2






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


2


KÖMÜR         

 

Yine bir kömür

kütürdedi sobada

kayip bir madencinin

kalbi rastgeldi

ativerdi sicak odada

 

 

KUS TÜYÜ    

 

Antene konan kusun

siirler yazili

beyaz tüylerinde

belli ki konaklamis

demirparmaklikli

bir pencere önünde

 

 

KÜL KEDISI  

 

Beyoglu'nda gezinen tramvay Kürtür

deniz görünmez çünkü penceresinden

insanlarin öldürüldügü daglarda

inaniyorum yine de

dikkat ceylan cikabilir uyarisina

bir orman yolundan geçerken

 

Savas ki ülkemde

bütün bardaklari kirilan

birer sürahi gibi

çocuklarini gözyaslariyla bekleyen

nice anneler birakmaktadir

pencere önlerinde

 

Tutusunca Madimak Oteli'nin perdesi

bir kez daha kondaklandi umudumuz

yürümeyi ögretecegiz ona

sonra yeniden kosmasini

masal olmadigini söylüyor güzel günlerin

Sivas sokaklarinda doguran kül kedisi

 

Denize dogru inen bir sokaktir ülkem

düz degildir taslari

ayakkabilarini baglamadan

pesinden kosarken bir martinin

ipe takilip düser

özgürlügün eve avluya sigmaz çocuklari

 

Basimizdaki sapka bireysel

semsiye sosyalist yanimizdir

ve tek sarti

ters dönen bir semsiyeyi düzeltmenin

zor da olsa yürümektir

rüzgara karsi

 

 

 

LEBLEBI       

 

Nasil ayrilir

ürkeklik

ayaklari ilk kez

bir misir tarlasina

degen kargadan

 

Ne zaman

karar verir rüzgar

firildakla oynamayi birakip

kizlarin eteklerini

uçusturmaya

 

Ne yazar

ani defterine

kuru bir tarlaya

ilk düsen

yagmur damlacigi

 

Akilli çocugun

bilgisayaridir leblebi

siz hiç anlamadiniz mi

leb demeden

bir seyleri...

 

 

LIMAN           

 

Siralanmis saksilar vardi

limana bakan

penceremizin önünde

ve çiçekler arasinda

ekmek kirintilari serpen

marti yüzlü

bir anne

 

Terasta toplanan kadinlar

limandaki beyaz geminin

isiklari yaninca

dedikodusunu yapmayi unuturlardi

tam o saatlerde sokaktan geçen

yazlik sinemadaki

biletçi kizin

 

Annesinin dizlerinin dibinden

hiç ayrilmayan

uslu bir çocuk gibidir

limandaki deniz

ama sokaga çikip

dalga olmak geçer

yüreginden

 

 

LIMAN           

 

Siralanmis saksilar vardi

limana bakan

penceremizin önünde

ve çiçekler arasinda

ekmek kirintilari serpen

marti yüzlü

bir anne

 

Terasta toplanan kadinlar

limandaki beyaz geminin

isiklari yaninca

dedikodusunu yapmayi unuturlardi

tam o saatlerde sokaktan geçen

yazlik sinemadaki

biletçi kizin

 

Annesinin dizlerinin dibinden

hiç ayrilmayan

uslu bir çocuk gibidir

limandaki deniz

ama sokaga çikip

dalga olmak geçer

yüreginden

 

 

MAKI  

 

Bir an önce görülsün

diye Akdeniz

Toroslar'da agaçlar

hep çocuk

kalir

 

 

MAKILER      

 

bir an önce görülsün diye akdeniz

toroslarda agaçlar

hep çocuk kalir

 

 

MEÇHUL      

 

Mahalledeki çocuklarin

piç diye kizdirdigi

ayakkabi boyacisi

babasinin özlemiyle

önüne kurar sandigini

meçhul asker

anitinin!

