeniden

 

Bir sikkenin ilk basildigi günü hatirliyorum

Suç isimasinda ortak bellegin altin

Kaynagina indigim suya düsürdüm

Kendi yasima geldigimde

 

Ilk siirimi üzerine kazdim ben

Ben kendimi ilk siirimde düsürdüm

Çok alindim kendimden.

 

 

YAZ BITTI

           

yazin bittigi her yerde söylenir

söylenmeyen seyler kalir geriye

 

ve sonra hiç bir sey olmamis gibi

agir, usul bir hazirlik baslar

uykuya benzer yeni bir mevsime

 

orda burda,ev içlerinde,kir kahvelerinde,deniz kenarlarinda

incelen yazin aksam esintilerinde

zaman usulca siyrilir aramizdan

ta içimizde duyariz gelecek günlerin geçmisini

baska ne gelir elimizden

büyük bir uzakliga gülümseyerek

geçistiririz

iskaladigimiz seyleri

 

yatistirici rüzgarlar

disavurur içimizdeki lodosu, poyrazi, günbatimlarini

saklar bizi

gözlerimizdeki hüzne 'dinginlik' adini verir

'seni iyi gördüm' diyenler

biz de iyi hissederiz kendimizi

elimizden baska ne gelir ki?

 

köse baslari, aksamüstleri,kokular

tozar gider zamanin boslugunda

karisir anlarin kuytu bellegine

belki sonralari bir gün

hatirlanir ayni kederle

yazin bittigi her yerde söylenir

söyleyenler inanir bir seylerin sahiden bittigine

yaz biter

eskir geceler,serin,hüzünlü

yeni mevsime hazirlik: ömrün teyel yerleri

bir yani telas,bir yani ürperten yaz sonu ikindileri

çikarir sizi dalgin derinliginizden

yasadiginizi duyarsiniz teninizde

bir zamanlar okumus oldugunuz kitaplari özlersiniz

sicak odalari, beyaz, temiz yastiklari

ahsap panjurlari

yaz bitti

bitmeyen seyler kaldi geride

 

yaz bitti

yaz bitti

yüksek sesle söylüyorum bunu kendime

her yerde söylendigi gibi

yaz bitti

yaz bitti

hiç bir sey hiç bir sey

hiç bir sey

yalnizca üsüyorum simdi

 

 

YAZGI

insanlar

ya ölürler ya terk ederler bizi

yalnizlik

yalnizca yalnizlik çizer kaderimizi

 

 

YAZ SINEMALARINDAN

 

yaz geçer, ömürde

geçmeyen nedir,geçer görünen

sessiz parklar kimsesizliginde

ya baska kentlere gitmis insanlar

ya sokaga çikmiyorlar

kimsesiz ögle sonlari

kimsesiz ögle sonlarinda

yaz sinemalari

içimde o tenhalik

dilsizligimde olumsuz asklarin kanli diyaloglari

(beklemis sozler. bekletilmis sözler

öksüz kalir

kaçinilmazdir.

ya da yanlis yerlerde , yanlis kisilere kullanilir

nasil saptanir bir ömürde bir dilin kirildigi yer?)

o zamandan bu yana çok sey degismedi

nasil 'anlasildi' sanilirsa bir yazida bir dilin kirildigi yer

öyle surup gidiyor sözcükler,beraberlikler

öyle surup gidiyor unutmakla,

alismak arasinda butun eylemler

 

yetiskin biriyim artik.

oysa yetismiyor sözlerim duygularima

siz gelirken içimdeki öteki

(öne firlar , el koyar olaylarin gidisine

her zaman oldugu gibi

saklanir,gizlenir yara alacak yerler )

yakalanmamak için kimseye

bölünüp durdum bir filmden ötekine

neye baksam buzlu cam

görünmez ediyor ardindakileri

neyi yazsam kaliyor buzlu camin ardinda

bölünüp durdum

degisik yüzyillara dagilmis kimligime

öyle çogaldi ki duyan , aciyan , gören yanlarim

yillardir birbiriyle konusup duran

iki kisi kaldim geriye

yazgimi bagladigim

zamanlamasi yanlis düello tetigine

yazgimi bagladigim

sonunu basindan anladigim filmlere

bitirilen bir yazi daha

ya da kendiliginden biterken yaz

yorgunlugunuz hatirlatir zamanin geldigini

hersek hazirdir,öyle sanirsiniz

emniyeti acik,namlusu temiz

yedeginizde birseli çok sonra anlamanin bedeli

bizi bugüne getiren yollar anilardan ayiklanmistir

artik gidebilirsiniz

 

siz gelirken ansizin içimdeki öteki

çeker tetigi

oysa yankilanir ates almayan bir tabancanin sessizligi

sessiz parklar kimsesizliginde

 

bu kez de olmadi. bir dahaki filme

 

 

