2






$AIRLERIN
$IIRLERI
ve
HAYATLARI



AHMET HA$IM

1

ATAOL BEHRAMOGLU

1

2

3

ATTILA ILHAN

1

2

3

4

5

CAHIT ZARIFOGLU

1

2

3

4

CAN YUCEL

1

2

3

ISMET OZEL

1

2

3

4

MEHMET AKIF ERSOY

1

2

3

MURATHAN MUNGAN

1

2

3

4

5

6

7

NAZIM HIKMET RAN

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

NECIP FAZIL KISAKUREK

1

2

ORHAN VELI KANIK

1

2

SEZAI KARAKOC

1

2

3

SUNAY AKIN

1

2

YAHYA KEMAL BEYATLI

1

YAVUZ BULENT BAKILER

1

YILMAZ ERDOGAN

1

  


2


BIRAZ PARIS

 

telefonlarla geldi telasli ve ürkek

birdenbire geldi beklemiyordum

hayli dargin sesi kalin ve titrek

umutsuzluguma geldi oysa yorgundum

üstelik incittim de istemeyerek

 

aksamdi samanyolu patlamisti

bütün sacre coeur silme akordeon

mulhouse'lu muydu neydi iste unuttum

ilk yudumda aglamaya baslamisti

sakaklari ter içinde gece saat on

kibrit araniyor gögüs geçirerek

bütün sevgilerinde yanilmisti

 

bir omzuna almis sanki gökyüzünü

dudaklari masmavi alsace lorrain

yüzü cermenlerin en eski hüznü

hölderlin bakiyor sisli gözlerinden

ellerini söyle oksayacak oldum

duydum nabzinin gök gürültüsünü

 

adi yagmur mu aksamüstü mü

uzak bir panayirda ip atlayan çocuklar

dalgalar vurdukça sarsilan mendirek

gecesi kaydi mi nedense beni arar

dilinde özürler bilerek bilmeyerek

zenciler çaldi mi cazin hali baska

oturdugu yerde içtikçe eksilerek

barin camlarina orospular çiziliyor

özlem büyük korku epeyce saka

 

telefonlarla geldi telasli ve ürkek

birdenbire geldi beklemiyordum

hanidir içimden bir baskasi geçiyor

gözlerim hanidir ondan uzakta

hölderlin'i birakmistim artik sevmiyordum

 

BIR ÜÇ BES

 

desen ki denizin tuzu

çig düsmüs kadife donlu patlicanlar

desen ki kendilerinden karga çiglilariyla kaçanlar

en fakiri en zengini çirkini ve orospusu

seni unutmus olsun

sen ki üsümüs gökte o yalniz bulutsun

kiskanmadigin cömert bir maviligin ortasinda o

bildigin yalnizligin ellerinden tutmussun

desen ki unutulmussun

 

denizler kizilca kiyamet akip geçiyor

zamana karsi geliyorsun

bir üç ve bes leylekler artik gitti

simdi seni artik karanlikta bir liman çekiyor

unutuldugun unutulmadigin bilinmedigin bir liman

bir üç ve bes derken sisede rom bitti

sen yasamaya basladigin zaman

 

üsümüs gökte o yalniz bulut

kendini hic yerinde hissetmiyeceksin

keyif senin

istersen talihini billur akintilarla bir tut

ellerini gögsüne kavustur

dogu bati kuzey güney diyerek

kostur

bir üç ve bes istersen rom kadehleri gibi

nasil ki unutulmussun

devril

ve bitir macerani

 

BÖYLE BIR SEVMEK (NE KADINLAR SEVDIM)  

 

Ne kadinlar sevdim zaten yoktular

Yagmur giyerlerdi sonbaharla bir

Azicik oksasam sanki çocuktular

Biraksam korkudan gözleri sislenir.

 

Ne kadinlar gördüm zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemistir  

Hayir sanmayin ki beni unuttular

Hala arasira mektuplari gelir

Gerçek degildiler birer umuttular

Eski bir sarki belki bir siir

 

Ne kadinlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemistir  

Yalnizliklarimda elimden tuttular

Uzak fisiltilari içimi ürpertir

Sanki gökyüzünde bir buluttular

Nereye kayboldular simdi kimbilir

 

Ne kadinlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemistir.  

