PERDELER
Perdeler, hep perdeler...
Her yerde, her yerdeler.
Pencerede, kapida,
Geçitte, kemerdeler...
Perdeler, hep perdeler...
Ya benim sevdiklerim,
Simdi nerde, nerdeler?
Onu bombos perdenin;
Içerde, içerdeler!
Perdeler, hep perdeler...
Gönülde asil perde;
Onu hangi göz deler?
Surat maske altinda,
Sis altinda beldeler.
Perdeler, hep perdeler...
Perdeye dogru akin;
Atlilar, piyadeler.
Yollar, yönler dolasik;
Degisik ifadeler.
Perdeler, hep perdeler..
Bir tohumda bin gömlek.
Giyim giyim fideler.
Kalbler dilini yutmus;
Bangir bangir mideler.
Perdeler, hep perdeler...
Son noktada son perde;
Çevrilmis seccadeler.
Orada iste iste,
Olumden azadeler!
Perdeler, hep perdeler...
RÜZGAR
Içerimde koca bir dag gizlidir,
Rüzgar döne döne çikar mi bilmem.
Yarim ince uzun, saz benizlidir,
Basimi gögsünde sikar mi bilmem.
Hey... Ne kimsesizdir bu uzun yollar,
Gözlerim yollarda birini kollar,
Bana kim göklerden bir haber yollar,
Gökler susa susa bikar mi bilmem.
Içlensem, içlensem bir hayal kursam,
Göklere yaslanip çiglik savursam,
Içimdeki dagi daglara vursam,
Bu vurus gönlümü yikar mi bilmem.
SAKARYA TÜRKÜSÜ
Insan bu, su misali, kivrim kivrim akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuslardan, hep basamak basamak;
Benimse alin yazim, yokuslarda susamak.
Her sey akar, su, tarih, yildiz, insan ve fikir
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akista demetlenmis, büyük, küçük, kainat;
Su çikan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya baska, yokus mu çikiyor ne,
Kursundan bir yük binmis, köpükten gövdesine;
Çatliyor, yirtiniyor yokusu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demis suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sirtina Sakarya'nin, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mi düstü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..
Ne agir imtihandir, basindaki, Sakarya!
Binbir basli kartali nasil tasir kanarya?
Insandir saniyordum mukaddes yüke hamal;
Hamallik ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalniz aci bir lokma, zehirle pismis astan;
Ve ayrilik, anneden, vatandan, arkadastan;
Simdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
Kehkesanlara kaçmis eski günleri an!
Hani Yunus Emre ki, kiyinda geziyordu;
Hani ardina çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeslerin, cömert Nil, yesil Tuna;
Giden sanli akinci, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzinda hala çarpar mi tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayi: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabina es, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vataninda parya!
Insan üçbes damla kan, irmak üçbes damla su;
Bir hayata çattik ki, hayata kurmus pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren lesler, sizi kim diriltecek?
Kafdagini assalar, belki çeker de bir kil!
Bu ifritten sualin, kilini çekmez akil!
Sakarya, saf çocugu, masum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldik Allah yolunun!
Sen ve Ben, gözyasiyla islanmis hamurdaniz;
Rengimize baksinlar, kandan ve çamurdaniz!
Akrebin kiskacinda yogurmus bizi kader;
Aldirma, böyle gelmis, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kivril, ben gideyim, son Peygamber kilavuz!
Yol onun, varlik onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayaga kalk, Sakarya!..
SEHIRLERIN DISINDAN
Kalk, arkadas, gidelim
Dereler yoldasimiz,
Daglar omuzdasimiz.
Dünyayi seyredelim,
Sehirlerin disindan.
Esmerden, sarisindan,
Kaçalim, kurtulalim
Haydi yürü, bulalim,
Kat kat çikmis evlerin,
O cam gözlü devlerin
Gizledigi alemi
Bir tüy gibi yel alsin,
Bir dal gibi sel alsin,
Bizden, menhus elemi.
