2






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


2


KALDIRIMLAR

Sokaktayim kimsesiz bir sokak ortasinda,

Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanliga saplanan noktasinda,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanik.

Evlerin bacasini kolluyor yildirimlar.

In-cin uykuda bir tek iki yoldas uyanik.

Biri benim bir de serseri kaldirimlar.

Içimde damla damla bir korku birikiyor,

Saniyorum her sokak basini kesmis devler,

Üstüme camlarini hep simsiyah dikiyor.

Gözüne mil çekilmis bir ama gibi evler.

Kaldirimlar, çilekes insanlarin annesi,

Kaldirimlar, içimde yasamis bir insandir.

Kaldirimlar, duyulur ses kesilince sesi,

Kaldirimlar, içimde kivrilan bir insandir.

Bana düsmez can vermek yumusak bir kucakta.

Ben bu kaldirimlarin emzirdigi çocugum...

Aman sabah olmasin bu karanlik sokakta,

Bu karanlik sokakta bitmesin yolculugum.

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,

Iki yanimdan aksin bir sel gibi fenerler...

Tak tak ayaksesimi aç köpekler isitsin.

Yolumun zafer taki gölgeden tas kemerler.

Ne sabahi göreyim, ne sabah görüneyim!

Gündüzler size kalsin verin karanliklari.

Islak bir yorgan gibi simsiki bürüneyim.

Örtün üstüme örtün serin karanliklari.

Uzaniverse basim taslara boydan boya,

Alsa buz gibi taslar alnimdan bu atesi.

Dalip sokaklar kadar esrarli bir uykuya.

Ölse kaldirimlarin bu kara sevdali esi.

KARACAAHMET

Deryada sonsuzlugu zikretmeye ne zahmet!

Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeginde yalanci sehrin, sahici belde;

Ona sor, gidenlerden kalan sey neymis elde?

Mezar, mezar, zitlarin kenetlendigi nokta;

Mezar, mezar, varliga yol veren geçit, yokta...

Onda sirlarin sirri: Bulmak için kaybetmek.

Parmaklarin saydigi ne varsa hep tüketmek.

Varmak o iklime ki, ugramaz ihtiyarlik;

Ebedi gençligin taht kurdugu yer, mezarlik.

Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;

Tas ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yipranmaz.

Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!

Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,

Zaman deli gömlegi, onu yirtan da ölüm;

Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...

Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin, taslarda donmus sükuta sebep?

Kavuklu, basörtülü, fesli, basaçik taslar;

Taslara yaslanmis da küflü kemikten baslar,

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanlari;

Süzüyor, sahi diye topraga basanlari.

Onlar ki, her nefeste habersiz öldügünden,

Gülüp oynamaktalar, gelir gibi dügünden.

Onlar ki, sifirlarda rakamlari bulmuslar,

Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuslar.

Söyle Karacaahmet, bu ne acikli talih!

Taslarina kapanmis, agliyor koca tarih!

KÖROGLU

Sirmali cepkeni atti koluna,

Tek elle dizgini gerdi Köroglu.

Tozlarla atilip dagin yoluna,

Yesil muradina erdi Köroglu.

Daglar, omuz omza yaslanan daglar,

Sular kararinca paslanan daglar,

Azatlik ufkunda rastlanan daglar;

Bu daglara gönül verdi Köroglu.

Daglarin ardinda kalinca çile,

Köroglu yeniden gelmisti dile;

Ak saçli anadan geçilse bile,

Daglardan geçilmez derdi Köroglu...

MANSUR

Mercan mercan, uçuk dudaginda kan,

Inci inci, soluk sakaginda ter.

Ne bas yedi, ne kan içti bu meydan

Bu meydan asiktan canini ister.

Tatliydi akrebin sana kiskaci,

Aciya acida buldun ilaci;

Diyordun, geldikçe üstüste aci:

Bir azap isterim bundan da beter.

Sana tas attilar, sen gülümsedin,

Dervisin bir çiçek atti, inledin,

Bagrimi delmeye tas yetmez, dedin,

Halden anlayanin bir gülü yeter..

MEVSIM DÖNERKEN

Ufukta pas tuttu birdenbire yaz;

Gün çabucak geçti, aksam tez oldu.

Toz kaldirdi karsi yollardan poyraz,

Kopan yol uçlari eklenmez oldu.

Aksam; sanki bosluk içime dolar;

Daglarin cilasi gittikçe solar,

Rüzgarda bir kadin saçi yolar.

Artik bu yollarda beklenmez oldu...

MEZAR

Kapiya ne icra memuru gelir,

Ne Birinci Sube sivil polisi....

Içerde kimine kus tüyü sedir;

Yüz üstü topraga düser kimisi....

Bir musiki orda zaman ve mekân....