 

BÜYÜK YOLLARIN HAYDUDU  

 

Iste simsicak lejyoner bakallari içinde

Margot'nun sigarillosuna ates tutuyor

Tersine dönük gözkapaklari uykusuzluktan

Kirli sari bir gök birikmis kadehinde

Hiçbir kibriti bir seferde yakamiyor

 

Asil bu ödlek flüt onu böyle yikan

Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun

Çiplak gözlerindeki rom lekesi dislerindeki

Tebesir beyazi açlik paletindeki karanlik

Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan

Je hais les dimanches sarkisi juliette greco'nun

 

Iste dudaklarini konyaga vermis dinlendiriyor

Tersine dönük gözkapaklari uykusuzluktan

Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz

 

Gögsüne yesil mürekkeple margot'nun gözleri oyulmus

Her gittigi yere bir tutam sigarillo dumani götürecek

Margot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah

Kendine geceler boyamak için izmir'de istanbul'da

 

Nasil yapiyor bilmiyorum bir türlü aklim almiyor

Beyoglu'ndan st-placide'e çikiyor basmane'den passy'e

Izmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar

Istanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamis

 

CARICIN'DE GEÇEN KIS  

 

Aksamlari göl eflatun bir keder

Sazliklarda piril piril

Buz tutmus bataklik kuslari

Agaçlardan

Çürük sari ve kizil

Son yapraklar dökülüyor

Rüzgarli sonbahardan

Nasilsa kurtulmuslari

Gümüs karanliginda anlasilmaz sesler

Havada mutsuz bir bulut

Umutsuz ve kararsiz süzülüyor

Neredeyse aksam yildizi

Yorgun kirmizi

Neredeyse ay

Neredeyse ay

(Hersey niçin bu kadar eski

Niçin bu kadar uzak)

Caricin'de geçen kis

Tepeden tirnaga katran ve su buhari

Volga'nin uykusuna bir rüya gibi sarkmis

Atesten örümcek nehir vapurlari

Neredeyse aksam yildizi

Yorgun kirmizi

Neredeyse ay

Neredeyse ay

Caricin'de geçen kis

Dalgin bir sarisin

Karanlik bir miralay

Birisi nijniy novgorod'dan henüz gelmis belki

Belki kazan'a öbürü yola cacak

(Hersey niçin bu kadar eski

Niçin bu kadar uzak)

Caricin'de geçen kis

Seyrek sakallarinda yildizlar

Iskelede namaza durmus

Ihtiyar bir tatar

Altinda sokak lambasinin

Dalgin bir sarisin

Karanlik bir miralay

Kadinin astragan mantosu sirtinda

Uzun ve beyaz ellerini çaresiz kavusturmus

Kisa kirpiklerinde incecik buz tozu

Adam buz mavisi pelerin astragan kalpak

Içinde bir atmaca ayrilik korkusu

Yüregini parçalar

(Hersey niçin bu kadar eski

Niçin bu kadar uzak)

Caricin'de geçen kis

Neredeyse aksam yildizi

Yorgun kirmizi

Neredeyse ay

Neredeyse ay

Kararmis bir can gibi çinliyor

Dönmüs gölün üstünde aksam ayazi

Kararmis ve kocaman

Konakta zaman zaman

Koridorda ürkek ayak sesleri

Kapinin ardinda fisiltilar

Onun için herkes kaygilaniyor

Bugün de geçti svetlana radiceva

Ardinda nemli bir is kokusu

Giderilmez pismanliklar

Eflatun bir keder

Birakarak

 

CEBBAR OGLU MEHEMMED  

 

kaman civarina bahar gelince yikilir ovadan apdal çadirlari

yücesinde pare pare duman tutmus

düdüldag'in yaylasinda mekan kurulur

hos gelmissin evvel bahar

nisan ayi içinde donanir daglar

donanir yesilinden alindan

istasyon deresi kabarmistir

hacidag'in selinden

daglar sira siradir eylim eylim

daglar uzanir bir uçtan bir uca

daglar bir birinden yüce

yamaçlarinda kireç yakilir

bir ömür boyunca kahri çekilir

kimse anlamamis sirrini hikmetini

bu bereket nereden gelir

basinizdan duman eksilmesin gavurdaglari

siz hikayet eylediniz bana

bahçe kazasinin kaman köyünden

cebbar oglu mehemmed'in hikayesini

 

