1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


ADAK ISIGI  

 

Sicak yaz göklerinde

Önde uzanan ovada

Birden bir isik sagdan

Bir isik soldan çikar

Ve bunlar

Simsek hiziyla birbirlerine ulasirlar

Bunu halk adak için ugur sayar

Derler: Leyla ile Mecnun bulustular

Bu göz açip kapama aninda

Ne varsa dile muradinda

Mutlak yerine gelir arzun

Yerde kavusmayanlar gökte kavusurlar

Ve bir ugurlu anda

Kavusmak isteyenleri kavustururlar

 

 

ALINYAZISI SAATI (ISTANBUL)

 

Yeryüzüne ayi indir o bir sehir olsun

Yaklastikça büyüyen

Ayrintilari setleri bahçeleri

Yumusak çizgileriyle ortaya çikan

Iste ben o sehri yasadim yillarca

Istanbul'da parça parça

Çesmelerinde ayi yasadim

Servilerinde ayla birlik bölündüm

Ayla birlik yaralandim

Istanbul mezarliklarini aydinlatan ayla

Soludum bölük bölük ahiretin

Keskin çizgili özgürlügünü

Kanli canli özgürlügünü ay kesmesi

Içtim sicak bir yaz günü içilen buz gibi bir visne surubu benzeri

Kutsalligin balli biberli çilekli çile kevserini

Istanbul'dur bu otuz yil kana kana yasadigim

Taslarina adeta resmim isledi

Ben Istanbul'da dagildim zerre zerre

Istanbul damla damla içimde birikti

Mermer tozu gelip gelip içimde olustu bir sehir

Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki sehirdir

O bir kiliçtir Dogudan Batiya uzanip

Çin ipeginden örülmüs seytan kozasini bölen

Darbeleriyle Bati çeligini lime lime eden

O Tanri'nin kiliç halindeki hilali

Islam ruhunun kristallesmis heykeli

Içimin sesi rüyamin öfkesi merhametimin sehri

Istanbul'a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden

Tastaki oymalarini incele bir er gözüyle

Semerkant'tan kalkip gelmis erlerin gözüyle gör her yeri

Camileri mezarliklari çesmeleri ve sebilleri

Git Sümbülefendi'ye servilerden sor olan biteni

Merkezefendi'de tüket maddeyi yirt maddeciligin kefenini

Bagdat'ta ebedi bagi ruhun ve ilahi hikmetlerin

Sam'da son siniri manevi medeniyetlerin

Kozmik bakis metafizik sezgi

Bagdat'tan dal, Sam'dan yaprak Diyarbekir'den çizgi

Hep Istanbul'da kirik dökük

Parçalanmis silinmis sönmüs

Hayaletler gibi kaçmis gizliliklere

Los bosluklara siginmis kan rengi bir huzur arzusu

Sabah Karacaahmet'te öten safak kirmizisinda savas borusu

Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler

Su siriltisindan gök gürültüsüne degin

Bütün seslere düzen vermis ebedi mehter

Yok olduysa bu sehir ruhu ruhuma sindi

Ben yasadikça o yasayacak bende

Kimbilir belki o da dirilecek benimle

Islam Milletinin dirilisinde

O yeniden günesin günes ayin ay ve dünyanin dünya

Insanin insan oldugu o günde

Ölümün biliyorum ey Istanbul dirilis içindir

Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarini indir göm topraga

Dogrul ve kalk ayaga

Kemiklerinle etin arasinda

Sonsuz güç topla korku ve mustuyla

Mucize mustusuyla

Yüregim yirtiliyor çinliyor agliyor yüregim

Firtina yaprak yaprak dökülüyor

Gecenin tüyleri savruluyor havaya

Ölümümü kutlayan Arz ogullariyla

Mübarek topragin anlamindan bile yoksun

Tasin demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düsman

Kabus ruhumu çalmak isteyen hirsiz

Madde dönüsür binbir seye ama ruh kaybolmaz

Altin madeni gibi piril piril kalir ve solmaz

 

Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim

Denizi yüklendim adeta denizle evlendim

Denizle yasadim denizle öldüm

Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm

Denizden denize yükseldim

Birligin sarkisini isittim dinledim derinliklerinde

Sedeflerinden yapilmis Istanbul camilerinin taslari

Beyaz güvercin kanadi köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin

-Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-

Bursa'dan gelen yesil bu denizi boyadi gökten sonra

Ve trenler sifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken

Dönüp bir köseden ötede kaybolurken

Ben kayalarini denizin ahenklestirdigi kiyilarda

Gerçegi kogaladim hayal meyal görünen kelimeler arkasinda

Ve derken birden karaya siçradim Ayasofya

Padisah türbeleriyle örtülmüs maskelenmis sehzade mezarlariyla

Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana

olup biteni

O yesil ötesi isigi o günesi tahlil eden su çizgisini

Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksin bitmez tükenmez suçlarina karsilik

Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlik

Serin ve kilim nakisli kizil gözlü dev bir cam gibi

Ve kilicimin ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi

Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi

Gök sofrasinda bir çesni bir garnitür gibi

Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapiyi

Bir kartal tasirken yere düsmüs

Ve kalakalmis kaldigi yerde

Sonra karanliklardan çikan kartallar tünemis üstüne

Yemisler ötesini berisini

Ey kozmigin kemirdigi bir kent gibi yükselen yapi

Ey Allah'a açilan ve kapanan ulu kapi

Bir at gibi soluyorsun kulelerinle

Deniz öfkenin köpükleriyle benekli

Gel barisin köprüsü ol içimizde disimizda

Yeniden sularindan içelim kana kana

Savasabilirim bugün bütün dünyayla

Gerekirse

Ruhumuzun susadigi hakikat olan

Evrensel Islam Barisinin zaferi için

Ask için Tanri hakikati aski için

Göge çikan Isa yere insin diye

-Fazla çikardilar göge-

Gel ey Muhammed ve Isa hakikati

Burada sizi bekleyen bütün bir insanlik var

Bulutlar yarali insanlar zehir saçan firtinalar

Kara-düsünce firtinalariyla yüklü kursun levha havalari

Savasirim dogudan daha dogu

Dogrudan daha dogru olani bulmak için

Zulme karsi savasabilirim

Insan basi yalniz Tanri önünde egilecektir

Ebedi hakikat budur

Bunun için savasirim ben

Bunun için kanim helal olsun

Sehrimin altina özgür Tanri askini yazmak

Istanbul'u yeniden Tanri sehri yapmak

Bunun için savasirim ben

Servi için savasirim çinar için savasirim

Tozlanmamis gün dogusu için

Yildizlar geceleri yeniden görünsün diye

Tuz deniz damlasinda gülsün

Çam denizle gülüssün

Su tenimizle barissin

Ruhumuzla isisin diye

Savasçiyim ben atalarim gibi

Istanbul için savasirim

Bagdat'in dervislik ortagi

Sam'in kiliç kardesi

Olan Istanbul için

Benim günesimden öteye kimse gidemez

Benim günesimin üstüne dogmadigi hayat hayat degil

"Benim duvarimdan yüksek duvar haraptir"

Gerçek özgürlüktür kölelik degil Tanri'ya kulluk

Istanbul olacak yine gerçek özgürlügün türküsü

Kiyamete kadar söylenecek türkü

 

 

ANNELER VE ÇOCUKLAR  

 

Anne ölünce çocuk

Bahçenin en yalniz kösesinde

Elinde bir siyah çubuk

Agzinda küçük bir leke

 

Çocuk öldü mü günes

Simsiyah görünür gözüne

Elinde bir ip nereye

Bilmez baglayacagini anne

 

Kaçar herkesten

Durmaz bir yerde

Anne ölünce çocuk

Çocuk ölünce anne

 

 

ASK VE ÇILELER  

 

Monna Rosa siyah güller, ak güller;

Gülce'nin gülleri ve beyaz yatk

Kanadi kirik kus merhamet ister;

Ah, senin yüzünden kana batacak,

Monna Rosa, siyah güller; ak güller!

 

Ulur aya karsi kirli çakallar,

Bakar ürkek ürkek tavsanlar daga.

Monna Rosa, bu gün bende bir hal var,

Yagmur igri igri düser topraga,

Ulur aya karsi kirli çakallar.

 

Zeytin agacinin karanligidir

Elindeki elma ile baslayan...

Bir yakut yüzükte aydinlanan sir,

Sicak ve minnacik yüzündeki kan,

Zeytin agacinin karanligidir.

 

Zambaklar en issiz yerlerde açar,

Ve vardir her vahsi çiçekte gurur.

Bir mumun ardinda bekleyen rüzgar,

Isiksiz ruhumu sallar da durur,

Zambaklar en issiz yerlerde açar.

 

Ellerin, ellerin ve parmaklarin

Bir nar çiçegini eziyor gibi...

Ellerinden belli olur bir kadin.

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmaklarin.

 

Açma pencereni, perdeleri çek:

Monna Rosa seni görmemeliyim.

Bir bakisin ölmeme için yetecek;

Anla Monna Rosa, ben öteliyim...

Açma pencereni, perdeleri çek.

 

Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;

Saat on ikidir, söndü lambalar.

Uyu da turnalar gelsin rüyana,

Bakma tuhaf tuhaf göge bu kadar;

Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.

 

Aksamlari gelir incir kuslari,

Konarlar bahçemin incirlerine;

Kiminin rengi ak, kiminin sari.

Ah, beni vursalar bir kus yerine!

Aksamlari gelir incir kuslari...

 

Ki ben Monna Rosa, bulurum seni

Incir kuslarinin bakislarinda.