Yildiz dolu feza küçük camekân....

Imkân atomunu çatlatan imkân....

Bir hiç ki, içinde heplerin hepsi

MUHASEBE

Ben artik ne sairim, ne fikra muharriri!

Sadece beyni zonklayanlardan biri!

Bakmayin tozduguma meshur Babialide!

Bulmusum rahatimi ben bir tesellide.

Fikrin ne fahisesi oldum, ne zamparasi!

Bir vicdanin, bilemem, kaçtir hava parasi?

Evet, kafam çatliyor, güya ulvi hastalik;

Bendedir, duymadigi dertlerle kalabalik.

Büyük meydana düstüm, uçtu fildisi kulem;

Milyonlarca ayagin altinda kaldi kellem.

Üstün çile, dev gibi geldi çatti birden! Tos!!

Sen cüce sanatkarlik, sana büsbütün paydos!

Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;

Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen guruhiyle...

Çok var ki, bu hinç bende fikirdir, fikirse hinç

Genç adam, al silahi; iman tilsimli kilinç!

Iste bütün meselem, her meselenin basi,

Ben bir genç ariyorum, gençlikle köprübasi!

Tirnagi en yirtici hayvanin pençesinden,

Daha keskin eliyle, basini ensesinden,

Ayirip o genç adam, uzansa yatagina;

Yerlestirse basini, iki diz kapagina;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?

Yetis, yetis, hey sonsuz varlik muhasebesi!

Disimda bir dünya var, zipzip gibi küçülen,

Içimde homurtular, inanma diye gülen...

Inanmiyorum, bana ögretilen tarihe!

Sebep ne, mezardansa bu hayati tercihe?

Üç katli ahsap evin her kati ayri alem!

Üst kat: Elinde tespih, agliyor babaannem,

Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve asiklari,

Alt kat: Kizkardesimin (Tamtam) da çigliklari;

Bir kurtlu peynir gibi, ortasindan kestigim;

Buyrun ve maktaindan seyredin, iste evim!

Bu ne hazin agaçtir, bütün ufkumu tutmus!

Kökü iffet, dallari taklit, meyvesi fuhus...

Rahminde cemiyetin, ben dogum sancisiyim!

Mukaddes emanetin dönmez davacisiyim!

Zamani kokutanlar mürteci diyor bana;

Yükseldik saniyorlar, alçaldikça tabana.

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?

Bazi geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

Yeter senden çektigim, ey tersi dönmüs ahmak!

Bir saman kagidindan, bütün is kopya almak;

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.

Mavallari bastirdi devrim isimli masal.

Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;

Allah kuluna hakim, kullari heykellerin!

Bulustururlar bizi, elbet bir gün hesapta;

Lafini çok dinledik, simdi is inkilapta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!

Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kivilcim; simsiyah oldu ocak!

Gün dogmakta, anneler ne zaman doguracak?

MÜJDE

O gün bir kanli safak, gökten üflenen ates;

Birden, dagin sirtinda atlilar belirecek.

Atlilar put sehrine gediklerden girecek;

Bir sehir ki, orada insan ayak üstü les.

Yalniz iman ve fikir; ne sevgili ne kardes;

Bir akil gelecek ki, akillar delirecek.

Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek.

Her sey birbirine denk, her sey birbirine es.

Fertle toplum arasi kalkacak artik güres;

Herkes tek tek sirtina toplumu bindirecek.

Gökler iki sakkolmus haberi bildirecek.

Müjdeler olsun size; dogdu batmayan günes!

NAKARAT

Küçükken derdi ki, dadim:

Çogu gitti, azi kaldi.

Büyüdüm, ihtiyarladim,

Çogu gitti, azi kaldi.

Vur kazmayi daga Ferhat

Çogu gitti, azi kaldi.

Kisne kir at, kisne kir at

Çogu gitti, azi kaldi.

Dogar bir gün benim günüm,

Çogu gitti, azi kaldi.

Kirk gün, kirk gece dügünüm,

Çogu gitti, azi kaldi.

Ektik, ektik, yetisecek,

Çogu gitti, azi kaldi.

Bütün yollar bitisecek,

Çogu gitti, azi kaldi.

Bir gün anlasilir siir;

Çogu gitti, azi kaldi.

Ekmek gibi azizlesir,

Çogu gitti, azi kaldi...

O AN

Tas merdivenler gibi, asinmis ayaklardan,

Secde yerine çarpa çarpa alinim asinsa

Göklerin kamçisiyle yedigim dayaklardan,

Erisem de, tabutum bosmus gibi tasinsa

Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;

Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses isitmez.

Karanligi, yogursam nura döndüresiye.

Tirmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez.

O GELSIN

Akan sulari çevir,

Sira daglari devir!

O gelsin!

Gönüllerde bir tasvir...