yillarin yücesinden söyle bir seyran edelim

bir avuç topragima çöreklenmek için

yürümüs selamsiz sabahsiz

destursuz girmis memleketime

yedi çesit frenk askeri

ugursuz bir hava çökmüs

üstüne memleketimin

ugursuz ve karanlik

çocuklar gülmemis artik

sessiz sessiz aglamis analar

oduna giderken vurulmus

ve yahut harman yerinde

avuçlari bugday kokan delikanlilar

 

ve nice gavurdagi kizlarinin

birer birer irzina geçilmis

yalvarmis ihtiyarlar allah'a

- rivayet söyledir kim -

dumanli bir güz aksami

su mor daglar efendim

destur demis de yürümüs

silkinip kalkmis ayaga

 

gel haberi öteden verelim

çikmis daglara kendiliginden

cebbar oglu mehemmed

fransiz'a silah çekmis

hür yasamak ugruna

irz ugruna namus ugruna

ana için baba ve kardes için

 

su mübarek topraklar

su mübarek vatan için

derken efendim

bir gün kaman'dan öte

ugrun ugrun haber ulasmis

urfa'nin antep'in köylerine

gözü kanli maras beylerine

 

cebbar oglu mehemmed

burcu burcu çam kokan bir yaz aksami

omuz vermis bir agaç gölgesine

usul usul türkü söylüyor

- hasret kusun kanadinda

deli kuslar uçun gayri

yazimiz böyle yazilmis

bu diyardan göçün gayri -

kirveleri durdu ve süleyman

on sekiz adim gerisinde

sahin gibi tünemisler kayalarin üstüne

avuçlari sicak bakislari ok gibi

deliyor her dokundugu yeri

biri doguya bakiyor digeri batiya

 

iptida durdu görüyor geleni

yel midir toz mudur anlamiyor

lakin biyiklari terlemeden

çeteci olan garip ökkes

çok geçmeden getiriyor haberi

tabur tabur üstümüze variyor

düsman yola çikti savranli'dan

 

hemen mevzie sokuldu mehemmed

yanibasinda durdu ve gerisinde süleyman

çeteler yer tutup pusu kurdular

kanli geçit boyuna

düsman yanasirken kaman köyüne

bekletmeden yaylim atesi açildi

mermi kursun yagmur gibi saçildi

ilk seferinde on bes kisi vurdular

ve bir hayli düsman kirdilar

yamaçlarda koptu kizilca kiyamet

cesaretlerine söz yoktu ama

neyleyip nitsinler düsman daha çoktu

düstü birer birer bütün yigitler

gürültüler bogazda sustu nihayet

 

demek diz üstü düsmüs mehemmed

kirvesi durdu'nun yanibasina

kanlar akar yarasindan

al al olmus çevresinden

 

köpük köpük gözlerini doldurur

bir basina mehemmed yedi düsman öldürür

mavzerinin namlusu hala sicak

tutulmaz

ölümün derdi büyük yigenim

çare bulunmaz

 

ayni aksam dogurmus karisi döne

mavi gözlü bir çocuk sarisin

bir avuç toprak sarmislar altina

ve kemal koymuslar adini

 

CINAYET SAATI  

 

Haliç'te bir vapuru vurdular dört kisi

Demirlemisti eli kolu bagliydi agliyordu

Dört biçak çekip vurdular dört kisi

Yemyesil bir ay gökte dagiliyordu

 

Deli cafer ismail tayfur ve sasi

Maktulün onbes yillik arkadasi

Üçü kamarot öteki asçibasi

Dört biçak çekip vurdular dört kisi

 

Cinayeti kör bir balikçi gördü

Ben gördüm kulaklarim gördü

Vapur kudurdu kuduz gibi bögürdü

Hiçbiriniz orada yoktunuz

 

Demirlemisti eli kolu bagliydi agliyordu

On üç damla gözyasini saydim

Allahina kitabina sövüp saydim

Safak nabiz gibi atiyordu

Sarhostum Kasimpasa'daydim

Hiçbiriniz orada yoktunuz

 

Haliç'te bir vapuru vurdular dört kisi

Polis kaatilleri ariyordu

Deli cafer ismail tayfur ve sasi

Üzerime yüklediler bu isi

Sarhostum Kasimpasa'daydim

Vapuru onlar vurdu ben vurmadim

Cinayeti kör bir balikçi gördü

 