 

 

MIGFER        

 

 

Yagmur sinmis topraga

usulca geceden

su içiyor göçmen kus

ölü bir askerin

ters dönmüs migferinden

Çok yasamayi diliyor

siperlerin içinde

birbirlerine askerler

hapsirik sesi

beklemeden

Korkulacak bir sey

olmazdi gözlerinde

belki ölmek

onca silah sesinden

kaçmasaydi kus

telasli ve ürkek

 

 

MINARE        

 

Top oynayan arkadaslarini

minareden gördügü

için acelecidir

ezan okuyan

çocugun sesi

 

 

NAFTALIN    

 

Eksik olan

bir yani vardi askimizin

bir filminde

üç bes figüran dövüp

ata binmemesi

gibi cüneyt arkin'in

 

Haberin olsun

vermedim eskiciye

yirtik ayakkabilarimi

nasil ayrilirim ki onlardan

kapinizin önünde

az mi çikarip

giymistim

 

Naftalinedim bende kalan yün kazagini

söylemis miydim size

naftalin

ki güvelere karsi kullandigi

kimyasal silahidir

anilarin

 

 

NE YAPIP NE EDIP

'Kurbagalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup'

(E.Cansever)

Çocuklarin uyumasini bekleyen sevismeler

baslarken yatak odalarinda

bir gramofonun

kirik ignesi gibi yürüyorum

sokaklarin siyah

taslarinda

 

Faytonlar geçmiyor önümden artik

son sürücünün

elindeki kirbaç

mazosist bir müsteri için

sexshop'un vitrininde

satilik

 

Ansizin bastiriyor yagmur

iste buna seviniyorum

belki de

bakkaldan dönen çocugun

balkondaki çamasirlari

toplama telasindaki annesine

paranin üstünü

unutturur

 

Yalnis duydun seni degil

organlarimi bagisladim

ben ki öptügüm

ilk dudakta

tras olmus babanin

tadini biraktim

 

Ne yapip ne edip

buldum sonunda

içinde kurbagalarin yüzdügü

o küçük gölü

ama kimsecikler yok ortalikta

ne yakup ne edip

 

 

NICEDIR       

 

Çarsaflarin arkasina

islak sütyenini

asar gibi nicedir

seviyorum

seni

 

 

NOKTALI VIRGÜL   

 

Virgül

hiç susmayan

bir davulun tokmagi

çagirir kelimeleri

kagitlardaki dügününe

 

 

NÖBETÇI      

 

- Ramazan Üren'e -

 

Birakti mektubu Ayse kiz

kovuguna agacin

bir tas daha çaldi irmak

ve çingiragini sallayarak

yine kosustu buzagi

 

Bagisla beni generalim

bekleyemedim bu dagi

OZAN            

 

I

Yasami savunmaya

katilmamasi ozanin

kendini mürekkep lekesi

sanmasi gibi

imzanin

 

II

Ne pipo

ne sakal

yerde gördügün

ekmek parçalarini

egil ve al

 

III

Varsin hançerlensin

yurdumda

nice ozanin kalbi

bir çocugun dökülen

süt disleri gibi

 

 

ÖLÜ ASKER            

 

Zeynep ve Dervis'e

Nasil da çok istemistim

savasa gitmeden

sevgilimle evlenmeyi

ama nereden bilebilirdim

ki silahin

demirine çarpip

saklandigim yeri belli edecegini

parmagimdaki yüzügün...

 

 

PARK

 

Boyun egmis

parka dogru

kaldirim tasi arasinda

açan çiçek

 

 

 

 

 

PENCERE    

 

Kokusu mahalleye yayilsin

diye yaptigi yemeklerin

aksamüstleri

açik tutar penceresini

yeni gelin

 

 

REÇEL          

 

Gülemedim ki hiç

hasta yataginin basucunda

haberi bu yüzden

yoktur annemin

sol yanagimdaki

gamzeden

 

Komodinin üstündeki

ilaçlarin sayisi arttikça

kutularindan yaptigim

gökdelenin uzamasina

sevinirdim

 

Ve bilmezdim

annemin yasantisindaki

renkliligin yalnizca

raflarda dizili

kavonozlarin içindeki

reçeller oldugunu.