Günesi batmaz devir...

O gelsin!

O GÜN

Yüksek ates... Peygamber hasta...

Dökünmekte kirba kirba su.

Müminlerin en derin yasta,

Ya giderse, diye korkusu.

Bir an, bir an, çalkalandi Mescit;

O göründü; halsiz, renk kaçik.

"Kapatilsin dedi, her geçit!

Ebubekir kapisi açik..."

"Her kul gibi, benim de elbet,

Hesaplidir senem ve ayim.

Lahza geçme, erisir nöbet;

Kim kalmis ki, ben de kalayim?"

"Bir kula, ya Rabbin, ya dünya;

Seç dediler, des de kalbini!

O kul da, hür birakildi ya,

Düsmeden seçti Rabbini."

"Arkasindan kimi dürttüysem,

Iste arkam, gelsin ve vursun!

Kime borcum varsa tek dirhem,

Orta yerde malim, buyursun!"

"Kizim, kutlu soya ocaksin!

Bitti diye bak, hayatima!

Bana ilk, sen kavusacaksin!"

Agliyorken güldü Fatima.

Ayisenin gögsünde basi,

Son sözleri su:"Yüce Dosta!"...

Ve son nefes, çiglik, gözyasi...

Günes varken günes paydosta.

O gün, o gün, pazarertesi;

Bütün büyük oluslar o gün.

Bu dünyanin bundan ötesi,

Sade hasret, gurbet ve sürgün.

OLMAZ MI?

Yön yön sarilmisim ne yana baksam;

Sarilan olur da saran olmaz mi?

Kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;

Geçip de aynaya, soran olmaz mi?

Bir parçacigim ben, bütüne hasret;

Zaman döne dursun, o güne hasret;

Ruhumsa zamanin üstüne hasret;

Ebediyet boyu bir an... Olmaz mi?

ÖLÜLER

Ölüler bagiriyor mezarlarindan;

Yolcular, oturun taslarimizda!

Onlari deviren biziz topraga,

Biz attik onlari böyle ayaga;

Sakin atlamayin kenarlarindan!

Ölüler bagiriyor mezarlarindan...

Yolcular, uzanin yere upuzun;

Dayayin taslara baslarinizi!

Tüy yastiklar gibi rahat tasimiz,

Birlessin bir lahza ora basimiz!

Bizdedir cevabi kuruntunuzun;

Yolcular, uzanin yere upuzun!

Ben de bir gün böyle haykiracagim:

Yolcular, oturun mezar tasimda!

Yolcular önümde fisildasacak,

Yolcular asilmaz yollar asacak.

Tasimi yerlere yatiracagim;

Ben de bir gün böyle haykiracagim!

ÖLÜNÜN ODASI

Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmis;

Yerde çiplak bir gömlek, korkusundan dirilmis.

Sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi;

Artik ne bir çitirti, ne de bir ayak sesi...

Yatiyor yataginda, dimdik, upuzun, ölü;

Üstü, boynuna kadar bir çarsafla örtülü.

Bezin üstünde, ayak parmaklarinin izi;

Mum alevinden sari, baygin ve donuk benzi.

Son nefesle gögsü bos, eli uzanmis yana;

Gözleri renkli bir cam, mihli ahsap tavana.

Sarkik dudaklarinin ucunda bir çizgi var;

Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.

Sarkik dudaklarinda asili titrek bir an;

Belli ki, birdenbire gitmis çirpinamadan.

Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;

Bana geldigi zaman, böyle gelecek ölüm…

O’NA

Benim efendim!

Ben sana bendim!

Bir üfledin de

Yikildi bend’im

Ben ki, denizdim.

Dagbasi bendim

Simdi sen oldun,

Âleme pendim.

Benim efendim!

Feza levendim!

Ölmemek neymis;

Senden ögrendim.

Kayboldum sende,

Sende tükendim!

Sordum aynaya:

Hani ya kendim?

Benim efendim!

Benim efendim

Emri yüklendim!

Daglandim kalbden

Ve mühürlendim.

Askerin oldum,

Basta tülbendim;

Okum sadakta,

Elde kemendim.

Benim efendim

OTEL ODALARI

Bir merhamettir yanan, daracik odalarin

Isli lambalarinda, isli lambalarinda.

Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmis,

Küflü aylarinda, küflü aynalarinda.

Atilan elbiseler, bogazlanmis bir adam,

Kirik masalarinda, kirik masalarinda.

Bir sirri sürüklüyor terlikler tipir tipir,

Izbe sofralarinda, izbe sofralarinda.

Atiyor sizilarin çiplak duvarda nabzi,

Çivi yaralarinda, çivi yaralarinda.

Duyuluyor zamanin tahtayi kemirdigi

Tavan aralarinda, tavan aralarinda.

