BIRAZ PARIS
telefonlarla geldi telasli ve ürkek
birdenbire geldi beklemiyordum
hayli dargin sesi kalin ve titrek
umutsuzluguma geldi oysa yorgundum
üstelik incittim de istemeyerek
aksamdi samanyolu patlamisti
bütün sacre coeur silme akordeon
mulhouse'lu muydu neydi iste unuttum
ilk yudumda aglamaya baslamisti
sakaklari ter içinde gece saat on
kibrit araniyor gögüs geçirerek
bütün sevgilerinde yanilmisti
bir omzuna almis sanki gökyüzünü
dudaklari masmavi alsace lorrain
yüzü cermenlerin en eski hüznü
hölderlin bakiyor sisli gözlerinden
ellerini söyle oksayacak oldum
duydum nabzinin gök gürültüsünü
adi yagmur mu aksamüstü mü
uzak bir panayirda ip atlayan çocuklar
dalgalar vurdukça sarsilan mendirek
gecesi kaydi mi nedense beni arar
dilinde özürler bilerek bilmeyerek
zenciler çaldi mi cazin hali baska
oturdugu yerde içtikçe eksilerek
barin camlarina orospular çiziliyor
özlem büyük korku epeyce saka
telefonlarla geldi telasli ve ürkek
birdenbire geldi beklemiyordum
hanidir içimden bir baskasi geçiyor
gözlerim hanidir ondan uzakta
hölderlin'i birakmistim artik sevmiyordum
BIR ÜÇ BES
desen ki denizin tuzu
çig düsmüs kadife donlu patlicanlar
desen ki kendilerinden karga çiglilariyla kaçanlar
en fakiri en zengini çirkini ve orospusu
seni unutmus olsun
sen ki üsümüs gökte o yalniz bulutsun
kiskanmadigin cömert bir maviligin ortasinda o
bildigin yalnizligin ellerinden tutmussun
desen ki unutulmussun
denizler kizilca kiyamet akip geçiyor
zamana karsi geliyorsun
bir üç ve bes leylekler artik gitti
simdi seni artik karanlikta bir liman çekiyor
unutuldugun unutulmadigin bilinmedigin bir liman
bir üç ve bes derken sisede rom bitti
sen yasamaya basladigin zaman
üsümüs gökte o yalniz bulut
kendini hic yerinde hissetmiyeceksin
keyif senin
istersen talihini billur akintilarla bir tut
ellerini gögsüne kavustur
dogu bati kuzey güney diyerek
kostur
bir üç ve bes istersen rom kadehleri gibi
nasil ki unutulmussun
devril
ve bitir macerani
BÖYLE BIR SEVMEK (NE KADINLAR SEVDIM)
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Yagmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azicik oksasam sanki çocuktular
Biraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadinlar gördüm zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir
Hayir sanmayin ki beni unuttular
Hala arasira mektuplari gelir
Gerçek degildiler birer umuttular
Eski bir sarki belki bir siir
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir
Yalnizliklarimda elimden tuttular
Uzak fisiltilari içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular simdi kimbilir
Ne kadinlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemistir.
BÜYÜK YOLLARIN HAYDUDU
Iste simsicak lejyoner bakallari içinde
Margot'nun sigarillosuna ates tutuyor
Tersine dönük gözkapaklari uykusuzluktan
Kirli sari bir gök birikmis kadehinde
Hiçbir kibriti bir seferde yakamiyor
Asil bu ödlek flüt onu böyle yikan
Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun
Çiplak gözlerindeki rom lekesi dislerindeki
Tebesir beyazi açlik paletindeki karanlik
Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan
Je hais les dimanches sarkisi juliette greco'nun
Iste dudaklarini konyaga vermis dinlendiriyor
Tersine dönük gözkapaklari uykusuzluktan
Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz
Gögsüne yesil mürekkeple margot'nun gözleri oyulmus
Her gittigi yere bir tutam sigarillo dumani götürecek
Margot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah
Kendine geceler boyamak için izmir'de istanbul'da
Nasil yapiyor bilmiyorum bir türlü aklim almiyor
Beyoglu'ndan st-placide'e çikiyor basmane'den passy'e
Izmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar
Istanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamis
CARICIN'DE GEÇEN KIS
Aksamlari göl eflatun bir keder
Sazliklarda piril piril
Buz tutmus bataklik kuslari
Agaçlardan
Çürük sari ve kizil
Son yapraklar dökülüyor
Rüzgarli sonbahardan
Nasilsa kurtulmuslari
Gümüs karanliginda anlasilmaz sesler
Havada mutsuz bir bulut
Umutsuz ve kararsiz süzülüyor
Neredeyse aksam yildizi
Yorgun kirmizi
Neredeyse ay
Neredeyse ay
(Hersey niçin bu kadar eski
Niçin bu kadar uzak)
Caricin'de geçen kis
Tepeden tirnaga katran ve su buhari
Volga'nin uykusuna bir rüya gibi sarkmis
Atesten örümcek nehir vapurlari
Neredeyse aksam yildizi
Yorgun kirmizi
Neredeyse ay
Neredeyse ay
Caricin'de geçen kis
Dalgin bir sarisin
Karanlik bir miralay
Birisi nijniy novgorod'dan henüz gelmis belki
Belki kazan'a öbürü yola cacak
(Hersey niçin bu kadar eski
Niçin bu kadar uzak)
Caricin'de geçen kis
Seyrek sakallarinda yildizlar
Iskelede namaza durmus
Ihtiyar bir tatar
Altinda sokak lambasinin
Dalgin bir sarisin
Karanlik bir miralay
Kadinin astragan mantosu sirtinda
Uzun ve beyaz ellerini çaresiz kavusturmus
Kisa kirpiklerinde incecik buz tozu
Adam buz mavisi pelerin astragan kalpak
Içinde bir atmaca ayrilik korkusu
Yüregini parçalar
(Hersey niçin bu kadar eski
Niçin bu kadar uzak)
Caricin'de geçen kis
Neredeyse aksam yildizi
Yorgun kirmizi
Neredeyse ay
Neredeyse ay
Kararmis bir can gibi çinliyor
Dönmüs gölün üstünde aksam ayazi
Kararmis ve kocaman
Konakta zaman zaman
Koridorda ürkek ayak sesleri
Kapinin ardinda fisiltilar
Onun için herkes kaygilaniyor
Bugün de geçti svetlana radiceva
Ardinda nemli bir is kokusu
Giderilmez pismanliklar
Eflatun bir keder
Birakarak
CEBBAR OGLU MEHEMMED
kaman civarina bahar gelince yikilir ovadan apdal çadirlari
yücesinde pare pare duman tutmus
düdüldag'in yaylasinda mekan kurulur
hos gelmissin evvel bahar
nisan ayi içinde donanir daglar
donanir yesilinden alindan
istasyon deresi kabarmistir
hacidag'in selinden
daglar sira siradir eylim eylim
daglar uzanir bir uçtan bir uca
daglar bir birinden yüce
yamaçlarinda kireç yakilir
bir ömür boyunca kahri çekilir
kimse anlamamis sirrini hikmetini
bu bereket nereden gelir
basinizdan duman eksilmesin gavurdaglari
siz hikayet eylediniz bana
bahçe kazasinin kaman köyünden
cebbar oglu mehemmed'in hikayesini
yillarin yücesinden söyle bir seyran edelim
bir avuç topragima çöreklenmek için
yürümüs selamsiz sabahsiz
destursuz girmis memleketime
yedi çesit frenk askeri
ugursuz bir hava çökmüs
üstüne memleketimin
ugursuz ve karanlik
çocuklar gülmemis artik
sessiz sessiz aglamis analar
oduna giderken vurulmus
ve yahut harman yerinde
avuçlari bugday kokan delikanlilar
ve nice gavurdagi kizlarinin
birer birer irzina geçilmis
yalvarmis ihtiyarlar allah'a
- rivayet söyledir kim -
dumanli bir güz aksami
su mor daglar efendim
destur demis de yürümüs
silkinip kalkmis ayaga
gel haberi öteden verelim
çikmis daglara kendiliginden
cebbar oglu mehemmed
fransiz'a silah çekmis
hür yasamak ugruna
irz ugruna namus ugruna
ana için baba ve kardes için
su mübarek topraklar
su mübarek vatan için
derken efendim
bir gün kaman'dan öte
ugrun ugrun haber ulasmis
urfa'nin antep'in köylerine
gözü kanli maras beylerine
cebbar oglu mehemmed
