1






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


1


62 TAVSANI

Denize düsen bir oyuncaktir Kiz Kulesi

Soruyorum berber koltugundan

Iki ayna arasinda akip giden görüntüme

Sair olanimiz hangisi?

Pencere tüllerine gelinlik diye sarilan

O küçük kiz nerede simdi?

Gemim batti çoktan

Denize inen tüm filikalarima erkekler bindi

Duvardaki yangin dügmesini örten cam parçasiyim

Kurtulusun olacaksa hiç düsünme ayakkabinin topugu ile kir beni

Inanmiyorum uzaylilara duymaliyim birilerinden

Yildizlardan nasil görünürdü diye mahallemizdeki yazlik sinema

Ögrendim saat kulelerini kibrit kutularindan

Bagisla beni iki dünya savasinin yasandigi yüzyilda

Nüfus cüzdanimdaki 62'den yaptigim tavsan

 

AILE BOYU   

 

Ezilmis bir çocukluk benimkisi

bir iskelenin

vapurlarin yanastigi yüzüne asilidir

üç tekerlekli bisikletimin

lastikleri

 

Annesiz büyüdüm çünkü

yani serçeydim

kar üstündeki

ve arka bahçesinde

kasabin besledigi kuzu

 

Dudaklarimi,iste bu yüzden

aile boyu

bir siseye degdirip

içmeyi severim

gazozu.

 

ALACAK       

 

yol kenarindaki

yagmur mazgallarini

kumbara sanip

harçligimi atardim

bu yüzden en çok

denizden alacakliyim.

 

 

ALFABE       

 

Sagir ve dilsiz

ki oksarken

sevgilisinin tenini

elleriyle hem sevisir

hem konusur

 

 

AMA ÖLÜM  

 

Özgürlük kitabinin

sayfalari arasina

cellatlarin kurdugu

daragacindaki ip

yarim kalan

sayfayi gösteriyor

okumaya devam edecek

nice insana

Evlilik fotograflarinin yirtilarak

kirilan çerçevelerin

sokaga atilan

tahtalariyla çakiliyor

çocuk tabutlari

Hiçbir genç kiz

tasimiyor kolyesinde

sevgilisinin fotografini

ama ölüm

sayfalari oyulmus

bir ask romaninin

içine gizliyor

tabancasini...

 

ANTIK ACILAR         

 

Geçim parasi için

nice yaslinin

eski Istanbul evlerinden

getirdigi esyalar

üstüne kar koyulup

satiliyor antik

acilar çarsisinda

 

 

ASANSÖR    

 

Telefon santralleri

beni sana baglar sevgilim

 

nükleer santraller ölüme

gökyüzünün nerede oldugunu soran

bir vapur dumanina

yanit veremiyor hiç kimse

 

Çocugunu asma köprüde sallayan

bir annedir Istanbul

ki onun

içi süt dolu

biberonudur Kiz Kulesi

sogusun diye suya tutulan

 

Ne kalem kiliçtan

ne kiliç kalemden üstün olsun

ögrensinler birlikte yasamayi

örnegin kalem

ask siirleri yazsin

ve köreldikçe kiliç yontsun

 

Yalniz kaldigimiz an da bile

aliriz insan kokusunu

issiz adasinda

üstünden atamamistir Robinson

yaptigi ilk mastürbasyonda

yakalanma korkusunu

 

Kendi bosluguna asili

birer asansörüz aslinda

ve ben elimde

taze bir karanfil

sikisip kaldim

iki kadin arasinda

 

 

AT KOKUSU            

 

Son evi gösterin bana Istanbul'da

vapur sesinin duyuldugu

ki kapisini çalip

söyleyeyim içindekilere

daha çok kedi yavrusu ezilsin diye

eski iskeleleri

sahil yoluyla ayirdiklarini

denizden

 

Karsiliginda ben de size

kanaryasi ölüp

kuaför salonuna dönüsmeyen

kaç mahalle berberinin

kaldigini söylerim

ya da kaç fötr sapkanin

tutsak oldugunu

köhne bir konagin

askisinda

 

Kaç faytoncunun

artik taksicilik yaptigini da bilirim

ama söylemem

onu da siz bulun

dikiz aynasina takili boncuklardaki

at kokusundan

AYNA OYUNU          

 

Mahalledeki en güzel kizin

duvara aynasindan

yansittigi isigi

nedendir bilmem

hep ben yakalardim

onca çocugun

elleri arasindan.