Aglayin, asinasiz, sessiz can verenlere,

Otel odalarinda, otel odalarinda.

O VAR!..

Her defa haberi taze bir müjde;

                                    O var!

Her defasinda, geç, gafletten vecde;

                                    O var!

Ne sen varsin, ne ben, ne yâr, ne kimse;

                                    O var!

Bütün sevdiklerin elden gittiyse;

                                    O var!

Kalacak kim var ki dost tomarinda?

                                    O var!

Sana daha yakin sah damarindan;

                                    O var!

Arama, bir ilaç yok ezzahanede!

                                    O var!

Gayede, sebepte ve bahanede;

                                    O var!

Sevdigini ebed boyu tutan dinç;

                                    O var!

Ölümsüzlük sevki, ilahi sevinç;

                                    O var!

Yikilmaz dayanak, kirilmaz destek;

                                    O var!

Tekten de tek, bir tek, tek basina tek;

                                    O var!

PERDELER

 

Perdeler, hep perdeler...

Her yerde, her yerdeler.

Pencerede, kapida,

Geçitte, kemerdeler...

Perdeler, hep perdeler...

 

Ya benim sevdiklerim,

Simdi nerde, nerdeler?

Onu bombos perdenin;

Içerde, içerdeler!

Perdeler, hep perdeler...

 

Gönülde asil perde;

Onu hangi göz deler?

Surat maske altinda,

Sis altinda beldeler.

Perdeler, hep perdeler...

 

Perdeye dogru akin;

Atlilar, piyadeler.

Yollar, yönler dolasik;

Degisik ifadeler.

Perdeler, hep perdeler..

 

Bir tohumda bin gömlek.

Giyim giyim fideler.

Kalbler dilini yutmus;

Bangir bangir mideler.

Perdeler, hep perdeler...

 

Son noktada son perde;

Çevrilmis seccadeler.

Orada iste iste,

Olumden azadeler!

Perdeler, hep perdeler...

 

 

RÜZGAR

 

Içerimde koca bir dag gizlidir,

Rüzgar döne döne çikar mi bilmem.

Yarim ince uzun, saz benizlidir,

Basimi gögsünde sikar mi bilmem.

 

Hey... Ne kimsesizdir bu uzun yollar,

Gözlerim yollarda birini kollar,

Bana kim göklerden bir haber yollar,

Gökler susa susa bikar mi bilmem.

 

Içlensem, içlensem bir hayal kursam,

Göklere yaslanip çiglik savursam,

Içimdeki dagi daglara vursam,

Bu vurus gönlümü yikar mi bilmem.

 

 

SAKARYA TÜRKÜSÜ

 

Insan bu, su misali, kivrim kivrim akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

 

Su iner yokuslardan, hep basamak basamak;

Benimse alin yazim, yokuslarda susamak.

 

Her sey akar, su, tarih, yildiz, insan ve fikir

Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

 

Akista demetlenmis, büyük, küçük, kainat;

Su çikan buluta bak, bu inen suya inat!

 

Fakat Sakarya baska, yokus mu çikiyor ne,

Kursundan bir yük binmis, köpükten gövdesine;

 

Çatliyor, yirtiniyor yokusu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demis suya vurulmaz perçin?

 

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sirtina Sakarya'nin, Türk tarihi vurulur.

 

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mi düstü bu yük?

Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!..

 

   Ne agir imtihandir, basindaki, Sakarya!

   Binbir basli kartali nasil tasir kanarya?

 

Insandir saniyordum mukaddes yüke hamal;

Hamallik ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.

 

Yalniz aci bir lokma, zehirle pismis astan;

Ve ayrilik, anneden, vatandan, arkadastan;

 

Simdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;

Kehkesanlara kaçmis eski günleri an!

 

Hani Yunus Emre ki, kiyinda geziyordu;

Hani ardina çil çil kubbeler serpen ordu?

 

Nerede kardeslerin, cömert Nil, yesil Tuna;

Giden sanli akinci, ne gün döner yurduna?

 

Mermerlerin nabzinda hala çarpar mi tekbir?

Bulur mu deli rüzgar o sedayi: Allah bir!

 

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

 

   Vicdan azabina es, kayna kayna Sakarya,

   Öz yurdunda garipsin, öz vataninda parya!

 

Insan üçbes damla kan, irmak üçbes damla su;

Bir hayata çattik ki, hayata kurmus pusu.

 

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren lesler, sizi kim diriltecek?

 

Kafdagini assalar, belki çeker de bir kil!

Bu ifritten sualin, kilini çekmez akil!

 

Sakarya, saf çocugu, masum Anadolu'nun,

Divanesi ikimiz kaldik Allah yolunun!

