AGAÇ
Gün bitti. Agacta nes`e söndü.
Yaprak ates oldu, kus da yakut;
Yaprakla kusun pariltisindan
Havzun suyu erguvana döndü
AKSAM YINE TOPLANDI DERINDE
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Aksam görünür havuz üzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yildizlar, onun gülüdür elinde...
BAHÇE
Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzi atesten bade.
Ne kadar gamli bu aksam vakti
Bakisin benzemiyor mutade.
Gök yesil, yer sari, mercan dallar
Dalmis üstündeki kuslar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldi
Bu sönen, gölgelenen dünyada.
BIR GÜNÜN SONUNDA ARZU
Yorgun gözümün halkalarinda
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi... sonsuz iri güller,
Gün dogdu yazik arkalarindan!
Altin kulelerden yine kuslar,
Tekrârini ömrün eder i'lân,
Kuslar midir onlar ki her aksam,
Âlemlerimizden sefer eyler?
Aksam, yine aksam, yine aksam,
Bir sirma kemerdir suya baksam;
Aksam, yine aksam, yine aksam,
Göllerde bu dem bir kaçmis olsam!
BIRLIKTE
Bütün bizimçündür
Nukus-i encüm-i vahdetle islenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu sema;
Gecenin dallarinda simdi açan
Bu kamer,
Bu altin gül...
Bütün bizimçündür
Ne varsa ask ile bidar-i ra'se, ya naim,
Ne varsa aid olan leyl-i hande-me'nusa,
Sana aid lebimdeki buse,
Lebinin surh-i bizevali benim.
BIR YAZ GECESI HATIRASI
Isveyle, fisiltiyla, gülüsle
Olmus sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Düstükce semadan yere mehtap...
Buseyle kilitlenmis agizlar
Gözler neler eyler neler israp! ...
Uçmakta bu atesli havada
Vuslat demi bir kus gibi bitap...
BÜLBÜL
Bir gamli hazânin seherinde,
Isrâra ne hâcet yine bülbül?
Bil, kalbimizin bahçelerinde,
Cân verdi senin söyledigin gül.
Savrulmada gül simdi havada,
Gün dogmada bir baska ziyâda.
GECE
Titreyen ellerimle penceremi
Açtim afaki leyle karsi... Yine
Gecenin gölgeden manazirina
Imtizac eylemis nücumü bahar...
Sihri eb`at içinde simdi gümüs
Bir sehap andiran miyah uyumus..
Kalbi seydayi leyl olan rüzgar
Esiyor gölgelerde velvelekar...
Ah o bir aski bi-tenahi mi
Geceden, tudei manazirdan
Yükselen rasei humarü buhar?
Sanki hulyayi vasla müstagrak
Sebi bir itri hisle doldurarak
Dolasan, titresen kadinlardi...
Sanki bir savti gaibü mühtez
Kalbe bir aski bi-vefa yetmez
'Seviniz, muttasil sevin! ' derdi
GELDIN
Bir gün
Aksamin ölgün
Duran o namütenahi ziya denizlerine
Gark olan escar,
Gark olan ovalar
Oluyorken sükut ü hüzne makar
Geldin alam-i kalbi teskine
Ey sebabin hayal-i cavidi,
O melul aksamin havasi kadar
Gelisin bir sükun-i saridi...
GELMEDEN EVVEL
Kalbim
Benim bir ormandi,
Isimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerinde revan
Olan hafi sularin aks-i sevk-i müttaridi
Dagitirken sükutu bihude,
Düsünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman
Girecektin o kalb-i mes'ude?
Etmeden zehr-bad-i fasl-i elem
Reng-i escar ü abi fersude,
Dolacak miydi seslerin, bilmem
O tehi saye zar-i mesdude?
Sanki hicrana bir teselliydi
Seceristan-i kalb içinde revan
Olan hafi sularin musiki-i nevmidi.