Hayatla doldurur bu bos yelkeni

O masum bakislar... Su kenarinda

Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.

 

Kirgin kirgin bakma yüzüme Rosa:

Henüz dinlemedin benden türküler.

Benim askim uymaz öyle her saza,

En güzel sarikiy bir kursun söyler...

Kirgin kirgin bakma yüzüme Rosa.

 

Yagmurlardan sonra büyürmüs basak,

Meyvalar sabirla olgunlasirmis.

Birgün gözlerimin ta içine bak;

Anlarsin ölüler niçin yasarmis,

Yagmurlardan sonra büyürmüs basak.

 

Artik inan bana muhacir kizi,

Dinle ve kabul et itirafimi.

Bir soguk, bir garip, bir mavi sizi

Alev alev sardi her tarafimi,

Artik inan bana muhacir kizi.

 

Altin bilezikler, o korkulu ten,

Cevap versin bu kanli kus tüyüne;

Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,

Bir tüy ki, kapali geceye, güne;

Altin bilezikler, o karkulu ten!

 

Monna Rosa siyah güller, ak güller,

Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadi kirik kus merhamet ister;

Ah, senin yüzünden kana batacak,

Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

 

 

BAHÇE GÖRMÜS ÇOCUKLARIN SIIRI  

 

Ilkin sakin kiraz bahçeleridir andigim eski günlerden

Sehrin çocuklara mahsus kaydiraklardan oldugu

Fi tarihinde kutsal sözleri kale almadiklari için

Harap birakilmislar tabiatüstü güçlerle

 

Bir kere elime aldim mi çocuklugumu

Üstüne kerametler yazili derilerde

Gelecegi bildiren derilerde

Baslar yeni bir mantigin bagbozumu

 

Paganini bakisiyla ölümü inkar eden

Anneleri sasirtan çocuklari büyüleyen

Sevimli kahinlikleriyle fakirleri sevindiren

Ve siz ey çingene kadinlari

 

O yillar savas yillariydi geceleri karartma

Gündüzleri firin önlerinde birikirdi halk

Biz çocuklara büyükler arasindaki fark

Bir yanda sehir bir yanda kiraz bahçeleri

 

 

BALKON

 

Çocuk düserse ölür çünkü balkon

Ölümün cesur körfezidir evlerde

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocuklarin

Anneler anneler elleri balkonlarin demirinde

 

Içimde ve evlerde balkon

Bir tabut kadar yer tutar

Çamasirlarinizi asarsiniz hazir kefen

Sezlongunuza uzanin ölü

 

Gelecek zamanlarda

Ölüleri balkonlara gömecekler

Insan rahat etmeyecek

Öldükten sonra da

 

Bana sormayin böyle nereye

Kosa kosa gidiyorum

Alnindan öpmeye gidiyorum

Evleri balkonsuz yapan mimarlarin

 

 

BATIS  

 

Günestir düsen turuncusunda menekseler sunarim

Gece artik hiç dönülmeyecek yerlerdeki o sevgiliye

Çocuklara kekik topliyan o sevgiliye

Bir kekik uzatan çocuk anne deyince

Deniz dibinden çati çeken

Çocuk üstüne arkadas üstüne

 

Günestir düsen yesilinde bir yüz döner

Degismiyen o gençligiyle sevgili

Ölümden sonraki kurtulma gibi

Döner döner de gelir karsima

Deniz dibinden cikan ahtapot ölüleri

Eski utanmalari çeker su yüzüne

 

Günestir kirmizi ve ben en çömezi bir rengin

Altin hatiralar hükümetinin

Bitmeyen sultani o sevgiliye adanmis

Soy utanc soy anis soy sevgi

Gel artmaz azalmaz ey sevgi

 

 

BEN KANDAN ELBISE GIYDIM HIÇ DEGISTIRSINLER ISTEMEZDIM

 

Kendinden birseyler kattin

Güzellestirdin ölümü de

Ellerinin içiyle aydinlattin

Ölüm ne demektir anladim

 

Yer degistiren ben degildim

Farklilasan sendin

Sendin bana gelen aynalarla

Sendin bana gelen sendin

 

Artik ölebilirdim

Bütün Istanbul sahidim

Ben kandan elbiseler giydim

Bundan senin haberin var mi

 

 

ÇESMELER  

 

I.