 

Sen ve Ben, gözyasiyla islanmis hamurdaniz;

Rengimize baksinlar, kandan ve çamurdaniz!

 

Akrebin kiskacinda yogurmus bizi kader;

Aldirma, böyle gelmis, bu dünya böyle gider!

 

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kivril, ben gideyim, son Peygamber kilavuz!

 

   Yol onun, varlik onun, gerisi hep angarya;

   Yüzüstü çok süründün, ayaga kalk, Sakarya!..

 

 

SEHIRLERIN DISINDAN

 

Kalk, arkadas, gidelim

Dereler yoldasimiz,

Daglar omuzdasimiz.

Dünyayi seyredelim,

Sehirlerin disindan.

Esmerden, sarisindan,

Kaçalim, kurtulalim

Haydi yürü, bulalim,

Kat kat çikmis evlerin,

O cam gözlü devlerin

Gizledigi alemi

Bir tüy gibi yel alsin,

Bir dal gibi sel alsin,

Bizden, menhus elemi.

Attigimiz naralar,

Yol açsin karanlikta.

Çeksin bizi magaralar,

Bir derin ormanlikta.

Öttürüp sert bir islik,

Yilanlari çagralim.

Pesinden  çiglik çiglik,

Çakallara bagralim,

Ötelim baykuslarla.

Kizil aksam üstleri,

Hicret eden kuslarla,

Sema, deniz ve yeri,

Çepçevre, iklim iklim,

Dolasalim, gezelim

Yollar bizden bir izdir,

Ne duysak sesimizdir,

Ne görsek benzer bize.

Hiç sasmayan bir saat

Gibi isler tabiat,

Uyarak kalbimize

Mevsimler bogum bogum,,

Zamanin ipliginde.

Basi görünmez dogum,

Sonu ölçülmez hayat...

Hayvan, nebat ve cemat,

Hepsi ilk gençliginde.

Ölen ölür, yipranmaz;

Giden  gider, aranmaz.

Böyle geçer ömrümüz,

Bir gün gelir, ölürüz.

Haberimiz olmadan.

Ve o zaman, o zaman,

Hayat neymis görürsün

Birak, keyfini sürsün,

Sehirlerin, köleler

Yeter bizi tuttugu

Tükensin velveleler

Kalk arkadas, gidelim

Insanin unuttugu

Allah'i zikredelim;

Gül ve sümbül hirkamiz,

Sullar, kuslar, halkamiz...

 

 

SEN

 

Senden, senden, hep senden,

Akisler aynalarda,

Göge çiksam mahzenden;

Hasretim turnalardan.

 

Seni buldun bulduysam;

Gökten bir davet duysam

Ben ki, suçumu yuysam,

Su biter kurnalarda.

 

Garibe sensin vatan,

Nur yurdunu aratan

Sensin, sensin yaratan,

Rahmetli analarda.

 

 

SERSERI

 

Yeryüzünde yalniz benim serseri,

Yeryüzünde yalniz ben derbederim.

Herkesin dünyada varsa bir yeri,

Ben de bütün dünya benimdir derim.

 

Yillarca gezdirdim hoyrat basimi,

Aradim bir ömür, arkadasimi.

Ölsem dikecek yok mezar tasimi;

Halime ben bile lanet ederim.

 

Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;

Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,

Bir rüya ugrunda ben diyâr diyâr,

Gölgemin pesinden yürür giderim...

 

 

SON SIGINAK

 

Hayat perdenin arkasinda; 

Hayatin öte yakasinda.

 

Su gaflet yükü insana bak; 

Kendinden varlik cakasinda. 

 

Ve asksiz yobaz... Isi gücü,

Namazla Cennet takasinda. 

 

Tam dört asirdir Müslümanlik,

Cansiz etiket markasinda. 

 

Ku'ran kalbi kör ezbercide,

Din, üfürükçü muskasinda. 

 

Bati, Bati der çirpinirlar,

Bati tükürük hokkasinda.

 

Makine dimdik demirden put,

Insanoglu ruh laçkasinda. 

 

Hürriyet nerde söyleyeyim: 

Hakka esaret halkasinda. 

 

Zamanda hersey kopuk, kesik;

Biçkisi kader makasinda. 

 

Ey insan, sana son siginak,

Son peygamberin hirkasinda!

 

 

SONSUZLUK KERVANI

 

Sonsuzluk Kervani, "pesinizde ben,

Üc ayakla seken topal köpegim!"

Bastiginiz yeri tas tas öpeyim.

Bir kirinti yeter, kereminizden!

Sonsuzluk Kervani, pesinizde ben...

 

Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...

Ufuk önlerinde bayrak kulesi.

Bu gidenler Altun Kol Silsilesi;

Ölçüden, ahenkten daha güzeller.

Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...

 

Sonsuzluk Kervani, istemem azat!