 

 

AYRILIK         

 

Iki rayi gibiyiz

bir tren yolunun

yakin olmasi

neyi degistirir

son istasyonun

 

 

AYRILIK SIIRI            

 

Her satiri

Mendirege dizili karabataklara benzeyen

Bir mektup birakarak

balikçi koyundan

sisler icinde uzaklasan kayik gibi

bir sabah usulca ayrildin

koynumdan

 

Bütün yolcularini

Bogaz köprüsünün çaldigi

Araba vapurunun

bos seferleri

gibi yanlizca rüzgâr

gezinir sensiz

yüregimde

 

Durgun bir sudur aslinda deniz

ki çocuklarin acemi oltalarini denedikleri

kuytu bir iskelenin

tahtalari altina yazdigim

ayrilik siirini okudukca

dalgalanir...

 

 

 

 

BARIS           

 

Ekmek kirintilari

serpiyorum cephede

kumtorbalari üstüne

su verirken

evinde generalim

kuskonmaz çiçegine

 

 

BECERIKSIZ            

 

Kabugunu koparmadan

ne bir elmayi soyabildim

ne de iyilestirebildim bir yarami

ama karsima çikinca

kizmadim hiç elma kurduna

bendim çünkü biçagi saplayan

onun yurduna

 

Sair diyorlar benim için

bilmiyorum oysa

her siire konmali mi uyak

her yere nedense

konamiyor tayyare

hay dilimi

ari türkçe soksun; uçak

 

Kaptan olmak isterdim

aynanin karsisinda

eski bir sinema yildizi

gibi aglayan

Istanbul hatlarinda

bir firça hafifligiyle gidip

gelen vapurlara

 

Eskimo bir sair dokunuyor omuzuma

ve Kiz Kulesi'ni göstererek

birak artik diyor üzülmeyi

yedi tepeli bu sehirde

siir okunacak tek yer

elbette denizin ortasindaki

su küçük buz dagi

 

Terzi olsa da babam

sökük dikmesini beceremem

beni yalnizca sen anlarsin

ignenin deliginden geçsin

diye ipliklerin

bir anlik islatildigi dudaklara

takilip kalan annem

 

 

BEYAZ          

 

O siyahti

kursuna dizenler beyaz

silah sesinden

ürkerek gökyüzüne

uçusan kuslar

bembeyaz

 

 

BEYAZ ADAM          

 

Beyaz adam

küçücüktü ilk geldiginde

ve oturmaktan

bütün kemikleri sizliyordu

büyük teknesinde

 

Beyaz adam

kizilderililerin sundugu yiyeceklerle beslenip

topraklarina uzandiginda büyüdü

bulutlar arasinda

baris içinde yasayan

manitu yerine

tapmamizi istedigi de

iskence görüp

çarmiha gerilen

bir ölüydü

 

Beyaz adam

özgürlük adina

dev bir kadin heykeli dikti

dogu denizinin kiyisina

ve her gece

altinda dans ettigimiz yildizlari

bayrak diye tutsak etti

bir bez parçasina

 

Beyaz adam

özgürlük gibi adaleti de

bir kadin heykeliyle simgeledi

ama elinde terazi tutan

zavalli kadin

gözleri bagli oldugu için

kendisine tecavüz edenin

kim oldugunu göremedi...

 

 

BEYAZPERDE        

 

Artiyor kara çarsaflilar

yurdumun her kösesinde

neden olacak

siyaha boyanip

kadinlara giydiriliyor

yikilan sinemalardan

geriye kalan

onca beyaz

perde!

 

 

BEYAZ TUTKAL      

 

Türkçeyi askerde ögrenen bir Kürt

dost oldugu martiya

heceletir etiketini: Hayal

nice kirikligi

yapistirir Kiz Kulesi

denizin rafinda unuttugunuz

ah, o beyaz tutkal

 

Berberden hiç çikmayan

bir kadin gibi Paris

bigudisini tutan pens yerine

saçlarina takar Eyfel'i

ve sokakta oynayan

yaramaz çucugu Istanbul'un

Kiz Kulesi diye bilinir

alçiya alinan kirik eli

 

Dizlerine yatip sevgilimin

bir yaz gecesi

beyaz duvarinda

seyrediyorum Sarlo'yu

üç sey aldim yanima

Bogaz'in ortasondaki issiz adada;

kizkulesinema

 

 

 

 