 

 

REKLAM       

 

Boyadilar koca duvari

rengarenk yazilarla doldurdular

elinde gazoz sisesiyle

bir de gülen kiz resmi çizdiler

agzi bir karis açik

 

Oysa duvarin dibinde

agliyordu sarmasik

 

 

ROMATIZMA            

 

Islak çamasirlara

konan serçe

hemencecik kaç oradan

sen de yoksa annem

gibi hastalanip

ölebilirsin

 

 

RÜZGAR       

 

Bayraklari birbirine

benzemese de ülkelerin

bir agizdan söyledikleri

baris ezgisini

yankilatir rüzgar

direklerine çarpan

iplerinin

 

Savas alaninda

silahlarin sustugu saatlerde

mektup yazacak

bir ailesi olmayan askerin

yaptigi kagit gemiyi yüzdürür

arkadasinin kan

gölünde

 

Karistirir martilarin oyununa

çocuklarin getirilmemesi

rica olunan davetiyelerin

arkasina yazarak

Galata Kulesi'nden

attigimiz son sözlerini

erdal eren'in

 

Usulca siler

patika yollardaki

nal izlerini

ve açip pencereleri

korkutur aniden

tanriça heykeliyle sevisen

müze bekçisini

 

Bekledigimiz sensin ey özgürlük

kaybolur izleri

bütün iskencelerin

bir gün çikip gelirsen

nasil ki katlanmis hüznünü

unutuyorsa o anda

rüzgara açilan bir yelken

 

SANA YAKIN            

 

Bir dostun sicakligina

öylesine

yaslamak istiyorum ki basimi

ya omuzunu uzat sevgilim

ya da telleri kopuk

bir kemani

 

Kanadinin altina siginacak

bir kus arayan

eskimis saçak gibiyim sensiz

ya da bütün balinalarin

kiyiya vurup

intihar ettigi

bir deniz

 

Bir hitit çanagiyim

topraga gömülü

ve sen

ilk kazisini yapan

bir arkeolog ürkekligiyle

ellerinin arasina

al beni

 

Tek dilegimdir çünkü benim

sana yakin bir Sunay Akin

 

 

SEMAVER KÜLÜ    

 

Havalar isinmaya baslayinca

bu ask da biter

ben ki birakirken

bir anlik gülümsediniz diye

paltonuzun sicakligiyla

avunan vestiyer

 

Göremezsiniz çocuklugumun

siyah beyaz fotograflarinda

komsularin verdigi

atik yünlerden

annemin ördügü kazagin

renkliligini

 

Aralarinda yürüdüm 1 mayista

masal kahramanlarinin

çok yoksulluk çekmisler

adindaki pamugu

bile kullanmis prenses

bir regl gününde

 

Karistirilsin semaver külüne

yakilan bedenim

üstüne devrilince beyaz geminin

fanilasi raki kokan babamin da

inanmistim bir gün ölecegine

 

Ellerin elçizgilerimden

asktan aska geçen bir yaya

terasa asili çamasirlarin

arasinda öpüstügümde anladim

islaktir ask

ve mahkumdur kurumaya

 

 

SERÇE         

 

Ayak izleri

ki görülmez

kar kelimesinin

geçtigi her siirde

yiyecek arayan serçenin

 

 

SERÇE VE KEDI    

 

I

Topragin altindan baglaniyor

artik telefon telleri

ve bir telas

yüregini sariyor serçelerin

gördükçe kedileri

 

II

Anlar mi serçelerin

neden göç etmedigini

sobanin kurulmasini

bekleyen

kedi

 

III

Yalnizca rüzgar gelir

ölü bir serçenin

cenaze törenine

ve usulca

kimildatir tüylerini

kediden önce

 

 

SEVMEK      

 

Saçak altina siginmis

göçmen kusun

kar tanecikleri arasinda

düsen beyaz tüyünü de

görebilmek

 

Iste

sevmek

 

 

SÖZGELIMI  

 

Sözgelimi

bir cenaze törenine

katilir gibi yürüyorum sokaklarda

ve igneyle tutturulmus

çocukluk fotografim

gülümsüyor ceketimin

yakasinda

 

Son dilegi

asilacagi ipin üstünde

yürümek olan

bir cambazim sözgelimi

cellatin dügümleyerek

boynuma geçirdigi ip

düsürüyor sonunda beni

her gösteride alay ettigim

yasamdan

 

Bir mehteranim sözgelimi

çalgilar arasinda

yürürken savas alanina

üç adimda bir

geriye döner

ve yasli gözlerle anarim

sevgilimi...