 

Benim yalnizligimdan

Damitilmis çesmeler

Kurumus unutulmus

Cesmelerin akisiyim

Insanlik içinde

 

Ay görmez onlari onlar ayi görür

Aydan haberlidirler

Söylediklerinin çogu

Ay hakkindadir

Aya dair

Ayin tarihine ait

 

Findiklili Mehmet Aga

Çesmesi

Silahtar Tarihinin yazari

Yenilmez karpuzlar

Aci salataliklar yikamistim suyunda

Içilmez

Bozuk suyunda

Gece yarisi

Ayisiginda

Yaz ay ve ben

Silinmeye yüz tutmus yazi

Ölümü hecelemistik

Ortaligi dolduran sesinde

Ta... asagilarda olan yatira

Bir türkü söylüyordu

Ölüm ötesinde açmis

Menekseler kimliginde

 

Ölüydü insanlar

Yalniz yasiyordu o yatir

Ve o çesme

Ben de

Sirati andiran bir çizgide

Soluyordum devrildim devrilecegimi

Hayati ve ölümü birlikte

Ayni geçmezlik ve degismezlikte

Ayni yenilik ve tazelikte

Ürpererek geçiyordu yarasalar

Uzaklardan

Beyoglu'nu bir telgraf gibi

Ileterek birbirine

 

 

ÇOCUKLUGUMUZ  

 

Annemin bana ögrettigi ilk kelime

Allah, sahdamarimdan yakin bana benim içimde

 

Annem bana gülü söyle ögretti

Gül, Onun, o sonsuz iyilik günesinin teriydi

 

Annem gizli gizli aglardi dilinde Yunus

Agaçlar aglardi, gök koyulasirdi, günes ve ay mahpus

 

Babamin uzun kis geceleri hazirladigi cenklerde

Binmis gelirdi Ali bir kirata

 

Ali ve at, gelip kurtarirdi bizi daragacindan

Asyada, Afrikada, geçmiste gelecekte

 

Biz o atin tozuna kapanir aglardik

Günes kaçardi, ay düserdi, yildizlar büyürdü

 

Çocuklarla oynarken paylasamazdik Ali rolünü

Ali günesin dogdugu yerden battigi yere kadar kahraman

 

Ali olmaktan bir sedef her çocukta

 

Babam lambanin isiginda okurdu

Kaleler kusatirdik, bir mümin ölse aglardik

Fetihlerde bayram yapardik

Islam bir sevinçti kaplardi içimizi

 

Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardik

Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdik

 

Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi

 

Kediler mangalin altinda uyurdu

Biz küllenmis ekmekler yerdik razi

Inanmis adamlarin övüncüyle

Sabirla beklerdik geceleri

 

Simdi hiçbirinden eser yok

Gitti o geceler o cenk kitaplari

Dagildi kalelerin önündeki askerler

Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi

 

 

DENIZIN KENTINI YAKTIM  

 

Denizin kentini yaktim

Vizildayip duran kafamin ortasinda

Denizin kentini yaktim

Hurma siriltilariyla

 

Denizin kentini yaktim

Beni çocuklugumdan koparan

Denizin kentini yaktim

Bir kent kadin kabuklarindan

 

Denizin kentini yaktim

Miras kalmis bir alevle

Denizin kentini yaktim

Veli agaçlarla kalbi atan mermerle

 

Tanriyi anarak kalbi atan

Cami sütunlari bogdu

Sararmis gözyaslariyla

Kararmis denizin kentini

 

Istanbul ey sevgili sehir

Dön dön karadan gelen sesime

Son veren zaman yatirinda

Denizden getirilen biçimine

DOGUM  

(Leyla'nin dogumu için Mecnun'un sonradan söyledigi)

 

I.

 

Çig düstü göklerden

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Güvercinler geçti menekselerden

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Kendi kendine ayna olan nergislerden

Leylaklarin gün dogusu ürperisinden

Zambaklarin kiyi kiyi bakisindan

Geldin sen

Ve rüzgarlar karlari süpürdügünde

Ve insani çildirtan kus sesleri isitildiginde

Birdenbire aydinlandi annenin yüzü

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Ilkin horozlarin gözüne göründün

Dünyaya haber verdiler ötelerden

Baban yeni dönmüstü eve iraklardan

Birden aydinlandi annenin yüzü

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Marta bakan biliyordu gelecegini

Nisana bakan görüyordu alaca renklerini

Kizil ve yesil seherini

Mayisa bakan buldu seni

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Sana Leyla dedim Suna dedim siirlerde sarkilarda

Gerçek adin bir fisilti gibi kaldi agizlarda dudaklarda

Çatlar yüregim bir nar gibi o sirri anar da

Avunurum dogumundan gelen mustulu armaganlarla

Melekler gökten geldi armaganlarla

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

Bir bahar günü dogdun sen

Baharin ta kendisi oldun sen

Simdi her baharda dogan çocuklarla

Sen en asilmaz boya tenlerinde saçlarinda

Sen görünür görünmez ufuklarda

Karlar erir erir kaçar kaçar da

Gökler yagmur biçiminde güler aglar aglar da

Günes ögünerek yansir yansir da sularda

Gelirsin her baharda

Bir dirilis gibi ölü dünyaya

Ölüler gölgenden ates ala ala

Ekilip biçilip yanki yapa yapa

Yaz sicakligindan arta arta

Birer birer çiktilar gönlümüzün aynasina tarlasina

Ki bir bahar günü dogdun sen

 

Güller dönüstüler yatak çarsaflarina

Leylaklar yaklastilar korka korka

Nergisler benligimizin ortasindan baka

Gelip fon oldular insanin

Bir kere daha

Sende yeniden yaratilisina

Bir bahar hali yaratisina

 

Bir bahar günü dogdun sen

Baharin ta kendisi oldun sen

 

 

II.