YAZ SONU

 

yaz inceliyor, güz

bizse hiç büyümeyen rus bebekleri

bir düste karsilasmistik, bir düste kaybolduk

hadi birimiz uyandirsin artik ötekini

birbirinin karanligina kapatilmis

birbirinin içinde tipiye tutulan

her kozaya ayri biçilen uzun kislardan

hadi birimiz uyandirsin artik ötekini

ilkgençligin yazilari bitti. Simdi birakilmis çiftlikler

yagmurlarla bosalmis leylek yuvalari

elimizde sorular, gün yeniden dagitiyor

kalanlar için yazilanlari

yaz sonu yaz sonu yaz sonu

Biliyorum

yine haziran yine temmuz yine agustos

 

 

YILAN YASTIGI

 

Yolcu bir magaraya ugrar

Ve olaylar baslar

 

Kuzey isigi, dogu rüzgari

Güney denizleri

Günbatimi

Yasemin, zakkum, kara manolya

Basimizi koydugumuz yilan yastigi

Efsane, zehirden sonra basliyor

 

Ey içinden geçtigim ates

Yikandigim su

Incinmis sisler içinde kalbimin dogusu

Bakimsiz yüzyillardan sonra

On binlerin dönüsünü akan

Geri çagrilmis irmaklar

Her gün gizleriyle bakistigimiz eski uygarliklar

Kadar yabanci

Gündeligin karanlik ugultusu

Efsanesi içimizi yakan

Yilan yastigi

Günesin aksam dualarini söyledigi mezralarda

Her sey dünyanin yaradilisina benziyor

Dogu rüzgarlari agzinda zehirli yapraklari

Esiyor esiyor

 

Magarada ejderha uyaniyor

Yedi uyku uyumus yolcu

Yilan yastigi terliyor

 

 

YÜKSEK TOPUKLAR

           

Bundan birkaç yil önce yazmaya karar vermistim bu öyküyü. Güzel ve uzun bir öykü olsun istemistim. Her zamanki gibi onca is, onca ugras girdi araya; gündeligin hayhuyunda baska öyküler, baska öykücükler; yalnizca yazilan, yazilmayi bekleyenler degil, yasananlar da geçit vermedi... Sonunda, 'Bir gün yazarim, nasil olsa bir gün yazarim, ' diye beklettiklerimden biri olup çikti bu da... Kimi zaman, yazdigimda, kim bilir nasil müthis bir kitap olacagini düsleyip, heyecanlandiklarimdan biri olarak geliyordu aklima; kimi zaman da yazamadiklarimin yüregimi daraltan agir çeki taslarindan biri olarak... Bu tür 'muhasebeler' içinde bulundugum ruh haline göre degisiyordu; belki yazacagi onca seyi üst üste yigip yillar boyu onlarla birlikte gezen bütün yazarlarda böyle oluyordur. Artik onlari bilemem. Ama her zaman söylerim, yazip da, düslediklerinizin ne kadarini yazabildiginizi görmektense, 'bir gün yazdigimda nasil müthis bir sey olacak kim bilir! ' diyerek kendinizi gelecege ertelemeniz daha heyecan vericidir. Bilirsiniz, insanlari heyecanlari yasatir. Buraya kadar söylediklerimden benim bir yazar oldugumu düsünmüs olmalisiniz; hayir, degilim, ama öyle zannedilmek hosuma gidiyor. Aslinda yaziya gönül vermis oldugumu, bos zamanlarimda, nasil derler, 'kendi çapimda' öyküler, öykücükler, çesitli denemeler yazdigimi, ne yazik ki, ancak birkaç yakinim biliyor. Onlarin da pek ciddiye aldigini sanmiyorum. Basarili bir grafikerim, isime çok asilmamakla birlikte fena para kazanmiyorum; bunlarin bana yettigini düsünüyor olmalilar. Yazdiklarimdan, yazmaya çalistiklarimdan kimselere pek söz etmem; hem kendimi sahiden bir yazar olarak görmeyisimden kaynaklaniyor bu -insan kendini bir yazar gibi hissetmezse, baskalari için nasil ikna edici olabilir? -; hem de heyecanlarima kapilip birkaç kez anlatacak gibi oldugumda, karsilastigim genel bir kayitsizlik, umursamaz tavirlar ya da anlattiklarimin baskalari tarafindan inançsiz gözlerle dinlenmesi, beni bu konuda iyice ürkek yapti. Ben de bu arzumu kendime saklamaya karar verdim. Eger günün birinde iyi bir kitap yazabilirsem, hepsinden öcümü almis olacagim.

 

 

ZARF

 

Içi disi bos sözler hüzünlü manzaralar simdiden

bütün dillerin lanetledigi anlam

dilimizin ucundaki uzaklik

baskalarinin cebinden çaldigim ayna

yüzümün esi yok bende

gündüzler umurumda degil

umurumda degil bekçi kulubeleri

geceler,kiyasiya tekil serüven

geceler kantasi

geceler,ayri düsmüsleri

birlestiren yalnizlik

kapali zarf yasandi son günler

yaralar ve anilarla mahsur kaldik

zarf atmayin!

hepiniz biliyorsunuz

cevabi beyaz kagit

artik ayrildik...



winerilhan