Köleniz olmakmis gerçek hürriyet.

Ölmezi bulmaksa biricik niyet;

Bastiginiz yerde ebedi hasat.

Sonsuzluk Kervani, istemem azat...

 

 

SU

 

Su I

 

Bir hamam ki, arinma gayesinden saheser;

Arinmislari yeri, Cennette nurlu kevser.

 

Su II

 

Kainatta ne varsa suda yasadi önce;

Üstümüzden su geçer dogunca ve ölünce.

 

Su III

 

Insanlar habersizken yollarin verasindan,

Gökle toprak arasi su sasmaz mecrasindan.

 

Su IV

 

Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, sirilti;

Akmayan kokar diye esrarli bir mirilti.

 

Su V

 

Kah susar, kah çirpinir, kah ürperir, kah çaglar;

Su, esyayi kemiren küfe ve pasa aglar.

 

Su VI

 

Su bir sekil üstü ruh, kaliplarda gizlenen;

Yerde kire batti mi, bulutta temizlenen...

 

Su VII

 

Bu dünya insanliga manevi hamam olsa;

Her rengiyle insanlik tek renkte tamam olsa...

 

Su VIII

 

Su duadir, yakaris, ayna, berraklik, saffet;

Onu madeni gökte altinlar gibi sarfet!

 

 

TABLO

 

Ölümü sigdiramaz,

Akil daracik koguk.

Ölemez, çildiramaz,

Aglarlar boguk boguk.

 

Ilaç yarim sisede,

Koltuk mahzun, kösede,

Ev halki telasede,

Ölü yerde sopsoguk...

 

 

TABUT

 

Tahtadan yapilmis bir uzun kutu;

Bas tarafi genis, ayak ucu dar.

Çakanlar bilir ki, bu bos tabutu,

Yarin kendileri dolduracaklar.

 

Her yandan küçülen  bir oda gibi,

Duvarlar yanasmis, tavan alçalmis.

Sanki bir tas bebek kutuda gibi,

Hayalim, içinde uzanmis kalmis.

 

Ciliz vücuduma tam görünse de,

Içim, bu dar yere sigilmaz diyor.

Geride kalanlar hep dövünse de,

Insan birer birer yine giriyor.

 

Ölenler yeniden dogarmis; gerçek!

Tabut degildir bu, bir tahta kundak.

Bu agir hediye kime gidecek,

Çakilir çakilmaz üstüne kapak?

 

 

TÂ MEVERÂDAN

 

Rüzgar öyle esti, öyle esti ki;

Her sey uçup gitti kaldi Yaradan.

Ayna düstü, hayal, perdelerdeki

Bir akisçik gibi çikti aradan.

 

Sirtimi uykuda dürtüyor bir el;

Firla yatagindan kosar adim gel!

O bir minicik zar i kabugunu del!

Seni çagiran var, tâ maverâdan!

 

 

TÜTEN RUH

 

Sana ey kanimda eriyen kadin

Can nasil dayansin, nasil dayansin?

Mezara çekmekse beni maksadin

Önümde o siyah gözlerin yansin.

Bir sütun alevsin, bir sütun duman,

Yalniz seni görür gözünü yuman.

Senden atesine bir deva uman

Bari gitsin kara topraga kansin.

Bir çukur solumda, bir tas sagimda

Kabre girdigim gün bu genç yasimda

Öyle bir yüksel ki sen topragimda

Görenler ruhumu tütüyor sansin.

 

 

UTANSIN

 

Tohum saç, bitmezse toprak utansin!

Hedefe varmayan mizrak utansin!

 

Hey gidi küheylan, kosmana bak sen!

Çatlarsan, doguran kisrak utansin!

 

Eski çinar simdi noel agaci;

Dallarda igreti yaprak utansin!

 

Ustada kalirsa bu öksüz yapi,

Onu sürdürmeyen çirak utansin!

 

Ölümden ilerde varis dedigin,

Geride ne varsa, birak utansin!

 

Ey binbir tanede solmayan tek renk,

Bayraklasmiyorsan bayrak utansin!

 

 

UYUMAK ISTIYORUM

 

Iki yildiz arasi göge asili hamak...

Uyku, uyku... Zamansiz ve mekansiz, uyumak.

 

Uyumak istiyorum; basim bir cenk meydani;

Harfsiz ve kelimesiz düsünmek Yaradani.

 

Ilgisizlik, herseyden kesilmis ilgisizlik;

Bilmeyis ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.

 

Usandim bos yere hep gitmelerden, gelmelerden;

Birakin uyuyayim, yandim kelimelerden!

 

Göz kapaklarimda gün, kapkara bir kizillik;

Kulagimda tarihin çikrik sesi, bin yillik.