 

Sonbahar benim ölümüm kirmizi kirmizi yanisim karaagaçlarda

Senin ak dogumunu daha çok ortaya koymak için

Toplayip gelisim güzü bütün sarilarimla losluklarimla

Çürüyen solan evrenin karsi koyusu

Senin baharda dogusunun anisina

 

Ah o ne sitmadir günesteki sitma baharda

Her an senin dogumun yasamaktan gelen

Ve güzün güneste bir kuruyus bir dagilma

Benim ölümümden gelen haykiris ve aglayislarla

Bir ömür boyu oldum salt ölüm kemigi

Parlamak için senin dogumundan gelen fosforlarla

Eve girmekte geç kalan çocuklar görecektir geceleri

Ask baharinin sessiz direnisini

yanip duran isiklarda

 

Yaz günesi biriktirdi biriktirdi

Sonbahar yapraklarda delirdi

Kis derin çizgileriyle devrildi

Bahar gül tanklariyla çiçek çaglayanlariyla belirdi

Ve bir bahar günü dogdun sen

 

 

DOKTORUN KARSISINDA  

 

Doktor bir kavisim var bir kavisim var

Geçen günden beri bir kavisim var

Ondan bir akinti midir yarasalar

Bir kavis önünde linç mi demek kurtarilacak bir kent ki

Yesil bir toprak selameti

Bir kabrin bir cihanlik cömertligi cesareti

Kitaplardan kitaplara

Atilarak erisilmis bir saygi saati

Bir kiragi yapraginda son direnis çiçekleri

Ölen bir hristiyanda bir yahudi zambak sesi

Çarsilarin boslugunda ben bir eski çesme yasi

Affedersiniz doktor siz süryani misiniz

(Hayir ben süryani degilim ama arkadasim süryani)

 

Ben çok incil gördüm çikmamis boyalari

Biraz daha gerilmis yazildigi ceylan derisi

Ama silinmis ölüme karsi dayatan

Lazari ayaga kaldiran mustu defnesi

Bütün defneleri kirdik bir güveç nesesi

Firinlar açildi narlar kurudu

Kuyu destik sular çekildi

Dog ey kuyruklu yildizi ülker kümesi

Bilirim en çorak topragin bile var bir kehaneti

Bir kerameti

Bir gelecek zaman ticareti

Demet demet mustulari

Demet demet nimetleri

Doktor siz süryani misiniz

Yani eski bir süryani

(Hayir ben süryani degilim ama arkadasim süryani)

 

Bilirim bilirim incilden yola çiktiniz

Ama yolu çabuk sasirdiniz

Incilden kendinize bir seyler katacaginiza

Kendinizden incile çok seyler kattiniz

Sevdiniz öyle sevdiniz ki sevdiginizi tutup mermere islediniz

Ama sonra tutup mermere taptiniz

Mermeri kadeh kadeh

Bir alacakaranlik gibi içtiniz

Sonra kustunuz mermeri

Çaglarca kustunuz mermeri

Ey mermer kusan irk

Ey oruçsuz tiyatro

Acikmis iftarsiz acikmislar

Günesten baska ne bulmussa yemis olanlar

Doguya hücum demek doguya hücum var

Iste size bir kent ki

Yanlis yanan bir linç ampulünden

Size essiz bir sölen var

Kemiklerimin isiklarindan

Iyi sanat dogrusu misyonerlik

Doktorluk gibi doktor

(Hayir ben süryani degilim ama bir arkadasim var)

 

****

 

Siz çin diyorsunuz anliyorum

Bir pirinç hastaligi falan

Geçiyorsunuz da bengisulardan

Bir hizir hizarindan

Bir tabut pinarindan

Gözümün hastaligindan

Nasil ki Meryem de bir çocuk sezmisti Cebrail sularindan

Nasil ki yesil sancaklar inmisti bir gün Diyarbekir surlarindan

Kurtariyordunuz beni

Bana bir gemi gibi yaklasan

Üsküdar aksamlarindan

Fatih camii gibi aydinliktiniz

Bir fakir ölüsü kadar sessiz ve sade

Sagimda kirgin solumda çilgin

Önümde Yakup Yusuf ve Ishaktiniz

Arkada kaynak sular kadar berraktiniz

Dün aksam üzeri günesi siz batirdiniz

Baskasi degil doktor günesi siz batirdiniz

Ama inandim ki doktorsunuz degilsiniz süryani

Doktorsunuz doktordan baska birsey degilsiniz yani

 