Attigimiz naralar,
Yol açsin karanlikta.
Çeksin bizi magaralar,
Bir derin ormanlikta.
Öttürüp sert bir islik,
Yilanlari çagralim.
Pesinden çiglik çiglik,
Çakallara bagralim,
Ötelim baykuslarla.
Kizil aksam üstleri,
Hicret eden kuslarla,
Sema, deniz ve yeri,
Çepçevre, iklim iklim,
Dolasalim, gezelim
Yollar bizden bir izdir,
Ne duysak sesimizdir,
Ne görsek benzer bize.
Hiç sasmayan bir saat
Gibi isler tabiat,
Uyarak kalbimize
Mevsimler bogum bogum,,
Zamanin ipliginde.
Basi görünmez dogum,
Sonu ölçülmez hayat...
Hayvan, nebat ve cemat,
Hepsi ilk gençliginde.
Ölen ölür, yipranmaz;
Giden gider, aranmaz.
Böyle geçer ömrümüz,
Bir gün gelir, ölürüz.
Haberimiz olmadan.
Ve o zaman, o zaman,
Hayat neymis görürsün
Birak, keyfini sürsün,
Sehirlerin, köleler
Yeter bizi tuttugu
Tükensin velveleler
Kalk arkadas, gidelim
Insanin unuttugu
Allah'i zikredelim;
Gül ve sümbül hirkamiz,
Sullar, kuslar, halkamiz...
SEN
Senden, senden, hep senden,
Akisler aynalarda,
Göge çiksam mahzenden;
Hasretim turnalardan.
Seni buldun bulduysam;
Gökten bir davet duysam
Ben ki, suçumu yuysam,
Su biter kurnalarda.
Garibe sensin vatan,
Nur yurdunu aratan
Sensin, sensin yaratan,
Rahmetli analarda.
SERSERI
Yeryüzünde yalniz benim serseri,
Yeryüzünde yalniz ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.
Yillarca gezdirdim hoyrat basimi,
Aradim bir ömür, arkadasimi.
Ölsem dikecek yok mezar tasimi;
Halime ben bile lanet ederim.
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya ugrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin pesinden yürür giderim...
SON SIGINAK
Hayat perdenin arkasinda;
Hayatin öte yakasinda.
Su gaflet yükü insana bak;
Kendinden varlik cakasinda.
Ve asksiz yobaz... Isi gücü,
Namazla Cennet takasinda.
Tam dört asirdir Müslümanlik,
Cansiz etiket markasinda.
Ku'ran kalbi kör ezbercide,
Din, üfürükçü muskasinda.
Bati, Bati der çirpinirlar,
Bati tükürük hokkasinda.
Makine dimdik demirden put,
Insanoglu ruh laçkasinda.
Hürriyet nerde söyleyeyim:
Hakka esaret halkasinda.
Zamanda hersey kopuk, kesik;
Biçkisi kader makasinda.
Ey insan, sana son siginak,
Son peygamberin hirkasinda!
SONSUZLUK KERVANI
Sonsuzluk Kervani, "pesinizde ben,
Üc ayakla seken topal köpegim!"
Bastiginiz yeri tas tas öpeyim.
Bir kirinti yeter, kereminizden!
Sonsuzluk Kervani, pesinizde ben...
Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...
Ufuk önlerinde bayrak kulesi.
Bu gidenler Altun Kol Silsilesi;
Ölçüden, ahenkten daha güzeller.
Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...
Sonsuzluk Kervani, istemem azat!
Köleniz olmakmis gerçek hürriyet.
Ölmezi bulmaksa biricik niyet;
Bastiginiz yerde ebedi hasat.
Sonsuzluk Kervani, istemem azat...
SU
Su I
Bir hamam ki, arinma gayesinden saheser;
Arinmislari yeri, Cennette nurlu kevser.
