AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlik ordusu yürüyor
yürüyor ekmege doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kildan ince kiliçtan keskin
yürüyor demir kapilari yirtip kale duvarlarini yikarak
yürüyor ayaklari kan içinde.
Açlik ordusu yürüyor
adimlari gök gürültüsü
türküleri atesten
bayraginda umut
umutlarin umudu bayraginda.
Açlik ordusu yürüyor
sehirleri omuzlarinda tasiyip
daracik sokaklari karanlik evleriyle sehirleri
fabrika bacalarini
paydostan sonralarinin tükenmez yorgunlugunu tasiyarak.
Açlik ordusu yürüyor
ayi ini köyleri ardinca çekip götürüp
ve topraksizliktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlik ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmege doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlik ordusu yürüyor
yürüyor ayaklari kan içinde.
9 Agustos 1962
ADSIZ SIIRLER
Baba!
her yilbasinda
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var :
"Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yillar..."
Baba!
Babam, agabeyim, kardesim, arkadasim!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
basimi egemez!
Yalniz senin elini öpmek için
egilir basim.
Babam, agabeyim, kardesim, arkadasim...
1 Ocak 1932
Hasretini, yoklugunu, sensizligi
bir ates yanigi gibi öyle aciyla duydum ki yüregimin etinde,
gitgide çogalarak
gitgide derinden isleyerek
öyle dayanilmaz oldu ki bu
seni bogabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.
25 Subat 1943
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüs gemi
içinde sari balik
dibinde mavi yosun
kiyida bir çiplak adam
durmus düsünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
balik mi olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmali, oglum,
bulutuyla, gemisiyle, baligiyla, yosunuyla.
15 Eylül 1958
Iste geldik gidiyoruz
hosça kal kardesim deniz
biraz çakilindan aldik
biraz da masmavi tuzundan
sonsuzlugundan da biraz
isigindan da birazcik
birazcik da kederinden
bir seyler anlattin bize
denizligin kaderinden
biraz daha umutluyuz
biraz daha adam olduk
iste geldik gidiyoruz
hosça kal kardesim deniz
27 Eylül 1958
Seni düsünürüm
anamin kokusu gelir burnuma
dünya güzeli anamin.
Binmisin atlikarincasina içimdeki bayramin
fir dönersin eteklerinle saçlarin uçusur
bir yitirip bir bulurum al al olmus yüzünü.
Sebebi ne
seni bir biçak yarasi gibi hatirlamamin
sen böyle uzakken senin sesini duyup
yerimden firlamamin sebebi ne?
Diz çöküp bakarim ellerine
ellerine dokunmak isterim
dokunamam
arkasindasin camin.
Ben bir saskin seyircisiyim gülüm
alacakaranligimda oynadigim dramin.
7 Agustos 1959
Gülüm, iki gözümün bebegi
ölmekten korkmuyorum,
ölmek arima gidiyor,
onuruma yediremiyorum ölmegi.
15 Agustos 1959
Aya gidilecek
daha da ötelere,
teleskoplarin bile görmedigi yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç
kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
Iste ben komünistim bu soruya karsilik
verdigim için.
26 Agustos 1959
Merih'e giden kosmos gemisinde turistler
yeryüzüyce yazilmis siirler okuyacak.
Her sözü beste beste, renk renk, kat kat açarak
en sirli çekirdege ulasabilecekler.
Aralik 1959
Ak bir karanfil gibi çatlayip da çekirdek
atom bahçelerine yürüyünce aydinlik,
yalniz meraklilari degil, bütün insanlik
siirin aynasinda kendini seyredecek.
Aralik 1959
hos geldin bebek
yasama sirasi sende
senin yolunu gözlüyor kuspalazi bogmaca kara çiçek sitma
ince hastalik yürek enfarkti kanser filan
issizlik açlik filan
tiren kazasi otobüs kazasi uçak kazasi is kazasi
yer depremi sel baskini
kuraklik falan
karasevda ayyaslik filan
polis copu hapisane kapisi falan
senin yolunu gözlüyor atom bombasi falan
hos geldin bebek
yasama sirasi sende
senin yolunu gözlüyor sosyalizm komünizm filan.
10 Eylül 1961
Seni düsünmek güzel sey
ümitli sey
dünyanin en güzel sesinden
en güzel sarkiyi dinlemek gibi bir sey.
Fakat artik ümit yetmiyor bana,
ben artik sarki dinlemek degil
sarki söylemek istiyorum...