 

 

DONUK ASK  

 

Yine aksam oldu,

Yalnizlik omuzlarima çivisini çakti yine,

Uzaklik ayni gerçi,

Heryerdeyken olan uzakligin pek degismedi,

Yine aksam oldu orda oldugu gibi,

Görebiliyorum seni burdan da,

Aynisiydi ordayken de,

Uzakliktan korkmuyorum belki de,

Orada da ayniydi uzaklik gerçi

Donuklasmis oldu artik bu,

Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi,

Galiba ben bastan kaybetmisim,

Belki de ben bastan kazanmisim, insanlik kaybetmis...

 

 

EY SEVGILI  

 

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin

Bütün sürgünlüklerim bir bak1ma bu sürgünün bir süregi

Bütün törenlerin sölenlerin ayinlerin yortularin disinda

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layikolmasam da

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

Askin bu en onulmazindan koparip

Bir tuz bulutu gibi

Savuran yüregime

Ah uzatma dünya sürgünümü benim

Nice yoruldugum ayakabilarimdan degil

Ayaklarimdan belli

 

Lambalar egri

Aynalar akrep melegi

Zaman çarpilmis atin son hayali

Ev miras degil mirasin hayaleti

Ey gönlümün dogurdugu

Büyüttügü emzirdigi

Kus tüyünden

Ve kus südünden

Geceler ve gündüzlerde

Insanliga anit gibi yükselttigi

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünüm benim

 

Bütün siirlerde söyledigim sensin

Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin

Seni saklamak için görüntülerinden faydalandim Salome'nin Belkis'in

Bosunaydi saklamaya çalismam öylesine asikarsin bellisin

Kuslar uçar senin gönlünü taklit için

Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini

Deniz gözlerinden alir sonsuzlugun haberini

Ey gönüllerin en yumusagi en derini

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

Yillar geçti sapan ölümsüz iz birakti toprakta

Yildizlara uzaniphep seni sordum gece yarilarinda

Çati katlarinda bodrum katlarinda

Gölgendi gecemi aydinlatan essiz lamba

Hep Kanlica'da Emirgan'da

Kandilli'nin kursuni safaklarinda

Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda

simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

Ey çagdas Kudüs (Meryem)

Ey sirrini gönlünde tasiyan Misir (Züleyha)

Ey ipeklere yumusaklik bagislayan merhametin kalbi

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünümü benim

 

Daglarin yikilisini gördüm bir Venüs bardaginda

Köle gibi satildim pazarlar pazarinda

Günesin sarardigini gördüm Konstantin duvarinda

Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda

Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda

Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda

Verilmemis hesaplarin korkusuyla

Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

Uzatma dünya sürgünüm benim

 

Ülkendeki kuslardan ne haber vardir

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir

Ask celladindan ne çikar madem ki yar vardir

Yoktanda vardan da ötede bir Var vardir

Hep suç bende degil beni yakip yikan bir nazar vardir

O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir

Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardir

Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardir

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardir

Yanmissam külümden yapilan bir hisar vardir

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir

Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir

Gögsünde sürgününü geri çagiran bir damar vardir

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adli bir çinar vardir

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili

 

 

HIZIRLA KIRK SAAT'TEN

 

Ey yesil sarikli ulu hocalar bunu bana ögretmediniz

Bu kesik dansa karsi bana bir sey ögretmediniz

Kadinin üstün oldugu ama mutlu olmadigi

Günlere geldim bunu bana ögretmediniz

Hükümdarin hükümdarligi için halka yalvardigi

Ama yine de essiz zulümler isledigi vakitlere erdim

Bunu bana söylemediniz

Insanlar havada uçtu ama yerde öldüler

Bunu bana ögretmediniz

Kardesim Ibrahim bana mermer putlari

Nasil devirecegimi ögretmisti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayim

Ama siz kagittakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini

nasil silecegimi ögretmediniz

 

Bir kentten daha geçtim

Bugdaylari yakiyorlardi

Yedikleri pirinçti

Birbirlerine açilan borular gibi üfürüyorlardi

Sonra birbirlerinden borular gibi çikiyorlardi

Pirinçler gibi çogaliyorlardi

Atlarini yalniz atlarini cana yakin buldum

Öpüp çikip gittim yelelerini

 

 

 

ILK  

 

Yanlis trenden indin seni sehrin aynasindan geçirdiler

Sana baktim yillarca hep ayni özlem penceresinden

Yürüyen ve kaçan yalin ve çocuksu özlem penceresinden

Denize karsi küçüle küçüle giden evleri

Ince ince karsilardin olagan karsilardin

Sen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç sen dünyaydin sen

 