Su II
Kainatta ne varsa suda yasadi önce;
Üstümüzden su geçer dogunca ve ölünce.
Su III
Insanlar habersizken yollarin verasindan,
Gökle toprak arasi su sasmaz mecrasindan.
Su IV
Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, sirilti;
Akmayan kokar diye esrarli bir mirilti.
Su V
Kah susar, kah çirpinir, kah ürperir, kah çaglar;
Su, esyayi kemiren küfe ve pasa aglar.
Su VI
Su bir sekil üstü ruh, kaliplarda gizlenen;
Yerde kire batti mi, bulutta temizlenen...
Su VII
Bu dünya insanliga manevi hamam olsa;
Her rengiyle insanlik tek renkte tamam olsa...
Su VIII
Su duadir, yakaris, ayna, berraklik, saffet;
Onu madeni gökte altinlar gibi sarfet!
TABLO
Ölümü sigdiramaz,
Akil daracik koguk.
Ölemez, çildiramaz,
Aglarlar boguk boguk.
Ilaç yarim sisede,
Koltuk mahzun, kösede,
Ev halki telasede,
Ölü yerde sopsoguk...
TABUT
Tahtadan yapilmis bir uzun kutu;
Bas tarafi genis, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu bos tabutu,
Yarin kendileri dolduracaklar.
Her yandan küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanasmis, tavan alçalmis.
Sanki bir tas bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmis kalmis.
Ciliz vücuduma tam görünse de,
Içim, bu dar yere sigilmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
Insan birer birer yine giriyor.
Ölenler yeniden dogarmis; gerçek!
Tabut degildir bu, bir tahta kundak.
Bu agir hediye kime gidecek,
Çakilir çakilmaz üstüne kapak?
TÂ MEVERÂDAN
Rüzgar öyle esti, öyle esti ki;
Her sey uçup gitti kaldi Yaradan.
Ayna düstü, hayal, perdelerdeki
Bir akisçik gibi çikti aradan.
Sirtimi uykuda dürtüyor bir el;
Firla yatagindan kosar adim gel!
O bir minicik zar i kabugunu del!
Seni çagiran var, tâ maverâdan!
TÜTEN RUH
Sana ey kanimda eriyen kadin
Can nasil dayansin, nasil dayansin?
Mezara çekmekse beni maksadin
Önümde o siyah gözlerin yansin.
Bir sütun alevsin, bir sütun duman,
Yalniz seni görür gözünü yuman.
Senden atesine bir deva uman
Bari gitsin kara topraga kansin.
Bir çukur solumda, bir tas sagimda
Kabre girdigim gün bu genç yasimda
Öyle bir yüksel ki sen topragimda
Görenler ruhumu tütüyor sansin.
UTANSIN
Tohum saç, bitmezse toprak utansin!
Hedefe varmayan mizrak utansin!
Hey gidi küheylan, kosmana bak sen!
Çatlarsan, doguran kisrak utansin!
Eski çinar simdi noel agaci;
Dallarda igreti yaprak utansin!
Ustada kalirsa bu öksüz yapi,
Onu sürdürmeyen çirak utansin!
Ölümden ilerde varis dedigin,
Geride ne varsa, birak utansin!
Ey binbir tanede solmayan tek renk,
Bayraklasmiyorsan bayrak utansin!
UYUMAK ISTIYORUM
Iki yildiz arasi göge asili hamak...
Uyku, uyku... Zamansiz ve mekansiz, uyumak.
Uyumak istiyorum; basim bir cenk meydani;
Harfsiz ve kelimesiz düsünmek Yaradani.
Ilgisizlik, herseyden kesilmis ilgisizlik;
Bilmeyis ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.
Usandim bos yere hep gitmelerden, gelmelerden;
Birakin uyuyayim, yandim kelimelerden!
Göz kapaklarimda gün, kapkara bir kizillik;
Kulagimda tarihin çikrik sesi, bin yillik.
Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;
Raflarda toza batmis peygamberlerden bildiri.