 

 

SÜNGÜ         

 

Kardes payi

yapmak için mi

uzattin süngünü

elimdeki

elmaya

 

 

SAMANDIRA            

 

Hayirsiz ogluyum babamin

hiç büyümeyen

hâlâ Topkapi'ya dogru uzanir

kimsecikler görmeden

hinzir bir çocuk gibi

kapisini çalip

kaçarim Istanbul'un

 

Hayirsiz ogluyum babamin

ticareti sevmeyen

para için kosturulan

yaris atlarinin terlerini

bir akvaryumda toplar

içinde denizati

beslerim

 

Hayirsiz ogluyum babamin

yollarda dalgin yürüyen

ama adliyenin çöplügünde

buldugu dolmakalemi

çocuklarina getirmek için

ortasindan yapistiran temizlik isçisi

kaçmaz gözlerimden

 

Hayirsiz ogluyum babamin

bir parka

dikilirse birgün sairlerin heykelleri

benim yerim bos kalsin

ve payima

hayirsiz ada açiklarina

bir samandira birakin

 

 

SEHIT            

 

Istanbul'da bir sehir

hatlari vapuruna

verildi adim

iki kiyi arasinda

usanmadan dolasir

her iskelede

seni ararim

 

 

SEMSIYE      

 

tozlu bir semsiye durur

çati katindaki odanin

kuytu bir kösesinde

kumasindaki eski yagmurlarin

hüzünlü kokusuyla

 

animsar misin bilmem

yagmurun bardaktan

bosanircasina yagdigi o günü

hani semsiyeyi iyice çekip basimiza

dudaklarimla hesaplamistim

yüz ölçümünü

 

nicedir sokaga çikarmiyorum

semsiyeyi

korkuyorum çünkü

kapisi açik kafaesinden

uçan bir kanarya gibi

beni ikinci kez terk etmenden

 

yanit alamayacagimibilsem bile

yanina gidip

sorarim hergün semsiyeye

altinda elele

nasil görünürdük diye

 

 

SIIRIÇI HATLARI VAPURU

 

Nazim Hikmet vapuru

deniz ile arasina

dökülen asfalti kirar

ve özgürlügüne kavusturur

salacak iskelesini

batmak pahasina

 

Can Yücel vapuru

alayci bir düdük çalar

savas gemilerine

ki raki siseleri asilidir

can simitlerinin

yerine

 

Attila Ilhan vapuru

keyfile yarar sulari

içinde çünkü sevgililer öpüsür

ve güvertesinde

sigarasini rüzgara karsi yakan

bir katil üsür

 

Edip Cansever vapuru

denize yansiyan

otel isiklari altinda

gider gelir bogazin en uzak

iki iskelesi arasinda

 

Orhan Veli vapuru

evlerine tasirken

telas içindeki insanlari

küpestesinden atilan

simitleri kapisir

marti kuslari

 

Cemal Süreya vapuru

aksamüstleri giyince

isikli elbisesini

ince bir duman savurarak havaya

dansa kaldirir

kiz kulesini

 

 

TAHT VE YÜKSÜK  

 

Tahtlarin altindaki sümükleri silmezler

çünkü ata yadigaridirlar

ve müzelerde

görmemesi için halkin

bir camekanin içinde

sergilenirler

 

Kapilari da hep devdir

dünyadaki saraylarin

tokmaga uzanip

sokaktaki çocuklarla

oynamasin diye

veliahtlar

 

Sakin beni tarihçi sanmayin

sayfalarini yirttim

yüz ünlü türk

adli kitabin

terzi dükkanindaki resmine

içinde rastlamayinca

kilinci dikis ignesi

kalkani yüksük olan

babamin

 

 

TELASLI PENGUEN

 

Askimiz bitti

yüregim burkularak soluyorum bunu

çünkü bir yangin kovasinin

içindeki durgun suda

beyaz bir kelebegin bogulmasi

gibi garip oldu sonu

 