BIR ARAYA   

 

esit olmadigi

söylenir insanlarin

ayni boyda olmayan

bes parmagi gibi bir elin

 

oysa uzanir

nice yorgun

emekçinin dudagi

su dolu avucuma

 

elimin

esit olmayan

bes parmagini

getirince biraraya

 

 

 

BÖCEK         

 

Usulca verir misiniz

son nefesinizi

yolunu sasirmasin

diye yastiginizda

gezinen

böcek

 

 

BULUT          

 

Kestik artik umudu

yagmurdan

yürek biçimini

alsa da gökyüzündeki

küçük bulut

 

 

CEMAL SÜREYA    

 

I

Buzdagina çarptin mi bilmiyorum

ama Titanik

gibi oldu batisin

bir sen vardin çünkü

siirin dört bacali sairi

 

Dalgalarin kiyiya vurdugu

esyalarini toplama telasinda

imgenin derin sularina

nefesleri yetmeyen

lodosçular

 

Bir gemi gibi batmak

yakisirdi sonuna

filikaya binis sirasina benzeyen yasantinin:

- Önce çocuklar

ve kadinlar

 

II

Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama

tanidigim Cemal gül idi...

 

 

CEPHEDE   

 

Aslinda ben daha güzel ölürdüm

arka bahçede askercilik oynarken

tahta tüfegimle topraga uzanir

annemin sesiyle dogrulurdum hemen

-Çabuk kalk üstün kirlenecek hinzir!

 

Yerdeyim yine bak annecigim

n'olur kizma adimi çagir

 

 

CUNTA          

 

Gördünüz mü keyfini

generalin

basini sikarken

yüzünde çikan

sivil'cenin

 

 

ÇAGDAS      

 

Afiyetle yiyor

gökten düsen üç elmayi

apartmandaki çocuklar

annemin her gece anlattigi

öykülerin sonunda

 

Bana ise çöpleri kaliyor

evimiz çünkü bodrum katinda

 

ÇATANA          

 

Galata köprüsü kaldirilinca

boynu hep

bükük kalacaktir

altindan geçmek için

bacasini kiran

çatananin

ÇEKMECE   

 

Büyüklerle ben yapamiyorum

çocuklar da almiyor beni oyunlarina

devlet dairesinde

yangindan kurtarilmayacak

sikismis bir çekmece gibiyim

açilamiyorum sana

 

Kardesiyle sokaklarda hep

bir örnek giydirilen sen

nasil sevmezsin esitligi

yürürken düsen çoraplarini

ayni hizaya getirmek için

annen degil miydi önünde diz çöken

 

Öpüsme sahnesinin tam ortasinda

içeri girdigin yazlik sinemanin

yer göstericisiyim

yürüyorsun fenerimin isiginda

yer: Kiz Kulesi

ve sonu ayrilikla bitecek

hüzünlü bir ask filmini oynuyor

beyaz duvarinda

 

Bir kez olsun çikmazken agzindan

seni sevdigimi

her gün söylememi yadirgama

bil ki bu sehirde

iskelenin verilmesini

beklemeden atlarim vapurlara

 

Son karesi gibi Red Kit'in

batan güneþ e dogru

sürerken atimi

gitme kal demeni bekliyorum

ama yalnizca

rüzgar çekistiriyor atkimi

ÇIKIS KAPISI            

 

Kesik bileklerimi göstererek girdim

sinema kapisindan içeri

bendim sefer öncesi

korkaklar kadinlarinin yanina dönsün

sözüyle padisahin

ordudan ayrilan yeniçeri

 

Kapindaki postallari görünce

balkona astigin sutyenin

damlalariyla islanan kedinin

tüylerini oksarayarak uzaklastim

kuleler ki hüzne bir biçak

gibi saplanan sunay'a kin

 

Beyaz peynir tabagi

ve su katilmis raki kadehi

Kiz Kulesi'dir çilingir sofrasinin

sen ki yoksun manzarada

ilk isiklarini yakan

bir vapur güzelligiyle aksamin

 

Kapimi çalarsan bir gün

esikteki ayakkabilara aldanip

evimin içini kalabalik sanma

atmaya kiyamayan annem

bütün ayakkabilarimi

dizmis yalnizligima

 

Gecenin karanliginda

bir sinema salonu gibi uzanan sehirden

gitmek düser payima

çikis kapisi diye bakiyorum nicedir

gökdelenlerin tepesinde yanan

kirmizi isiklara

 

 

 

ÇOBAN         

 