Her gün yalniz namazdan namaza uyanayim;
Bir dilim kuru ekmek; aci suya banayim!
Ve tekrar uyuyayim ve kalkayim ezanla!
Yasaya dursun insan, hayat dedigi zanla...
VEDA
Elimde, sükutun nabzini dinle,
Dinle de gönlümü aliver gitsin!
Saçlarimdan tutup, kör gözlerinle,
Yasli gözlerime daliver gitsin!
Yürü, gölgen seni ugurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol irakta,
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Kösede bir lahza kaliver gitsin!
Ümidim yillarin seline düstü,
Saçinin en titrek teline düstü,
Kuru bir yaprak gibi eline düstü,
Istersen rüzgara saliver gitsin!
VE GELIR
Bu yurda her bela içinden gelir;
"Hep"leri hep, hiçin hiçinden gelir.
Gelemez bir ithal malidir akil,
Kafdagindan, Çinden, Macinden gelir.
Dünküne es, bugün küfür yobazi;
Bütün derdi festen, lapcinden gelir.
"Allah vardir!" dersin; sorarlar: Niçin?
Sonra tokat, puta "niçin" den gelir.
Benim nur mayama pislik atanlar,
Seytan, senin büyük elçinden gelir!
Biricik selamet yolu tarihte,
"Sormayin, görmeyin, geçin!" den gelir.
Genç Osman'i lif lif yolan o güruh,
Kahbe devsirmenin piçinden gelir.
Bir gün bu gidisle çatlarsa yürek,
Dile vurduklari perçinden gelir...
VEHIM
Her gün elim tokmakta,
Bir an irkiliyorum:
Annem belki yatakta,
Annem belki toprakta.
Gün batiyor safakta;
Biliyorum, biliyorum:
Tabut gicirdamakta
Ve hevesler damakta...
VISAL
Beni zaman kusatmis, mekan kelepçelemis;
Ne sanattir ki, her sey, her seyi peçelemis...
Perde perde veralar, isik baska, nur baska;
Bir anlik visal baska, kesiksiz huzur baska.
Renk, koku, ses ve sekil, ötelerden haberci;
Hayat mi bu sürdügün, kabugundan, ezberci?
Yoksa göz, görüyorum sanmanin öksesi mi?
Fezada dipsiz sükut, duyulmazin sesi mi?
Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen!
Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen!
Senden uzaklik ates, sana yakinlik ates!
Azap var mi alemde fikir çilesine es?
Yasamak zor, ölmek zor, erismekse zor mu zor?
Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!
Evet, ben, bir kapali hududu asiyorum;
Ölen öluyor, bense ölümü yasiyorum!
Sonsuzu nasil bulsun, posteki sayan deli?
Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?
Mahrem çizgilerine baktikça örtünen sir;
Belki de benliginden kaçabilene hazir.
Hatira küpü, devril, sen de ey hayal, gömül!
Sonu gelmez visalin gayrindan vazgeç, gönül!
O visal, can sendeyken canini etmek feda;
Elveda toprak, günes, anne ve yar elveda!
YAR O KI...
Falan, dagin ardinda;
Seslen, seslen, isitmez
Filan toprak altinda;
Göz yaslari diriltmez
Neye vardin, vardin da?
Ufuk varmakla bitmez.
Bir sey göster kadinda,
Tilsimini eskitmez
Yar o ki, hep yadinda;
Eskimez ve eskitmez.
Muradi muradinda,
Seni birakip gitmez
YATTIGIM KAYA
Bu aksam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
Içimde maziden kalma duygular
Agla geri gelmez günlere diyor.
Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulagima gaipten bir ses
Bulusmalar kaldi mahsere diyor.
Enginden engine kosarken rüzgar,
Bende bir yolculuk heyecani var...
Yattigim kayaya çarpan dalgalar
Çikiver bir sonsuz sefere diyor.