Bahar bilgisi günes rengi at solugu ve sen

Seni çagiriyorum geç gel aglayan son bakireler içinden

Kadinlar tas heykeller gibi gelip gecer sari kayalardan

Hangisine baksam sen kimildar sen seslenirsin içerlerden

Çekil karsimdan sultani cariyelerde aramak körlügü diyorum

Körlük günese ve gözlerime dogru gelen

 

Sen bir el uzanisiyla aydinlanan yeni ay misin

Geyik resimleriyle kabarik her kösen

Geyik derisinde akan ilk nehir

Bir el uzanisiyla

Ilk sokagin agzinda kaybolursan aglayacagim

Leylaklarla akrepler gözlerine bakip insan olurlarsa

Çocuk cennetinde günahlarin ilkini sen isliyorsun demektir Suna

Parlayan denizler gürültüsüz siirler kapanan kapilar sana

gök taslarini getiriyorlar

Seni sayikliyor

Denemesi yanlis yapilmis ilk ok

 

 

INCI DAKIKALARI  

 

Sen bana yeni yilsin her dakika

Her dakika bir yasima daha giriyorum

 

Sen benim üstüne titredigim güzel ve yeni

Saatim kadar saadetimin gözbebegi zamansin

Ben bin parçaya bölündüm her parçasinda

Her parçasindayim kirkayak sesli boguk arkadasligin

Çalkantisiz Üniversitenin yalnizligin ve aglamanin

Erkek aglar mi diyeceksin

Hayberin kapisi aglar mi erkek aglar mi

Ben yel gibi erkekler aglar diyorum

Bir dakika aglar yilbasi dakikasinda

Daha gözlerimin gerçek yaslari belirmeden

Aglamak diye bir sey yoktur diye bir sey

Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya

Çürük ve havada asili tahtalar üstünde

Hafif kedi ayaklariyla yürür gerçekten yürür ya

Sen benim aglamami erkekligime

Uyanan ölmeyen yenilenen

Azgin kislar içinde keskin baharlar bulan

Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekligime say

 

Bütün bir yil bütün bir yasama boyu

Gizli heybelere binbir gece esyasi doldurduguma say

 

Ben otomobilleri böylesine yankisiz sagir komam

Öyle bir isyan siiri var ki ben onu yakalayacagim

Bu yunan sehrinin düzenini öper ve yalvaririm

Sehrin ölümünü yanlis anlama

Gözleri kör oldu dogrudur ama o kadar

Ve sehrin gözlerini geri verme dakikalaridir bu yilgin çanlar

 

Senin odan günisigi en güzel müzik bana

Farkliliklar odasi

Giden tren buharlari içinde örümcek agi

Sen güzel örümcek agi yasamakla yasamamak

Dogdugumuz süpheyle öldügümüz süphe arasina gerilmis

Garip bulut farkli müzik güzel örümcek agi

 

Ben bir yabanci bugunun kokusunu aliyorum

Bu kokuyu aliyorsam onulmaz kiskançlik yaramdandir

Benim garipligime bakma benim kiskançligima bakma benim

Incilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum

Bu inciler denizlerin en karanlik noktalarinda bile yoktur

Benim ak ve kara kayalar içinde buldugum inciler

Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur

Olduklari yerde bile

 

 

KAN IÇINDE GÜNES  

 

Polonyanin kani beyazdi

Isyan bir bayrakti süt içinde

Porselenlerden yapilmis Polonya

Kirilan heykel ve heykel asklari

Ve Venüsün kirik kolu Polonya

 

Polonya Polonya sana günaydin

Karanliklardan çekip kaderini

Ilk aydinliga çikardin

 

Ama ben Pesteye dönüyorum

Peste bir kan çemberi

Isikli çemberler içinde ölüler

Konusturuyorlar sfenksleri

Ögretiyorlar kelimeyi dogan

Çocuklara kutsal kelimeleri

Kelime en güçlü silahtir

Tutar sehri ve insani

 

Elektrik lambalarinin altinda

Kadin kanlari

Kadinlar susmustu

Konusan erkekti

Kadin gömlekleri yirtiliyordu

Anne gömlekleri

Ve mesut dakikalari beklemis

Bütün saatler

Tirak deyip durdu

 

Günah duvarina düsmüs

Sehrin beyaz kaderi

Ve kan aynasinda

Macar gölgesi

Macar kasi gergin

 

Kan büyüyordu

- Isin kötüsü gözüm görmüyor

- Silah islandi atamiyorum

- Çevrem kipkirmizi oldu

Ellerim yapis yapis

- Kelimelerimi duyuyor musun?