burcu burcu çam kokan bir yaz aksami
omuz vermis bir agaç gölgesine
usul usul türkü söylüyor
- hasret kusun kanadinda
deli kuslar uçun gayri
yazimiz böyle yazilmis
bu diyardan göçün gayri -
kirveleri durdu ve süleyman
on sekiz adim gerisinde
sahin gibi tünemisler kayalarin üstüne
avuçlari sicak bakislari ok gibi
deliyor her dokundugu yeri
biri doguya bakiyor digeri batiya
iptida durdu görüyor geleni
yel midir toz mudur anlamiyor
lakin biyiklari terlemeden
çeteci olan garip ökkes
çok geçmeden getiriyor haberi
tabur tabur üstümüze variyor
düsman yola çikti savranli'dan
hemen mevzie sokuldu mehemmed
yanibasinda durdu ve gerisinde süleyman
çeteler yer tutup pusu kurdular
kanli geçit boyuna
düsman yanasirken kaman köyüne
bekletmeden yaylim atesi açildi
mermi kursun yagmur gibi saçildi
ilk seferinde on bes kisi vurdular
ve bir hayli düsman kirdilar
yamaçlarda koptu kizilca kiyamet
cesaretlerine söz yoktu ama
neyleyip nitsinler düsman daha çoktu
düstü birer birer bütün yigitler
gürültüler bogazda sustu nihayet
demek diz üstü düsmüs mehemmed
kirvesi durdu'nun yanibasina
kanlar akar yarasindan
al al olmus çevresinden
köpük köpük gözlerini doldurur
bir basina mehemmed yedi düsman öldürür
mavzerinin namlusu hala sicak
tutulmaz
ölümün derdi büyük yigenim
çare bulunmaz
ayni aksam dogurmus karisi döne
mavi gözlü bir çocuk sarisin
bir avuç toprak sarmislar altina
ve kemal koymuslar adini
CINAYET SAATI
Haliç'te bir vapuru vurdular dört kisi
Demirlemisti eli kolu bagliydi agliyordu
Dört biçak çekip vurdular dört kisi
Yemyesil bir ay gökte dagiliyordu
Deli cafer ismail tayfur ve sasi
Maktulün onbes yillik arkadasi
Üçü kamarot öteki asçibasi
Dört biçak çekip vurdular dört kisi
Cinayeti kör bir balikçi gördü
Ben gördüm kulaklarim gördü
Vapur kudurdu kuduz gibi bögürdü
Hiçbiriniz orada yoktunuz
Demirlemisti eli kolu bagliydi agliyordu
On üç damla gözyasini saydim
Allahina kitabina sövüp saydim
Safak nabiz gibi atiyordu
Sarhostum Kasimpasa'daydim
Hiçbiriniz orada yoktunuz
Haliç'te bir vapuru vurdular dört kisi
Polis kaatilleri ariyordu
Deli cafer ismail tayfur ve sasi
Üzerime yüklediler bu isi
Sarhostum Kasimpasa'daydim
Vapuru onlar vurdu ben vurmadim
Cinayeti kör bir balikçi gördü
Ben vursam kendimi vuracaktim
CLAUDE DIYE BIR ÜLKE
claude diye bir ülke siyah palmiyelerin
degiserek her gece genç kizlarin öptügü
yanlis erkekler gibi çizdigi raphael'in
süpheli dudaklari ayva tüyü
cladue diye bir ülke kuslarin ürküttügü
tüylü sevismesi yagmurlu geyiklerin
kirik masallarinin uzaktan göründügü
lesbos adasindaki bitmemis siirlerin
cladue diye bir ülke mermer prensesin
agziyla emdigi yilanlarin sütünü
o kadar korktugu ibranî peygamberin
ay dogunca yasayan ay batinca ölü
radyoaktif etkilerle saçlarin birden
balmumu bir heykel basinda uzamasi
röntgen yansimalari seramik gözlerinden
ellerinin inatla gögsünü aramasi
boslukta katilasan bir kadin kahkahasi
akvaryum yesili flamand resimlerinden
kaslarinin aynalarda incecik alinmasi
her simsek çakista kendiliginden
sebâ melikesinin odalik hareminden
kuduslü bir kizin âzeri aglamasi
servirû sultan'in yahudi dislerinden
çiplak ten aydinligina isleyen sizi
claude diye bir ülke neuilly'de damgalanmis
fransiz pullarinin paris laciverdine
kendinden baslayarak herkeste yanilmis
rüyalar isleyince eksik erkekligine
claude diye bir ülke hiç kimse ugramamis
okyanus diplerinden yogun sessizligine
dünya haritasindan oyulup çikarilmis
uluyan bir köpek birakilmis yerine