YOLCULUK
Yolculuk, her zaman düsündüm onu;
Içimde bu azgin davet ne demek?
Oraya, nerdeyse günesin sonu,
Uçmak, kayip gitmek, kaçip dönmemek.
Altimdan kaydirdi bir el minderi;
Herkes yataginda, ben ayaktayim.
Bir gece, rüyada gördügüm yeri,
Gözlerim yumulu, aramaktayim.
Beni çagirmakta yabanci dostlar;
Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsiz.
Eski evde, simdi bir baska ev var:
Avlusu karanlik, sulari tadsiz.
Her aksam, ayni yer, ayni saatta,
Günesten esyama düsen bir çubuk;
Yangin varmis gibi yukari katta,
Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
Basim, artik onu tasimak ne zor!
Basim, günden güne kayitsiz bana.
Dalinda bir yaprak gibi dönüyor,
Aci rüzgarlarin çektigi yana...
YUNUS EMRE'YE
Kaç mevsim bekleyim daha kapinda,
Ayagimda zincir, boynumda kement?
Beni de, pistigin bela kabinda,
Kaynata kaynata buhara kalbet.
Bekletme Yunus'um, bozuldu baglar,
Düsüyor yapraklar, geçiyor çaglar;
Veriyor, ayrilik dolu semalar,
Içime bayiltan, aci bir lezzet.
Rüzgara bir koku ver ki, hirkandan;
Geleyim, izine dogru arkandan;
Birakmam, tutmusum artik yakandan,
Medet ey sairim, Yunus'um medet!
ZEHIR
Çocukken haftalar bana asirdi;
Derken saat oldu, derken saniye...
Ilk düsünce, beni yokluk isirdi:
Sonum yokluk olsa bu varlik niye?
Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
Insanoglu kendi varindan yoksun...
Gelsin beni yokluk akrebi soksun!
Bir zehir ki, hayat özü faniye...
ZINDANDAN MEHMED'E MEKTUP
Zindan iki hece. Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam, boynunda yafta...
Halimi düsünüp yanma Mehmed'im!
Kavusmak mi?.. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tugla döseli,
Kirmizi tuglalar alti köseli.
Bu yol da tutuktur hapse düseli...
Git ve gel... Yüz adim... Bin yillik konak
Ne ayak dayanir buna, ne tirnak!
Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akil almazlarin zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düsün mü, konus mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mi çikar, tabut mu?
Bir idamlik Ali vardi, asildi
Kaydini düstüler, mühür basildi.
Geçti gitti, birkaç günlük fasildi
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktigi üç bes karanfil...
Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
Çatik kas... Hükümet dedikleri zat...
Beni Allah tutmus kim eder azat?
Anlamaz; yazisiz, pulsuz dilekçem...
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!
Saat bes dedi mi, bir yirtici zil
Sayim var, maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazil ve çizil!
Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtus ki biçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlik kat kat...
Yalniz seccademin yönünde sefkat
Beni kimsecikler oksamaz madem
Öp beni alnimdan, sen seccadem!
Çayci getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düselim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksiz aydan
Karistir çayini zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mihli peykeler
Duvarda, baslardan yagli lekeler
Gömülmüs duvara, bas bas gölgeler...
Duvar, katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
Sükut... Kivrim kivrim uzaklik uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü bosaldi habersiz miyiz?
Günese göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
Istersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük daracik;
Dünyaya kapali, Allah'a açik
Dua, dua eller karincalanmis;
Yildizlar avuçta, gök parçalanmis
Gözyasi bir tarla, hep yoncalanmis
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan bugu
Iplik ki incecik, örer boslugu
Ana rahmi zahir, su bizim kogus
Karanliginda nur, yeniden dogus...
Sesler duymaktayim; Davran ve bogus!
Sen bir devsin, yükü agirdir devin!
Kalk ayaga, dimdik dogrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, baslar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalir tümsekte!
Yarin elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün dogmus, gün batmis, ebed bizimdir!