Sevgilim,
baslar önde, gözler alabildigine açik,
yanan sehirlerin kiziltisi,
çignenen ekinler
ve bitmez tükenmez ayak sesleri :
gidiliyor.
Ve insanlar katlediliyor :
agaçlardan ve danalardan
daha rahat
daha kolay
daha çok.
Sevgilim,
bu ayak sesleri, bu katliâmda
hürriyetimi, ekmegimi ve seni kaybettigim oldu,
fakat açligin, karanligin ve çigliklarin içinden
günesli elleriyle kapimizi çalacak olan
gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman...
(Istanbul Hapisanesi)
Kirdilar tazecik yesil dallarimizi
Kirdilar kitap tutan ellerimizi
Kanina girdiler çocuklarimizin.
Nisan 1960
Seviyorum seni ekmegi tuza banip yer gibi
geceleyin atesler içinde uyanarak
agzimi dayayip musluga su içer gibi,
agir posta paketini, neyin nesi belirsiz,
telâsli, sevinçli, kuskulu açar gibi,
seviyorum seni denizi uçakla ilk defa geçer gibi.
Istanbul'da yumusacik kararirken ortalik
içimde kimildanan bir seyler gibi,
seviyorum seni "Yasiyoruz çok sükür!' der gibi.
27 Agustos 1960
Laypzig'de bir yagmur yagiyor incecikten,
yagiyoruz vitrinler, agaçlar, insanlar,
bir de otomobillerin hizi,
bir de geçmis zamanlar,
bir de saman sarisi,
bir de ben
yagiyoruz yagan yagmurla beraber incecikten.
18 Eylül 1960
Insanlarin türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
Insansiz yasayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadi türküler de.
Türküleri anladim hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarimin,
görüp isittiklerimin,
dokunduklarimin, anladiklarimin
hiçbiri, hiçbiri,
beni bahtiyar etmedi türküler kadar...
20 Eylül 1960
günde kaç milyon insan ölür yeryüzünde
dogar kaç milyon
kaçi yasadim diyebilirdi
kaçi yasadim diyebilecek
kaçi günde üç ögün yemek yiyebilirdi
kaçi yiyebilecek
13 Agustos 1961
Yasim altmis
on dokuzumdan beri bir düs görürüm
yagmur çamur yaz kis
uykuda uyanik
takilmis düsümün pesine yürürüm.
Neleri alip götürmedi benden ayrilik;
kilometrelerle umut, tonlarla keder,
taradigim saçlar, siktigim eller.
Bir düsümle ayrilmadik.
Avrupa'yi, Asya'yi, Afrika'yi düsümle dolastim
bir Amerikanlar vize vermediler
denizlerden daglardan çöllerden çok adamlari sevdim
adamlara sastim.
Mapusanelerde isigiydi hürriyetimin
ekmegimin katigiydi sürgünde
her biten aksamdaydi, her baslayan günde :
ulu kurtulus düsü memleketimin.
1962
Dünyayi verelim çocuklara hiç degilse bir günlügüne
alli pullu bir balon gibi verelim oynasinlar
oynasinlar türküler söyliyerek yildizlarin arasinda
dünyayi çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sicacik bir ekmek somunu gibi
hiç degilse bir günlügüne doysunlar
dünyayi çocuklara verelim
bir günlük de olsa ögrensin dünya arkadasligi
çocuklar dünyayi alacak elimizden
ölümsüz agaçlar dikecekler
21 Mayis 1962
ASYA-AFRIKA YAZARLARINA
Kardeslerim
bakmayin sari saçli olduguma
ben Asyaliyim
bakmayin mavi gözlü olduguma
ben Afrikaliyim
agaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tipki
benim orda arslanin agzindadir ekmek
ejderler yatar basinda çesmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basilmadan
sizin ordaki gibi tipki
bakmayin sari saçli olduguma
ben Asyaliyim
bakmayin mavi gözlü olduguma
ben Afrikaliyim
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
siirler gezer agizdan agiza türküleserek
siirler bayraklasabilir benim orda
sizin ordaki gibi
kardeslerim
siska öküzün yanina kosulup siirlerimiz
topragi sürebilmeli
pirinç tarlalarinda batakliga girebilmeli
dizlerine kadar
bütün sorulari sorabilmeli
bütün isiklari derebilmeli
yol baslarinda durabilmeli
kilometre taslari gibi siirlerimiz
yaklasan düsmani herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayincaya kadar
mali mülkü akli fikri cani neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete siirlerimiz
22 Ocak 1962, Moskova
BAHRI HAZER
Ufuklardan ufuklara
ordu ordu köpüklü mor dalgalar kosuyordu;
Hazer rüzgârlarin dilini konusiyor balam,
konusup cosuyordu!