 

Dünyaya kan ismi veriniz

 

Sokak fenerlerine asilmis

Güzel ve canli ölüm

Aydinlatiyordu gerçegi

Telgraf direklerine çekilmis

Düsman ölüleri bir bütün

Apayri bir varlik insandan

Günah kadar çirkin

Ve Tanri düzenine aykiri

Bir ur kocaman

 

Ölüm yayiliyordu ölüyordu gece bile

Isleyen makinalar kalmisti yalniz

Ve onlarin kollari insanlar

Zalim kelimesinin gözbebegi

Insan degil alet

Aletin aleti

Kör

- Tanri onlarsiz degil

Ama onlar - Tanrisiz

 

Geride ve Pestede kan vardi

Budanin bir kelimelik heykeli kan içinde

Ve günes yavas yavas yükseliyordu Peste daglarinda

Ve kan piril pirildi

Kizgin ve kaynar

Bin günes yaniyordu kanda

Küçük fakat saglam

 

 

KAPALI ÇARSI  

 

Kendi yastiklarina gölge salmasin

Çocuklarinin öpüsleri onlara anlat

Onlara anlat yagmur karsilikli yagar

Ruhlarin içindeki müzikle karsilikli

Kapali çarsi içinde bir sigara

Bir keman kilifi senin saçlarina sürünen yag

Onlara anlat kadinlarin gözlerinin içinden geçer

Kapali çarsi ve kapali çarsiyi götüren saat

 

Bir inci gerdanlik dumanlari içinde kapkara

Anlamaga basladigi agir ve çekilmez kelimeler içinde dag

Senin resmin ince gerdanligin siyah parlakligi içinde isikli

Isikli isiksiz yandan ve önden isiksiz arkadan ve içten isikli

Onlara anlat ki insan kelimelerden ve siirden yaratilmadi

Tüyler içinde gelen yeni dünya

Bir sandalye kadar hür oldugu gün

Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal oldugunu onlara anlat

 

Benim aynami küçültüp büyülten onlar

Benim aynami aynaliktan çikaran

Kapali çarsilar içinde fikre ve gerçege

Neler neler etti anlarsin onlar

Semsiyeler gibi

Felaketlerin en sakacisina açiliveren onlar

Kendi yastiklarina düsmesin

Dostlarinin kadinlari üstündeki gölgesi onlara anlat

Kapali çarsilar içinde

Aslanlarin agaç kabuguna yazdigi siir

Kapali çarsi içerisinde

Açik ve keskin yumusak ve güzel Kur'an sesleri

Kapali çarsi içinde kapali rüya çarsilari

Kapali çarsi içinde öfke ve af çarsilari

 

Kapali çarsiya gittigin zaman

Bir yangin sonrasinin gazetelerini okudun

Bir gazete uzun ve kul olmus bir gazeteydi kapali çarsi

Mavi gözlü bir gazete

Kapali çarsi içinde bulutlarin en senin olani

Sen bana kapali çarsi

Süphesiz o kadar satilan ve alinanlar var ki

Süphesiz bir harita kirigi

Bir yapma deniz parçasiyla kapali kapali çarsi

 

Sen kapali çarsilar üstüne yagmur yagani

Yagmurun iyi ve dogru yagmadigini onlara anlat

 

 

KAR SIIRI  

 

Karin yagdigini görünce

Kar tutan topragi anlayacaksin

Toprakta bir karis kari görünce

Kar içinde yanan kari anlayacaksin

 

Allah kar gibi gökten yaginca

Karlar sicak sicak saçlarina degince

Basini önüne egince

Benim bu siirimi anlayacaksin

 

Bu adam o adam gelip gider

Senin ellerinde rüyam gelip gider

Her affin içinde bir intikam gelip gider

Bu siirimi anlayinca beni anlayacaksin

 

Ben bu siiri yazdim askin çesidi

Öyle kar yagdi ki elim üsüdü

Ruhum seni düsününce isidi

Her seyi beni anlayinca anlayacaksin

 

 

KARA YILAN

 

Günesin yeni dogdugunu sana haber veriyorum

Yagmurun hafifligini topragin agirligini

Ve bütün varligimla kara yilan seni çagiriyorum

Seni çagiriyorum parmaklarimdan süt içmege

Pamugun agirligini yapan dagin hafifligini

Sana haber veriyorum yeni dogdugunu günesin

 

Ben güneyli çocuk arkadasim ben güneyli çocuk

Günahlarim kadar ömrüm vardir

Agarmayan saçimi günese tutuyorum

Saçlarimi acinin elinde unutuyorum

Parmaklarimdan süt içmege çagiriyorum seni

Ben güneyli çocuk arkadasim ben güneyli çocuk

 

Ben çiçek gibi tasimiyorum gögsümde aski

Ben aski gögsümde kursun gibi tasiyorum

Gelmis dayanmisim demir kapisina sevdanin

Ben yasamiyor gibi yasamiyor gibi yasiyorum

Ben aski gögsümde kursun gibi tasiyorum

 

Seni süt içmege çagiriyorum parmaklarimdan

Kara yilan kara yilan kara yilan kara yilan



winerilhan