Oybirligiyle koyunlar

keçiyi seçer

kendilerine baskan

oysa sürünün basina

kurdun akrabasi

köpegi koyar

çoban

 

ÇOCUK VE HÜZÜN            

 

I

Ne zaman bir çocuk ölse

gözü evlerinde

annesinin kavurdugu

helvada

kalir

 

II

Yoksul bir çocuk görsem

yagmur altinda üsüyen

köprü olmak geçer

hiç degilse

içimden

 

III

Her aksamüstü oyuncakçi

camekanindan

çocuk ellerinin

izlerini

siler

 

 

DAG YOLU   

 

benden kisadir boyun

bir köy otobüsünün

daga tirmanmasi

gibi uzanirsin

dudaklarima

 

katilmaz oldu nicedir yolumun

tozu dumanina

 

 

DAVET          

 

Dürüst olalim beyler

Ilk adim sizden

Sökün savas gemilerinden

Can simitlerini

 

 

DENIZ            

 

Yasli bir devrimci

düsürmez hiç agzindan

özgürlük kelimesini

ve yatmadan önce

bir bardak su yerine

denize birakir

takma dislerini

 

 

 

DEVRIM        

 

Temiz kalan tek yerdir devrim

bütün bir yil

kirlenen duvarda

ama görebilmek icin

asildigi çividen indirilmelidir

yapraklari biten takvim

 

Zorbalara direnmektir devrim

bir çocugun

annesinin çantasindan aldigi paralari

altina gizledigini

söylememistir dövülen

hiçbir hali

 

Içinde yasamaktir devrim

dikis kutusunun

ve toplu igneler gibi

bir arada olmayi gerektirir

karsi koyabilmek icin zulmüne

makas denilen patronun

 

Gece isiklar arasinda kosmaktir devrim

ates böceklerini

yakalamak isteyen çocuklarin

pesine takilir gün gelir

yanip sönen mavi isiklari

polis arabalarinin

 

Kagit bir gemidir devrim

bütün gemiler

hurdaya çiksa da sonunda

tasidigi özgürlük siiriyle

batmadan yüzer nicedir

dünya sularinda

 

Kim bilir kaç yunus görmüs

kaç Deniz Gezmis...

 

DISI KUS       

 

Kuru bir ot

gibi yasiyorum

gözlerden uzak

patika bir yolun

kiyisinda

 

Tek suçum

sap olamamak

baltanin

kanli oyunlarina

 

Ama yine de

umut dolu kalbim

belki bir disi kus

tasir beni diye

daldaki yuvasina

 

 

DR. CHE       

 

Dünya böylesine güzel

olur muydu yine

diplomasini çerçeveleyip

para kazanma derdine

düsseydi Dr. Che

yüregini daglara asmak yerine

 

 

 

DUDAK PAYI           

 

Çay bardaginda

Birakilan dudak payi

Kadar bile

Uzak kalamam

Gözlerine

 

Yakin olsun isterim

Ellerime ellerin

Yanindaki beton binaya

Yaslanmasi gibi

Köhne bir evin

 

Seni bir çivi

Gibi çaktim

Çünkü beynime

Ve toplayip

Bütün kerpetenleri

Attim denize

 

 

DÜGME        

 

Gözyaslari içinde

birkaç dakika aradi

kürtaj masasindan kalkarken

takilip kopan

dügmesini

 

 

 

ELISI  

 

Savashaberleriyle dolu

renkli gazete sayfalarini

katlayip bir çocuk üstüste

kesiyor özene bezene

elindeki makas ile

 

Ve insanlar olusuyor kagittan

tutusmuslar elele

 

 

ESBER YAGMURDERELI

 

Kiz Kulesi'nin beyaz duvarina

Hezarfen'in düsen gölgesi

 

 

 

FAHISE         

 

incitirim korkusuyla

yikarken

nasil da usulca

gezdirirdi ellerini

teninde annen...