Kim demis "çört vazmi!"
Hazer ölü bir göle benzer!
Uçsuz bucaksiz basi bos tuzlu bir sudur Hazer!
Hazerde dost gezer, e.....y!..
düsman gezer!
Dalga bir dagdir
kayik bir geyik!
Dalga bir kuyu
kayik bir kova!
Çikiyor kayik
iniyor kayik,
devrilen
bir atin
sirtindan inip,
sahlanan
bir ata
biniyor kayik!
Ve Türkmen kayikçi
dümenin yanina bagdas kurup oturmus.
Basinda kocaman kara bir papak;
bu papak degil:
tüylü bir koyunu karnindan yarip
geçirmis basina!
Koyunun tüyleri düsmüs kasina!
Çikiyor kayik
iniyor kayik
Ve kayikçi
"Türkmenistanli bir Buda heykeli" gibi
dümenin yanina bagdas kurup oturmus,
fakat, sanma ki Hazerin karsisinda elpençe divan durmus!
O da bir Buda heykelinin
tastan sükûnu gibi kendinden emin
dümenin yanina bagdas kurup oturmus.
Bakmiyor
kayiga
sarilan
sulara!
Bakmiyor
çatlayip
yarilan
sulara!
Çikiyor kayik
iniyor kayik,
devrilen
bir atin
sirtindan inip
sahlanan
bir ata
biniyor kayik!
- Yaman esiyor be karayel yaman!
Sakin özünü Hazerin hilesinden aman!
Aman oyun oynamasin sana rüzgâr!
- Aldirma anam ne çikar?
Ne çikar
kudurtsun
karayel
sulari,
Hazerde doganin
Hazerdir mezari!
Çikiyor kayik
iniyor kayik
çikiyor ka...
iniyor ka...
Çik...
in...
çik...
(1928)
BAYRAMOGLU
Mahpusanedeyim.
Mahpusanede kalbimin
kanayan çiplak ayaklari
ne zaman çok uzun bulsa yolunu,
hatirlarim bilmem neden
Azeri yoldasim Bayram Oglunu:
Baki.
Gece saat iki
sularinda ..
Karasehrin kara damlarinda yatanlar
görüyor kanli renklerin nescini uykularinda ..
Yildizlarin altinda kara neft burgulari
hisirdiyor servilikler gibi derinden
yüreginden.
Bakiyor uykulu sari gözler
kara topraktaki yagli neft birikintilerinden.
Gök kara,
yildizlar sari.
Tek katli,
düz damli dört köse tas dükkanlarin
kapali kara kapilari.
Karasehrin kara damlarinda yatanlar
görüyor kanli renklerin nescini uykularinda.
Baki.
Gece saat iki
sularinda
Taslarda yuvarlanan
nal ve tekerlek sesleri.
Seslerde seslenen sesler ..
Iste bir fayton geçiyor
geçmede
geçti:
son evlerin yakinindan
uzagindan
iragindan..
Kara bir lanettir ki bu,
kopmus geliyor gecenin dudagindan...
Bu faytonun fenerinde dehseti var:
hançerle oyulmus
kor
ve derin
gözlerin..
Taslarda yuvarlanan
nal ve tekerlek sesleri
Gittikçe uzaklasan,
gittikçe alçalan sesler...
Ortada demiryolu,
sag yanda Karasehir;
solda fabrikalarin
duvarlari yükselir.
Karsidan fayton gelir.
içinde Bayram Oglu.
Baglanmis kolu
Bayram Oglunun..
Karsidan fayton gelir
içinde
Bayram Oglu.
Jandarma sagi,
Jandarma solu
Bayram Oglunun...
Kolunu baglamislar
kanadi kirik degil ..
Gözünde toplanan
hiçkirik degil...
Gözleri isik dolu
Bayram Oglunun.
Karsidan fayton gelir,
içinde
Bayram Oglu.
Ölümdür yolu
Bayram Oglunun
Bayram
Oglunun..."
KALBIMI BUNALTAN BU DÖRT DUVAR MI?
ÖLÜMDEN ÖTEYE KÖY VAR MI???
(1927)