Ben vursam kendimi vuracaktim

 

CLAUDE DIYE BIR ÜLKE  

 

claude diye bir ülke siyah palmiyelerin

degiserek her gece genç kizlarin öptügü

yanlis erkekler gibi çizdigi raphael'in

süpheli dudaklari ayva tüyü

 

cladue diye bir ülke kuslarin ürküttügü

tüylü sevismesi yagmurlu geyiklerin

kirik masallarinin uzaktan göründügü

lesbos adasindaki bitmemis siirlerin

 

cladue diye bir ülke mermer prensesin

agziyla emdigi yilanlarin sütünü

o kadar korktugu ibranî peygamberin

ay dogunca yasayan ay batinca ölü

 

radyoaktif etkilerle saçlarin birden

balmumu bir heykel basinda uzamasi

röntgen yansimalari seramik gözlerinden

ellerinin inatla gögsünü aramasi

boslukta katilasan bir kadin kahkahasi

akvaryum yesili flamand resimlerinden

kaslarinin aynalarda incecik alinmasi

her simsek çakista kendiliginden

sebâ melikesinin odalik hareminden

kuduslü bir kizin âzeri aglamasi

servirû sultan'in yahudi dislerinden

çiplak ten aydinligina isleyen sizi

 

claude diye bir ülke neuilly'de damgalanmis

fransiz pullarinin paris laciverdine

kendinden baslayarak herkeste yanilmis

rüyalar isleyince eksik erkekligine

 

claude diye bir ülke hiç kimse ugramamis

okyanus diplerinden yogun sessizligine

dünya haritasindan oyulup çikarilmis

uluyan bir köpek birakilmis yerine

DIYALEKTIK GAZEL  

 

büyük bir sasaadir ölüm

ebruli nurlarla gelir

öyle bir yanardagdir ki öfkesi

mutantan destur'larla gelir

 

karsitiyla yüklüdür hersey

mutlak çözümlerden vazgeç

tartisilmaz mükemmellikler

ne gizli kusurlarla gelir

 

sen sen ol korkma karanliktan

dik isik çekirdeklerini

çünkü en berrak sular bile

en yagli çamurlarla gelir

 

nasil dogmakla baslarsa ölüm

ölmekle baslar öyle hayat

bil ki dünyayi sarsan siçramalar

birikmis suurlarla gelir

 

ELDE VAR HÜZÜN  

 

Söylesir

Evvelce biz bu tenhalarda

Ziyade gülüsürdük

Pir pir yaldizlanirdi kanatlari kahkaha Kuslarinin

Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler

Zamanlar degisti

Ayrilik girdi araya

Hicrana düstük bugün

 

Ah nerde gençligimiz

Sahilde savruluslari basibos dalgalarin

Yeri gögü çinlatan tumturakli gazeller

Elde var hüzün

 

O sehrâyin fakat çikar mi akildan

Çarkifeleklerin renk renk geceye dagilmasi

Sirilsiklam âsik incesaz

Kadehlerin mehtaba kaldirilmasi

Adeta dügün

Hayat zamanda iz birakmaz

Bir bosluga düsersin bir bosluktan

Birikip yeniden siçramak için

Elde var hüzün

 

ELIMDEN GELEN BU  

 

Elimden gelen bu ben iki kisiyim

Çogalmak neyse ne azalmak zor

Birisi seni her an birakip gittigim

Öbürü kan gibi tutulmus seviyor

Agzindali aci alnindaki çizgiyim

Gözlerine kirli bir bulut getirdim

Hiçbir sevinç aydinligi onu silemiyor

 

Elimden gelen bu ben iki kisiyim

Birisi kapadigin kapilardan gitmiyor

Yagmur yagmaksa o günes açmaksa o

Bir yerin üsüse onun sicakligi

Öbürü en içten çagrini isitmiyor

Alip tutmaksa o basip gitmekse o

Bakislari kiyisiz deniz uzakligi

 

Elimden gelen bu ben iki kisiyim

Ikisi birden çikmaya ugrasiyor

Bilmem ki hangisinden nasil vazgeçeyim

Birisi yeni bastan serüvene baslamis

Öbürü silahinda son mermiyi sikiyor

Çogalmak neyse ne azalmak zor

 