 

Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;

Raflarda toza batmis peygamberlerden bildiri.

 

Her gün yalniz namazdan namaza uyanayim;

Bir dilim kuru ekmek; aci suya banayim!

 

Ve tekrar uyuyayim ve kalkayim ezanla!

Yasaya dursun insan, hayat dedigi zanla...

 

 

VEDA

 

Elimde, sükutun nabzini dinle,

Dinle de gönlümü aliver gitsin!

Saçlarimdan tutup, kör gözlerinle,

Yasli gözlerime daliver gitsin!

 

Yürü, gölgen seni ugurlamakta,

Küçülüp küçülüp kaybol irakta,

Yolu tam dönerken arkana bak da,

Kösede bir lahza kaliver gitsin!

 

Ümidim yillarin seline düstü,

Saçinin en titrek teline düstü,

Kuru bir yaprak gibi eline düstü,

Istersen rüzgara saliver gitsin!

 

 

VE GELIR

 

Bu yurda her bela içinden gelir;

"Hep"leri hep, hiçin hiçinden gelir.

Gelemez bir ithal malidir akil,

Kafdagindan, Çinden, Macinden gelir.

Dünküne es, bugün küfür yobazi;

Bütün derdi festen, lapcinden gelir.

"Allah vardir!" dersin; sorarlar: Niçin?

Sonra tokat, puta "niçin" den gelir.

Benim nur mayama pislik atanlar,

Seytan, senin büyük elçinden gelir!

Biricik selamet yolu tarihte,

"Sormayin, görmeyin, geçin!" den gelir.

Genç Osman'i lif lif yolan o güruh,

Kahbe devsirmenin piçinden gelir.

Bir gün bu gidisle çatlarsa yürek,

Dile vurduklari perçinden gelir...

 

 

VEHIM

 

Her gün elim tokmakta,

Bir an irkiliyorum:

Annem belki yatakta,

Annem belki toprakta.

 

Gün batiyor safakta;

Biliyorum, biliyorum:

Tabut gicirdamakta

Ve hevesler damakta...

 

 

VISAL

 

Beni zaman kusatmis, mekan kelepçelemis;

Ne sanattir ki, her sey, her seyi peçelemis...

Perde perde veralar, isik baska, nur baska;

Bir anlik visal baska, kesiksiz huzur baska.

Renk, koku, ses ve sekil, ötelerden haberci;

Hayat mi bu sürdügün, kabugundan, ezberci?

Yoksa göz, görüyorum sanmanin öksesi mi?

Fezada dipsiz sükut, duyulmazin sesi mi?

Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen!

Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen!

Senden uzaklik ates, sana yakinlik ates!

Azap var mi alemde fikir çilesine es?

Yasamak zor, ölmek zor, erismekse zor mu zor?

Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!

Evet, ben, bir kapali hududu asiyorum;

Ölen öluyor, bense ölümü yasiyorum!

Sonsuzu nasil bulsun, posteki sayan deli?

Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?

Mahrem çizgilerine baktikça örtünen sir;

Belki de benliginden kaçabilene hazir.

Hatira küpü, devril, sen de ey hayal, gömül!

Sonu gelmez visalin gayrindan vazgeç, gönül!

O visal, can sendeyken canini etmek feda;

Elveda toprak, günes, anne ve yar elveda!

 

 

YAR O KI...

 

Falan, dagin ardinda;

Seslen, seslen, isitmez

Filan toprak altinda;

Göz yaslari diriltmez

 

Neye vardin, vardin da?

Ufuk varmakla bitmez.

Bir sey göster kadinda,

Tilsimini eskitmez

 

Yar o ki, hep yadinda;

Eskimez ve eskitmez.

Muradi muradinda,

Seni birakip gitmez

 

 

YATTIGIM KAYA

 

Bu aksam o kadar durgun ki sular

Gömül benim gibi kedere diyor.

Içimde maziden kalma duygular

Agla geri gelmez günlere diyor.

 

Ey gönül, gidenden ümidini kes!

Kaçan bir hayale benziyor herkes,

Sanki kulagima gaipten bir ses

Bulusmalar kaldi mahsere diyor.

 

Enginden engine kosarken rüzgar,

Bende bir yolculuk heyecani var...

Yattigim kayaya çarpan dalgalar

Çikiver bir sonsuz sefere diyor.

 

 

YOLCULUK

 

Yolculuk, her zaman düsündüm onu;

Içimde bu azgin davet ne demek?

Oraya, nerdeyse günesin sonu,

Uçmak, kayip gitmek, kaçip dönmemek.

 

Altimdan kaydirdi bir el minderi;

Herkes yataginda, ben ayaktayim.

Bir gece, rüyada gördügüm yeri,

Gözlerim yumulu, aramaktayim.