GELMEDEN EVVEL, GELDIN, BIRLIKTE
Kalbim
Benim bir ormandi,
Isimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerinde revan
Olan hafi sularin aks-i sevk-i müttaridi
Dagitirken sükutu bihude,
Düsünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman
Girecektin o kalb-i mes'ude?
Etmeden zehr-bad-i fasl-i elem
Reng-i escar ü abi fersude,
Dolacak miydi seslerin, bilmem
O tehi saye zar-i mesdude?
Sanki hicrana bir teselliydi
Seceristan-i kalb içinde revan
Olan hafi sularin musiki-i nevmidi.
GELDIN
Bir gün
Aksamin ölgün
Duran o namütenahi ziya denizlerine
Gark olan escar,
Gark olan ovalar
Oluyorken sükut ü hüzne makar
Geldin alam-i kalbi teskine
Ey sebabin hayal-i cavidi,
O melul aksamin havasi kadar
Gelisin bir sükun-i saridi...
BIRLIKTE
Bütün bizimçündür
Nukus-i encüm-i vahdetle islenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu sema;
Gecenin dallarinda simdi açan
Bu kamer,
Bu altin gül...
Bütün bizimçündür
Ne varsa ask ile bidar-i ra'se, ya naim,
Ne varsa aid olan leyl-i hande-me'nusa,
Sana aid lebimdeki buse,
Lebinin surh-i bizevali benim.
HAVUZ
Aksam Yine Toplandi Derinde
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Aksam görünür havzz üzerinde,
Mehtab kemer taze belinde
Üstünde sema gizli bir örtü
Yildizlar onun güldür elinde...
KARANFIL
Yârin dudagindan getirilmis
Bir katre âlevdir bu karanfil,
Rûhum acisindan bunu bildi!
Düstükçe vurulmus gibi, yer yer,
Kizgin kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervâne kesildi.
KARANLIK
Askin bu karanlik gecesinde
Bülbül yine vahsi müterennim
Mecnûn'u terk etti mi Leylâ?
Vahsî sesi firkat sesi sandim.
Askin bu karanlik gecesinde,
Hicrânimi duydum, seni andim,
Firkatzede bülbül gibi yandim.
MEHTABTA LEYLEKLER
Kenâr-i âba dizilmis, sükûn ile bekler
Füsûn-i mâha dalan pür-hayâl leylekler...
Havâda bir gölü tanzir eder semâ bu gece
Onun böcekleri gûyâ nücûmdur yekser...
Neden bu âb-i semâvîde avlananlar yok
Bu hasr-i nûr-i hüveynâti hangi kuslar yer?
Eder bu hikmete gûyâ ki vakf-i rûh u nazar
Füsûn-i mâha dalan pür-hayâl leylekler.
MERDIVEN
Agir agir çikacaksin bu merdivenlerden
Eteklerinde günes rengi bir yigin yaprak
Ve bir zaman bakacaksin semâya aglayarak...
Sular sarardi... Yüzün perde perde solmakta
Kizil havâlari seyret ki aksam olmakta...
Egilmis arza, kanar, muttasil kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanli bülbüller
Sular mi yandi? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-i hafidir ki rûha dolmakta
Kizil havâlari seyret ki aksam olmakta...
MUKADDIME
Zannetme ki güldür, ne de lâle,
Âtes doludur, tutma yanarsin,
Karsinda su gülgûn piyâle...
Içmisti Fuzûlî bu alevden,
Düsmüstü bu iksîr ile Mecnûn
Si'rin sana anlattigi hâle...
Yanmakta bu sâgardan içenler,
Doldurmus onunçün seb-i aski,
Bastan basa efgân ile nâle...
Âtes doludur, tutma yanarsin,
Karsinda su gülgûn piyâle...
O BELDE
Denizlerden
Esen bu ince hava saçlarinla eglensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-i sama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-i fikre bir mersa
Olan bu mai deniz,
Melali anlamayan nesle asina degiliz.
Sana yalniz bir ince taze kadin
Bana yalnizca eski bir budala
Diyen bugünkü beser,
Bu sefil istiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'na,
Ne bu aksamda bir gam-i nermin
Ne de durgun denizde bir mugber
Lerze-i istitar ü istigna
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu aksamki lerzesiz, sessiz
Topluyor bu-yi ruhunu guya.