EMIRGAN'DA ÇAY SAATI

 

çeragan sarayi'ndan büyükdere'ye

üsümek sonbaharinda eski çinarlarin

    uzadigi yerlerde gizlice aksamlarin

    baslayip adeta kendini dinlemeye

kafeslerin ardinda bol gözlü bir kadin

ansizin giydirilmis ipek feraceye

    bir çay yalnizligi emirgan'dan öteye

    degdikçe isindigi yaldizli bardagin

nedim'den yansimasi tatyos efendi'ye

tenha bir genç kiz sesiyle hicazkar'in

    kuytularda çürüdügü bagdadi yalilarin

    yorgun sarmasiklariyla sarkmis bahçeye

soguk kuslar gibi dagilir bogazda

rüzgarin getirdigi donuk bir yagmur pusu

    istinye'de gemilerin karanlik uykusu

    kirik direkleriyle dalgin ve hasta

birden içimi kaplayan ölüm korkusu

selam verilince meçhul bir namazda

    gazali'yse biraz mevlana biraz da

    kubbenin altindaki divan ugultusu

'seref' vapurundan en kirli beyazda

yüzlerce harbiyeli sürgün yolcusu

    havada bir asilmis adam kokusu

    istanbul jöntürkleri hüzzam bir yasta

yankilariyla telasli geceleri bebek'ten

motorlarin tasiyip o kadar bitiremedigi

    en yilgin sonbahar benim gözlerimdeki

    çok daha dumanli mütareke günlerinden

alaturka saat kaçta ikinci tö"mbeki

miralay sadik beyin nargilesinden

    dem çekip kumrular gibi sebilleri senlendiren

    osmanli sehpalarinin gölgesindeki

emirgan'da acilasmak koyu bir semaverden

çaylar gibi kararip kaç defalarca eski

    bir siir üzüntüsüyle müseddes biçimindeki

    çoktan unutulmus kilitli defterlerden

 

EMPERYAL OTELI  

 

ben hiç böylesini görmemistim

vurdun kanima girdin itirazim var

simsicak bir merhaba diyecektim

basimi usulca dizine koyacaktim

dört gün dört gece susacaktim

yagmur sönecekti yanacakti

sameland seferden dönecekti

duvardaki saat duracakti

kalbim kendiliginden duracakti

ben hiç böylesini görmemistim

vurdun kanima girdin itirazim var

emperyal otelinde bu sonbahar

bu camlarin nokta nokta hüznü

bu bizim berheva olmuslugumuz

bir nokta bir hat kalmisligimiz

bu rezil bu çarsamba günü

intihar etmis kötümser yapraklar

öksürüklü aksirikli bu takvim

ben hiç böylesini görmemistim

vurdun kanima girdin itirazim var

sesleri liman sislerinde bogulur

gemiler yorgun ve uykuludur

sabahtir saat bes buçuktur

sen kollarimin arasindasin

onlar gibi degilsin sen baskasin

bu senin gözlerin gibisi yoktur

adamin rüyasina rüyasina sokulur

aklinin içinde siyah bir vapur

kivranir insaf nedir bilmez

otelin penceresinde duracaktin

sehri karanlikta görecektin

karanlikta yagmuru görecektin

saçlarin islanacak islanacakti

kis geceleri gibi uzun uzun

tek damla gözyasi dökmeksizin

maria dolores aglayacakti

istanbul'u yagmur tutacakti

bütün bir gün is arayacaktim

sana bir türkü getirecektim

kulaklarimiz çinlayacakti

emperyal oteli'nin resmini çektim

aksam saçaklarindan damliyordu

kapisinda durmani söylemistim

yüzün zambaklara benziyordu

cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu

tepebasi'ndaki küçük yahudiler

asmalimesçit'teki rum kemanci

böyle rüzgarsiz kalmisligimiz

bu bizim çektigimiz sanci

el ele tutusmus geziyordu

gazeteler cinayeti yaziyordu

haliç'e bir avuç kan dökülmüstü

emperyal oteli'nde üç gece kaldik

fazlasina paramiz yetmiyordu

gözlerin gözlerimden gitmiyordu

dördüncü gece sokakta kaldik

karanlik bir türlü bitmiyordu

sirkeci gari'nda sabahladik

bilen bilmeyen bizi ayipladi

halbuki kimlere kimlere basvurmadik

hiçbiri yüzümüze bakmiyordu

hiç kimse elimizden tutmuyordu

ben hiç böylesini görmemistim

vurdun .... kanima girdin ..... kabulümsün.