Ask ki ay degil

günes tutulmasidir diyordum

dudak büküyordun bana

oysa ilkokul bahçesindeki çocuklar

ellerindeki isli camlarin ardindan

gülüyorlardi sana

 

Inanmamistin askin

bir elbise hirsizi olduguna

ama kösesinde

kedinin uyudugu bir yatakta

çirilçiplak birakmisti

her ikimizi de

 

Giderken bir buzdagi gibiydin

sicak sulara dogru yüzen

ve dorugunda

bir çift bale pabucunun

asildigini soluyordu

eteklerindeki telasli penguen

 

Bakakaldim

bindigin taksinin ardindan

onlar ki her mevsim

sari birer sonbahar yapragidir

terk ettigin kentin sokaklarinda

rüzgarla savrulan

 

 

TICARET       

 

Çocuk hastanesinin

karsisindaki oyuncakçi

gün geçtikçe artan

kazanci için

sükreder Tanri'ya

 

Yem satan ihtiyarin

yillar önce kanatlarina

tas attigini bilmeden

her sabah ayni meydanda

toplanir güvercinler

 

Ve kitapçi tezgahinin

en önüne siralanir

bir sairin

öldükten sonra

bütün kitaplari

 

 

TIK TAK         

 

Ne kadar aradiysam

suyunda bulamadim tak'lari

zaman denilen kuyunun

yüzümde bu yüzden

yalnizca tik'lerini tasirim

çocuklugumun

 

Yarisini tuttum

çocuk doktoru

olmami isteyen anneme

hasta yataginda verdigim sözün

doktor olamadim ama

çocuk kaldim

 

Iki çocuk

rahatlikla oturdugumuz

kapinin esigine

kendi basima zor sigiyorum bugün

büyüdükçe insan

yalniz mi kaliyor ne ?

 

 

TIRABZAN    

 

nasil kiskanmam seni ey liman

bir kösende

sarap içerken tek basima

kadin adi tasiyan gemilerin

biri çikip

biri giriyor koynuna

 

orta yasli bir kelebegiyim istanbul'un

her ayrilik bir hüzün birakir yüzümde

iki fotografimi

bulmaca kitabinda yan yana getirip

soruyorum okura

aradaki sekiz farki bulun

 

bes yildizli otel yapmislar

sirtimda annemin hirkasiyla

babamin kucaginda uyuyakaldigim

yazlik sinemanin yerine

oysa biz

yagmur yagabilir diye

film seyretmeye gitmezdik

gökyüzünde bes yildizin

oldugu aksamlar

 

ah! su benim sair yalnizligim

bir yangin merdiveni gibidir

umut apartmaninin arkasinda

pas tutarken yüregim

ayakta duruyorum yikilmadan

çocuklarin kayacagi bir tirabzanim olmasa da

 

güvertesindeki kadinin eteklerini

rüzgarin uçusturdugu beyaz gemide

az sonra gidecek

ve sen söyle Sunay Akin

sakalin da olmasa

yüzünden baska neyin var ki özleyecek

 

 

TORNAVIDA            

 

Vidayla tutturuldukça

onca nükleer bomba

silahlanmaya karsi

tek umuttur

halkin elindeki

tornavida

 

 

TRAPEZCI    

Mustafa Öz'e

 

Girecektin elbette trapezcinin gözüne

sendin çünkü

salincakta ellerini

korkusuzca birakan

ama üçüncü sinif da olsa

hiçbir sirk

çadir kurmadi dogdugun

tasra kentine

 

Gemi yaptigin terliklerin içinde

birakirdin düslerini

halinin mavi kivrimlarinda uzanan

sen nehrine

ulasmakti tek amacin

salonda büfede duran

eyfel kulesi biçimindeki

kolonya sisesine

 

Bahçe duvarini atlarken

dul komsunun asigi

misafirlige gitmek isteyen annen

çantasina koyardi terlikleri

ve baslardi gerçek yolculugun

evinizin en fazla

bir sokak yukari

ya da iki sokak asagi

 

Annesi ölen çocuklarin

fedakar babasi sandi travestileri

ki ezilmemis

gazoz kapagi karsiliginda

aile çay bahçelerinin

suskun masalari arasindan

kolayca kurdugun dostluklarda

nasil da anlatirdin hiç görmedigin trapezcileri...