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
O belde?
Durur menatik-i dusize-yi tahayyülde;
Mai bir aksam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-i menam.
Kadinlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemsiredir veyahud yar;
Dilde tenvim-i istirabi bilir
Dudaklarindaki giryende buseler, yahud,
O gözlerindeki nili sükut-i istifham
Onlarin ruhu, sam-i mugberden
Mütekasif menekselerdir ki
Mütemadi sükun u samti arar.
Su'le-i bi-ziya-yi hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine
O kadar natüvan ki, ah, onlar,
Onlarin hüzn-i lal ü müstereki,
Sonra dalgin mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine...
O belde
Hangi bir kit'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir melaz-i hulya mi?
Bilmem... Yalniz
Bildigim, sen ve ben ve mai deniz
Ve bu aksam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-i hüzn ü ilhami
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz..
O ESKI HÜCREYE BENZER KI
Ziya-yi semse kapanmis bütün deriçeleri
Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi.
Gubar-i ye's ü fena sinmis orda elvana
Emel, heves birakilmis sükut u nisyana.
Bütün hadayik-i histen o toplanan ezhar
Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar.
Bu penbe gül, bu gül agir agir erimis
Üzerlerinde degistikçe her mükedder kis.
Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma
Bu samt-i haste eder hüzn ü uzleti ima.
Soluk cidara asilmis, durur garik-i melal
O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal...
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmis ufk-i teselliye karsi perdeleri...
ORMAN
Su degil, mesimin havasi akan
Duydugun yapragin, dalin sesidir
Suda yildizlarin pariltisidir
Bu karanlikta bazi bazi çakan...
PARILTI
Âtes gibi bir nehr akiyordu
Rûhumla o rûhun arasindan,
Bahsetti derinden ona hâlim
Askin bu unulmaz yarasindan.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtim o bakistan, o dudaktan
Baktim ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu askin ona aksi...
SAFAKTA
Dönsek mi bu askin safagindan,
Gitsek mi ekaalîm-i leyâle?
Bizden daha evvel erisenler,
Aglar bugün, evvelki hayale...
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek,
Düstüyse gönüller bu melâle?
Bir eldir ufuklardan uzanmis,
Zulmet bizi çekmekte visâle...
SAIRSIZ DÜNYA
Sairdir siiri anlatan
Sairdir seni taniyan
Sairdir duygulari yasayan
Sairdir size bakan
SEHER
Agaçlarin seheri zirvesinde titresiyor
Tuyûr-i fâniye-i âlem-i tahayyül ü hâb.
Semâyi kaplayacak, simdi, gâzeler gibi nûr
Zavallilar kalacaklar esir-i ufk-i türâb.
Ve onlarin gözü eyler nücûm-i fecre itâb
Ve onlarin sesi eyler «nihayet»i isrâb...
SONBAHAR
Bir taraf bahce, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düsüncelere.
SÜVARI
Su bakir zirvelerin ardindan
Bir süvari geliyor kan rengi.
Basliyor simdi malül aksamda
Son isiklarla bulutlar cengi.
Bir bakir tasta alev simdi havuz
Suya saplandi kizil mizraklar.
Açilip kivranarak göklerde
Uçuyor parçalanan bayraklar.
TAHATTUR
Bir Acem bahçesi, bir seccâde,
Dolduran havzi atesten bâde...
Ne kadar gamli bu aksam vakti...
Bakisin benzemiyor mu'tade.
Gök yesil, yer sari, mercân dallar,
Dalmis üstündeki kuslar yâda;
Bize bir zevk-i tahattur kaldi
Bu sönen, gölgelenen dünyâda!
YARI YOL
Nasil istersen öyle dinle, bakin,
Dallarin zirvesindeyiz ancak,
Yari yoldan ziyade yerden uzak.
Yari yoldan ziyade maha yakin.