 

 

FILIKA           

 

Batmak üzere olan

bir gemide

panik içindeyken herkes

ne de çok sevinir

ipleri çözülen

filika

 

 

FILIKA           

 

Batmak üzere olan

bir gemide

panik içindeyken herkes

ne de çok sevinir

ipleri çözülen

filika

 

 

GECEKONDU         

 

Umut dolu

tarlakuslari

kentin kiyisina

hep gece

kondu

 

 

GIDERKEN (ÇUKUR)         

 

Bilerek mi yanina

almadin giderken

basinin yastikta

biraktigi

çukuru

 

Güveniyordum

oysa ben sevgimize

vapur iskelesi

ya da tren istasyonundaki

saatin dogrulugu kadar

 

Beni senin gibi

bir de annem terketmisti

ki göbegimde durur

onun yoklugundan

bana kalan

çukur

 

 

GITME KAL

 

Batan günese dogru

Sürerken atimi

'Gitme kal'

Demeni bekliyorum

Ama yalnizca

Rüzgar çekistiriyor

atkimi

 

 

GIYOTIN        

 

Andre chenier'nin basi Paris'te

göbegi Istanbul'da kesildi

 

 

GÖRÜLMÜSTÜR     

 

Ne yak

Mektubun ucunu,

Ne sevgini

Sayfalar dolusu

Dile getir....

 

Zarfi kapatirken yalniz,

Kuytu dudaklarini

Çokça degdir.....

 

 

GÖZYASI      

 

Ödünsüz bir sobanin

yaninda titreyen

çocugu görse yagmur

gözyaslarini odaya

tavanarasindaki delikten

usulca birakir

 

 

HARÇ            

 

Bilemiyorum hangi gökdelenin

tuglalari arasindadir

elele yürüdügümüz

ve seni

ilk kez öptügüm

o kuytu kumsal

Ama duyarim

bir misir tarlasinin

yüregindeki telasi

görülünce dagin ardindan

kentin ilk gökdeleni

Daha kamyonlar dolusu

kum elenir

insaat önlerinde

ayiklanir deniz kabuklari

yok edilir gibi

bir cinayetin izleri

 

 

HEYKEL        

 

Yalnizca ben bilirim

diktatör heykellerine

pislemek için

göç ettigini

dünyadaki bütün

kuslarin

 

 

HÜCÜM EMRI          

 

Kum tanecigi

kaçti diye gözüne

emir veren generalin

iki dakika daha

çok yasadi insanlari

o sansli kentin

 

 

IHLAMUR      

 

Birakti zeytin dalini

beyaz güvercin

ansizin bastirinca yagmur

umudu kesmisti ki askerler

çamur içinde

çikageldi bir serçe

gagasinda ihlamur

 

 

ISKELE         

 

Iskelenin altina

siginan deniz

birak artik saklanmayi

savas gemileri

çoktan geçip

gitti...

 

 

ISKENCE      

 

Ne zaman elektrik verilse

bedenimin tek bir hücresine

aydinlaniyor yurdumun

lambasiz bütün evleri

 

 

JILET

 

Kamaralarinda çiplak

kadin resimlerinin asildigi

savas gemisinden

bozma bir jilet

her tras olusumda

hem oksar

hem kanatir

tenimi

 

 

KAFATASI    

 

Yurdundan çok uzaklarda

ölmüs bir askerin kafatasi

kendisini bulan

çocuklarin ellerinde

hiç bilmedigi oyunlara

alet oluyordu

 

ikinci defa.

 

 

KAGIT GEMI

 

Deniz kiyisinda

bir martiyla konusurken görüyormus

dostlarim beni sürekli

bir kaptanim çünkü

kagit gemilerden

emekli

 

Killari uzadikça ellerimin

unuttum kagitlardan

nasil gemi yapildigini

ki yasliliga uzanan

birer iskeledir parmaklarim

çözüldü uçlarindan

nice kagit geminin

palamari

 

Çocuklugumun tahta atini

bozarak yaptigim iskeleye

küçük bir kagit gemi

yanasir mi dersiniz

kazisam ellerimdeki

bütün killari ! ...

 

 

KANARYA    

 

Yüzümdeki hüznün nedeni

dökülmesi degil saçlarimin

gün geçtikçe sesini

daha az dinledigimden

mahalle berberindeki

kanaryanin

 

 

KAYIP DALGA         

 

Kimim ben

ve sakalindan bir tek kilin

müzelere giremeyecegine aglayan

köse bir peygamberden

nedir beni

ayiran

 

Hüzünlü bir çocuk yüzü müyüm

merdiven altindaki

bos raki siselerinin

hareketliliginden anlayan

babasinin eve gelip

gittigini

 

Bir cüce miyim yoksa

cenaze gününde

annesinin tabutuna

uzanamayisinin agirligini

hep omuzlarinda

tasiyan

 

Küçük odaya çikiyorum

tavan arasindaki

ve bir geminin

dümeni gibi çevirerek

istasyon dügmesini

kayboluyorum bir zamanlar

etrafinda ailece toplandigimiz

radyo dalgalari

arasinda! ..