 

Beni çagirmakta yabanci dostlar;

Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsiz.

Eski evde, simdi bir baska ev var:

Avlusu karanlik, sulari tadsiz.

 

Her aksam, ayni yer, ayni saatta,

Günesten esyama düsen bir çubuk;

Yangin varmis gibi yukari katta,

Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!

 

Basim, artik onu tasimak ne zor!

Basim, günden güne kayitsiz bana.

Dalinda bir yaprak gibi dönüyor,

Aci rüzgarlarin çektigi yana...

 

 

YUNUS EMRE'YE

 

Kaç mevsim bekleyim daha kapinda,

Ayagimda zincir, boynumda kement?

Beni de, pistigin bela kabinda,

Kaynata kaynata buhara kalbet.

 

Bekletme Yunus'um, bozuldu baglar,

Düsüyor yapraklar, geçiyor çaglar;

Veriyor, ayrilik dolu semalar,

Içime bayiltan, aci bir lezzet.

 

Rüzgara bir koku ver ki, hirkandan;

Geleyim, izine dogru arkandan;

Birakmam, tutmusum artik yakandan,

Medet ey sairim, Yunus'um medet!

 

 

ZEHIR

 

Çocukken haftalar bana asirdi;

Derken saat oldu, derken saniye...

Ilk düsünce, beni yokluk isirdi:

Sonum yokluk olsa bu varlik niye?

 

Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!

Insanoglu kendi varindan yoksun...

Gelsin beni yokluk akrebi soksun!

Bir zehir ki, hayat özü faniye...

 

 

ZINDANDAN MEHMED'E MEKTUP

 

Zindan iki hece. Mehmed'im lafta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de geri adam, boynunda yafta...

          Halimi düsünüp yanma Mehmed'im!

          Kavusmak mi?.. Belki... Daha ölmedim!

 

Avlu... Bir uzun yol... Tugla döseli,

Kirmizi tuglalar alti köseli.

Bu yol da tutuktur hapse düseli...

          Git ve gel... Yüz adim... Bin yillik konak

          Ne ayak dayanir buna, ne tirnak!

 

Bir alem ki, gökler boru içinde.

Akil almazlarin zoru içinde

Üstüste sorular soru içinde.

          Düsün mü, konus mu, sus mu, unut mu?

          Buradan insan mi çikar, tabut mu?

 

Bir idamlik Ali vardi, asildi

Kaydini düstüler, mühür basildi.

Geçti gitti, birkaç günlük fasildi

          Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

          Bahçeye diktigi üç bes karanfil...

 

Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!

Çatik kas... Hükümet dedikleri zat...

Beni Allah tutmus kim eder azat?

          Anlamaz; yazisiz, pulsuz dilekçem...

          Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

 

Saat bes dedi mi, bir yirtici zil

Sayim var, maltada hizaya dizil!

Tek yekün içinde yazil ve çizil!

          Insanlar zindanda birer kemmiyet;

          Urbalarla kemik, mintanlarla et.

 

Somurtus ki biçak, nara ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlik kat kat...

Yalniz seccademin yönünde sefkat

          Beni kimsecikler oksamaz madem

          Öp beni alnimdan, sen seccadem!

 

Çayci getir ilaç kokulu çaydan!

Dakika düselim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksiz aydan

          Karistir çayini zaman erisin

          Köpük köpük, duman duman erisin!

 

Peykeler, duvara mihli peykeler

Duvarda, baslardan yagli lekeler

Gömülmüs duvara, bas bas gölgeler...

          Duvar, katil duvar yolumu biçtin

          Kanla dolu sünger... Beynimi içtin

 

Sükut... Kivrim kivrim uzaklik uzar

Tek nokta seçemez dünyada nazar

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

          Yeryüzü bosaldi habersiz miyiz?

          Günese göç var da, kalan biz miyiz?

 

Ses demir, su demir ve ekmek demir...

Istersen demirde muhali kemir.

Ne gelir ki elden, kader bu, emir...

          Garip pencerecik, küçük daracik;

          Dünyaya kapali, Allah'a açik

 

Dua, dua eller karincalanmis;

Yildizlar avuçta, gök parçalanmis

Gözyasi bir tarla, hep yoncalanmis

          Bir soluk, bir tütsü, bir uçan bugu

          Iplik ki incecik, örer boslugu

Ana rahmi zahir, su bizim kogus

Karanliginda nur, yeniden dogus...

Sesler duymaktayim; Davran ve bogus!

          Sen bir devsin, yükü agirdir devin!

          Kalk ayaga, dimdik dogrul ve sevin!

 

Mehmed'im, sevinin, baslar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalir tümsekte!

          Yarin elbet bizim, elbet bizimdir!

          Gün dogmus, gün batmis, ebed bizimdir!


winerilhan