 

GECE BULUSMASI  

 

Sen Istinye'de bekle ben buradayim

Içimde köpek gibi havlayan yalnizligim

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Çünkü ben buradayim Karanliktayim

 

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Sarabim bütün eksi suyum soguk

Yanimda olmadinmi seni seviyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

 

Yüzünü islatmadan agliyabilir misin

Gece yarilari telefon ettin mi hiç

Karanlik adamlar hüviyetini sordu mu

Ben senin olmadigini ariyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

 

Yabanci gibisin miyop gözlerin kisik

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor

Sana ait ne varsa hiçbiri benim degil

Belki ölmek hakkimi kullaniyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git 

GECENIN KAPILARI  

 

Fena bir yerimden koptugum dogru

Kendimden çok fazla yasamaktayim

Nereye baglanacak bu isin sonu

Aslinda ben kimim meraktayim

 

Bütün kapilar kapandi sokaktayim

 

GEÇERDI HEP

 

Geçerdi hep

     Piriltili kanunlar

           Neves gecelerden

Ihtimal buhranli gecelerdi hep

Yüreginde yalnizligin tortusu

     Vazoda yaseminler

           Ufukta yagmur kuslari

     Çözülmez bilmecelerdi hep

Ansizin dalar

     Bir yorgunluga uyanirdin

Günes çekilmistir bahçelerden

Lambalar çok erken yanmis

     Aldatilmak korkusu

          Sik sik bozulan yeminler

              Enfarktüs kuskulari

     Sinsi bir kederdi hep

Zaman zaman düsündügün

Aklina geldikçe güldügün

     San seref ve ün

          Beyhude seylerdi hep

 

GIBI REDIFLI GAZEL

 

yorgun kadinlar içtik

      yalnizliktan uguldayan

             tuzlu kan gibi

nice aksamlar devirdik

     çengi kiyamet

            'kizil sultan' gibi

 

vurdukça mizrap

      öyle yogun bir melâl

              dagilir ki tamburdan

bastirir eski sevdalar

      göz gözü görmez

              duman gibi

 

su karanliktir

     ve kadehler bosalmis

           leylaklar darmadagan

kivilcimlar savurup narçiçegi

       çöker bir daha basimiza gökyüzü

              tutusmus tavan gibi

 

kanli hesaplari vardir

      kiyamete kadar sürecek

             ölümlü sairlerin

kim bilir nerden bilecek

     ne çigliklar geçer daha dünyadan

            attilâ ilhan gibi

 

HARP KALDIRIMINDA ASK  

 

sen simdi yanimda yepyeni bir türkü gibisin

hiç görmedigim yildizlar gözlerine dogmus

bir büyüklük duygusu daglar gibi yüreginde

ah biz mutlulugu böyle aranip duracak miyiz

yagmur hep böyle yagacak mi hatiralara

eksik olan bir sey var sana bana dair

belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif

ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi bos

heybetli guruplarin belirdigi saatlerde

 

sen simdi yanimda yepyeni bir türkü gibisin

acaba nasil ögrenmisim nasil farkinda olmadan

her sey nasil olup geçmis nasil barut yagmis

nasil günes vurmus zehirlenmis sehrin üstüne

simdi hangi kiyilarda gemiler demir aliyor

güney rüzgarlarina açip yelkenlerini

belki bir italyan kizi tüfegine dayanmis

senin gibi barisi tasarliyor daglarda

mahzun esirler harp sarkilari kadar mahzun

gizlice talim ediyor hürriyet adimlarini

 

sen simdi yanimda yepyeni bir türkü gibisin

ah su harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek

kimseler kimseler çikmasa yolumuzun üstüne

yagmur yagsin varsin islansin saçlarimiz

yalniz duyulmaz olsun gögsümüzdeki darlik

dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir

ömrümüz meçhullerden meçhullere akiyor

saatler bizim degil kitaplar bizim degil

bizim degil yasamak bizim degil hiçbir sey

kendi dünyamizda yabancilar gibiyiz

ya çok erken ya çok geç dogmadik mi sevgilim

buna ragmen mutluluga inaniyoruz



winerilhan