 

 

KAZA SÜSÜ

 

Biri çikip öldürsün beni

ve kaza süsü versin

cansiz bedenime

nasil da sevinirdim

ilkokul pencerelerine bayrak asarken

dogdugum kazanin

her bayram öncesi süslenmesine

 

Çay bardagi biçiminde yontulsun

mezar taslarim

ve yasamdan bir tek yudum

bile alamayacagim için

üstlerine yatay olarak

bir de kasik

konsun

 

Ne basucuma

ne de ayak ucuma dikilsinler

biri sagimda

digeri solumda olsun

ki görenler

mezari sansinlar

bir çocugun

 

Peslerinde kosturarak papazi

kiliseden çaldiklari

günah çikarma kulübesinde

siir kurtulus örgütünü kuran

kenan evren lisesinden terk çocuklar

mutlaka gelirler cenazeme

her birinin elinde deniz yildizi

 

Üzülmeyin dostlarim

ezbere bilirim latince sözcüklerini

hayvanlar ansiklopedisinin

adini bilmemis olmaktan

utanmayacagim asla

tabutumun içine girecek

ilk böcegin

 

 

KEDI KIRIKLARI       

 

Ortancasiyim üç kardesin

hiç tatmadigi için

acirken agabeyime

kiskanç gözlerle bakarim

iki insan sicakligi üstünden

dünyaya gelen

kardesime

 

Kutsal kitaplarda

aramam bosuna

bir isaret

bilirim ki kuslarin

silah sesinden

ürkmedigi gün kopacak

kiyamet

 

Bilemezsiniz yüregime neler oldugunu

nasil ki bir korsanin

denize attigi rom sisesini

limana demirleyen geminin

çapasiyla kirdigindan

hiçkimsenin haberi

olmuyorsa

 

Birbirinin üstüne

ters çevirerek içimdeki iskemleleri

uzaklasirim aranizdan

çarsida kaybolan bir çocugun

elinde soguyan

anne sicakligi

hiziyla...

 

 

KIRIK KIBRIT            

 

Her kapi esiginde

çocuk mezari diye takildiginiz

45 numara ayakkabilarimla

içinde etleri çürüyen

bir çocuk cesedi tasidigimi

nasil da bildiniz

 

Hiçbir bardakta

dudak payi birakmadiniz bana

bir kasik sesini

bile çok gördünüz

sekersiz içerek

çaylarinizi

 

Bakarak yürüdüm oysa balkonlara

göz göze

gelebilmek için

çamasir ipinin arkasina astigi

iç çamasirlarinin

islakligina sürünerek

kanaryasini günese çikaran

bir kadinla

 

Yanima yaklasip kibrit istediginizde

issiz bir adaya düsen

yalniz adamin

dumani görülsün diye yaktigi

atesiydi sizlere

uzattigim

 

Ve siz

her seferinizde

sigaranizi yaktiniz

ama açiktan geçen gemiler gibi

yaniniza beni almadan

gittiniz! ..

 

 

KIRMIZI          

 

Sevgilim kizma sakin

ve lütfen yanlis anlama

kirmizi rujunu sürünce

paramin yetmedigi

elma sekerleri

geliyor aklima

 

 

 

KIZ KURUSU            

 

Pulsuz zarf gibisin

üstünde adresi

evde kaldin

n'aber kiz

kulesi

 

 

KOVA KALECI         

 

Yedi kova su yeterliydi

sivas'taki atesi söndürmek için

oysa her biri

devlet dairesindeki kovalarin

üstüne yazili

alti harfli bir sözcüktü yangin

 

Yedinci kova

tasar engellenemez biçimde

çünkü emekçilerin

alin teriyle doludur

iste bu yüzden

sinek ölüleri yüzemez üstünde

 

Futbol takiminda mahallenin

kova kaleciydi lakabim

ilk kez sevinecektim buna

ama yalnizca

avuçlarima alabildigim suyu

bir kova gibi sivas'a tasiyamadim

 

G harfi bostur yangin kovalarinin

ki ortaya çikar

dolu olanlari okununca

madimak oteli'nin merdivenlerinde

kurtulmayi bekleyenler için

verilen karar: Yan in

 

Ve basinda anladim ki bir kuyunun

ipin ucunda

derinlerdeki suya uzanan

birer kova gibidirler

yanginlari söndürmek isteyen

daragacina asili devrimciler



winerilhan