 

 

TUTUKLU     

 

I

Tutsak olacagini bilerek

yine bu sabah

demirparmakliktan içeri

usulca sizdi

günes

 

II

Yasaklaninca görüs gününde

çiçek getirilmesi

arka duvarin dibinde

sarmasik tohumu

dikmis annem

 

Oysa el bile

sallayamamistim ona

kuyrukta saatlerce bekleyip

doldurdugu içme suyunu

dökerken ardima

 

 

YALNIZLIK    

 

Semsiye yapimcilari

islanmaktan

tek kisiyi koruyacak genislikte

kesince kumaslari

yagmur degil

yalnizliktir yagan

 

Daha da hüzünlendirir her gece

kentin sokaklarini

bekçinin nefesiyle

düdügün içinde dönen

nohut taneciginin

yalnizligi

 

Ne çok sevinirim bilseniz

bir yilan

mezarima girerde

gögüs kafesimin kemikleri içinde

kis uykusuna

yatarsa

 

 

YARA BANDI            

 

Nasil unutursun

ilk günleriydi Istanbul'a tasindiginizin

usulca dokunmustun hanimeli kokan

bir duvara yasli beyaz bisiklete

-Binmek ister misin

diye bir sesle irkilip

ayrilmistin hayal dünyasindan

 

Annenin dizlerine yatirip

sari saçlarini

saatlerce taramayi düsledigi Ömercik

duruyordu iste tam karsinda

ki yaramazlik yaptiginda

az mi dua ederdi

onun gibi uslu olmana

 

Kalir miydin hiç altinda

böylesi sicak bir davranisin

sen de cebinde tasidigin

kolonya kapagini uzatmistin ona

ve baslamisti bir arkadaslik

çatilarina martilarin kondugu

Çiçekçi sokaklarinda

 

Evlerin arasindan

bakmak isterken Kiz Kulesi'ne

acemisi oldugun bisikletten düsmüstün

gitmiyor gözünün önünden

filmlerdeki gibi yardimina kosmasi

üstelik o gün ilk kez

yara bandiyla tanismistin

 

Kaybettin Ömercigi

soförlük yaptigini duymustin bir ara

ama bu sehirde

tasradan gelen bir çocuga

bisikletini verecek insanlarin

yasadigina inaniyorsun yine de

siyah ve kivircik saçlarinla

 

 

YOKSUL BIR ÇOCUK         

 

Yoksul bir çocuk görsem,

yagmur altinda üsüyen

köprü olmak geçer

hiç degilse içimden...

 

 

YÜREGIM      

 

Yüregim

Islaktir benim

Kuytularda aglamaktan

Ve hafif uçuktur rengi

Kurusun

Diye kaç kez

Günese asilmaktan...

 

 

YÜREGIM II

 

Baris yüregimde

Çam kokulu bir orman

Varsin konsun dallarima

Savas denilen

Yasli agaçkakan

 

 

YÜZ HAVLUSU        

 

Çarmiha gerildigi yasta Isa'nin

avuçlarimdan tutan

iki çocukla çiviliyim yasama

ask bardagini çalkaladigim su olmak

kirilacak esya tasiyan

bir kamyon gibi gidiyor Agrima

 

Kendi kendime konustugum saniliyor

hep yanimdadir oysa

giderken biraktigin yüz havlun

bozdun saklambaç oyununu ama

bana gizlendigim yerden

çik demeyi unuttun

 

Her gece yatmadan okudugum

bir kitap olmani isterdim

kirardim isiklari söndürmeden

yarim kalan sayfanin ucunu

ki sen buna tenim kirisiyor

yaslaniyorum derdin

 

Yoklugundan geri kalan çölde

attigim her adimda

gözlerimden dökülür

hörgücümde tasidigim sular

sevgilisinin gölgesinden uzak

çölde aglayan deve ölür

 

Hava kararirken usulca

bir zenci olup

kaliyorum Salacak kiyisinda

ve Kiz Kulesi

Ku Klux Klan

gibi duruyor karsimda...



winerilhan